• takke düştü kel göründü.

    rıza zarrab 27 kasım'da jüri karşısında davaya çıkacak tabi öncesinde anlaşma yapıp bilgi vermezse.dava başladıktan sonra da anlaşabilir fakat bu halde cezası çok az hafifliyor.

    anlatabileceklerinin bir kısmını siyasal islam gruplarının çatışması sonucunda ortaya çıkan fetö tapelerinden biliyoruz, kimin başının en çok ağrıyacağını da...

    tahminim ise reza avukatlarından doğru son mesajını "ya kurtarın ya itirafçı olacağım." şeklinde gönderdi bununla eş zamanlı uzun zamandır amerikan ajanı olduğu bal gibi bilinen ve kolluğun operasyon talebi neredeyse eskiyen 2 konsolosluk çalışanı fetöcü için gözaltı talimatı verildi ve koz oynandı, amerika da köpürüp vizeleri askıya aldı.

    reza'nın çıkacağı federal davalar abd'de büyük oranda anlaşmayla bitiyor ve bu davada da savcının eli çok güçlü bunu ön duruşmalardan anlayabiliyoruz.

    reza ne kadar itiraf ederse o kadar az ceza alacak.sizce ne yapar?

    bunu bilen iktidar ne yapar?

    ön alır, bop eşbaşkanı iken birdenbire anti-emperyalist kesilir, kamuoyunu hazırlar.

    süreç şöyle gelişir.reza itrafçı olursa savcılık hemen davayı genişletmez bilgileri yönetimle paylaşılır bir kısmı ise mutlaka gazetelere sızar.sonra da oyun başlar.

    27 kasım tarih bu.öncesinde görüşmek üzere.

    not- düzeltin lütfen hazırlaması*
  • zarrab'in bizim bilmedigimiz bir sey soyleme ihtimali bulunmamakta.

    malumun hirsiz oldugunu soyleyebilir, malumun cevresine nasil rusvet verdiklerini anlatabilir, parayi nasil halk bankasi ustunden akladiklarini anlatabilir. yani bizim bilmedigimiz seyler degil hic biri

    sonuc olarak bir halt olmaz, bunun disinda amerika ulusal guvenligini ilgilendiren islerini mahkemede halletmez. olsaydi bir problem cozerlerdi.
  • uçuk değil ama mantıklı olmayan iddia.

    her ne kadar bizim tosun çok zeki bir arkadaş olmasa da abd'ye bir dalgınlık sonucu giderek kendini tutuklatacak kadar salak değil. dolayısıyla, henüz abd'ye gitmeden abd ile bu işin pazarlığını yapmıştır. şimdi de çıkıp rte'ye beni kurtarın mesajı göndermesi hiç mantıklı gelmiyor bana.

    reis, reza'yı abd'nin elinden kurtarsa bizim tosun abd'ye kendi rızasıyla gitmeden önceki durumuna kavuşacak. e o zaman, adama sormazlar mı, sen burada zaten kral gibi yaşıyordun, ne bok yemeye abd'ye gidip tutuklandın?
  • dolar mı alsam altın mı dedirten şeyler yazılmış.
  • (bkz: babek zencani)
  • erdoğan’ın zarrab meselesinde “pis kokular geliyor” demesi boşuna değil. bu iş öyle sanıldığı gibi kolay yırtılabilecek bir hadise olmaktan çıkalı uzun zaman oldu.
    geçtiğimiz günlerde fatih altaylı’nın, zarrab’ın “anlaşarak gitti” iddialarını çürütmeye çalıştığı bir bakış açısı vardı. abd konsolosluğununun iki görevlisinin tutuklanması sonrasında, bunların aralarındaki yazışmaları referans göstererek, iddiasına dayanak oluşturmaya çalışıyordu. dayanağın içeriği ise, görevlilerin zarrab meselesini duyduklarında sevinmiş olduklarına binaen birbirleri ile yapmış oldukları yazışma.
    zarrab meselesi konsolosluk denen kurumu fazlasıyla aşan bir meseledir. en nihayetin bm’nin 1929 nolu kararına istinaden uygulanan iran ambargosu, bizatihi t.c. hükümeti tarafından delinmiş, bm kararı gözardı edilmiştir. oysa reis bir konuşmasında, “iran’a biz ambargo uygulamıyoruz, abd uyguluyor, bizi ilgilendirmez” demişti. oysa bu iş sadece abd ile sınırlı değil, aynı zamanda bm’yi de yakından ilgilendiriyor.
    olayı bir de şu yönüyle ele almakta fayda var.
    2002’den beri türkiye’de refah seviyesinde belirgin bir artış sözkonusu. bütçe açık veriyor, ihracat rakamları, üretim falan bu gibi şeyler bu refah düzeyinin gerisinde kalıyordu. herkes haklı olarak şunu soruyordu, “bu çark nasıl dönüyor?” bu soruya sağlıklı yanıtlar verilemiyordu. tabi biliyoruz ki katar’dan, arabistan’dan gelen karşılıksız paralar vardı. bir şekilde bu para ile seçmenler ve diğer yandaş besleme çevreler doyuruldu. diğer yandan tüm verili durum türkiye’nin ciddi anlam da bir ekonomik kriz yaşamasıydı. böyle bir şey olmadı. sebebini ise 17/25 aralık tapelerinde öğrendik.
    zarrab davasına istinaden abd’de basın konuyu takip ediyor. özellikle beyaz saray’a yakın olan gazeteciler, alttan alttan meselenin nerelere uzanacağına dair görüşlerini yazıyorlar. abd’de gidişat böyledir. yapılmak istenen şeyler beyaz saray’a yakın gazeteciler tarafından dile getirilir, kamuoyunun bilgisine sunulur. olası politika değişikliği olduğunda ise iktidar fazla bir sıkıntı yaşamaz. çünkü biz de ki gibi, en son söylenecek lafı en tepedeki söylemez. en son cnbc’de çıkan bir haberde, bu davanın sonucunun türkiye için yüz kızartıcı olacağı yönündeydi. 27 kasım’daki jürili duruşmayı dikkatle izleyelim. dava ne kadar sürer bilemiyorum ama bana kalırsa bu dava da zarrab anlaşma yoluna gitmek suretiyle cezasının hafifletilmesini isteyecek gibi görünüyor. diğer yandan 17/25 aralık tapeleri duruşmada dinletilecek miş. işte bu durum türkiye’nin ve erdoğan’ın siyasal iktidarın felaketi olur düşüncesindeyim.
  • "ne bok yemeye abd'ye gidip tutuklandın?"

    denilmiş, iran'a gidip de tutuklansa daha mı iyiydi, ebru gündeş'in çocuğunun pikolojisini filan düşünmüştür.

    mollalar her durumda idam eder, abd ile anlaşabilirse kıçı sağlama alır.
    abd'ye gidip yakalanması pek de aptalca değğil sanki.

    aman diyim erdoğan, çocuğun psikolojisi önemli.
hesabın var mı? giriş yap