• kurtlar vadiside kurulan sehemin çöküşü gibi olaydır.
  • futbol romantizminin, futbol kapitalizmine sadece iki günde köpek çektirmesidir.
    uefa fifa çok mu temiz? elbette hayır tam aksine.
    onlarca yılın lobisi tecrübesi kolay pabuç bırakmaz hele arkasına futbol romantiklerini aldıktan sonra.
    kulüpler şampiyonlar liginde yarı final oynarken ve euro 2020 yaklaşmışken hangi zeka ürünü kuruluş icin bu takvimi ayarladiysa tebrik etmek gerek.
    avrupa süper liginin doğru zamanda şartlar olgunlaşınca tekrar kurulacağını düşünüyorum.
  • yahu galatasaray'ın 3 yıldır kiralık oyuncularla oynayıp doğru dürüst kadro kuramamasının ve sportif başarısızlığın 1. nedeni uefa'nın kendisi. caferin efendi galatasaray bize lazım diyor ama göz boyuyor. fenerbahçe'nin yıllardır şampiyonlar ligi'ne katılamamasının nedeni de uefa.

    sizin gibi ülkenin büyük takımlarına çat çut ceza kesen uefa, arkasında amerikan şirketlerinin, arapların, çinlilerin, rusların olduğu big 5 takımlarına ses çıkaramıyor. yahu bundesliga'nın 4.sü şampiyonlar ligi'ne katılıyor senin şampiyonun ne yapıyor? sıra bekliyor. nasıl gelindi buraya. yıllar önce salı çarşamba 2 türk takımımız oynardı. işte bundan 10 sene sonra değil 2-3 sene sonra hiçbir zaman şampiyonlar ligi göremeyeceğiz.

    sportif başarı demeyin, kadro olmadan, para olmadan sportif başarı olmaz. bizim takımların en büyük gelir kalemi şampiyonlar ligi. bugün leeds, wolves niye karşı çıkıyor. futbolu mu düşünütorlar? alakası yok. liglerinde ufacık kitleye hitap edip büyük 6 sayesinde yayın gelirinden türkiye şampiyon'undan fazla alabiliyorlar. real madrid yıllık 1 milyar gelire dayanmış. şampiyonlar ligi olmasa da olur ona ama gs ve fb napacak?

    işte o yüzden bizim takımların desteklemesi gereken yapı yeni sistemdir. uefa değildir. açın gözünüzü. leeds'te taraftar gücü yok sende var. sen, seni yüceltecek liglerin parçası olmalısın. leeds bir tvitle ülke gündemini değiştiremez ama gs ve fb bunu yapar. güç budur. o zaman bunu kullanın. uefa zaten gelecek seneleri de peşkeş çekmiş. siz hala romantiklik mi kasıyorsunuz. chelsea taraftarıysan kas baba, liverpool taraftarıysan kas. onların para derdi yok ki. senin var. onlar her öğüt ızgara et yemek istiyor. sen haftanın bir günü. o haftanın bir günü de mevcut şartlarda artık imkansızlaştı. burdan da taraftarcılık oynamayın. dünyanın en sert tribünleri ülkede mevcut. ama siz kafayı kaldırmayıp potansiyelinize sırt çevirirseniz futboldan iyice soğuyacaksınız.

    yapılması gereken perez'e destek çıkmaktır. galatasaray ve fenerbahçe özelinde durum budur. bu paket her yerde her zaman ilgi çeker. yahu daha geçen gün uefa beşiktaş gelirlerine el koydu diye haber okuduk. hiç mi utanmanız yok baba. adamlar gelmiş burda psg bayern güzelliyo, her biri farklı zengin şirketlerin elinde olan ingiliz kulüplerini güelliyo. güzelliyceksen şunu güzelle. adamlar en azından birbirlerine sahip çıkıyorlar. bizde o yok işte. gs tek başına cl'ye kalsın da tüm parayı alsın, aynen devam. rekabetin değerini bilin. gücünüzden taviz vermeyin.
  • dağılma yine kendilerinin işine geldi. uefa gelirleri artırdı, kural değişiklileri yaşanacak falan ben anlamıyorum insanları amaç da bu değil miydi. isminin şampiyonlar ligi olarak kalması mıydı tüm mesele yine büyük pasta onlarda
  • futbolun gerçek sahiplerinin ufacık bir tepkisiyle bile yerle bir olan ucube lig.

