• konsantre odp iceceği. gokkusağı konseptinin sıvı hali. çılgın boğaların tepiştiği arena. e group formunu bulma şansınız da var.
  • nedense en çok "sosyalizm" ile ilgisi olmayan kemalist/devletçi/cuntacı kesimleri, bir de halkın ne istediğine karar verme yetkisini kendisinde gören stalinist kesimleri huzursuz eden görüş. ödp ile tamamen aynı imiş gibi göstermek yanlış olur zira ödp hala 1980 öncesi sol siyasetin içinde tepiştiği ve kimse galip gelemediği için ufuk uras, hayri kozanoğlu gibi örgütten değil de akademi dünyasından gelen nötr isimleri başkan yapan bir partidir. istenen, özgürlüçü sol'un emin çölaşan, ilhan selçuk çizgisine gelmesi, ordu'nun götünü yalamasıdır, ama bir türlü bu olmamaktadır. dolayısıyla bu cuntacı kesimlerde "daha ne kadar darbe çanakçılığı yapacağız?" soruları pek ortaya çıkamadığı için en uygun taktik ödp'deki eşcinsellerle, feminsitlerle dalga geçmek olarak ortaya çıkmaktadır.
  • "bambaska solcuyuz biz" demenin diger adidir. ozgurlukcu sol diyenlerin ne kadar ozgurlukcu oldugu parti olmayan partinin disiplin kurullarinin vakti zamaninda nasil azimle calistigini hatirlayanlara elbette malumdur.
  • sözlüğümüzde ve ülkemizde, "özgürlükçü sol" hakkında yanlış yargılar ve basite indirgemeler olduğunu görünce, hayal kırıklığına uğramam sonucu bu kavram hakkında iki kelam söyleme ihtiyacı zuhur etti beynimde:

    öncelikle, "özgürlükçü sol" veya "liberter sol" kavramı ne ab'cilik, ne tatlısu balıkçılığı ne de basit anlamda sivil toplumculuktur. bu kavramın başlangıcı marx'ta bile bulunabilir. bu kavram öncelikle bir "ihtiyaç"tan ortaya çıkmıştır. peki bu "ihtiyaç"lar hangi koşullardan doğmuştur?

    - marksizm ve sol düşüncenin dogmatik ve tutucu bir niteliğe kavuşması,
    - sovyetler birliği ve diğer doğu bloku ülkelerinin totaliter niteliği ve bu niteliklerin kapitalist ülkelerdeki marksist partilere (fransız komünist partisi mesela) nüfus etmesi,
    - "yeni toplumsal hareketler"in (feminizm, ekoloji, siyahların ve sömürge altında olan halkların mücadelesi, eşcinsel hareketi vs.) yükselişi ve bunu birer teori olarak ortaya konulması gerekliliği,
    - devletçi ve "sosyal devlet" politikaların iflası,
    - militarizmin yıkıcı sonuçlarının anlaşılması,

    liste uzatılabilir, -bunlar ilk aklıma gelenler. dediğim gibi, sol düşüncenin donuklaşmasının ardından özellikle altmışlı yıllarda "yeni bir sol düşüncenin gerekliliği" neredeyse bütün sol aydınların anlaştığı bir konuydu. bunun için, öncelikle mevcut sol anlayışının sorgulanması lâzımdı. sovyetler birliği'nin totaliter niteliği, refah devleti politikaları, devletçilik, milliyetçilik gibi vs vs.. ortaya çıkan sonuç, örneğin leninist düşüncelerden kopulması, kapitalist ülkelerdeki tüketim politikalarınından kaçınılması, devletçi özelliklerden ayrılma gibi... ancak en önemli tez ise herhangi bir "devrimci" düşüncenin donuklaşmasına engel olmak için sürekli sorgulanma, tartışma, kafamızda kurduğumuz romantik düşüncelerden değil mevcut koşullara göre bir teori inşa edilmesi gerekliliğidir. bunun uzantısı da toplum(lar)daki sorunların kaynağını tek bir kavrama indirgememe, disiplinler-arası çalışma, ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel, psikolojik etmenleri birbirleriyle hem özerk hem de birbirine sıkı sıkı bağlantılı bir biçimde tekrar ele alınması gerekliliği idi.

    böylece, özgürlükçü sol düşüncenin felsefesi, marx ve luxemburg gibi düşünürleri tekrar değerlendirerek, onların teorini kullanıp "farklı" bir anlayış geliştirerek (eleştirel ton kaybedilmeden) otoriterizme ve uzantısı olan totaliterizme şiddetle karşı çıkarak, "yeni bir teori" ve "yeni bir pratik" inşa edilmiştir. zaten bu felsefeye "yeni sol" da denilmekte, györgy lukacs'tan frankfurt okulu'na, lettrizm'den sitüasyonistlere, rosa luxemburg'tan konsey komünizmine, feminizmden eşcinsel hareketlere, anarko-sendikalizm'den neo-marksizme, ekolojiden hayvan hakları mücadelesine, hatta yapısalcılıktan post-yapısalcılığa kadar birçok farklı teori ve pratik geliştirilmiştir.

