• çok özel bişeydir bu ve özellikle benim gibi ete aşırı düşkün bünyeler için şölen kıvamındadır ve tabi ki en güzeli canım memleketimde adanamda yenir.
  • gianina carbunariu'nun yazdığı, zişhan uğurlu'nun yönettiği; arda çetinkaya, görkem kasal ve gülce oral'ın oynadığı; kumbaracı50'de izlediğim oyun. güzeldir, gidilip görülmesi gerekir. 18 yaş sınırı vardır. 22 ve 29 mart 2011 tarihlerinde yine kumbaracı50'de izlenebilir.

    oyunun bende en fazla uyandırdığı duygu rahatsız ediciliği. oyundan çıktığınızda mal gibi kalıyorsunuz.

    edit: ekleme
  • 25 nisan’da mekanartı’da sahnelenecek olan etkileyici oyun.
    oyuna dair bir yazı:
    http://www.radikal.com.tr/…id=1046580&categoryid=42
  • kumbaracı50'de izlediğimin üzerinden 1 hafta geçtikten sonra sonunda hakkında (elimden geldiğince saygılı ve düzeyli bir şekilde) yazı yazmaya hazır olduğum tiyatro oyunu.

    öncelikle şunu belirteyim oyunun pornografik olduğunu internet sitelerinde veya telefonda belirtmemeleri bir hata, hem de büyük bir hata. ikinci olarak şunu belirteyim; hiçbir zaman pornografiye, erotizme karşı olmadım. gerçekten sanat yapabilirsen kimse zaten senin pornografik sanatını değil sadece ve sadece sanatını konuşur. benim için seksüelliğin kullanımı için kriter de başarı da işte budur. ve ben daha dünkü tiyatro izleyicisi değilim, genç yaşıma rağmen çok fazla oyun izledim. küçük yaşımda uzun seneler sahne tozu yuttum, yani emek ne demek, ne zorluklarla o oyunlar hazırlanıyor, prova ediliyor hatırlamıyor da değilim. bütün bunları önceden yazıyorum çünkü birincisi önyargılı, kapalı görüşlü biri olmadığımı; ikincisi ise bütün bir emeği çöpe atarcasına eleştiri yapmak istemediğimi bilin.

    ne yazık ki bu oyun benim bile sınırlarımın ötesindeydi. öyle ki bir ara "iyi ki bu oyuna herhangi bir erkekle gelmemişim" diye düşündüm, düşünmek zorunda kaldım. ve belirteyim ki oyuna gelen ve istiklalde sabahlara kadar eğlenip, geceyi beraber geçirme potansiyeli olan pek çok çift gerçekten rahatsız oldu. bu çiftlerin değil pornoya karşı olmak yine gayet açık görüşlü çiftler olduğunu düşünüyorum. yani düşüncelerimde yalnız olmadığımı oyun sonrasındaki (ve zaman zaman sırasındaki) tepkilerden anladım. ayrıca ekleyeyim 2 yaşlı beyefendi oyundan dayanamayıp çıkmıştır ve oyunun yeri ile saati göz önüne alındığında bu oyunun, iki ihtiyarın izledikleri ilk oyun olduğunu sanmıyorum; aksine bence yılların sadık ve sanata saygılı seyircileriydi onlar.

    porno var, porno var. sanat içinde porno varsa aklımızda memeler, kalçalar vs. kalmaz. sadece porno varsa zaten o da sanatın içinde olmaz. oyunun başından sonuna kadar hiç bir şekilde eksilmeyen hatta gittikçe artan çıplaklık inanılmaz rahatsız ediciydi. bir ara kendimi sorgulamadım değil: "bende mi sorun var acaba, ben mi anlamıyorum" diye düşündüm. ama sonra sevgili kadın oyuncumuzun gereksiz yere (oyuna hiçbir anlam katmayan) hoplamaları, zıplamaları, amuda kalkmaları ve her türlü figürü sergileyerek dans etmeleri (bunu yaparken de hala sütyen ve kilottan başka bir şey giymemesi) bana anlattı ki sorun bende değil; çünkü tiyatro bu değil. evet oyuncular çok terledi, çok yoruldu, emek harcadı, tebrik ederim ama kusura bakmasınlar; toplamda ortaya çıkan şey güzel bir şey değil. ya da o şey her ne ise başka bir yerde başka bir şekilde icra edilmeli; sahnede değil.

    insanın aklında göğüslerin bol bol sallandığı, poponun ikide bir gözümüze sokulduğu bir oyun bıraktılar. üzücü. üstelik de oyun boyunca "sütyen ve kilot da çıkacak galiba. acaba adamlar da soyunacak mı? daha neler bekliyor bizi bakalım?" gibi bir gerginlik yaratmaları da cabası.

    son olarak belirteyim ki (ki muhtemelen bu kadın oyuncuyu kızdıracak) kendisinden beklenen her neyse bunu istendiği ölçüde çok güzel bir performans sergileyerek karşıladığını varsaydığım bu hanımefendinin ciddi biçimde sömürüldüğünü düşünüyorum. hayır oyun içindeki karakterinden bahsetmiyorum. ortaya çıkan oyuna bakarak söylüyorum ki kendisi şahsımca bir oyuncu olarak sömürülmektedir. bunu daha fazla açmayacağım, izlerseniz zaten ne demek istediğimi anlarsınız.

    niye bu kadar uzattın, çok mu dokundu diye sorarsanız, cevabım: evet dokundu elbet. tiyatro her gün bulunabildiğimiz bir aktivite değil. zaman bir kenara, bir de buna ayrılan bir bütçe var. bakın kötü oyun izlenebilir, başarısız denen, olmamış denen bir oyun izlenebilir; zaten bu oyunlardır ki size çok güzel oyunları sevdirir, saygı göstertir. ama yine altını çiziyorum bu izlediğimiz başka bir şeydi. zaman ve para kaybı oldu, ayrıca (yine bence) çok iyi oyuncuların da sömürüldüğü bir oyun oldu; olmasa daha iyi olurdu.
  • arapça'daki 'kebaba'dan dilimize geçmiştir. arapça'ya da asur-babil dilindeki 'kababa'dan gelmiştir. etli, pişmiş yemektir.
  • gianina carbunariu'nun actors without borders ekibi tarafından zişan uğurlu rejisiyle sahnelenen oyunu.

    oyun, sahneleme açısından güzel bir deneme olmuş. oyuncuların sahnede oyunculuk sınırlarını zorlaması, rejinin, elindeki oyuncu materyalini sonuna kadar kullanması hoş... ancak verilmek istenen şeyler tam anlamıyla anlatılamamış. yani birçok şeyin altı boş kalmış ne yazık ki. elde canla başla oynamaya çalışan oyuncu performansları (-ki gülce oral elinden geleni, hatta tüm vücudundan geleni yapmış-) ve reji fikri kalmış. emek çok, uygulama yanlışları çok... aslında sadece bu bile alkışlanır ve diğer projeleri dört gözle bekletir.
  • adana'da soluduğunuz havanın yüzde yetmişi bu meretin kokusuyla doludur. başka bir yerden gelip trenden indiğiniz anda ciğerlerinizi oksijen yerine kebap dumanları doldurur. iştahınız açılır kendinizi bir kebapçıya atar yaklaşık kırk santim olan dürümü midenize indirirsiniz. kısacası kebap adanadır, adana kebap.
  • (bkz: christiania)'nın içerisinde bile bir adet görünce ne kadar evrensel olduğunu yeniden farkettiğim yemek türü.
hesabın var mı? giriş yap