• mindhunter'ın ikinci sezonunda işlenmesiyle birlikte diziyi izleyenlerin merakını celbeden korkunç cinayetler silsilesi.

    1979-1981 yılları arasında, amerika'nın georgia eyaletinin atlanta şehrinde en az 28 çocuk, genç ve yetişkinin feci şekilde öldürüldüğü seri cinayet vakasıdır.
    1979'un ortasında, her ikisi de 14 yaşında olan edward hope smith ve alfred evans dört gün arayla ortadan kayboldu. cesetleri, 28 temmuz'da ormanlık bir alanda bulundu. smith'in sırtında silah yarası vardı. atlanta çocuk katilinin ilk kurbanları oldukları düşünülmektedir.
    4 eylül'de, bir sonraki kurban olan 14 yaşındaki milton harvey, annesi için bankaya giderken kayboldu. kaybolmadan önce sarı renkli bir bisiklet kullanıyordu, bindiği bisiklet atlanta'nın uzak bir bölgesinde bulundu. cesedi o yılın kasım ayında bulunabildi.
    21 ekim'de, 9 yaşındaki yusuf bell, komşusuna enfiye almak için bir mağazaya gitti. bir tanık, yusuf'u mcdaniel ve fulton'un kesişme noktasında kaybolmadan önce mavi bir arabaya girerken gördüğünü söyledi. cesedi 8 kasım'da, terk edilmiş e. p. johnson ilköğretim okulunda, işemek için yer arayan bir okul hademesi tarafından bulundu. bell'in cesedinde, en son giydiği kahverengi şort paramparça edilmişti. başına iki kez vurulmuş ve boğulmak suretiyle öldürülmüştü.
    4 mart 1980'de, ilk kız çocuğu kurban, 12 yaşındaki angel lenair, ortadan kayboldu. evini saat 4 civarında, bir kot kıyafet giyerek terk etti ve en son, televizyon izlemek için gittiği bir arkadaşının evinde görüldü. lenair'in cesedi, altı gün sonra, campbellton yolu boyunca ormanlık bir alanda, üzerinde evinden ayrıldığı kıyafetlerle bulundu. lenair'e ait olmayan bir çift beyaz külot ağzına tıkıştırılmış ve elleri bir elektrik kablosuyla bağlanmıştı. ölüm nedeni boğulma olarak geçti kayıtlara.
    11 mart'ta, lenair ortadan kaybolduktan bir hafta sonra, 11 yaşındaki jeffrey mathis, annesi için dışarı çıktığı sırada ortadan kayboldu. gri koşu pantolonu, kahverengi ayakkabılar ve beyaz ve yeşil bir gömlek giyiyordu. aylar sonra bir kız, açık tenli ve koyu tenli iki adamla mavi bir arabaya binerken gördüğünü söyledi. jeffrey mathis'in cesedi, çocuk ortadan kaybolduktan 11 ay sonra bir ormanlık alanda bulundu. aradan uzun zaman geçmesi sebebiyle ölüm nedenini tespit etmek mümkün olmadı.
    18 mayıs'ta, 14 yaşındaki eric middlebrooks kayboldu. en son evde çalan telefonu cevaplarken ve ardından bisikletini tamir etmek için elinde bir çekiçle aceleyle dışarı çıkarken görüldü. cesedi, ertesi gün, bisikletinin yanında, bir barın arka garajında bulundu. cepleri ters çevrilmişti. göğsünde ve kollarında hafif bıçak yarası vardı ve ölüm sebebinin kafaya aldığı keskin bir darbeyle olduğu belirlendi. ortadan kaybolmadan birkaç hafta önce, middlebrooks, bir soygun davasında üç çocuğa karşı tanıklık etmişti.
