22 entry daha
  • mantığın ağır basması sonucunda artık kızların çocukça davranışlarına tahammül edememenin sonucudur.
  • aslında yaş ilerledikçe başkası için kendinden birşeyler verebilmenin zorlaşmasıdır. o, kendindeki en ufak bir değişimi kabullenemez olmuştur artık, sen de az değilsindir hani. aşk varken zaman dururdu ya sanki önceden, artık sadece bir süreliğine yavaşlıyor; o kadar.
    "seninle ben dünyayı yıkarız sandık
    dünya o kadar büyüktü ki
    altında kaldık..."
  • aşkı yaşayamamakla da alakalı olabilir.
    yıllar geçiyor, kaygıların değişiyor, sen değişiyorsun.
    okullar bitiyor, işler bulunuyor, paralar kazanılıyor...
    bir yanda kariyer planları, diğer yanda kazanılan para ve geçen zamanla gelişen kişisel beğeniler.
    o saatten sonra hayatına biri girse de istediğin kadar zaman ayıramıyorsun.
    günlük rutinlerinden, kendine ait o yaşam tarzından ödün vermek istemiyorsun.
    kariyer planlarının önüne bir karşı cinsi koymak istemiyorsun.

    lisedeki gibi, üniversitedeki gibi sabah erkenden buluşup kahvaltı etmeden, sonra bebek'te sahil boyunda yürümeden, belediye otobüslerinde sürünmeden, akşamüstü vapurla karşıya geçmeden, sinemada filmi izler gibi yapıp ara sıra filmi sevdi mi acaba diye merak etmeden ve en nihayetinde onu eve bırakıp ellerin ceplerinde, zihnin bulutların üstünde evine dönmeden olmuyor işte. öbür türlüsü "butik aşk" oluyor. mesajlarda, soğuk telefon görüşmelerinde, çiçek sepeti'nden sipariş edilmiş seri tasarım çiçeklerin gölgesinde ya da havalı isimli dandik restoranlarda dillendirilen sentetik "seni seviyorum" larla hayatta kalmaya çalışan garip bir şey oluyor ve bir süre sonra ister istemez inandırıcılığını yitiriyor.
  • sebebi deneyip başarısız oldukça aşka olan inancın azalmasıdır. kalp kırıklıkları artık size tecrübe yerine önyargı kazandırmaya başlamıştır, aşk yerine cinsel ihtiyaçlarınızı düşünürsünüz, özgürlüğünüzün kısıtlanmasına tahamül edemezsiniz. hayatınızdan çok ilişki geçtiği için; basit tripler tafralar sizin için katlanılamaz olmuştur. kısacası sevme eşiğiniz çok artmıştır, imkansız olmasada artık sevmeniz zordur. boktan bir durum, hala genç olsamda keşke bu kadar acele etmeseymişim diye düşündürüyor beni.
  • kayıp edilmişliğin eseri, peşinden ne kadar gitsen de seni yarı yolda bırakacak yaklaşımdır. aşka olan inancıın azalırsa zor bir yaşam seni bekler. aşksız hayat zordur. çünkü aşk hem hiçbir şeydir hem de her şeydir. ararsan sıkıntı, aramassan daha da sıkıntıdır. aşkı istemessin çünkü türlü türlü dertlerin hatta ve hatta kuyruk acın vardır. artık aşka karşı inançsızsındır ama aşk maalesef böyle bir dürtü değildir. kontrol dışıdır. her ne kadar bıktım dersen de içten içe insanoğluna selam eder, dürter, eksikliğini hissettirir. inancın azaldığını düşünürsün, ancak bu düşünceden öteye gitmez. varolan aşık olmaktır, birini eşsiz, kusursuz kılma isteğidir. her ne kadar artık aşık olmak istemiyorum desen de içten içe beklersin onu. çünkü hayat paylaşmak içindir. paylaşacağın birilerini beklersin. ancak bu paylaşım arkadaş temelli değildir. duygularını paylaşmak istersin, elmanın iki yarısı gibi farklı ama birbirini tamamlayacak olan şeyleri... varılmak istenen nokta dostça paylaşım değil, birbirini tamamlayabilecek paylaşımdır. işte bunun için aşka ihtiyaç duyarsın. bir söylemdir aşka olan inancın azalması ya da onu kaybetmek. durakta saatlerce bekleyen bir yolcu gibi olsan da, ondan vazgeçemessin. bu bir hikaye değil hayatın ta kendisidir. eğer aşka olan inancını kaybettiysen hayata olan inancın da kötü bir seyir halindedir. aseksüelleşme bile kaçış noktası değildir. kimbilir belki de kaybolmadır? belki de gerçekten vazgeçmektir! denemek varken vazgeçmek, geri adım atmak niye? kaybetmektense, göze alamamak niye? ... inan, inan ki en azından iç dünyan seni rahat bıraksın...
  • kimse* neye aşk denildiğini bile bilmezken artık, "neye olan inancımız azalmıştır?" diye derin derin sordurur..

    belki de bize anlatılan o aşk masallarına * * inancımız yok artık.. gerçek olabileceklerine.. hoş, neden olsunlar ki?
    ya da oluyorlarsa neredeler kuzum?
    işte, insan bazen kendini başkaları için -hani çoğulluğu yakalayıp biz olabilmiş o şahıslar için- mutlu olurken bile buluyor..
    "enee bak onlar kaç senedir birlikteler ayrılmadılar, galiba aşk var len!" falan diyorsun.. bulmuşlar ya birbirlerini.. "aşık olmasalar nasıl onca sene birlikte olacaklar.." demene kalmıyor, çok uzun sürmüyor, biri daha bitiyor.. başkaları ilişkisini bitiriyor diye bile inancı azalır mı insanın ya?! azalıyor işte..

    yaş ilerledikçe bize masal okuyanların sayısı azaldığından o halde, inancımızın azalması.. başka bir sebep göremiyorum..
    bir de:
    "şimdiye kadar hiç aşık olmadım!" dediğinde biri ; " hadi canım sen de!" deniliyor sıkça.. buna da bayılıyorum..
    ha sen oldun yani? emin misin? aşk ne ola ki? * * *

    "ah, kim inanır size?
    sevdiniz yalan, bildiniz yalan..
    ah, nereye gitseniz;
    gittiniz yalan, döndünüz yalan.."

    (bkz: duvar)
  • yanlış hedeften mütevellit hatalı yapılmış tespittir...

    aslında bunu düşünse bile aşka olan inancını kaybetmez. çünkü her daim yaşadığı şeyi kaybedemez.
    aşk sadece insana duyulmaz ki!.. bazen bir kediye, bazen özenerek yetiştirdiğin kaktüse, bazen işine, bazen balkonundan gördüğün manzaraya belki bunlar gibi binlercesine aynı anda aşık iken neyi kaybecektir.

    doğrusu, insana olan inancın kaybedilmesidir. yerindedir, normaldir...
  • zaman geçtikçe daha çok "ben" olmaktır, "biz" olmayı unutmak, umursamamaktır.
  • zaman hızla tükenirken aşkı hala bulamamış olanların, aslında aşk diye bir şey olmadığına yavaş yavaş inanmaya başlamalarıdır.
  • yaştan ziyade, gerçekçi yaklaşımın yaşla doğru orantılı olarak artmasıyla alakalı durumdur. zamanla insan kimsenin vazgeçilmez olmadığını, kimse için de vazgeçilmez olmadığını anlar. aileden başka kimsenin bir diğerini sebep sonuç ilişkisi dışında sevemeyeceğini, sevilemeyeceğini görür. hiç bir zaman "sen" zamirinin "ben" ile yarışamayacağını kabullenir. yalnızlığın hiç bir karşı cinsin ayıramayacağı bir çeşit zamkla üstüne yapıştığını farkeder. sonra bir de bakar ki kek gibi bir efsaneye inanıp aramış ama aaaa aşk diye bir şey yokmuş meğer. hani elin sarı kafalı amerikalı veletleri belli bir yaştan sonra noel babaya, diş perisine ıvır zıvıra inanmayı bırakıyor ya, işte aşka inanmayı bırakmak da bunun evrensel ve büyükler için olan versiyonuymuş meğer.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap