• modern klasiklerden biri sayılabilecek başrolünü ethan hawke ve julie delpy in oynadığı üçleme film.

    1)before sunrise (1995)

    --- spoiler ---

    ilk filmde jesse(ethan hawke) ve celine (julie delpy) trende tanışan 20 li yaşlarda iki genç.bu klişe durumu değiştiren ise viyana nın sokaklarında gezerken muhteşem romantik diyaloglar ile süsleyen iki gencin yıllarca unutamayacağı gündür. celine avrupalı ,entellektüel ve duygusal bir hatunken ,jesse ise hayatında ne yapacağını henüz belirleyemen genç bir yazardır. film şiirsel bir şekilde akar gider.
    --- spoiler ---

    2)before sunset (2004)

    --- spoiler ---

    ikinci filmin başından karakterlerin başına ne geldiğini anlıyoruz. jesse yeni yazdığı aşk romanı hakkında düzenlenen avrupa turnesinde paris 'te bir kitapçıda insanların sorularını yanıtlamaktadır.
    ve arkasını döndüğünde celine i görüp şok olur.aslında film 9 yıl sonra çekilmiş ve karakterler artık 30'lu yaşlarının başındadır. her ikisi de halinden hayatından memnun bir imaj çizmektedir.
    bu sefer iki karakter jesse'nin amerika'ya uçağının kalkış saatine kadar olan kısıtlı zamanda celine'nin her sokağı avucunun içi gibi bildiği paris sokaklarında yine eşsiz zekice ve romantik diyaloglarla geçireceklerdir.
    konuştukça; kitabı aslında yaşadıkları o tek gün için yazan jesse nin hatırladığı her ayrıntıyı aslında celine nin de çok net hatırladığı ortaya çıkmaktadır.
    aslında 6 ay sonra buluşmayı planladıkları celine'nin utanarak sorduğu 'beni orda bekledin mi?' sorusuyla ortaya çıkar. celine çok sevdiği babaannesinin o gün cenazesi olması nedeniyle gelemediğini söyler ve jesse nin o gün gelmediğini öğrenince biraz rahatlar.ve şeytanca soru aklına gelir. 'benim geçerli bir nedenim vardı,pek sen neden gelmedin? der hınzırca. jesse cevaplamak yerine gülümser ve aslında jessenin oraya gidip kızı beklediğini böylece öğrenmiş oluruz.
    aslında kızın sandığından çok daha büyük bir aşk ve tutku hissetiğini konuşmalar ilerledikçe anlarız. aslında jesse mutsuz bir evlilik yapmış ve bir oğlu olmuştur. celine i hiç unutmamış ve son ana kadar hep içinde celine'nin bir yerlerden geleceğini umut etmiştir. önce kafede bir kahve sonrasında paris sokaklarında gezmiş,ardından turistik bi bota binmişlerdir. jesseyi havaalanına bırakacak şöför ile buluşana kadar insan ilişkileri,amerikalılar, bireysel silahlanma da dahil bir çok konu hakkında saatlerce canlı diyaloglar kurmuşlardır. ikisinin de her halinden birbirlerinden kopmak istemedikleri aşikardır. tekrar neden buluşamadıklarını 'neden telefonlarımızı vermedik ki birbirimize' sorusundan yola çıkarak düşünürler.

    şöför ile buluştuklarında sırf biraz daha birlikte zaman geçirmek uğruna jesse kızı evine bırakmayı teklif eder. aslında cok da mutlu olmadığı bir ilişkisi olan celine hem vicdan azabı çeker yine de bu teklifi kabul eder. bu kısa araba yolculuğundaki diyaloglar cok hoşuma gittiği için daha detaylı yazmak istiyorum.. özellikle celine in itirafları çok içten ve dokunaklıdır.

    -celine: kendi başımayken gerçekten çok mutluyum.yalnız olmak bile ,bir sevgilinin yanında yalnız hissetmekten iyidir.
    tuhaf,bütün eski sevgililerim şimdi evli.benimle çıkıyorlar,ayrılıyoruz,sonra evleniyorlar.sonra da aşkın ne olduğunu ve kadınları sevip saygı duymayı öğrettiğim için telefon açıp teşekkür ediyorlar.
    -jesse: galiba ben de onlardan biriyim.
    -celine: onları öldürmek istiyorum! bana niye teklif etmediler ki? hayır derdim ,ama teklif etmeliydiler!

    -jesse: seninle olduğum için çok mutluyum,tamam mı?gerçekten. beni unutmadığın için çok mutluyum.
    -celine:hayır unutmadım.ve bu sinirimi bozuyor. romantik romantik paris'e geliyorsun,hem de evli.tamam mı,canın cehenneme!

    celine: yanlış anlama,seni elde etmeye falan çalışmıyorum. yani son istediğim şey evli bir adam.köprünün altından çok sular aktı,mesele sen bile değilsin.mesele sonsuza dek yitip giden o an.