    9 haziran günü, 12 yaşındaki christopher richardson yerel bir havuza giderken kayboldu. en son midway parkta yürürken görüldü. mavi şort, açık mavi tişört ve mavi tenis ayakkabısı giyiyordu. cesedi, bir sonraki kurban olan earl terrell'ın cesedi ile birlikte ocak ayına kadar bulunamadı. richardson'un ölüm nedeni belirlenemedi.
    22 haziran günü, 7 yaşındaki latonya wilson, ailesinin evinden kayboldu. bir tanığa göre, iki kişi tarafından kaçırılmıştı. 18 ekim’de wilson’un cesedi atlanta’daki verbena caddesi’nin sonunda çitlerle çevrili bir alanda bulundu. bulunana kadar, vücudu çürümekten safi iskelete dönmüştü. ölüm nedeni belirlenemedi.
    ertesi gün, 23 haziranda, 10 yaşındaki aaron wyche, yerel bir bakkalın yakınında göründükten sonra kayboldu, bir ya da iki siyah adamla mavi bir chevrolet'e bindiği görüldü. bir kadın tanık, çocuğu keçi sakallı siyah bir erkekle gördüğünü söyledi. tanığın otomobille ilgili açıklaması, daha önce jeffrey mathis'in ortadan kaybolmasına neden olan benzer bir otomobilin tarifine uyuyordu. saat 6'da, wyche bir alışveriş merkezinde görüldü. ertesi gün, wyche'nin cesedi bir köprünün altında bulundu, resmi ölüm nedeni boynunun kırılmasıydı.
    temmuz 1980'de, anthony carter ve earl terrell adında iki çocuk daha öldürüldü.
    ağustos ve kasım 1980 arasında, beş ölüm daha gerçekleşti. tüm kurbanlar 7-14 yaşları arasında siyah çocuklardı ve çoğu boğularak öldürülmüştü.
    cinayetler 1981 yılında devam etti. yeni yılda ilk kurban, 3 ocak'ta kaybolan lubie geter oldu. geter'in cesedi 5 şubat'ta bulundu. geter'in arkadaşı terry pue da ocak ayında kayboldu. isimsiz bir arayan polise pue'nin cesedini nerede bulacağını söyledi.
    şubat ve mart 1981'de, önceki cinayetlerle bağlantılı olduğuna inanılan altı ceset daha bulundu. ölenler arasında ilk yetişkin kurban olan eddie duncan'ın da cesedi vardı.
    nisan ayında, 20 yaşındaki larry rogers, 28 yaşındaki john porter ve 21 yaşındaki jimmy ray payne öldürüldü. porter ve payne eski mahkumlardı ve yakın zamanda hırsızlık için yattıkları arrendale eyalet hapishanesinden serbest bırakılmışlardı.
    12 mayıs 1981'de, fbi ajanları, 17 yaşındaki william barrett'in cesedini, evinin yakınındaki ormanlık bir alanda bir kaldırımda buldu. bir tanık, cesedin bulunduğu yeri gözlemleyen siyah bir adam gördüğünü ve adamın arabasına binip gittiğini söyledi.
    mayıs 1981 sonunda, rapor edilen son kurban listeye eklendi: 27 yaşındaki nathaniel cater. en son bahçıvan robert henry tarafından, atlanta'daki rialto tiyatrosu'nun girişinde, sanık wayne williams ile el ele tutuşurken görüldü. birkaç saat sonra cesedi bulundu.

