• çok sakat bir sorudur. karşı taraf söylediği takdirde insan kasılır. çünkü aslında mutlaka söylemek istenen bir şey vardır. yoksa da, bu sorunun ardından bir şeyler çakar kafada, bir sürü şey söylenmek istenir. ama dedim ya;sakat bir soru, cavabı da sakattır kesin.
    siz sorduğunuzda ise yine rahatsız edicidir. karşı taraftan cevap beklenir. ya sakat bir cevap gelir, ya da "yok" der kişi; bu da kötü bir durumdur.
    ama kimse kimseyi kandırmasın..soruyu soranın da, işitenin de söylemek istediği bir çok şeyi vardır..
  • ilişkinin bittiğinin açıklandığı cümleden sonra da sorulması muhtemel soru..
  • genellikle dişi ile yapılan yüzyüze muhabbet esnasında ya da sonunda hatunun bir beklentisi olduğunu belirten ifadedir. bi de bu cümleyi kullanmak yerine "bişey diyon mu" sözünü sarfeden hatunlar da vardır ki akıllara zarardır.
  • - bana soylemek istedigin bir sey var mi ?
    - sana söylememi istediğin bir şey mi var ?
    - yok senin bana söyleyeceğin bir şey olabilir..
    - duymak istediğin bir şey mi var..
    - ben düşündüm de bu bana bişiy söyleyecek heralde dedim..
    - söyleyeceğimi zannetiğin şey nedir ?
    - senin bana söylemeyi düşündüğün şey olabilir mi ?
    - siktir git diyeyim ben o zaman..
    - hah biliyordum zaten böyle diyeceğini..
    - ?!?
  • senden duymak istediğim bişey var demek. ha gayret bi söylesen demek.
  • sorulmaması gereken bir sorudur, cevabı asla alınamayacak sorudur çünkü cevabı bilinen sorudur. bi insana bişeyi yap deyince nasıl yapacağı varsa da vazgeçer yapmaktan işte bu soru da aynı o etkiyi yaratır, söylenecek bişey varsa da artık yoktur bu sorudan sonra.
  • duruma, zamana göre cevabı değişen soru.
    şimdi mesela sorsa biri bunu bana cevap olarak derim ki.

    - dünyanın ta .mına koyım...

    o derece yani.
  • bazen bittiğini hissedersin. hissedersin de soramazsın. çağırmasın ayrılığı, dilimden çıkacak kötü kelimeler diyerek susarsın. ama oyun sona erer. işte oyunun, perde kapanmadan önceki son cümlesidir bu.

    "söylemek istediğin bir şey var mı?"
  • kullanmaktan da duymaktan da nefret ettiğim soru kalıbı.
  • "...
    çünkü bütün o ışıkların, prensesin üzerine
    düşen bu renkli hayalin ardından onu alıp
    oradan çıkartacak, "sen ne istediğini bilmiyorsun
    ama ben biliyorum, sen henüz hayalinin ne
    olduğunu bile bilmiyorsun ama ben biliyorum
    ve onu gerçek kılacağım, elimi tut, gözlerini
    kapat ve hiçbir şey sormadan benimle gel..."
    diyecek biri beklenirdi.
    masalların beyaz atlı prensi, filmlerin
    yakışıklı, iyi kalpli kahramanı, hepimizin günün
    birinde "ne yazık, hayatın gerçeği bu değilmiş,
    bunların hepsi yalnızca masalmış," diyerek
    vazgeçtiğimiz biricik hayali...
    biliyorum şimdiki filmler artık daha başından
    bunu söylüyor. hayaller çoktan bitti ve hepimiz
    bunu kabullendik. artık prensesin elinden tutup,
    yıldızlar âleminden hayatın yaban çiçekleriyle
    sarılmış kırık dökük kulübesine götürecek ve
    ona bundan böyle yaşanacak bütün günlerin
    yeni bir mutlulukla başlayacağına söz verecek
    bir kahraman yok. ne oldu onlara?

    o, verdiği sözü her ne olursa olsun tutan,
    savaşların içinden çıkıp gelmeyi başaran,
    kendisini orada sonsuza dek birinin
    bekleyeceğini bilmenin verdiği güçle bütün
    düşmanları kılıçtan geçiren, o sevgilinin
    hayaliyle en büyük zorluklan aşan ve gözlerine
    baktığınız anda eriyip gitmek istediğiniz
    adamlara ne oldu?

    böylece herkes rahatlıyor mu yoksa? "bak
    işte yalanmış, hepsi masalmış, kahraman
    yokmuş, hepimiz aynıyız, hayat zor, bir tek
    öpücükle kimse mutlu olmuyor..." diyerek
    patlamış mısırlarını yiyip sıkıcı evlerine geri mi
    dönüyorlar?
    ah, bilmiyorum, neden artık elinde sihirli
    değnekle o yıkık dökük kulübeye dokunan ve
    onu bir anda dünyanın en güzel sarayı haline
    getiren o kahramandan vazgeçmek zorundayız?
    oysa o günlerde filmlerdeki kahramanlar
    bütün dünyayı değiştirebilecek gizli gücü
    içlerinde saklamış, mutsuz prensesleri böyle bir
    hayal gecesinde alıp kimsenin bilmediği bir serüvene doğru yola çıkıyorlardı.1ve hiçbirimiz
    o serüvenin sonunda neler olacağını
    düşünmüyorduk. çünkü biliyorduk ki o, sözünü
    tutan biridir ve eğer yalnızca saçlarına
    dokunduğu için prensesin gözlerindeki o sis
    örtüsü silinip yerini çok derinlerden gelen,
    kendiliğinden bir gülümseyişe bırakmışsa, o
    kırık dökük kulübe de önünde sonunda eşsiz bir
    saraya dönüşecektir. biliyorduk ki, böyle biri
    elimizden tutup bizi buradan uzaklara
    götürmeye geldiği zaman nereye gideceğimiz
    umurumuzda bile olmayacaktır.
    biliyorduk ki, büyülü bir anda büyülü bir
    evrende sihirli bir öpücük insanı yeniden hayata
    döndürüverir.."
hesabın var mı? giriş yap