aynı isimde "state of the union (dizi)" başlığı da var
  • amerikan anayasasının 2. kısmının 3. maddesinde yürütme organının başı olarak başkana verilen "kongreye zaman zaman birleşik devletlerin durumu hakkında rapor sunma" görevinin başkan tarafından temsilciler meclisi kamarasında yapılan yıllık konuşma ile yerine getirilmesidir. şöyle der amerikan anayasası: ""the president shall from time to time give to congress information of the state of the union and recommend to their consideration such measures as he shall judge necessary and expedient." (article ii, sec. 3, u.s. constitution)

    ilk state of the union konuşmasını 1790 yılında george washington yapmıştır. new york'ta wall street'e giderseniz (ki kesinlikle gidin bence, "wall street" yazısının önünde bir resim çektirin, eşe dosta gösterirsiniz), orada "federal hall" adında, girişi ionic sütunlarla bezenmiş, ve önünde george washington'ın heykeli olan bir yapı göreceksiniz (new york borsası'nin hemen solunda, j.p. morgan binasının tam karşısında); işte george washington o binada yapmıştı konuşmasını, zira o zamanlar başkent new york idi, ve de kongre wall street'in göbeğinde toplanıyordu (wall street bankerleri ile milletvekilleri ve senatörler yolda göz göze gelmemeye dikkat ederlerdi o zamanlar, pek sevmezlerdi birbirlerini.) george washington o konuşmasında north carolina eyaletinin birleşik devletler'e kabul edildiğini açıklayarak dinleyenlere ve north carolinalılara hoş bir sürpriz yapmıştır (bu haberin north carolina'ya ulaşması 8 ay kadar sürmüş tabii.) bir başka gereksiz trivia da, george washington'ın konuşmasının tarihteki en kısa state of the union konuşması olduğudur (833 sözcük). en uzun konuşma ise 25,000 sözcük ile (2.5 saatten uzun) harry truman'a aittir, 1946 yılında, 2. dünya savaşı'nın hemen ertesinde yapılmıştır (biraz övünmek istemiş olsa gerek, anlayış göstermek lazım.)

    2. başkan john adams da her yıl kongre'yi toplayarak bir konuşma yaptıysa da, 3. başkan thomas jefferson "s" harfini tıslıyarak söylediği, ve bu sebeple demeç vermeyi, kitlelere seslenmeyi pek sevmediği için "ittihatin durumu" hakkındaki raporunu kongre'ye yazılı olarak iletmiştir (konuşma yapmamayı tercih etmesinin bir sebebi de, başkanın kongre'de konuşmasının, ingiltere kralı'nın parlamento'da konuşma yapması geleneğini çağrıştırdığını düşünmesi, ve de daha yeni bağımsızlıklarını ilan ettikleri birleşik krallik'in geleneklerini taklit etmek istememesiydi.) 1913'e kadar yazılı olarak gönderilen bu rapor, woodrow wilson tarafından tekrar kongre'de verilen bir konuşmaya çevrilmiş, calvin coolidge'in 1923'teki konuşmasının radyodan yayınlanması ile tüm ulusa sesleniş haline dönüşmüştür (1947'den beri de televizyondan yayınlanmakta, ve günümüzde belli başlı tüm kanallarda - abc, nbc, çbs, fox, cnn, vs, vs. - canlı olarak yayınlandığı için, akşam akşam başkanın mendebur süratını görmek istemeyen ve televizyonda seyredecek başka bir şey bulamayan amerikalıları çileden çıkartmaktadır.) bu yıllık rapora ilk defa "state of the union address" ismini veren ise franklin d rooseveltdir (ben anayasanın yukarıda alıntıladığım maddesinde geçen "state of the union" ibaresinden esinlendiğinden şüpheleniyorum.)

    konuşmaya tüm temsilciler meclisi üyeleri, tüm senatörler, bakanlar, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, diğer üst düzey hükümet görevlileri, büyükelçiler, ve anayasa mahkemesi üyeleri davet edilir. bunun yanısıra "sokaktaki adam"ı temsil etmek üzere özenle seçilmiş birkaç sıradan vatandaş da başkanın ailesinin ve özel davetlilerinin oturduğu locadaki yerlerini alırlar, hatta genelde başkan konuşmasının bir yerinde onlarla ilgili dokunaklı bir hikaye anlatır ("mary antoinette 3 çocuk sahibi çalışan bir anne. benim ekonomik programım onun cebine fazladan tam $318 vergi iadesi koyacak." gibi) ve böylece onları politik amaçlarına alet eder. sadece her yıl bakanlardan bir tanesi kongrenin konuşma sırasında saldırıya uğraması veya yıkılması durumunda yeni hükümeti kurması ve hükümetin devamlılığının sağlaması için konuşma boyunca washington dc dışındaki gizli bir sığınakta tutulur ("allahın tarım bakanı nasıl bütün milletvekillerini, senatörlerini, bakanlarını, en üst düzey komutanlarını ve yargıçlarını kaybetmiş bir hükümetin devamlılığını sağlayacak?" derseniz, o kadarını ben de bilemiyorum, çok da merak etmiyorum aslında.)