    futbol romantiklerinin, futbolu takip eden fakir kitlenin, futbolcuların ya da futbolun içinde olan kişilerin bu kadar para kazanmasına tepki vermemesi ve olay çıkarmamasının tek nedeni futbolun-en azından şu an için- rekabetçi ve zevkli olmasıdır. bu kurulmaya çalışılan lig insanların tam olarak bu hislerini hedef almıştır. bu lige itiraz eden herkes biliyor ki yine büyük takımlar pastadan büyük payı alacak, yine makas açılmaya devam edecek, bu ligin kurulmuyor olması bunun önüne geçemeyecek. ancak bu insanlar şunu da biliyor ki arzı da talebi de kendileri oluşturuyor. taraftarlar ve futbolcular hangi ligi isterse o lig oynanır. çünkü futbolcu olmanın hayali evde değil tribünde kurulur. her ne kadar şu an yılda milyon eurolar kazansalar da salah'ı da mane'si hatta messi'si de fakir futbol romantikleridir. futbol romantiklerini salak yerine koyup, bu oyunu bir zümrenin eline vermeye çalışmak zaten ölü doğmuş bir fikirdir.

    sosyal medyada ve burada bu ligin "futbolun doğal süreci" olduğunu söyleyenler de kendini alemdeki tek akıllı sanıp kripto piyasasında zengin olmaya çalışan yeni yetme ya da yeteri kadar kitap okuyup film izlememiş yetişkin kırsal kitledir. bu yorumu yapan insanlar senede dört kere real madrid-barcelona maçı izledikten sonra ilk "futbol çok sıkmaya başladı." diyecek kişilerdir.

    bu olayda ülkemizin futbol takip eden fakir kitlesiyle, ingiltere'nin-yaşadığı ülke ölçeğinde değerlendirirsek-fakir kitlesi arasındaki farkı da görmüş olduk. hem kendi başına düşünebilen bir birey olup hem de kollektif bilinçle hareket etmek avrupa'nın insanlarına verdiği en iyi eğitimdir.

    fakir ve futbol romantiği olmak, aptal olmak zorundasınız anlamına gelmez.
  • her şey tamam da bu jp morgan böyle bir hataya nasıl düşebildi anlamak çok güç. uluslararası itibarları baya zedelendi.
  • amerikalilar avrupalilari sporsever olarak gormus olabilirler ama kendileriyle kiyaslamak gibi bir yanlisa dustuler. amerikada nascardan, buz hokeyine, basketboldan, amerikan futboluna sporun her turu icin sinirsiz oyunsever bulunabilir, ama bu avrupa için oncelik degil.
    stoke city, cagliari, nice, köln, valladolid tutan adaminlarin onceliginin guzel oyun oldugunu zannettiler ama bu kitada futbol taraf olma ve ait hissetme duygusunun hissettirdiklerinden dolayi bu kadar tutkuyla izleniyor, o yuzden sizin olaylarinizi yemezler.

    bir de yanildiklari bir detay vardi, uzerinde gunes batmayan imparatorlugun en buyuk ihrac kanallarindan birinin futbol oldugunu ve ingiltere hukumetiyle bas edebileceklerini zannettiler, en buyuk darbe de ingiltere hukumetinden gelince bir anda çil yavrusu gibi dagildi organizasyon.