    kaynak 1
    kaynak 2
    kaynak 3

    - bundan sonra yaşananları diziyi izlemeyenler okumasın. diziyi zaten izlemem diyenler devam edebilir -

    işlenen ve bilinen tüm korkunç cinayetler bunlar. dizide de gördüğümüz kadarıyla atlanta polisi, yaşanan bu cinayetlerin üzerine çok düşmüyor, her yıl yaşanan diğer cinayetlere yaklaştıkları gibi yaklaşıyorlar. atlanta, yoksul ve siyahların yoğun olarak yaşadığı bir şehir. seçilen ilk siyahi belediye başkanı, olayların çok fazla duyulmasını ve şehrine akan finansal paranın kesilmesini istemediğinden cinayetlere gereken önem çok geç veriliyor. dizide anlatıldığı şekilde fbi ajanı holden'in atlanta'ya yolunun düşmesinin ardından işin rengi değişiyor. holden, kendisinin öncülük ettiği ve bu amaçla ses kaydı aldığı onca seri katil mülakatının ardından, katilin muhtemelen 20-30 yaşlarında bir siyah erkek olduğunu söylüyor. ona göre cinayetler tek bir kişi tarafından ve tamamen öldürme içgüdüsüyle gerçekleştirilmektedir. katil, büyük ihtimalle köpek beslemekte ve ailesiyle ilgili sıkıntılar yaşamaktadır. ancak, atlanta gibi bir şehirde 28 siyahinin yine başka bir siyah tarafından öldürüldüğünü iddia edebilmek hiç kolay değildir. çünkü siyahileri öldürmek için daha sırada pek çok grup beklemektedir. çocukları öldürülen ailelere göre katil veya katiller çok uzakta değildir. ku klux klan (kkk) zaten orada durmakta ve siyahileri açık açık öldürmektedir. fakat holden'a göre siyahların yoğun olarak yaşadığı bir mahallede bir beyaz, arabasıyla gelip bir siyah çocuğu arabasına öyle kolayca ve dikkat çekmeden alamaz. yine de bu mantıklı duran fikirleri kabul görmez. sonuçta beyaz ve siyahların birlikte yaşadığı pek çok ortak yaşam alanı vardır. en basitinden avm'lerde, rahatlıkla bir beyaz yetişkin, bir siyah çocuğu kaçırmaya yeltenebilir.
    kkk, hala en isabetli katil adayıdır. ancak, cinayetler için doğrudan kkk'nin hedefe konulması şehirde bir iç çatışma yaratabilir ve bunu da siyahi belediye başkanı, kendi ve şehrin geleceği adına hiç istememektedir. zaten, kurbanların aileleriyle yapılan bir kilise buluşmasında belediye başkanı, ailelerden gelen "elinizden geleni yapmıyorsunuz" baskılarına dayanamayarak kürsüyü terk etmek zorunda kalır. yani yaşanan olaylar yalnızca bir cinayetler silsilesi değil aynı zamanda sosyopolitik arka planı olan toplumsal bir meseledir.
    yine de baskılar sonuç verir ve elde edilen bazı kanıtlar doğrultusunda bazı beyaz ve ırkçı şüpheliler polis merkezine alınır. ancak sorguya çekilen iki kişi de elde suçlayacak bir şey olmadığından serbest bırakılır. hatta ikinci şüphelinin telefon dinlemelerinde öldürülen çocuklardan biri için "hadi gidip haklayalım şunu" dediği yakalanmış olmasına rağmen o çocuğu öldürdüğüne dair bir kanıt olmadığından polis, onu da bırakmak zorunda kalır.
    öldürülen kişi sayısı arttıkça polisin aldığı önlemler de artar. cesetlerin mississippi nehrine atılması üzerine yeni bir taktik geliştirilir. oluşturulacak kalabalık bir ekip nehir üzerine kurulmuş 14 köprünün etrafına konuşlanacaktır. özellikle geceleri gözler dört açılacak, katilin bir sonraki kurbanını herhangi bir köprüden aşağıya atması beklenecektir. bu arada katilin cesetleri nehre bırakması tamamıyla delilleri yok etmek üzerinedir. daha önce ormana bıraktığı cesetlerde polis bazı deliller bulmuştur ve bunlar basına yansımıştır. basını takip ettiği anlaşılan katil, bunun üzerine cesetleri nehre bırakmaya başlar. aynı zamanda nehrin kuvvetli akıntısı cesedi bırakıldığı yerden çok uzağa taşımaktadır. bu sayede cesedin tam olarak nereden bırakıldığı da anlaşılmamaktadır.
    yaklaşık bir buçuk ay boyunca sayıca büyük bir ekip köprüleri gözler. bir sonuç alınamaz. atlanta polis teşkilatı bütçesinin çoğunu bu işe ayırmıştır ve ayrılan bütçe bitmek üzeredir. çalışmanın bitirilmesine karar verilir. ancak çıkılan son devriyede (sırf heyecan olsun diye dizide sona bırakıldığına eminim) gece saat üç civarlarında telsizden anons yapılır. polislerden biri suya büyükçe bir şey atıldığını, sudan çok kuvvetli bir ses geldiğini anons geçer. bütün ekipler bahsedilen köprüye doğru harekete geçer. gerçekten de gideceği yönü değiştiren bir arabaya rast gelirler ve arabadan, holden'ın tarifine büyük ölçüde uyan 23 yaşında, gözlüklü, kısa boylu, çirkin ve fark edilen feminen davranışları olan siyah bir erkek iner. holden, aradıkları katilin bu olduğuna daha onu ilk gördüğü an yüzde yüz emindir.
    adamın ismi wayne williams'tır. küçük bir müzik şirketi vardır ve dediğine göre o saatte orada olmasının sebebi sesi için bir kadını görmeye gidiyor olmasıdır. bir kadın ismi verir, hatta elinde bir numara da vardır. verdiği numara cevap vermez, söylediği isimde biri de bulunamaz. kadını tanımadığını ve ilk defa o gün göreceğini söyler. bazen bu şekilde kandırıldığını iddia eder. arabasına bakılır. arabasında köpek tüyleri vardır. ancak köpeğin var mı sorusuna yok diye cevap verir. cesetlerin birinin üzerinde köpek tüyüne rast gelindiğinden bu soru özellikle sorulmuştur. daha sonra evine gidildiğinde evde bir köpek beslediği görülür. fakat buna da verecek bir cevabı vardır. köpek babama ait, bana değil der. arabasında ayrıca bir adet kalınca bir ip ve deri bir eldiven bulunur. hiçbirinin kendisine ait olduğunu kabul etmez. hepsi babama ait der yine.
    burada polisler büyük bir hata yaparlar. holden, acemi bir polisten arabadaki her şeyi toplamasını ister. ama acemi polis bunu yanlış anlar ve sadece arabadaki nesnelerin ismini bir kağıda yazar. wayne, nehirde yüzeye çıkan bir ceset bulunamadığından ve delil yetersizliğinden serbest bırakılır. ertesi gün evine gittiklerinde arabanın içi baştan aşağıya temizlenmiştir. delil toplanmadığından polisler bu konuda bir şey yapamazlar. evde yapılan aramalarda, "yalan makinesinden nasıl kurtulabilirsin" adlı bir kitap bulurlar. ayrıca wayne'nin mesleği de detay kazanır. wayne, el ilanları dağıtarak müziğe yeteneği olan çocukları bulmaktadır. bu yetenekli çocukları alıp bir stüdyoya gitmekte ve orada ses kaydı yapmaktadır. yani wayne, siyah çocuklarla oldukça haşir neşirdir. ayrıca, wayne ile karşılaştıkları gecenin sabahında nehir kenarında bir yetişkin erkek cesedi bulunur.
    polisler kayıt yapılan stüdyoya giderler. stüdyonun sahibi wayne'nin çok iyi ve oldukça sakin yapılı biri olduğundan bahseder. ona göre wayne birine zarar verebilecek bir tip değildir. fakat olay büyüdükçe ve derinleştikçe, wayne'nin başka bir arkadaşı tam tersini söyler. ona göre de wayne, bazen gereğinden fazla sinirlenebilen biridir. hatta öldürülen çocuklar için yapılan bir yardım kampanyasına arkadaşı para bağışlamak istediğinde wayne buna karşı çıkar ve o çocukların çoğunun ölmeyi hak eden uyuşturucu satıcıları ve vücutlarını satan pislikler olduğunu söyler. onlar için para bağışlamaya değmez der.
    elbette wayne her şeyi reddeder. konuşurken çok sakin ve kendinden de oldukça emindir. homoseksüellik meselesini asla kabul etmez. hatta basına açıklama bile yapar. haksızlığa uğradığını ve fbi ajanlarının kendisine baskı uyguladığını iddia eder. siyahi belediye başkanının evinin önüne bile gider. bütün basın mensupları ve polis teşkilatının önünde belediye başkanını azarlar. tüm bunların onun suçu olduğunu başkanın yüzüne haykırır.
    bu arada wayne, holden'ın bir canide aradığı özelliklerin hepsini taşımamaktadır. iyi bir işi ve ailesi vardır. ne babası ne de annesiyle çocukluktan kalma bir sıkıntısı olmamıştır. daha önce hiçbir suç işlememiştir. ancak holden'a göre wayne'nin öfkesi farklı bir motivasyondan beslenmektedir. wayne, içinde bulunduğu topluma göre fazla zeki ve yeteneklidir. ancak daha önce kurduğu şirket batmış ve okuduğu okuldan da atılmıştır. yani wayne, hak ettiğini düşündüğü hayatın çok altında yaşamak zorunda kalmıştır ve bu onu delirtmektedir. sırf bu sebeple o küçük gördüğü çocuk ve yetişkinleri acımasızca öldürmektedir.
    ne yazık ki sadece iki cinayeti wayne'nin yaptığını ispatlayabilirler. son işlenen yetişkin cinayetlerinde cesetlerin üzerinde wayne ait kalıntılar bulunmuştur. wayne hiçbirini kabul etmez. ömür boyu hapis cezası alır. ve hala masum olduğunu iddia etmektedir. bu, seri cinayet işleyen katiller için görülmedik bir şeydir. genelde katiller, işlediği cinayetleri anlatmaktan ve kabul etmekten beis duymazlar. bilakis bunları anlatmaktan zevk alırlar. diğer cinayetler hala çözüme kavuşamamıştır. o çocukları kimin veya kimlerin öldürdüğü hala büyük bir bilmecedir. kkk veya başka bir tarikatvari oluşumun işlemiş olabileceği de hala seçenekler arasındadır. bu arada kurbanların aileleri, katil veya katillerin hala dışarıda gezdiğini savunmaktadır.
  • sevil atasoy'un 25 şubat 2006 tarihli yazısıdır.