    george w bush un 28 ocak 2003 ulusa seslenişi'nde - yani geçen seneki state of the union konuşmasında - bu talihsiz görevi adalet bakanı john ashcroft üstlenmiş. john ashcroft'un dini inançları sebebiyle kesinlikle dansetmediğini, 2000 yılında missouri'deki senato yarısında seçim gününden 3 hafta kadar önce uçak kazasında ölen rakibine yenildiğini (ölen adayın karısı senatoya atanmıştı eyalet valisi tarafından) ve de adalet bakanlığı binasındaki bir çıplak kadın heykelinin üstünü örttürdüğünü biliyor muydunuz?. biraz korkutucu bir adam, evet.

    konuşmanın sürekli olarak alkışlarla bölünmesi gelenektendir (george w bush'un bu sene yaptığı 75 dakikalık konuşma 73 defa alkışlarla kesilmiştir. üşenmedim, oturdum saydım tek tek)her alkışa kimlerin katılacağı ve alkışların ne kadar süreceği gereksiz derecede karmaşık adab ı muaseret kurallarına bağlıdır. en uzun ve güçlü alkışlar, konuşmanın başındaki klasik "ülkemizin durumu çok iyi" (genelde "the state of our union has never been stronger" denir) ve en sondaki "tanrı sizi, ve amerika'yı korusun" ("may god bless you, and god bless america") sözlerinden sonra kopar. "amerika güçlüdür, amerika güzeldir, bu cennet vatan hepimizin" gibi genelgeçer laflar tüm (seçilmiş) dinleyiciler tarafından alkışlanırken, daha ideolojik sözler ve yasa önerileri ("vergileri düşüreceğim" veya "savunma bütçesini arttıracağım" gibi), sadece başkanın ait olduğu partinin milletvekilleri ve senatörleri tarafından alkışlanır, diğerleri mum gibi otururlar, önlerine bakarlar, duvarlardaki kabartmalara, işlemelere bakarlar, (kanuni sultan süleyman'ın da kabartması vardır mesela, yüzünüzü kürsüye verince sol arka tarafta) rahatsız rahatsız kıpırdaşırlar, alkışın bitmesini beklerler. büyükelçiler sadece başkanın salona giriş ve çıkışı sırasında alkışlarlar, ordu mensupları ise sadece genelgeçer sözleri alkışlarlar, siyasal söylemleri alkışlamazlar.

    başkanın hiçbir sözünü katiyetle alkışlamayan tek dinleyici grubu ise anayasa mahkemesi üyeleridir. yargının bağımsızlığı ilkesine gölge düşmemesi için "amerika da güzel bir ülke yahu" veya "birliğimizin durumu gayet iyi" gibi en masum sözleri bile alkışlamazlar, en ön sırada dut yutmuş bülbül gibi otururlar (konuşmadan hemen önce senato salonunda verilen kokteylde dut servisi yapılmaktadır.) meclis başkanı ve de başkan yardımcısı ise başkanın tam arkasında oturdukları için (meclis başkanı başkanın sağ tarafında, başkan yardımcısı ise sol tarafında), başkanın her söylediğini alkışlamak durumundadırlar (zaten alkışın ne zaman biteceğini de diğer dinleyicilere onlar belli ederler; o ikisi alkışlamayı bırakınca, diğer dinleyiciler de onlardan tüyo alarak ellerini çırpmayı bırakırlar, yerlerine otururlar.)

    konuşmanın bitmesinden hemen sonra başkanın partisinin rakibi olan diğer büyük partiden (yani başkan demokratsa cumhuriyetçilerden, cumhuriyetçi ise demokratlardan) önceden seçilmiş bir politikacı, başkanın konuşmasında söylediklerine daha kısa bir konuşma ile cevap verir, "tez-antitez" yöntemiyle başkana laf yetiştirir (ama bir senteze ulaşılmaz sonuçta). bu konuşma - ki kongre'de yapılmaz, genelde politikacı kendi ofisinden hitap eder halka - tüm kanallardan canlı yayınlandığı halde, genelde pek kaale alınmaz (mesela biraz önce george w bush'a karşılık washington eyaleti valisi gary locke konuştu, ama kimsenin dinlediğini sanmıyorum. adam en sonunda kameraya iyice yaklaşıp "arkadaşlar, dinler misiniz lütfen, çok ayıp oluyor ama" demek zorunda kaldı.)

