• (bkz: aşk var)
  • şimdi mantıksal açıdan türlerin üremek için geliştirdiği çeşitli yöntemler vardır. nesillerin devamlılığını sağlamak için dna'mızda yazılı olan bir programı devreye sokan beynimizdir. dişi ve erkek bireylerin özelliklerinin iyi olması o türün çevreye adapte olması için gerekli bir koşuldur. bu konuya farklı bir açıdan yaklaşacak olursak aşk aslında programlanmış bir duygu paketidir diyebiliriz.

    mesela erkek bir birey güzel bir dişi birey gördüğünde onu beğenir veya dişi birey yakışıklı, boylu poslu bir erkek birey gördüğünde ondan hoşlanır. neden tüm güzel kadınlardan hoşlanmayız veya bir gün gördüğümüz bir kadına aniden aşık oluruz? o kadın aklımızdan hiç çıkmaz. başka bir şey düşünmez oluruz. aslında aşık olmayız. bu bence sadece bir iç güdü. neslimizi devam ettirmeliyiz.

    bu konuyla ilgili karşıt görüşler vardır. aşka inanan da inanmayan da bunu bir düşünsün. aşk başlı başına bir fenomendir diyenler de çıkabilir. ancak bana göre aşk yoktur, sevgi vardır. sevmek evreni kuşatan süper bir güçtür. sevgi anne kuşun yavrusu için kendisini tehlikeye atarak yem bulmasıdır.
  • boşuna arıyorsunuz, ordan oraya sürükleniyorsunuz. bir kadın bir erkeğe, bir erkek bir kadına, bir erkek bir erkeğe, bir kadın bir kadına, bir trans bir kadına... ya da sayısız cinsiyetler ile kurulan tüm kombinasyonlar arasında herhangi bir aşk ilişkisi olamaz.

    açıklaması çok karışık belki ama kısaca ve kaba hali ile söylecek olursak; aşk olduğu sanılan duygu karşıda daima bir "öteki" yaratıyor/yaratmak durumunda. siz, sizden başka, sizden ayrı olan bir bireye güya "aşık" oluyorsunuz ve bu öteki, öteki olması itibariyle sizin fantazmagoryanızda canlanıyor, sizin fanteziniz ile şekilleniyor, siz onu hiç bir zaman onun kendisini gördüğü gibi göremiyorsunuz. halbuki aşkın anlamı "bir olmak"; iki değil.

    daha da fenası, karşınızda sizden farklı olan bir öteki yaratmadıysanız eğer (mecnun olduysanız, yani yarattığınız ötekiyi bile bir süre sonra göremeyecek kadar, dibine kadar aşık olduysanız)o halde aşktan bahsetmeyi gerektiren bir durum da kalmayacaktır. çünkü aşk zaten siz olmuşsunuzdur; aşk (öteki yoluyla) sizde tecelli etmiştir. yolculuğun sonu.

    james joyce'a göre ise yalnızca amor matris vardır. yani anne aşkı/annenin aşkı. çünkü orada gerçek bir birlik bulunur; anne ve bebek aynı bedendedir. aralarında medeniyete ait bir araç olan dilden öte bir iletişim bulunur. (belki de telepatik) ancak bu aşk da sembolik babanın; yani medeniyetin kastrasyonuna uğrar; göbek bağı kesilir; çocuk anneden ayrılır; babanın diline asilime olur ve başka kadınlar, başka adamlar bu aşkın yerine geçmeye "çalışır".

    lacan ise annenin aşkını joyce'tan alır ve aşkı tanrı'ya atfeder. ona göre anne aşkı tanrı aşkı demektir (birlik). lacan psikanalizindeki büyük "other" (öteki) hem anne hem de tanrı demektir; hatta anne (sembolik) ile tanrı aynı şeydir. bebek anne karnından atılır-yaratılır; insan ise sembolik bir anlatıyla cennetten kovulur- var edilir. cennetten kovulma hikayesi ise canlılığın sonsuzluktan/ölümsüzlükten ve bilinçsizlikten ayrılarak ölüm yaşam zincirine tabi olan hayatta varlık kazanmasını anlatır. (sürpriz, sürpriz; adem ve havva yalnızca birer alegoridir, cennetten kovulma da canlılığın bilinç kazanmasının hikayesidir.)

    belki sayfalarca anlatılacak bir meseleyi sona vardıracak olursak; insan doğumundan itibaren (ikiye) bölünmüş olan ve bu haliyle bir ego geliştirmesi gereken bir özne olması itibariyle, eksik olan diğer yarısını, yasak olduğu için dolduramadığı anne/tanrı figürünün boşluğuna yerleştirmeye çalıştığı "öteki" bir birey ile doldurmaya çalışır. kafasında her zaman bir öteki var olduğu sürece de bulamaz. bulduğunda da kendi egosunu da yitirmesi gerekmiş olacağından bunu anlayamaz.
  • bunu diyen lost'un s4e05 bölümünü izlememiştir.
  • doğru bir önermedir. hani gösterin bana diziler dışında yaşanan bi' aşk.
  • aşk kavramıyla ilgili doğru saptama. aşk ne ki? bahane bazen... beraber olmak, yatmak, elini tutmak için. bazen de karşılıklı bir oyun. ruhumuzdaki boşluğu doldurmak için ne yalanlara başvuruyoruz. kendimizi de aldatıyoruz bazen. işte tam da bu yüzden aşık olmadan sevgili olan insanlara saygım var. kendilerine yalan söylemiyorlar en azından. karşısındaki kanıyorsa da onun suçu bir bakıma... günümüz ilişkileri kaldırmıyor böyle romantik düşünceleri. realizm de değil aslolan; sanalizm.

    (bkz: istisnalar kaideyi bozmaz)
  • aşk vardır
hesabın var mı? giriş yap