    god save queen diyerek entryi bitirelim.
  • yeni bir yıl, yeni bir süper lig projesi daha ölü doğdu. bu son projeyi diğerlerinden farklı yapan, covid'in, endüstriyel futbolun zar zor dönen çarkına çomak sokarak ispanyol kulüplerini iflasın eşiğine getirmesi ve amerikalı takım sahiplerinin ellerini cebine atmak zorunda bırakmasıydı. süper lig diye ortaya atılan şey, aslında futbolla pek alakası olmayan, elit kulüplerin yatırım bankalarından sıcak para alabilmek için kendi markalarını ipotek etme denemesinden başka bir şey değildi ve bu yönüyle hiç kimseyi ikna edememesi de süpriz olmadı. süper lig projesi iptal edildi, ama bu süper lig fikrinin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmeyecek. çünkü, uefa ve fifa gibi kokuşmuş organizasyonlar, futbolu öyle bir noktaya getirdiler ki, bugünkü atmosferde futbol para kazandıran bir yatırım olmaktan tamamen çıktı. eğer aklanacak milyar dolarınız ya da global imaj çalışması için kullacağınız petro-dolarınız varsa, futboldan daha güzel bir araç yok. ancak, kroenke, henry, glazer gibi bir yatırımcıysanız önünüzü görmeniz mümkün değil.

    mesela, yakın takip ettiğim için arsenal'den örnek vereyim. arsenal'in sahibi olan stan kroenke, amerikan spor franchiselarına yatırım yapan bir milyarder. denver nuggets, la rams ve colorado rapids gibi takımların olduğu portfolyosuna arsenal'i de ekledi ve premier lig'in son 10 yılda artan değerinden dolayı, elindeki arsenal hisselerinin değer 3-4 kat arttı. (liverpool'un sahibi john henry de, aynı kroenke gibi franchise portfolyosu sahibi milyarder ve hemen hemen aynı durumdalar). premier lig kulüp hisseleri, tv ve ticari gelirlerlerle orantılı olarak son 10 senede süratle arttı ancak şu an bir platoya girmiş durumdayız. izleyici profilinin geleneksel televizyon yayınlarını talep etmemesi nedeniyle gelir artışında yavaşlama başladı ancak masrafflar hala katlanarak artmaya devam ediyor. avrupa'daki elit kulüplerin neredeyse hiç birisi kar edemiyor ve barça ve real gibi takımlar iflasın eşiğindeler. buna arsenal ve man utd gibi kulüplerin sportif başarıdan uzak kalışını da eklerseniz, portfolyo yatırımcıları açısından futbol kulüpleri, aşırı riskli yatırım araçları halini alıyor.

    bu noktada, hem gelir artışının azalmasında, hem de masrafların katlanarak artmasında, uefa/fifa gibi futbol yöneticilerinin kontrolsüz bir şekilde önüne gelene futbol kulübü peşkeş çekilmesine izin vermesinin de etkisinin büyük olduğunu söyleyebiliriz. şu an katar ve uae gibi ülkelerin futbol kulüpleri var ve bu adamların bu kulüpleri hiç bir finansal mantığa uymayacak şekilde yönetmesine izin veriliyor. abramoviç gibi servetinin nerden geldiği belli olmayan adamlar sisteme para pompalayıp, kaynağı belirsiz parayı bir güzel aklıyorlar ve milan ve inter gibi ne idüğü belirsiz yatırım konsorsiyumları tarafından satın alınan kulüpler resmen spekülatif yatırım aracına dönmüş durumdalar.

    bu noktada kroenke örneğine döneyim. ben stan kroenke'yim ve denver nuggets'ın sahibiyim. nba'in işleyişine göre, ligin gelirinden eşit pay alıyorum ve salary cap sayesinde masraflarımın üzerinde bir limit var. o masraf limitini paşa gönlüm isterse aşıyorum. (kroenke, nuggets'ı aldığından beri 1 lira aşmadı o limiti mesela). nba oyuncuların maaşları, takım sahibinin isteğine göre değil, nba gelirlerinden aldıkları yüzdeye göre değişiyor. yani covid gelip gelirleri %30 indirirse, oyuncuların maaşları da %30 iniyor. takım sahibi olarak bütün gelir kaybını tek başına göğüslemek zorunda kalmıyorum. aynı şekilde, nba yeni tv kontratı yapıp gelirlerinin %20 arttırırsa, bu paranın yarısı oyunculara gidiyor. buna ek olarak, ligde 30 takım var ve eğer takımlardan birisi satışa çıkarsa, diğer 29 takım sahibi, o 1 takımı alacak yatırımcıya onay vermek zorunda. yani, ne idüğü belirsiz rus oligark ortama girmeye çalışırsa veto hakkım var. hepsinin üzerine, küme düşmek gibi bir durum da yok ki, bu sportif başarının benim hissemin değerine olan etkisini minimuma indiriyor. nba takım değerlerine bakarsanız, takım başarısıyla değil, bulundukları şehrin pazar genişliğiyle ortantılı oldukları görürsünüz. yani bir yatırımcı olarak, denver nuggets'a bağladığım 2 milyar doların karşılığında, nba bana operasyonel risklerin çok azaldığı bir alan sağlıyor.

    şimdi bu ortamı avrupa futbolunun atmosferi ile kıyasladığınızda, ortaya aklı başında yatırımcıların girmek istemeyecekleri düzeyde risk barındıran bir pazar çıkıyor ve bu avrupa futbol gelirleri 2'ye 3'e katlanmadığı takdirde böyle kalmaya devam edecek. zaten süper lig gibi projelerinin altında da hep bu gelir artışı gereksinimi yatıyor. futbol, gelirlerini arttıramacaksa, giderleri üzerinde ağır kontrolleri uygulamaya geçirip, para kazanmak isteyen yatırımcıya düşük riskli bir pazar yaratmak zorunda. eğer, futbol, arabın, oligarkın, kara paranın istediği gibi girip, istediği gibi at koşturduğu bir ortam olacaksa, yatırımcıların da bu ortama girmek için bekleyecekleri gelir düzeyi o derece yüksek olacak. ben amerikalı yatırımcıyım 200 milyon dolarlık transfer yaptım, rakibim olan takımın bir silah kaçakçısı tarafından satın alınıp ortama 1 milyar dolarlık kara para sokmayacağının garantisi var mı? kara parayı tamamen engellemek diye bir şey olmadığının farkındayım ancak bu işin futbol kadar kolay yapıldığı bir ortam daha var mı? hanginiz abramoviç'in servetinin nereden geldiğini biliyor mesela?

    süper lig projesinin çöküşü, bana göre futbol için bir yol ayrımını temsil ediyor. ya yukarıda bahsettiğim gibi risklerin düşürüldüğü bir pazar ortaya çıkarılacak ya da temiz yatırımcı parası futboldan elini eteğini çekecek ve futbol, kara paranın, kontrolsüz bir şekilde dolandığı spekülatif bir yatırım piyasasına dönecek. bu piyasada, voleyi vuran olduğu gibi asırlık kulüplerin iflas ettiğini de göreceğiz ve en fazla kara parayı bulanın bulamayanı ezdiği bir pazar ortaya çıkacak. premier lig, buna yavaştan uyanmaya başladı ve suudilerin, newcastle united'ın alma denemesini veto ettiler. yakın gelecekte, daha kapsamlı finansal altyapılarını kurma denemelerini ve hatta salary cap gibi radikal değişiklikleri de görmemiz olası. eğer, piyasadaki riski azaltamazlarsa, man utd, liverpool ve arsenal'in üstüste satışa çıkıp ne idüğü belirsiz konsorsiyumların eline geçtiğini görebiliriz. bu noktada, premier lig'e az da olsa güvenim var ancak uefa gibi kokuşmuş organizasyonların, avrupa futbolunu risksiz bir pazara döndürme ihtimali çok düşük. risk düşmedikçe de, kulüpler ne pahasına olursa olsun gelirlerini arttırmak zorunda kalacaklar ve süper lig gibi projeler tekrar tekrar ısıtılıp önümüze konulacak.
  • kar için yola çıktılar zarara girdiler. karizmaları çok fena çizildi, imajları yerle bir oldu. bu 12 kulüp epey para kaybeder bundan sonra. sponsor ve taraftar kaybı bekliyorum.
hesabın var mı? giriş yap