• --- spoiler ---

    kana kuvvet, gozlere fer, batna ciladir corba! olecegim ali. bundan kurtulus yok. yine de olmeden once kanima kuvvet, gozlerime fer gerek. seni daha cok sevebilmek icin. olurken bile hep sevdigim gibi sevecegim seni. sen istesen de, istemesen de. hem benim seni sevmemden sana ne? askin has olani bir karsiligi olup olmadigiyla ilgilenmez. has ask, tutuldugu varlikta bir deger var mi yok mu umursamaz. has ask tanri askina benzer. sen tanriyi cok seversin, ama o herkesi sever, hatta belki seni sevmez. ama ben tanriyi degil, seni seviyorum ali ve ben kucucuk, alelade, zavalli bir insancigim. varligim, yeteneklerim cok sinirli. sevme gucum tum evreni kapsamaya yetmiyor. tanriyi kapsamaya yetmiyor. sevgimi ancak sana adayabiliyorum. o kadar kucugum iste, dusun. ve kadinim sonucta, butun kadinlar gibi ben de bilmek istiyorum.

    "ali sen beni gercekten sevmis miydin?"
    --- spoiler ---
  • "sibel hanım sana âşık olsa tiramisu yapar babacım, çorba değil. böyle olur bu işler. kendimden biliyorum. ben hep öyle yaptım. âşık olduklarıma tiramisu, acıdıklarıma çorba yaptım."
  • --- spoiler ---
    "başka türlü olamazmıydı?"
    soru eki mi bitişik olmalı. ayrı yazarsam gözüne batar. scotland yard'da filan mesleki görgü bilgi artırma kurslarına katılmış, kendisine lazım olan ingilizceyi iyi kötü kıvırmıştır uluçmüdürüm. ama türkçesi zayıftır. hem köküne kadar milliyetçidir bunlar, hem kendi dillerini bilmezler. ayrı yazarsam cümlede bir tuhaflık olduğu hissine kapılır. anlam yerini bulmayabilir. eğer dilbilgisi sağlamsa (değildir ya) hoşlanmaz. bu türden iktidarlı ilişkilerde kadınca marifetlerin dışında, kadının erkekten daha iyi bildiği bir şey olmamalıdır. olsa bile kadın asla belli etmemelidir. iktidar her yerdedir, her andadır. sözcüğün içinde, anlamın kenarında, doğasında, dilbilgisinin ayrıntısındadır.
    --- spoiler ---
  • bence başarılı olmayan bir ayfer tunç romanı..ismi sanırım en etkilendiğim yeri oldu... çocukken yaşanan travmalar yaşam boyu insanları etkileyebilir,travmaların psikolojik derinliği yerine ben daha ziyade bunları bahane edip tüm yozluğuna ve boşluğuna rağmen sonunda zengin bir hayat yaşayan yine de bundan da mutlu olamayıp küçükken bitlenip saçının kesilmesini bile travmatik gören bir kadını okuyorum..bakalım son dönemeçte de kitap kendini kurtaramazsa ayfer tunç u da inci aral larımın yanına kaldıracağım..
    bir an önce bitsinde marcel proust a başlayayım diyorum..
  • ilk gördüğümde milletin gece biraraya gelip absinthe içtiği ve hep birlikte ortada yeşil peri oynatmalarıyla birlikte o gece gelişen olayların anlatıldığı bir roman olduğunu düşündüğüm ama dikkatli bakıp inceleyince öyle olmadığını anladığım ayfer tunç romanı.
  • kitap hakkında yazarla yapılmış güzel bir röportaj. ilgileneler için
    http://www.meseledergi.com/…ntent.php?cid=665&id=46
  • türkçe romanın en iyi örneklerinden biri. kime göre? bana göre bittabi. bu toplumun ahlakını, değer yargılarını, sistematik olarak haysiyetsizleştirilmesini en açık haliyle ortaya koymuş olması bile benim için yeterlidir. bu romanı okurken insan bazı bazı kendini yakalar bir yerlerden, bazen boğazınıza bir yumruğun oturduğunu hissedersiniz; ama çoğunlukla çaresizlikle okunur bu roman. hasılı güzeldir, birden artık okunasıdır.

    --- spoiler ---

    hayatta ben en çok babamı sevdim. ben ali'de babamı aradım. sonra babam yaşındaki adamlarda ali'yi aradım. babamda eski babamı aradım. bu zincir böyle giderken osman bende annesini aradı. ben kendimi annesiz hissettiğim için anne olmaya korktum. benden iyi bir anne çıkmamasından, kendi parçamdan yaratacağım varlığın, sefillikte beni geçmesinden korktum. doğurmadım. ama osman'ın annesi oldum. osman'ın annesi olduğum anlar bir sonraki güne uyanmama yaradı.

    ezcümle, herkes varlığındaki boşluğu doldurmak istiyor. dolduramadan ölüyor. ama uğraşma boşuna, o boşluk dolmaz! varolmanın boşluğu o! dolsa biz, biz olmayız!