    öncelikle, belirttiğim gibi bu kavram "ilk" olarak marksizmden kopma ve liberalizm'e kucak açma olarak değil; bizatihi stalinist ve leninist anlayıştan dönmeyi amaçlamaktadır. bilindiği gibi, maalesef leninizm, stalinizm ve maoizm de sol sayılmaktadır; özgürlükçü sol çerçevede bulunan insanların kendilerine "özgürlükçü sol" demeleri de bu yüzdendir. ancak bu anlayışın da sonuçları (belki de nedenleri) da eleştirilebilir -başlangıç koşullarından kaçmadan..

    kabaca bu anlayışın özellikleri şöyle sıralanabilir:

    1) anarşizm gibi devletin yıkımı,
    2) marksizm'in leninist yorumundan dönme (diğer anlamda marx'ın "öz"üne dönme) yani "temsil edilenlerle temsil edenler" arasındaki ayrılığı azaltıp, devletin devrimci bir şekilde sönümlenmesi,
    3) anarşizm ve marksizm gibi devletin yıkımıyla pek uğraşmayıp, devletin bir parçasını veya politikasını düzeltme ya da kaldırma (örneğin insan hakları ihlâllerini ortadan kaldırma, çevre katliamına karşı mücadele etme gibi)

    burada şunu görüyoruz: adından anlaşılacağı gibi "özgürlükçü sol" politikalar "devlet" meseleleriyle uğraşmazlar, mücadelelerini "taban"dan gelen bir hareket olarak kavrarlar, devletten bağımsız ya da özerk olarak çalışırlar. dahası, devlet tarafından dayatılan hassasiyetlerin de (ordu, diplomatik konular gibi) eleştirilmesi gereğini duyarlar (ki bu da diğer kesimlerin nefretini çektiği temel noktadır). bilinmelidir ki, sadece üstyapısal kurumlarla uğraşmak statükoyu destekler, bireyi ve toplumu muhâfazakarlığa iter. önemli olan işte bu anlayıştan kaçınmak, toplum(lar)daki sorunların; dıştan dayatılan malzemelerle üretilen olgular değil, bizzat toplum(lar)a "içkin" olan kültürel/ekonomik/sosyal/tarihsel/psikolojik altyapısal kurumların hem kendi içlerinde hem de birbiriyle ilişkilerle üretildiğini kavramaktır. işte "özgürlükçü sol"un temel mantığı budur.
  • solculuğu devlettin otoritesi altında ve eşitsizliklerin önemli bir kaynağı olan devlet şemsiyesi altında silah zoruyla yaptırmak dışında bir seçenek olduğunu görenlerin seçimi.
    (bkz: liberter sosyalizm)
    tarihsel bir slogan için ise (bkz: ne refahyol ne hazırol)

    solcu olmayanların her zaman saldırısına uğramış bir görüştür çünkü ne özgürlük ne de sol muhafazakar, milliyetçi kesimin işine gelmemekte paraya olan yollarını tıkayabilmektedir.
    solcu olan bazı kesimler ise özgürlükçü sol'a saldırmaktadırlar çünkü kendilerinin konuştuğunu, kendilerinin yaptığını özgürlükçü sol fikirlerle yan yana koyduklarında iki yüzlülükler sol gösterip milliyetçilik vurmalar, sol gösterip enternasyonalizmi elinin tersiyle itmeler ortaya çıkmaktadır.
    özgürlükçü sol bu iki kesimden, solcu olanından daha fazla tepki görmektedir. nedeni açıktır. sol ve özgürlük gelmiştir ve artık kimse milliyetçiliği hatta ırkçılığı, devletçiliği insanlara sol olarak yutturamayacaktır.

    not: özgürlükçü sol, liberter sosyalizm eşit değildir ödp.
  • asagidaki maili yazabilme cahilligindeki kendini ve milletini asagilamiyi marifet sanan anlayis

    arkadaslar,

    hemen hergun -genellikle- sesonline'daki anket sonuclarina bakarim.
    sesonline'daki anket, 2 gun oncesine dek normal seyrinde gitmekte
    iken, 'evet' yaniti cok onde idi. kullanilan oylar, "ulusalcilarin"
    yaptigi cagrilarla "sistemli" bir sekilde yon degistirmeye basladi.

    sesonline'daki anketin cesitli "kemalist" ve "ulusalci" sitelerde
    duyurusu yapilarak sonuc suni olara 2 gunde degistirilmeye calisilan
    simdiki sonuclari soyle: (31 mayis saat:14.00)

    şiddetin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 'derin' bir anlamı var mı?(1403)
    evet(694)
    hayır(683)
    kararsızım(26)
  • 19 haziran 2009 günü, ufuk uras'ın ardından ödp'den ayrılan ve 4 temmuz'da ilk adımı atılan solda yeni parti çalışmalarına destek verme kararı alan ve türkiye solunu askeri vesayet, kemalizm, din düşmanlığı ve elitizm gibi sakıncalardan kurtarmaya çalışan örgütlenmedir.
hesabın var mı? giriş yap