• eğer aşktan bahsediyorsanız mümkünken yaşanmıyorsa vardır bir sebebi. zira yaşanacağı varsa yaşanır, ne yer durabilir karşısında ne de gök.
  • dostoyevski diyor ki; “aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.”

    o yüzden, geç kalmadan, henüz vakit varken ve yaşanması mümkünken yaşanmalı her şey. yarın geç olması ile meşhurdur. unutmamalı hiç.
  • yine bir yalniz aksam, melankoliklesip kendi kendime actigim konu. her sey cok farkli olabilirdi. beyni 2 dk yalniz birakmaya gelmiyor. buraya bagliyor. paralel evrendeki o guzel ihtimalleri oynatiyor.
  • dostoyevski tarafından yapılan "gerçek acı" tanımı.
    benim için gidilemeyen şehirler ve ulaşılamayan insanlardan ibarettir.
  • günaydın,
    yani koca koca insanların şurada ağlak ağlak yazması beni artık üzmüyor, sinirlendiriyor. ben sizin kalbinizin yerinde olsam, bana bu kadar acı çektirmeyi seven bir insan için atmam. kriz geçirir dururum, yaşamasın, beni de yormasın, üzmesin.

    gerçekten yaşanması mümkünken yaşanamayan mutluluklar var. mesela; rant, ahlaksızlık, safi kötülük yüzünden depremde ölen binlerce insanın yaşaması mümkün olsaydı, mutlulukları da mümkün olurdu. işte bunun için kalbinizi acıtabilirsiniz. bu gerçek bir çaresizliktir.

    onun dışında; bir şekilde yaşayan, eli iş tutan, beyni çalışan insanlar! size diyorum; bunun girdabına girip, hayatınızı bok etmeyin. çünkü mümkün değildi, olabilecek bir tarafı yoktu, hikaye o kadardı. siz veya karşınızdaki bunu istemedi. bahane etti, ayak sürüdü. hikayeniz yarım değil, hikayenizin sonu boktan. kendinize acı çektirmekten bu kadar haz almamayı, fiziken ve ruhen kendinizi sevmeyi öğrendiğiniz gün, belki karşınıza sizi mutlu edebilecek birileri çıkar.

    sizin olayınızı arthur amca; "büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine; büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir." diyerek açıklamış zamanında. bu kısaca derdini sikeyim demek.

    kalkın şimdi bir çay koyun, en mükellefinden de bir kahvaltı yapın. madem ölüm yok, insan gibi yaşayın.
  • yaşanması mümkün olsaydı yaşanırdı. mümkündü ama yaşanamadı diye bir durum yok.
    ramak kalması, olayazması, -mış gibi olması vs.. sadece ilizyon. ne eksik ne fazla.

    gerçek şu ki sana öyle geliyor aslında. franz kafka'nın "olmamasına razıyım. oluyormuş gibi olmasın yeter.'' sözü gibi bir şey bu.
  • birini ufacık birşeyle mutlu edebileceğinizi bildiğiniz halde belki üşengeçlikten, belki utangaçlıktan, belki de alışmasın böyle şeylere zihniyetinden hiçbir şey yapmamak, yapmaya dair yeltenmemek bu duruma yol açabilir.

    insanlar en içten sevgilerini hep mezar taşı başında gösteriyor malesef.
  • yazmayın şu başlığa arkadaşlar. durduk yere hüzünleniyoruz, gerek yok ya.
  • bir insanın başına gelebilecek en üzücü şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. keşkeler, belkiler, acabalar hiç peşini bırakmayacak. vicdan azabı gibi hep kalbinin bir köşesinde kalacak.
  • “yüzde yüz gol pozisyonu kaçıyor sayın seyirciler.” gibi tuhaftır. yüzde yüz olsaydı kaçmazdı ve aynı şekilde yaşanacak olsaydı yaşanırdı zaten.
hesabın var mı? giriş yap