    "kıldan, tüyden deliller

    önceki hafta, adana’da tecavüz edilmek istenerek öldürülen 13 yaşındaki sultan gümüş’ün katil zanlısı olarak eniştesi a.d.’nin tutuklanmasında, ceketinin üzerindeki halı tüylerinin, olay yerindeki halının tüylerine benzemesi de delil olarak kullanılmış.
    25.02.2006 - 20:30hürriyet haber
    bu durum, 18 şubat 2006 tarihli hürriyet’te "enişteyi dna’dan önce halının tüyü tutuklattı" başlığı ile yer aldı. ne ölçüde doğrudur bilmiyorum ama, enişte, "bizim evde de aynı halıdan var" demiş. hemen şunu ifade edelim ki, hiçbir delil, dna’nın yerini tutamaz. zaten, gerek küçük kızın ellerinin bağlandığı çamaşır ipinde, gerekse ağzının bağlandığı eşarpta, ayrıca vücudu üzerinde katilin dna’sının bulunacağından hiç kuşkum yok. ancak, halı tüyünü (lif) okur okumaz, atlanta’da bulunduğum günlerde georgia eyaleti kriminal laboratuvarı’nın gündeminde yer alan, hálá tartışılan ve kriminalistik derslerimizde "lif delilleri" kapsamında anlattığımız wayne williams davasını anımsadım.

    22 mayıs 1981 gecesi, polis memurları freddie jacobs ile bob campbell, atlanta’nın fulton ve cobb kasabaları arasından akıp giden chattahoochee nehri’nin üzerindeki james jackson parkway köprüsü’nün, biri kuzey, diğeri güney ayağında pusuya yattılar. muscokee kızılderililerinin dilinde "boyalı kaya" demek olan chattahoochee nehri üzerinde o gece olacakların, çeyrek asır sürecek tartışmalara yol açacağını nereden bilebilirlerdi ki.

    her iki polis memurunun bu göreve gönderilmelerinin nedeni basitti. 1979-81 arasında, atlanta’da 29 zenci erkek çocuk öldürülmüştü. soruşturmayı yürütenler, adli tıp raporlarına göre, bir bölümü "muhtemelen boğularak" ölen, diğerlerinin ölüm nedeni saptanamayan ve atlanta varoşlarında, yol kenarına atılmış olarak bulunan bu çocukların giysileri üzerinde, birbirine benzer lifler fark edince, cinayetlerin bir seri katil işi olduğunu düşünmüşlerdi.

    georgia kriminal laboratuvarı’ndan larry peterson lifleri incelediğinde, bir bölümünün sarı-yeşil naylon halı lifi, diğerlerinin menekşe renkte asetat lifleri olduğu saptadı. bu bulgular, yerel gazetelerde yer aldıktan birkaç ay sonra, 1981 nisanı’nda, chattahoochee nehri’nden 21 yaşındaki zenci jimmy lee payne’in cesedi çıktı. üzerinde sadece kırmızı bir şort vardı.

    cesedin saçında bulunan lif

    fulton adli tabibi, önce ölüm nedenini belirleyemedi, daha sonra "muhtemelen ağzın kapatılmasıyla havasızlıktan ölüm" şeklinde rapor verdi. anlaşılan payne, öldürüldükten sonra suya atılmıştı. kırmızı şortunda iki adet menekşe renkte asetat lif, üç adet sarı-yeşil naylon halı lifi, bir adet mavi-yeşil rayon lif ve yedi adet köpek kılı bulundu.

