1 entry daha
  • okuldaki toplantımı bitirmiş eve geliyorum. bi çocuk beni durduruyor otobüse yetişmeye çalışırken. “abla bana bi dürüm alır mısın?” alırım ablacım tabii. çocuklar yemek isteyince asla kıramıyorum. oturuyoruz onunla dönercide. o yiyor ben de onu izliyorum. ama nasıl mutluyum? sonra ayrılıyoruz. otobüse biniyorum eve gitmek için. yolda da müzik dinliyorum. “i’ll take care of you” bu ara taktım da. neyse geliyorum eve. odamın kapısını bi açıyorum. balkon kapısı ardına kadar açık. frida yatağımın üstünde bağırıyor. diego? yok. yatağın altına, dolabın altına, üstüne, salona, mutfağa, banyoya her yere koşarak “diegooooo” diye bağırarak bakıyorum. saçlarımı yoluyorum. gözlerim şarıl şurul akıyor. hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. yine koşarak balkona gidiyorum. sarkarak balkondan son bi umut “diegooooo” diye bağırıyorum 4.kattan. “diegoooooooo”. “nolur oğlum noluuuuur diegoooooooo”
    sonra ne mi oldu? minnacık bi miyav! ama minnacık. yanlış mı duydum diyorum. eğiliyorum iyice “diegooooooo”. yine bi miyav. sonra sağa sola bakınırken bi de ne göreyim? diego yan dairenin balkonunda yemyeşil gözleri bembeyaz tüyleriyle bana bakıyor.
    olduğum yerde dizlerimin üstüne çöküp hönküre hönküre ağlıyorum. başım ellerimin arasında. ben ağladıkça o da miyavlıyor yan balkondan.
    eşşek sıpası.
    koşarak karşı daireye gidiyorum. ama yoklar. defalarca çaldığım zile cevap yok.
    sonra ne mi yapıyorum? çamaşır ipleri oluyor ya balkondan dışarı asılan. heh önce onların üstüne oturup sarkıyorum yan balkona doğru. diegoyu almak için. ama gelmiyor. yükseklik korkusu var eşşeğin. sonra yine deniyorum defalarca ama defalarca. yok bu böyle olmayacak deyip koşarak mutfağa gidiyorum. bıçağı alıp kesiyorum ipleri. çıkıyorum balkon duvarına. bi bacağımı o iplerin bağlandığı metala iliştirip uzanıyorum yine yan balkona. “diego hadi oğlum, gel”. hemen sokuluyor parmağıma yüzünü sürtüyor. sadece parmağım değiyor ama. işaret parmağım. “oğlum hadi biraz daha gel” yok. gelmiyor. dakikalar geçiyor. sonunda geliyor alıyorum. tam kucağıma aldığım anda kalkarken korkuyor, yüzümü göğsümü tırnaklayıp atlamaya çalışırken düşecek oluyor. iki elimi de bırakıp onu tutuyorum. bizi sadece bi bacağım tutuyor. ama ben onu tutup yan balkona atabiliyorum. kalkıp dakikalarca ağlıyorum. ya düşürseydim??
    sonra mı? sonra gelip bi hindi füme, bir de benim atkımı alıp yine sarkıtıyorum kendimi balkonda. elimde hindi füme. bayılıyor hindi fümeye. sonra hemen atkıma sarıyorum yüzünü gözünü. ve alıyorum kucağıma bebeğim gibi. balkonda oturup bana saatler gelen zaman diliminde yüzüne gözüne gözyaşlarımı akıta akıta ağlıyorum.

    ben bugün tam 10 yıl yaşlandım. hayatımda hiçbir şeyi kaybetme korkusu yaşamamıştım. tillahını yaşattı bana.daha önce hiç bu kadar korkmamıştım. hiç bu kadar aciz, güçsüz ve çaresiz hissetmemiştim. ama şunu anladım. “hayvan netice yeaaaaa” deyip geçtiğiniz varlıklar insanın canından öte oluyormuş. 4.kat değil 20. kat bile olsa yine önceliğim o olurdu.

    onlara canım pahasına iyi bakıyorum. her zaman önceliğim, her zaman en değerlim olacaklar. iyi ki varlar.
hesabın var mı? giriş yap