• walter sinnott-armstrong'un din ele alınırken ahlâkın neden hiçbir anlam taşımadığını inceleyen kitabı morality without god'ı(tanrısız ahlâk) türkçeye çevirmiş mütercim.
  • "dünyanın goethe'siyle, kafka'sıyla, einstein'ıyla, teresa'sıyla, da vinci'siyle, mozart'ı, beethoven'ı, gandi'si, pasteur'ü, watt'ı, luther'i, shakespeare'i, curie'si, sartre'ı, planck'ı, voltaire'i, bacon'ı, picasso'suyla filan övündüğü sırada, bizim, yatıp kalkıp topal osman, kel hasan, ipsiz recep, piç hüseyin, yaşar çavuş, behaettin şakir, yakup cemil, deli halit, sopalı cemal, yahya kahya, kara hasan, laz yakup, laz hafız, çerkes ahmet, demirci mehmet efe ile birlikte övünç kaynağı yaptığımız sakallı nurettin böyle bir insandır. ne yazık ki, resmî tarihimizi bu adamlar ve bu adamların gerçekleştirdikleri katliamlar üzerinden yazıyoruz...bu yüzden de ilkokuldan beri güce tapmayı öğrettiğimiz insanlarımız haksızmış, hırsızmış, yalancıymış, katilmiş, despotmuş demeden, birilerine 'efelenen' her adamın kuyruğuna yapışıyor."

    görüşü ile, türkiye'nin hatta geniş anlamda anadolu'nun sosyolojik yozlaşmasını, kültürel ve sanatsal cehaletini, bilimsel bakış açısına olan alerjisini bir çırpıda ortaya koymuştur. peki 21. yüzyıl dünyasının dinamiklerinde ne noktadayız? bilişim alanındaki devrimlerin geleceği şekillendireceği aşikar olmasına rağmen katma değeri olmayan fikirlere daha çok yaklaşıyoruz. kimse bilimi, sanatı, ideal dünyayı konuşmuyor, bu alanların aktörlerini rol model almıyor. varsa yoksa siyasi erkler üzerinden "kurtuluş çaresi" üretmeye hevesleniyoruz. öyle ki, kimya alanında nobel alan bilim insanımızı dahi siyasi üretkenliği üzerinden değerlendirdik. "neden konuşmuyor?" sorularını sorduk. biraz daha çizgimizi aşıp, dini anlayışını test ettik. bilim alanında global kabul edilebilirliği olan aziz sancar'ı.. çünkü; aynı örnekten devam etmek gerekir ise sancar, dini ve siyasi kimliği ile agresyon göstermeksizin bir "toplum kahramanı" olamamalıdır. toplumun büyük çoğunluğunun zihninde oluşan bu gizli ve zehirli anlayışa göre, bu kişi en fazla "başarılı" bir insandır, takdir edilir.. halbuki en azından malum darbe gecesi, birisini alnından vursaydı, bahsini ettiğim hiçbir test, kendisine yöneltilmeyecek, doğrudan kahraman olacaktı. ya da karşı kesim açısından, ülkenin en büyük şehrinin seçilmiş kişisi olsaydı.. elbette ki kamu düzeninin sağlanması adına, devletin şiddet tekelinden bağımsız ya da bağımlı aksiyonlar, cansiperane eylemler de kahramanlıktır. ancak bunlar ön planda tutulurken, kültür, sanat, bilim ve sair alanlardaki kahramanlarımızı göz ardı edip arka plana attığımız gerçeğine katlanamıyorum.

    devamını ısrarla sağladığımız bu gibi durumlar, potansiyel üretken zihinler açısından motivasyon eksikliğini kaçınılmaz kılıyor. varoluşunu siyaset, din ve futbol üzerinden ortaya koyma konusunda çılgın atan bir ülkeden de fazlasını beklememek gerekir belki de..
  • 23 nisan'ı çocuk bayramı olarak kutlamanın mevcut koşullarda anlam ifade etmediğini söylemiş. haklıdır da, ama ulusal egemenlikle ilgili görüşlerini doğru bulmuyorum.

    ittihatçıların, sermayeyi müslümanlaştırmak için, "türk burjuvazisi" adına mustafa kemal'i ortaya attığını iddia ediyor. "burjuva kemal" masalını anlatmaktan bıkmadılar hala. italya'da, almanya'da sanayileşmenin sonucunda ortaya çıkan burjuvazi, oralarda faşizmin iktidarını destekledi şüphesiz. ancak türkiye'de de buna benzer bir durumun olduğunu iddia edip mustafa kemal'i hitler ve mussolini ile karşılaştırmak en hafif tabirle cehalet ile açıklanabilir.

    milli iktisat (ulusal ekonomi) kavramının ne kadar önemli olduğunu ve ekonominin yabancıların tekelinde olmasının yaratabileceği sorunları görüp buna karşı önlem almak mı yanlış? o zamanın koşullarında bir ülkeyi kalkındırmak için ne yapılabilirdi diye sorsanız romantik cevaplar verir attila bey.

    "atatürk olmasaydı illa ki bir başkası çıkardı" diye buyurmuş kendisi bir de. keşke çıksaydı o zaman. ama emin olun o kişiyi de eleştirirdiniz, çünkü her şeyin doğrusunu siz biliyorsunuz, en azından teoride.

    23 nisan 1920, türk burjuvazisinin ilk adımı falan değildir. enkaz devralan yeni kurulmuş bir ülkenin kalkınmak için uyguladığı ekonomi politikaları sayesinde kurduğu fabrikalar, kurumlar sayesinde bugünlere kadar geldik. mevcut iktidar o kurumları peşkeş çekerek iktidarını sağladı hatta. eleştirecekseniz bunu eleştirin.
  • ermeniler için etnik temizlik ve soykırım tehlikesi var iddiası ile uluslararası örgütlere kurtarma çağrısı yapan biri.
    kaynak: marksist.org
hesabın var mı? giriş yap