    polise göre, katil, liflerle ilgili haberleri okuduktan sonra yöntem değiştirmiş, delilleri yok etmek üzere cesedi soymuş ve nehre atmıştı. işte, memurlar, muhtemelen suya atılacak bir sonraki cesedi beklemek üzere, köprü ayaklarına gönderilmişlerdi.

    nitekim, beklenen oldu. memur jacobs, köprüye yaklaşan bir aracın farlarını gördü. az sonra, memur campbell telsizle aradı ve beyaz renkte bir chevrolet’nin köprü üzerinde yavaşladığını, hemen ardından suya düşen ağırca bir cismin çıkarttığı sesi duyduğunu bildirdi. campbell, bir kilometre kadar ötede devriye gezen fbı ajanı greg gilliland’ı aradı. gilliland, karşı yönden gelen 70 model beyaz chevrolet steyşını durdurdu. direksiyondaki amatör fotoğrafçı, müzik yapımcısı 23 yaşındaki zenci wayne williams’ın yaşam öyküsü, işte böyle değişti.

    köprüden o saatte neden geçtiğini doğru dürüst anlatamadı. suya attığının çöp olduğunu yineleyip durdu. aracı bir saat aranıp da şüpheli bir şey bulunamayınca, o gece serbest bırakıldı.

    ancak, olaydan iki gün sonra, nehirden bir zenci cesedi daha çıktı. 21 yaşındaki nathaniel cater çırılçıplaktı. otopsi sonucu, yine "muhtemelen ağzın kapatılmasıyla havasızlıktan ölüm"dü. ölüm zamanı saptanamadı. saçları arasında, öncekilere benzer bir adet sarı-yeşil halı lifi, iki menekşe renkte asetat lif, dört de köpek kılı bulundu. polis, bunun üzerine 2 haziran’da williams’ın evini aradı. yerdeki, duvardan duvara döşeli sarı-yeşil halıyı ve alman çoban köpeğini görür görmez, williams’ı tutukladı.

    evdeki halının aynısı çıktı

    georgia kriminal’in lif incelemesini, williams’ı 29 çocuk ve 2 erişkin zenci cinayetinden mahkum ettirebilecek güçte bulmayan iddia makamı, elinde ne varsa fbı laboratuvarlarına gönderdi. fbı, 25 yıl önce, liflerin ve saç tellerinin sınıflandırılmasında kullanılan en ileri teknolojiye sahipti. uzman harold deadman, gerek cesetlerden, gerekse şüphelinin evinden ve aracından toplanan yüzlerce lifi, stereobinoküler, polarize ve fluoresans mikroskopları, ayrıca mikrospektrofotometre, hatta bazılarını elektron mikroskobu ile inceledi, fiziksel ve kimyasal özelliklerini karşılaştırdı. bu incelemelerin bir bölümü, daha sonra kanada polis teşkilatından barry gaudette tarafından da tekrarlandı. sarı-yeşil liflerin, 1967-1974 arasında boston’daki wellman ınc. şirketi tarafından imal edilen lifler olduğu, 1970-71 arasında bu liflerden satın alan firmalar arasında west point pepperell halı firmasının da bulunduğu, lifleri sarı-yeşile boyayıp dokuduğu halıları, "luxaire-ingiliz zeytini" markasıyla, georgia dahil 10 eyalette satışa sunduğu saptandı.

    imal edilen "luxaire-ingiliz zeytini" halının, 10 eyalette eşit miktarda satıldığını varsayan bilirkişi harold deadman, eyaletlerin yüzölçümünü ve buralardaki ev sayısını gözönünde tutarak bir hesap yaptı ve bu halının döşeli olduğu her 7792 evden sadece birinde, williams’ın evindeki halı ile aynı özelliklerin görülebileceğini ileri sürdü. bir başka deyişle, sudan çıkartılan cater’in saçındaki sarı-yeşil lif, yüzde 99.9998 olasılıkla williams’ın halısına aitti.

    haksızlık ihtimali 24 milyonda bir

    harold deadman’a göre, sudan çıkan diğer cesedin kırmızı şortundaki mavi-yeşil rayon lifin özellikleri, chevrolet aracın döşemesinin liflerini tutuyordu. yeniden bir istatistik hesap yaptı. her 3828 taban döşemesinden birinin, ölenin üzerindeki lifin fiziksel özelliklerini taşıyacağını, buna göre, şorttaki lifin, williams’ın aracındaki döşemeden gelme olasılığının yüzde 99.9997 olduğunu hesapladı. üstelik, general motors’dan aldığı bilgiye göre, atlanta bölgesindeki 2 milyonun üzerindeki araçtan sadece 620’sinin, böyle bir döşemesi vardı.

