• sofi'nin dünyası'nın yazarı jostein gaarder'ın pan yayıncılık'dan çıkmış kitabı.

    ölümünden 11 yıl sonra babası tarafından kendisine hitaben yazılmış bir mektup alan georg'un hikayesi. mektupta ilginç bir soru vardır : "eğer sana seçme şansı verseler kısacık hayatın ardından öleceğini bile bile yaşamayı kabul eder miydin?"

    ayrıca (bkz: ukte)
  • - hşş kamil bi baksana şu yandaki karı ne okuyo lan? fırça darbesi neyin olmasın?
    - heee dur bakiim abi, aaap-peeel-sis, yok yok aaap-pen-sik, hah al-per-pis-siken,alper pissikenabi
    - hele hele, ayın kitabıymış adeta
    - bişey dünyası yazıyo arkasında,ney ney? pi-piiinin düüün-yasııı-nın yazarından diyo abi
    - eheheh bizim dünyadanmış yazar kardeşimiz kamilim be
    - evet abi,okusak mı ki acaba biz de?
    - yok lan biliyom ben o kitabı şimdi hatırladım,vcd'si var arkadaşta
    - nası bişi abi?
    - bak şimdi,bi mektup geliyo. postacı var, üvey anne var,bi de arada manav'ın kızı giriyo. portakal kız felan diyolar buna
    - grup yani?
    - grup grup,sonunda manav basıyo yannız ortamı,kapıyo salatalığı,havucu geliyo.sonra manavla üvey anne...
  • türkçe ismiyle portakal kız. hayata dair küçük detaylar ve yol açtıkları büyük sonuçlara dair bir kitap. size oslo'yu da, sevilla'yı da sevdirebilir. sonu baştan tahmin edilebilir olması hikayeye değerini kaybettirmiyor. zaten asıl amacı olarak, arada gözden kaçırdıklarımıza ağır çekimde yaklaşıyor. 11 yıl önce ölen bir babadan gelen bir mektup ve esrarengiz bir portakal kız.
  • jostein gaarderın son kitabı.içinde gizemli,tesadüfler üzerine örülü ve kıskandıracak kadar güzel bir aşk hikayesi barındırmaktadır.ama kitap bundan ibaret değildir.
  • bir zarif aşk masalını konu edinmiş hikaye kitabının adı ve bu masalın baş karakteri.

    hikayenin anlatımı* da en az anlattığı aşk masalı kadar zariftir kanımca. lakin biraz kısadır ne yazık ki*. şahsımı baştan sona tek nefeste okuyacak kadar sürüklemiş, her sayfada her soruda ayrı bir meraka gark etmiştir bu masal. fakat, bazen bir cümlesiyle bende öyle büyük heyecanlar yaratmıştır ki, kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissettirdiği için defalarca kitaba ara vermek zorunda kaldım**. bazen de bir cümlesiyle beni öyle büyük üzüntülere gark etmiştir ki, o anlarda yaşadığım acıyı burada tarif etmem imkansız.

    (bkz: jostein gaarder)

    edit:* --- spoiler ---

    bir hışımla aklımdan şöyle şeyler de geçmedi değil:

    "sevgili jan olav, iyi ki ölmüşsün adamım. senden önce senden sonra dönen dolabı* duyduğumda benim dahi tüylerim ürperdi, kederle doldum taştım elhamdülillah. iyi bunları görmeden ölmüşsün, huzur içinde uyu dostum. öte yandan jørgen denen dallamanın* yerinde ben de olabilirdim* lakin kızımın adı miriam değil sadece ranveig olurdu. çünkü portakal kız'ın kızının ismi ranveig idi. kendime de üzüldüm şimdi.**"

    not: bana göre portakal kız'ın ekşi tarafı da budur.

    --- spoiler ---
    edit:* portakalın ekşisi de makbuldür.
    edit:* (bkz: little red haired girl)

    not: muhtemelen okuduğum en güzel kitap budur. zira bu kitap, okurken bir erkeği aşırı duygulandırabilen ve onda olağanüstü heyecanlar yaratabilen romantiklikte bir kitaptır. amma velakin, aynı durum bir kadın için de geçerli midir bilmem.
    not: "son zamanlarda yuvarlak şekiller beni korkunç heyecanlandırıyor."
  • uzun bir tren yolculugunda okudum ben bu kitabi. okudugum bazi bölümlerden sonra, kaldirip kafami, uzun uzun camdan akan goruntulere baktim ve dusundum. portakal kiz'i, oslo'yu, sevilla'yi, uzayi, dünyayi...
    bir kitabi okurken agladigimi hatirlamiyorum. bu kitap bunu neredeyse basarmistir. "neredeyse" cunku dedigim gibi ev ortaminda okumuyordum. ozellikle mektubun basladigi sayfalar ve kitabin sonu... dogmamis, belki de dogamayacak cocugunuza mektup yazma istegiyle doldurabilir icinizi.
  • filmler arasında amelia neyse, kitaplar arasında da appelsinpiken odur.(en azından benim için)
  • gerçekten çok sevdim ben bu kitabı. zaten daha alır almaz kapağına, ismine bayıldım.

    okuduktan sonra anne-babanıza ve çevrenizdeki birçok çifte bakışınız değişebilir. ben bir baba olsam ve 14-15 yaşlarında bir oğlum olsaydı bu kitabı ona hediye ederdim.

    ne bileyim babasının da bir zamanlar onun hissettiklerini belki de daha yoğununu hissettiğini anlaması, aradaki o "kuşak" farkını hafifletebilir belki. babasını "yalnızca kendisinden yaşça büyük onun doğumunda rol oynayan bir adam"dan ziyade bir arkadaş gibi gördüğünde hayat biraz daha kolaylaşır belki. çocuk için ailesini dost bilmesi, güvenmesi, ailesinin de bir zamanlar şapşal, salak tipler olduğunu fark etmesi önemli olsa gerek. bu kitaptaki baba bunu hiç şüphe duymadan, tereddüt etmeden yapıyor.

    lafı çok uzattım. türkçe ismi ile portakal kız su gibi akıp giden bir aşk hikayesi. ve sanırım ilişki diye adlandırdığımız şeyi pek de güzel tarif ediyor: "ama birdenbire büyük bir doğallıkla 'biz' oluyoruz."
  • jostein gaarder 'in, sofie'nin dünyası, orada kimse var mı? adlı kitabından sonra okuduğum üçüncü kitabı yıllar önce okurken aldığım tadı alabiliyorum.
    yazarın bakış açısı, konuyu işleyiş tarzı, nedense bana hep küçük prenskitabını hatırlatıyor.
    kitabın isminin ben de yaptığı çağrışımlara bakınca bütün portakal ismi geçen kitaplar mı güzel olur dedirtiyor.
    çağrıştırdığı kitaplar sırasıyla;
    (bkz: otomatik portakal)
    (bkz: şeker portakalı)

    güzel okunası baskı kalitesi bir numara olan roman. ayrıca o keseye doluşan portakallar hep aynı görünse de sahiden çok farklılar.
  • jostein gaarder'ın bir solukta okunan hoş kitabı.
hesabın var mı? giriş yap