• 2021 yılı itibariyle ülkedeki hekimlerin mecbur bırakıldığı göçtür.

    nedenleri
    1) şiddet ve mobbing zirvede
    - halkımızın doktor dövme ve sövme özgürlüğünün kısıtlanmaması için harekete geçilmemekte
    - ayrıca mobbing ve şiddet sayesinde hekimlerin çok yüksek sayıda hasta bakması sağlanıyor

    2) malpraktis
    yapılan işin sorumluluğu %99 hekimlerde, ekstra ödenen para ise -artık- yok.
    -devlette kazanılan para küba, ödenen tazminatlar ise amerika ayarında

    3) mali boyutu
    - genelde orta/alt seviye ailelerden gelen hekimler eskiden tüm bu zorluklara ilerisi için katlanıyordu artık o iş neredeyse bitti.
    - iyi para kazanacak bir branştaysa ve türkiye'de özelde çalışmaya katlanabilecek biriyse bile 40 yaşından önce sınıf atlatacak paralara çıkması imkansız.
    - mevcut durumda benimle aynı yaşta olan ama 20-22 yaşlarında işe girip para kazanmaya başlayan herhangi bir sağlık çalışanının kazandığı toplam paraya ulaşabilmem enflasyonu hesaba katınca uzman doktor olarak ancak 35 yaş dolaylarında mümkün olacak
    - memurlar arasında saat başına en az ücreti alan grup hekimler (özellikle pratisyen ve asistan hekimler)

    4) ülkenin genel durumu
    - demografinin değişmesi
    -liyakatın tamamen bitmesi
    - ekonomi ve alım gücünün yerin dibine geçmesi

    5) en önemlisi mesleki tatminin bitmesi
    - ne maddi ne manevi tatmin kalmayınca motive edecek bir şey de kalmıyor.

    bu son sabit ödeme/performans sistemi düzenlemesi sonrası ben dahil hekimlerin çoğunun düzelme umudu bitti, iki günde yurtdışına gidiş için olan doktor dayanışma gruplarının üye sayısı hızla artışa geçti.

    kusura bakmayın ama dünyanın her yerinde, en fazla 1 yıllık sıkı çalışma ve akreditasyon süreci ardından ortalama/ortalama üstü kazanıp yaşayabilecek birisini asla ülkede tutamazsınız, sonuç:

    --- spoiler ---

    tabipler göçü

    --- spoiler ---
  • tüm dünya da bekliyor zaten türk doktorları gelip bize baksın diye. burada suriyeli doktor neyse, almanya'da da türk doktor da aynı şey.

    imkanı olan gitsin, buna kimse bir şey diyemez de, ne olur bize gelip de ajitasyon yapıp durmayın lütfen. herkesin mesleği zor, herkes gün içinde bin bir güçlükle başediyor ama kimse doktorlar kadar ağlamıyor.

    sessizce kapıyı kapatıp çıkın sadece, gittiğinizi bile bilmeyelim.

    edit: kimseye en ufak bir hakaret içermeyen bu entryimden dolayı özel mesaj yoluyla şahsıma ağır hakaretler eden tüm doktorlara kalitelerini, ahlaklarını ve terbiyelerini belli ettikleri için çok teşekkür ediyorum. onların seviyelerine düşmemek için -yasal olarak tüm haklarım saklı kalmak kaydıyla- mesajlarına cevap vermeyeceğim.

    gidecekleri ülkelerde de bu üsluplarıyla hareket etmemelerini, insanlara -özellikle o ülkelerin vatandaşlarına- hakaret etmemelerini ve uslu bir mülteci gibi davranarak deport edilmeden uzun süre orada barınmalarını diliyorum.
  • güle güle göçsünler

    kırık parmağımla muayene için girdiğim odada, karşımda iki saat telefonla oynayıp bekletip, röntgen sonucuna 2 dakika geçtiği için öğle arası sebebiyle bakmıyorsa buyursun gitsin.

    öğle tatili onun hakkıysa, muayene olurken lakayt tavır çekmemek de hastanın hakkı.
  • her olayda olduğu gibi küçümsenen, alay edilen bir konu ancak mevzu o kadar basit değil.

    bir tek insanın bile yetişmesi, mesleğini icra edecek duruma gelmesi yıllar alıyor. bu yıllara dayanan eğitim masraflarının tamamına yakını da bu ülkenin vergileriyle finanse ediliyor. özel okullarda okuyan kişileri eğiten hocalar bile bu ülkenin vergileriyle okuyarak akademisyen oluyor. sonra bu hazır kaynağı, tam da ülke ekonomisine katkı sağlayacağı dönemde batılı bir ülkeye hediye ediyoruz.

    bu işin homo economicus bakış açısıydı. daha acı bir nokta var; bir tek beyin bile toplumun kaderini değiştirebiliyor. biontech firmasının kurucuları türkiye'de kalmış olsa ve -olmazdı belki ama- benzer eğitim/araştırma şanslarına sahip olsalar 2 büyük bilim insanına sahip olurduk. sonuçta eğitim önemli evet ama her beyin de aynı çalışmıyor.

    eğitimli insanlarını sürekli ihraç eden bir ülke gelecek yıllarda işini iyi yapan bir doktor, mühendis, ekonomist, siyaset bilimci, hukukçu bulamaz hale gelecek. ve bu noktalarda vasat altı insanların idaresine mahkum kalınacak.

    adalet ve barışın olmadığı bir ülkede bu göçler her zaman olur.
  • burda yazılan çizilen güle güleciler de sigortalarından faydalanabiliyor ne yazık ki. acaba en iyisi refaha dayalı sağlık sistemine mi geçmek? özel sigortasını yaptırabilecek gücü olan gelsin, kalan avamlar da büyük faturaların altında ezilsin. belki o zaman şimdi olduğu gibi ayaklar baş olmaz, “tıp doktoru” olan kişilerin hakkı biraz daha iyi ödenir.
  • zaten kalanların da morali motivasyonu bitmiş durumda. 3 kuruşa çalıştırdığın hekime dünyada hiçbir hekimin kaldıramayacağı yükleri bindiriyorsun. günde 100 kişiye selam versen 3 saat sürer. her gün yıllarca bu işi kimse aşkla 3 kuruşa yapmaz. zaten emeğine değer veren insan da 3 kuruşa burada durmaz. 3 kuruşa tamah eden doktor da sen muayene odasına girdiğinde ucunda ölüm yoksa telefonuyla uğraşır, işini geç halleder veya halletmez.

    hem güle güle diyeceksin hem kalite arayacaksın. işte o iş olmaz. eli cebe atma zamanı geldi demektir güle güle'ler başladıysa. allah sağlığınızı hiç bozmasın inşallah, yoksa durum kötü artık.
  • memlekette mesleki bir sorun dile getiremiyorsun. hemen damlıyor birileri, “daha geçen gün gittiğim doktor yüzüme bakmadı, def olsun gitsin doktorlar”, “öğretmenler yattığı yerden maaş alıyor, gitsinler”...

    nasıl bir gelecek hayaliniz var lan sizin? tekerinize taş değse arabayı yakacaksınız demek.

    bu kafa yapısının susturulması gerekiyor arkadaş. vallahi billahi tahammül edilmez buna. basit bir sebep sonuç ilişkisini kurmaktan aciz, anlama yeteneği olmayan insanların gönlünü hoş tutacak birileri diye memleketin anasını ağlattınız!

    doktor gitsin, mühendis siktirsin, öğretmen def olsun, akademisyen zaten boş... lan bir mesleği icra eden kişinin şerefsizliği ayrı bir şey, o meslekteki kronik sıkıntılar farklı bir şey. daha bunu anlamaktan acizsiniz. hepsi def olup gitsin, çok değil üç sene sonra şimdi o güldüğün afganlar gibi uçağın kanadına yapışıp kaçmaya çalışacaksın ülkeden, haberin yok!
  • edit 3: diğerleri kadar iyi üniversitede okumayan doktorlar mesaj atıyor, sen ne demek istiyorsun diye. arkadaşlar, belki sizin egonuz incinecek ama o doktorlar hem sizden çok daha fazla çalıştı, hem de büyük ihtimalle daha zeki. bu siz salaksiniz demek değil ya da çalışmadınız demek değil. evet, belki su ve su ürünleri, mühendislik( bunu salladım, duyduğuma göre bu da bayağı zormuş), öğretmenlik, tercümanlık vb. bölümlere göre daha çok çalıştınız ama o kadar iyi değildiniz ki sıralamanız diğerlerine yetmedi. egonuz kırılmasın diye söyleyeceklerimi sakınacak değilim, ağlama duvarı kudüs'te, oraya alalım sizi. gerçekler, hislerinizi umursamaz. üstüne basa basa, altini çize çize tekrar söylüyorum, okuduğunuz üniversite ile başarının, davranışın alakası var. yok diyen ya o üniversiteyi kazanamayıp, aslında orada olması gerektiğini düşünen ya da çalışma ve eğitim ortamıyla insan psikolojisi arasında bağ kuramayan arkadaşlar.

    burada gitsinler hadi güle güle, çünkü bana zamanında bunu yapmıştı diyen kişilerin farketmedikleri şey, giden doktorların sizi o tavırla karşılayan değil gerçekten iyi olan doktorların gitmesi. siz zannediyor musunuz ki bitlis tıp fakültesi öğrencisi gidiyor yurt dışına ( bitlis'te tıp var mi bilmiyorum. örnek olsun diye söyledim.) giden gata'dan gidiyor, hacettepe üniversitesi'nden gidiyor, aklınıza gelen en iyi üniversitelerin öğrencileri gidiyor. sizin yanınıza da, o beğenmediğiniz size mal muamelesi yapan kalıyor. azıcık düşünün yorum yapmadan önce.