    --- spoiler ---

    edit: imla
  • --- spoiler ---

    "günah da her şey gibi unutulabilen bir şeydi.."

    --- spoiler ---
  • "birbirimize bakıyorduk. birbirimize bakarak aynı şeyi düşünüyorduk. birbirimizden ayrı geçen yılların hikayesini arıyorduk yüzlerimizde. kalp kalbe karşı değildir, sadece bazı kalpler bazı kalplere karşıdır (o da her zaman değil)."
  • hadi bakalım buyrun buradan yakın. sabah sabah daha 17. sayfada: ' ben zaten bu yaşa gelene kadar çok fazla adama aşık olmuştum. hayata hep kendimi birilerine âşık olduğuma inandırmaya çalışarak tahammül etmiştim. ama hep birilerine aşık olmaya çalışarak sefil olmuştum. (aslında aşık olduğum herkes tekti, ali'ydi.' bu 460 küsür sayfa not almaktan bitmeyecek gibi. ayfer tunç'la röportaj yaptığımızda da yeşil peri gecesi'nin diğer kitaplardan durumu ele alış açısından daha farklı olduğunu söylemişti zaten. gerçi kendisinin her kitabı kendi içinde farklı ama. bu kitapta çok ciddi güzel tespitler göreceğim gibi. şimdilik: çok enteresan bir girişe sahip olan kitap.

    ...
    ben kendimi aşkın içinde kaybedemezdim. ben kendimi hayatın içinde kaybederdim. aşık 'gibi' bir şey olurdum, (bir şey işte... aşığa benzeyen, aslında değil). ama sefaletim 'gibi' değildi, gerçekti.osman'ın o çocuksu yüzünün ardında çelik gibi bir bencillik, ağlatıcı bir zayıflık olduğunu çabuk görmüştüm. ama inkar etmiştim.
    sevilmek istemiştim. ömrüm sevilmek isteyerek geçmişti.sevilmek için güzelliğimden başka verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. ama güzelliğimi herkes istemiyordu. isteyenler de çabuk bıkıyorlardı. osman yıllardan beri beni çok sevdiğini söylüyordu.buna bazen inanıyordum, bazen inanmıyordum.
    ....
    'oysa biliyordu.
    bildiğini biliyordum.
    (çüş! kamera mı vardı lan ben bunları yaşarken?)
    ....
    göz kırpan insanlardan nefret ederdim.
    ...
    anladım ki, bütün bu fikirleri kafalarına osman sokmuştu. osman böyleydi. dolaylıydı. karşıma geçip, herife iş mi verdin? diye dosdoğru sormak yerine gruba nifak tohumu ekmişti.
    ...
    aslında osman'ı o mahut geceden beri sevmiyordum. ama bir zamanlar sevmiştim. birini bir zamanlar sevmiş olmak insanın içinde iz bırakıyordu. insan o kişiyi artık sevmese bile iz kalan yer acıyordu.
    ...
    insan mağdur olmanın suçsuz olmak anlamına geldiğini sanıyor. oysa mağdur olmak, suçsuz olmak değildi.
    ...
    ali bana hiç yalan söylememişti. beni kırmıştı, çok üzmüştü, terk etmişti, ama hiç yalan söylememişti. seni asla terk etmeyeceğim dememişti. aksinei 'bana bağlanma, ben bağlanılacak bir adam değilim,' demişti. sonra bırakıp gitmişti.
    ...
    - beni bırakıp gitmeseydin belki unuturdum seni
    - unutabilirsin sanmıştım
    -ayrılmalıydık ali.kendiliğinden bitmeliydi aşkımız.hani korlar yanıp geçer ya, aynen öyle. aşkım daha alev alevken , beni öylece bir başıma bırakıp gitmemeliydin.
    ...
    birlikte olduğumuz o kısacık süre boyunca ben ali için ölmüştüm. ama o benim için ölmemişti. ali'nin o gün ağzından çıkan her sözü, benimle ilgili olsun olmasın, tekrarlardım. her gece ali'yi kendime bir kez daha tekrarlardım. ama onun ertesi gün buluşacağımızı unuttuğu bile olurdu. benim için ali hayatımın tamamını kapsıyordu. ama ali için ben hayatın kapsadığı küçük bir şeydim.
    ...
    -kibritin alevini sigarandan çektiğin ilk dumanı üfleyerek söndürdün. o zaman ilgimi çektin işte. ne okuyorsunuz? dedin. o anda üç şey düşündüm. birincisi allahım bu nasıl bir güzellik... inanılmayacak kadar güzeldin. o ağır makyaja rağmen, öyle taze görünüyordun ki, sanki dalında bir meyveydin.gözlerin kocamandı. müthiş canlıydı. gözlerinden hayat akıyordu. ikincisi çok sabırsız bir kız diye düşündüm ya da huzursuz ya da aşırı mutlu.
    -üçüncüsü?
    - ayakkabılarının o kadar da çirkin olmadığını düşündüm. hatta sana yakıştığını.
    ...
    ona taşınınca müziği yalayıp yuttuğunu sandığım sevgilime sapına kadar hayran olmuştum. müziği sevgilime bırakmıştım. istediği gibi konuşsun, müzik bilgisiyle beni teslim alsın istemiştim.
    zaten müzikten anlamıyordum. avam bir zevkim olduğundan kuşkulanıyordum. birkaç kere olmadık şeyleri beğenecek olmuş, osman'ı hayal kırıklığına uğratmaktan korkmuştum. korkunca dürüst davranmıştım. 'ben müzikten anlamıyorum osman,' demiştim. övünür gibi değildim, üzülür gibiydim. bunu açıkça söylemem osman'ın hoşuna gitmişti. bende olmayan bir şeyin onda olmasından acayip gururlanmıştı, şişinmişti.
    ...
    çok şey yaşamış, dibi görmüş, çakma aşkın ve muktedir düzüşmenin kitabını satır satır ezberlemiş olduğumu sandığım halde, hâlâ bütün bunları hayra yoracak, aşkıma tahvil edecek kadar saftım.
    ...
    aglamamak icin dudaklarimi isiriyordum.agzimin sicacik kanadigini hissediyordum .ama aglamamayi basaramadim. allahim hayatim boyunca ne kadar cok agladim!
    ...
    osman zeytinyagi gibidir. hatta zeytinyagi osman'in yaninda yeteneksizliginden utanir.
    ...