    chevrolet’de menekşe lifler de bulundu. bunlar, bir yandan williams’ın evindeki battaniyeyi, diğer yandan ölenlerin bazılarının giysileri üzerindeki menekşe asetat liflerini tutuyordu. fbı, cesetler üzerindeki köpek kıllarını da mikroskobik olarak inceledi ve williams’ın köpeğine ait olabileceklerini ileri sürdü. her şey bir arada değerlendirildiğinde, williams’ın suçsuz olma ihtimali, 24 milyonda birdi. atlanta ve civarında bu kadar insan oturmadığına göre, katil williams’tı. savcının içi rahat etmişti. sadece sudan çıkanların değil, yol kenarında bulunanlardan 10 küçük zencinin üzerindeki liflerin de, kah williams’ın evindeki, kah aracındaki liflerle örtüştüğü hesaba katılırsa, katilin williams’dan başkasının olamayacağı apaçık ortadaydı.

    ömür boyu hapis kapanan 22 dosya

    1982 şubatı’nda williams’ın yargılanmasına başlandı. fbı elemanı harold deadman, lif delillerinin istatistiğini, sıradan vatandaşlardan oluşan 12 kişilik jüriye anlatırken, doğal olarak bir hayli zorlandı. jüriyi, gösterdiği 350 fotoğraf ve 40 grafiğe rağmen, williams’ın sadece sudan çıkartılan iki erişkinin katili olduğuna ikna edebildi. savunma tarafı, mali olanaksızlıklar nedeniyle liflerden anlayan bir adli bilimciden yardım alamadı. bu nedenle, ne kullanılan yöntemleri, ne de istatistik hesapları masaya yatırabildi. suçsuz olduğunda ısrar eden williams, 27 şubat 1982’de iki kez ömür boyu hapse mahkum edildi.

    atlanta polisi, karardan hemen sonra, 29 küçük zenciden 22’sinin katilini aramaktan vazgeçtiğini ve soruşturma dosyalarını kapattığını ilan etti. bu bir anlamda, williams’ın kanıtlanamamış olsa da, çocukları öldürdüğünün kabulüydü.

    wıllıams davasında aklıma takılan 3 soru

    liflerden başka hiçbir bilimsel delil bulunmayan wayne williams dava dosyasında, dikkatimi çeken çok sayıda gariplik var. örneğin:

    eviyle aracındaki halı ve battaniye liflerinin, ayrıca köpek kıllarının mağdurlar üzerinde bulunması, buna karşılık ölenlerden hiçbirinin saçına ya da giysisinin lifine, sanığın aracı ya da evinde rastlanmaması, tuhaf. halbuki, transfer karşılıklı olur.

    olay yeri inceleme birimi, ölenlerin üzerinden, bunların dışında onlarca başka tip lif de toplamış. kriminal laboratuvar bunları, sanığa ait mekanlardan -yer yer elektrik süpürgesiyle- toplanan yüzlerce lifle karşılaştırmış ve benzerlerini bulamamış. williams’ın lehine olan bu sonucun jüriden saklanmış olması, dikkatimi çeken ikinci gariplik.

    williams’ın homoseksüel olduğuna dair iddialar var. halbuki mağdurlara ait otopsi raporlarının hiçbirinde, cinsel saldırıyı gösterir bir iz ya da emare kayıtlı değil.

    lif delilleri

    yakın temastaki kişilerden birinin üzerindeki kazak, halı, battaniye lifi ya da kedi, köpek kılı, diğerinin üzerine transfer olabilir. bu nedenle soruşturmacılar, mağdurun üzerinde ve olay yerlerinde kendilerini faile ulaştıracak kıl ve lifleri bulmayı umarlar. yakalanan şüphelinin üzerinde de, mağdura ait giysinin, olay yerindeki halının, battaniyenin, döşemelik kumaşın lifini, kedi ya da köpeğinin kılını ararlar.

    kedi, köpek kılı karşılaştırılması artık kolay, çünkü dna analizi yapılabiliyor. ancak, liflerin karşılaştırılmasında hálá sorunlar var. 1998 yılında, avrupa’nın her dört kriminal laboratuvarından birinin lif karşılaştırmasında hata yaptığı anlaşılınca, dünyanın değişik ülkelerindeki lif uzmanları, bunların toplanmasından başlayarak, incelenmesi ve karşılaştırılmasında uyulacak yöntemleri standardize etmek üzere çalışmaya başladılar. çalışmalar hálá sürüyor.

    ancak karşılaştırılan iki lifin her türlü kimyasal ve fiziksel özelliği birbirine tıpatıp benzese bile, kesin delil olarak kullanılmaları mümkün değil. çünkü lifler, dna ya da parmakizi gibi "kişisel özellikler" taşımaz, onların sadece "sınıfsal özelliği" vardır.

    birbirine benzeyen iki lif bulunduğunda, 25 yıl önce fbı’ın wayne williams davasında yaptığı gibi, istatistiksel olarak "rastlantısal benzerliğin" hesaplanması gerek. bu da, o halı ya da kumaştan ne kadar üretildiğini ve nerelere, ne kadar satıldığını bilmekten geçiyor ki, aralarında türkiye’nin de olduğu pek çok ülke bu noktadan çok uzak.

    25 yıl sonra ortaya çıkan kkk ihtimali

    louis graham, cinayetler sırasında polis şefi yardımcısıydı. şimdi, atlanta’da bir polis şefi. 6 mayıs 2005’te, yani olaylardan 25 yıl sonra, kendi sorumluluk bölgesinde ölü bulunan 5 küçük zencinin soruşturma dosyasının yeniden açılmasını emretti ve avukat michael lee jackson’un bunları incelemesine izin verdi.

    avukat, "williams’ı gördüm" diye ifade veren 15 yaşındaki bir tanığın, o tarihte ıslahevinde olduğunu, ayrıca sudan çıkartılan cater ile williams’ın sokakta elele dolaştıkları yönünde ifade veren 4 tanığın yalan söylediğini saptadı. avukat, geçen yaz, mahkeme kararı olmaksızın kaydedilen telefon görüşmelerinin yer aldığı "8100 sayılı dosya"nın savunmadan saklandığını, incelendiği takdirde, zenci çocuk cinayetlerinin ku klux klan (kkk) örgütünce işlendiğinin ortaya çıkacağını, atlanta’da bir beyaz-siyah çatışmasına engel olmak amacıyla bu durumun örtbas edildiğini ileri sürerek, yeniden muhakeme izni istedi.

    8 şubat 2006 günü, bölge hakimi beverly martin, açıklanmayan telefon konuşmalarının, çocuk cinayetleri ile ilgili olduğunu, williams’ın ise sadece sudan çıkan 2 yetişkinin öldürülmesinden sorumlu tutulduğunu öne sürdü ve yeniden yargılama izni vermedi. ayrıca yeterince lif delili bulunduğunu, muhafaza altındaki köpek kılları ile williams’ın alman çoban köpeğine ait kılların, 25 yıl önce yapılamayan, bugün ise mümkün olan, dna analizlerine gerek olmadığını belirtti.

    avukatla polis şefi, 25 yıldır cezaevinde yatan williams’ın suçsuz olduğunda ısrarcılar ve tv kanallarını dolaşarak kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar."
  • kendisi ile yapılan bir röportajdan kısa bir kesit.

    https://youtu.be/daxtvaj2ou4
  • "avukatla polis şefi, 25 yıldır cezaevinde yatan williams’ın suçsuz olduğunda ısrarcılar ve tv kanallarını dolaşarak kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar."

    hala mı? diye sormak istediğim korkunç dava. 29 siyahi genç erkek öldürülüyor ve katil sadece ikisinden sorumlu tutuluyor.. gerisini de kim neden nasıl öldürmüş vs diye araştırma gereği duymuyor polis, fbi, devlet her kimse..

    mindhunter dizisinde izleyince konu ve katil hakkında araştırma yapmıştım. dizide de çok bilgi verilemeden işlenmişti konu.. lakin gördüm ki gerçekte de çok bilgi yok, havada kalmış bir dava hala!

    şahsen cinayetlerin ku klux klan (kkk) örgütünce işlendiğini ve o dönem atlanta’da bir beyaz-siyah çatışması çıkmasın diye örtbas edildiğini düşünmekteyim.
hesabın var mı? giriş yap