41 entry daha
  • ilker savaşkurt'un sahne ve ışık seçimiyle hikayedeki gerilimi, örtülü dehşeti beslediğini düşündüğüm, savaşkurt'un mehmet kala'nın tiyatrosundan uyarlanan hikayeye gerek teknik gerek konu bazında dokunuşlarını fark ettiğim film. mekan ve kullanılan eski mobilyalar, kasvetli ışıkla birleşince "canlı ama çok yaşlı" hissiyatı veriyordu inceden ki filmin devamını izleyince niye böyle bir hisse kapıldığımı anladım. filmdeki belirsiz havanın müphemliği, dolayısıyla gotik hissiyatı etkin kılması benim yorumum, belki ekibin dokunuşları da kastidir. tiyatro havası az çok belirginse de (nitekim kala'nın 2012'de yazdığı bir oyundan uyarlanmıştır) ışık ve renkler kullanılarak, kilitlenen kapılar ve gonglu saatler gibi klasik ancak her zaman işleyen gerilim unsurlarına başvurularak bambaşka bir hikaye çıkarılmış. zamandan, mekandan soyutlanmış bir otel tasvir edildiğinden öte aleme, öbür dünyaya vs. bağlamak mümkün ama belirgin bir açıklama da getirilmiyor, izleyenin hayal gücüne bırakılmış. belki kuzgun, poe, gölge, sodom, şehvet, günahlar, oburluk, ceza üzerinden cehennem veya araf mı diye de düşündürebiliyor. farklı tonda bir fantastik yapım izliyoruz. karnavalesk havası da mekandaki kasvetle güzel bir denge oluşturmuş kanaatindeyim. ali süreyya tuncer'in, selçuk yöntem'in ve ibrahim aköz'ün performansları ayrıca görülmeli.

    ekibin bir önceki yapımları için: (bkz: damat koğuşu/@songulyabani)
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap