• bok varmış gibi:
    (bkz: eternal sunshine of the spotless mind)
  • upuzun zamanlari derleyip toplayan yilliklar, mesela lise yilligi, ve yilligin sayfa aralarinda* bulunan notlar, kuru cicekler, cikolata kagidi ivir zivirlar.
  • durduk yere ortaya çıkan eski resimler, zamanında işte kullanılmasına rağmen içinden onun için yazdığınız küçük ama can alıcı notlar olan ajandalar, çekmecenizin hiç bakmadığınız en sonundan çıkan ona ait giysiler, sinirlendiğiniz bir anda attığınızı düşündüğünüz fakat dolabın arkasından bulunan doğumgünü hediyesi, yolda yürürken onun parfümünü kullanan birisinin yanınızdan geçmesi...
    kısacası küçücük, ama bulundukları anda sizi bir kara deliğe iten nesneler silsilesi.
  • saçma gibi gözükse de font buna dahildir. vaktinde yapılan uzun msn konuşmalarının mirasıdır.
    herhangi bir yere gönderilecek yazı için farklı bir font denemek istenir, "o" nun hep kullandığı font seçilir farkında olunmadan. "bu ne böyle, kapa çabuk şunu kapa!" diye hafıza uyarı verir. hemen değiştirilir.
  • belki hala duvarında duran ondan hediye bi oyuncak palyaço, belki de hala kıyamadığın için silemediğin bi doğum günü mesajı ve hatta her dinlediğinde seni hatırladığını söylediği bir karma cd... aslında metanın ötesinde hatırası vardır eski sevgilinin sende, ondan kalan üç beş parça eşya -banyonda duran diş fırçası, hep onun giydiği eşofman altın veya sende unuttuğu makro ekonomi kitabı- gün gelir ondan ayrı anlamlara bürünüp onu düşündürmez olsalar da, sende kalan sözcükleri her telaffuz ettiğinde bi burkar içini... bi bakarasın ki onun sana öğrettiği duyulmadık osmanlıca kelimeleri sen başkasına söyler olmuşsun, onunla birlikte sözlüğüne giren "naber lemm" o gitse de hala istem dışı çıkıverir arada ağzından ve eğer ilk ona azizim velinimetim demiş isen, ondan sonrakine aynı şekilde hitap ederken için cız eder... ve bir gün gelir, fark edersin ki yazarkenki uslübun bile ondan derin izler taşır zira onlarca kere mailleşmişinizdir, çoğu kez aynı şehirde olsanız bile... bi daha görüşmeyecek olsanız da, sende bıraktığı akbili, göz damlası ve mutfağında mutlaka bulunmalı deyip senden habersiz rafına koyduğu bi poşet ıhlamur o kadar yaralamasa da seni, sabit olmayan, devinim halindeki izleri döner dolaşır yine söyleyivereceğini tıkar ağzına... zira anlarsın ki, söyleyivermek de ondan kalmadır.
  • genellikle hatırlatan şeyler diye bir şey olmaz. çünkü hatırlamak istendiğinde herşey onu hatırlatabilir ve her konu ona çıkabilir. okulun her köşesi, okul çıkışında yürünen yollar, binilen vasıtalar, o hayata girmeden önce yalnız başına, o hayata girdikten sonra ise birlikte gidilen yerler, evdeki alakasız nesneler, onun dilinize doladığı saçmasapan kelimeler, tabirler, verdiği tepkiler, kısacası herşey onu hatırlatabilir ta ki hatırlamak istemeyene kadar.
  • yokluğu.
  • yalnızlık. yalnızlıktan başka bi bok eski sevgiliyi gerçek anlamda hatırlatmaz aslında.
    çivi çiviyi söküyor, evet sayın okuyucu malesef öyle.
  • istanbul boğazıdır. gecenin bi vakti boğaziçi köprüsünden geçmek, beykoza, pasabahceye dogru uzaktan bakakalmak.. ve bos sokaklarında istanbulun gecenin bi vaktinde tek başına yürümek hatırlatır eski sevgiliyi. galiba en fazla da kendi kendinle başbaşa kalmak sebep olur hatırlamak için.
hesabın var mı? giriş yap