    bir de aynı yıllık konuşmanın eyalet valileri tarafından eyalet meclislerinde yapılanları vardır, onlara da "state of the state" denir (yani "eyaletin durumu"). bu "state of the state" terimi "eyaletin eyaleti" veya "durumun durumu" anlamına da gelebileceği için benim hep çok komiğime gitmiştir. ama bilinçli bir amerikalı olarak (ki değilim), her yıl muhakkak sayın eyalet valimin "state of the state" konuşmasını dinlemeye, eyaletimin durumu hakkında bilgi edinmeye özen gösteririm.
  • obama "teknoloji de yeterli değiliz, herkes doktoru ile video teknolojisi ile görüşebilecek, çatılara solar paneller yerleştireceğiz, petrol ve orduya ayırdığımız parayı yenilenebilir enerjiye, ar-ge'ye ve eğitime ayıracağız" demiştir. köylü malını internette satmadan, ekonomik büyümeyi teknoloji üzerinden tanımlamadan gelişmek mümkün değildir" diye de eklemiştir. hatta kendini alamamış "bu ülkede yaşayan müslümanlar da amerkalıdır unutmayın" ve "gayleri de alın askere" deyip cumhurcuların betini benzini attırmıştır.

    tuhaf olmakla birlikte başörtüsü, aksırana tıksırana kadar içmek, muhteşem yüzyıl, ananı da alıp gitmek ya da askılı giyim gibi konulara hiç değinmemiştir. bu nedenledir ki bende politikadan hiç anlamadığı izlenimi uyandırmıştır. kendisine buradan bir bakınız verelim ki demokrasi neymiş bi öğrensin (bkz: odun demokrasisi)
  • obama ikide bir boka püsürüğe çin ve hindistan'ı örnek gösteriyor. adamların nasıl bir muasır medeniyet algısı varsa merak ettim doğrusu.
  • tiyatromsu tatda gecen olay. tum izleyenlerin belkide topluca alkisladiklari tek sahne baskanin girisi ve konusmasini bitirisidir. konusma suresince baskanin partisi neyse o parti uyeleri uc saniyede bir ayaga kalkip alkislama ihtiyaci hissederler. arada bir diger parti uyeleri de kalkar, bu sahneler genelde baskanin ulkeye methiye duzdugu sahnelerdir. eger guclu ordumuz, vefakar askerimiz tadinda konusuyorsa bu sefer iktidar ve muhalefete kuvvet komutanlari da ayaga kalkip alkislayarak eslik eder. supreme court uyeleri ise tarafsizliklarini gostermek icin suya sabuna dokunmadan dinlerler sonuna kadar.

    bu arada salona her kongre uyesinin bir misafir davet etme hakki vardir ama baskan galiba 24 kisiyi davet edebiliyor kendi locasina. davet edilenler her turlu insan olabilir, isterlerse sokaktan gecen birini cevirip gel diyebiliyorlar. tabi rastlantisal olmuyor bu davetler, tv'ler de bu kisileri bildiklerinden baskan konusmasinda o kisi ile bir konuya deginiyorsa kameralar davet edilen kisiyi gosterme pesinde oluyor. ne bilim saglik sektorunun sorunlari ile alakali konusuyor olabilir, hop orda bir hemsire gosteriliyor.

    salonda baskanin locasi, kabine, kuvvet komutanlari, ve supreme court uyeleri disinda kimseye ayirilmis koltuk yok. bu yuzden erken gelen oturur kurali gecerli. bazi kisiler iyi yer kapabilmek icin saatlerce onceden salonda yerlerini aliyolar.
  • inanılmaz bir şekilde bıkmadan usanmadan ayağa kalkıp alkışlayan insanların pür dikkat dinledikleri konuşma. bir tanesinin dahi içi geçmiyor, havalandırma sisteminde nasıl bir iş var diye düşündürüyor.
  • "ayakta alkışlama" olgusunun için edilmiş durumda. koltuklar mı rahatsız nedir...
  • parov stelar'ın an itibariyle release radar'ıma düşmüş şarkısı. "ayağa kalkın" nakaratıyla sabahıma enerji katmıştır.

    bir adet video klibi de youtube'da mevcut. merak edenler için. rocky balboa gibi bir tip var klipte. müzik gaz.

    ben parov stelar'ı politik şarkılar yapan biri olarak tanımamıştım. dünyadaki gittikçe çirkinleşen ve her seferinde upper bound'a daha varmamış mıydık dediğimiz şu günlerin vehametini ortaya koyuyor olmalı.
  • obama'nin somon esprisi baya guzeldi.
  • obama'nin 2016 konusmasini an itibariyle suradan izleyebilirsiniz:

    https://www.youtube.com/watch?v=wwex6_cav5q

    ilginc bir seslenis olacak.
hesabın var mı? giriş yap