    edit: çok cevap geldi. çoğu destekler nitelikte ancak birkaç tane karşı çıkan var. şuna bayıldım aralarında:
    'ne olacak yani? iyi bölüme girememe nedeni sınavda heyecan yapmış olabilir, uykusunu alamamıştır' vs. ameliyata girerken de heyecan yapar artık. arkadaşlar, anlıyorum hepiniz çok istiyorsunuz tıpta eşitlik olmasını ama yok. gerçekten yok. her tıp bölümüne giren süper iyi müthiş doktor olmuyor. bu her yerde böyle. 5000 ile girdiğin üniversite ile 50000 girdiğin üniversite arasında fark var. detaya takılacaklara, sayı atmasyon yanı kaç ile alındığını bilmiyorum ama konunun özü belli. senin aldığın diplomayı eş saymıyorlar. sen tıp okumadın muamelesi çekiyorlar, bana diyor ki fakültenin doktorlukla alakası yok. öyle bir şey olsa, o gördüğünüz kırgız, türkmen arkadaşlar türkiye'ye değil refah seviyesi daha yüksek ülkelere giderlerdi.

    edit 2: şimdiki muhabbette şehirlerden. arkadaşlar, bitlis'te var veya yok, su okul şuna göre daha az veya daha cok değil muhabbet. o şehirler, okullar birer araç. olay bütünlüğünü bi takip edin. anlatılmak istenen, 50000 ile alınan yer ile 5000 arasında fark olduğu. ve evet, aldığın eğitimin kalitesi davranışlarını da belirler. belirlemese, her (eskiden bahsediyorum, su anki sistemden değil) anadolu ve fen lisesinde endüstri meslek ve düz liselerde duyduğunuz “birbirini bıçakladı. tuvalette doğurdu” haberini görürdünüz. böyle bir şey var mi? nadir. neden? çünkü, o yerlere gelen insanlar, belli başlı karakteri oturmuş insanlar. o karakterlere uyum sağlamazsan dışlanıp zaten okulu bırakma noktasına geliyorsun. siz inanıyor musunuz ki türkiye'nin en iyi liselerinde otururken arkadaşının sırasına kalem koyduğu icin arkadaşını yaralayan liseli haberini türkiye'nin en iyi liselerinden birinde göreceksiniz? evet belki münferit olay var. ama onları örnek göstermek, kenan imirzalioglu türk, o zaman bütün türkler 185 demek gibi bir şey. genel profil olarak iyi yerlerde okuyan insanlar daha iyi daha nitelikli daha profesyonel insanlar oluyor. kabul etmek istemesenizde bu böyle yani. herkes 'ben çok sakin düzgün biriydim ama o liselerde değildim demek ki yanlış' gibi düşünmek istiyor ama öyle değil. siz de o profildesiniz. sadece kabul etmek istemiyorsunuz. inkar kolaydır ama saçmadır haberiniz olsun. tamam belki arkadaşınızı yaralamadınız ama lise hayatınızın ortalamasını çıkarsak o profile sığacaksınız yani. kendimi ayrı tutmuyorum. doktor değilim, izmir'in en duz liselerinden birinde okudum. evet kimseyi yaralamadım ama öyleydim. açık açık da söylüyorum yani.

    ki zaten mantık olarak baktığında, o puanlamanın, sıralamanın nedeni, iyiyi kötüden ayırmak. yoksa herkes istediği okula giderdi. en yakınındaki okula giderdi. insanlar köylerinden kalkıp geliyor en prestijli üniversitede en iyi eğitimi almak için. açlık yoksulluk cekiyorlar. sizce farklı olmasa çekilir mi? bir stanford
    ile uşak üniversitesi aynı eğitimi verebiliyor olabilir mi bi düşünün. insanlar kendini yırtıyor arkadaşlar bu üniversitelere girebilmek için. lise ve üniversite, ortalama insan ömrünün en zevkli zamanlarını kafalarını kitaplara gömerek geçiriyorlar, sırf o en iyi üniversitelere girmek için. niye? çünkü fark var. olmasa zaten sıralamayla değil yakınlığa göre alınır. bir şekilde ayrılmak zorunda bu okullar. en iyi eğitim veren yere de en iyi hoca gidiyor. en iyi profesör gidiyor. en iyi uzman gidiyor. bu böyle yanı. inanmamak, inkar etmek istesenizde bu böyle.

    çok muhteşem zeki laf sokucular gelmeden, bu örnekteki her üniversite bir araç. stanford ne kadar iyi kötü bilmiyorum. ama ismini çok duyduğum ve aklıma ilk o geldiği için onu söylüyorum. siz kendinize göre en iyi üniversiteyi okuyarak yazıyı tamamlayın.
hesabın var mı? giriş yap