    oyle sanildigi gibi, gecmiste harli askiyla yaktigi yureklerin, yiktigi yuvalarin harabelerine tunemis gorkemli ve essiz bir disi kus da degildim. gecmiste butun bu efsanelere zemin olusturan sefil maceralar yasamisligim vardi, ama abartilacak bir sey yoktu. gercekte ben cesitli kereler agzina sicilmis, zavalli bir kadindan ibarettim. yine de guzelligimde benim de adini koyamadigim oyle bir sey vardi ki, herkes bende bir sey..bisey..ya bisey iste! olduguna inaniyordu.
    ...

    bir yerlerde ask diye bir sey olacaki dedim kendi kendime.
    yoksa hic olmamis miydi dedim.
    bu dunya ne boktan dunya, olmayan seylerin imparatorlugu dunya diye mirildandim.
    ama olamaz, biryerlerde ask vardi, yasadim, oradan biliyorum diye mrildandim.
    ...
    ama ali baskaydi. neden baska oldugunu bilmiyordum. elimi sanki bin yildir tutuyormus, buna cok aliskinmis gibi tutuyordu. ben de onunla boyle el ele yurumeye aliskinmisim gibi yuruyordum.
    "nereye gidiyoruz?" dedim.
    "yuruyoruz iste." dedi. "yuruyebildigimiz kadar yuruyelim"
    oyle yaptik.
    onunla beraberligimiz yuruyebildigi kadar yurudu. ben daha cok yuruyecek, sonsuza kadar surecek saniyordum. ama bir gun elimi birakti, cekip gitti.
    ...
    osman garip bir karisimdi. onca bencilligin, riyakarligin ve ataletin icinde, saf olan bir tarafi vardi. ya da ben var olduguna inanmak istiyordum.
    ...
    hicbir sey degismeyecek diye dusundum. bugun yeni bir gun degil. yarin yeni bir gun olmayacak.
    ...
    bir askin bitisinde teselliden daha kirici bir sey yok ali.
    ...
    ben hatirliyorum ali. ben cunku gunleri saydim, ben haftalari, ben aylari. ben yillari saydi m. ben seni gunlere boldum, seni aylara. bulamasaydim seni daha yillara, yuzyillara bolecektim.
    neden yillarca bir umut olarak tuttum seni icimde bilmiyorum diye dusundum. umut bile degildin slinda diye dusundum.ben bunca zamani, eskimis, ama birbirine derinden bagli iki sevgiliden biri gibi yasamistim, her zaman cesaretsiz, her zaman arkada kalan, her zaman edilgen olan taraf. sanki ciftin biri donecegim diyerek gitmis de, digeri onu bekliyormus gibi. yillarca cok sacma bir hali yasamistim seni bekleyerek. hayata uymuyordu, ama aska yakisiyordu.
    sen benim saplantimdin ali, takintimdin, guzel obsesyonumdun, sen benim en sabit fikr-i sabitimdin.
    ...
    ozetle, yasamak bir denge meselesidir. birine asiri baglanmak dengesizliktir.
    ...
    iste bu!demistim. iste aradigim adam! (ali'yi yeniden bulamayacagima gore)
    ...
    ali birden " ben seni sevmekten korktugum icin paris'e gittim" dedi/
    cabalama ali.beyhude ugrasma. seni tam sevecektim, sevmenin tam kiyisina gelmistim, goze alamadim deme sakin. gozlerinde incecik bir vicdan sizisi var, goruyorum.
    ...
    gogsume yatma, yatip susma, susup kedilesme ihtiyaci azaliyordu. ama bensiz de yapamiyordu. her turlu yapamiyordu bensiz. buna o kadar aliskindim ki, ayrilma ihtimalimizin sifir oldugunu dusunuyordum.
    ...
hesabın var mı? giriş yap