    -jesse: böyle diyorsun ama,seviştiğimizi bile hatırlamadın.
    -celine: tabii ki hatırladım.
    -jesse: hatırladın mı?
    -celine: evet.kadınlar böyle şeyleri yaparlar.
    -jesse: yapar mı? (aşk ve kadınlar hakkında roman yazan bir adamın kadınları çözemediğini görüyoruz)
    -celine: ne söyleyecektim ki?parktaki şarabı ve güneş doğarken soluklaşan yıldızlara baktığımızı hatırladığımı mı?
    iki kere seviştik,salak(idiot:)
    -celine: aşk hayatımda, ilişkilerimde o kadar mutsuzum ki.ben hep..sanki,kopuğum.ama içten içe ölüyorum.ölüyorum çünkü öyle hissizim ki.ne acı ne de heyecan hissediyorum,kızmıyorum bile,sadece..

    -jesse: içten içe ölen sen misin sence?benim hayatım 7x24 kötü.
    -celine: üzgünüm.(hafif gülerek)
    -jesse: bir tek oğlumla çıktığım zaman mutlu oluyorum.evlilik danışmanına gittim.yapabileceğimi hiç düşünmediğim şeyler yaptım. mumlar yaktım,yardım kitapları aldım,gecelik aldım.
    -celine: mumlar işe yaradı mı?(gülüyor)
    -jesse: lanet olsun,olmadı.onu, onun ihtiyaç duyduğu şekilde sevmiyorum,bizim için bir gelecek bile görmüyorum,ama sonra karşımda oturan oğluma bakıyorum ve onunla hayatının her anında birlikte olmak için her nevi işkenceye katlanabileceğimi düşünüyorum.bir dakikasını kaçırmak istemem.
    ama sonra ,evimde ne neşe ne kahkaha var.böyle büyümesini istemiyorum.
    -celine:kahkaha yok mu?korkunç bir şey bu.annem babam 35 yıldır birlikte ve kavga etseler bile sonunda gülerler.
    -jesse: 52 sinde boşanıp eşlerini aslında hiç sevmediklerini itiraf eden gözyaşlarına boğulan,hayatlarının elektrikli süpürgeyle çekildiğini hisseden o insanlardan biri olmak istemiyorum. harika bir hayat istiyorum. onun da hayatı harika olsun istiyorum,bunu hakediyor. ama sadece evlilik rolü yapıyoruz,sorumluluk filan insanların nasıl yaşaması gerektiği ile ilgili fikirler.ama sonra..rüyalar görüyorum. bir peronda duruyormuşum,sen bir trenle gidiyormuşsun..ve gidiyorsun,gidiyorsun..ve ter içinde uyanıyorum.sonra bir rüya daha var.sen yatakta yanıbaşımda hamileymişsin ve çıplakmıssın.seni okşamayı çok istiyorum. ama bana yapmamamı söylüyorsun ve başka tarafa bakıyorsun. yine de seni okşuyorum.ayak bileğini,tenin o kadar yumuşak ki hıçkırarak uyanıyorum.
    karım orda bana bakıyor,ona milyonlarca km uzak hissediyorum. ve birşeylerin yanlış olduğunu,böyle yaşamaya devam edemeyeceğimi,bağlılıktan daha fazla aşk olması gerektiğini biliyorum. ama sonra romantik aşk fikrinden tamamen vazgeçtiğimi düşünüyorum. bunu rafa kaldırmış olabileceğimi. o gün orda değildin. bunu yapabilirdim sanırım.(adam tüm bu mutsuzluğu kadının o gün buluşmaya gelmemesine bağlıyor)
    -celine: bana bunları neden anlatıyorsun?
    -jesse: üzgünüm,bilmiyorum.anlatmamalıydım.
    insanlar sadece kendilerinin zorluk çektiğini sanırlar.
    -celine: yazıyı okuduğumda hayatının mükemmel olduğunu düşündüm.bir eş,çocuk ,kitabın basılmış.ama özel hayatın benimkinden de karışık.özür dilerim.
    -jesse: işe yaradığına sevindim.demek senden daha fazla
    pisliğe battım diye sevindin.
    -celine: evet ,kendimi iyi hissettirdin.
    -jesse: iyi sevindim.
    -celine: hayır,gerçekten senin için en iyisini dilerim.iyi bir ilişki veya aile kuramıyorum diye herkesin benim gibi lanetlenmesini istemiyorum.
    -jesse: bir gün harika bir anne olacağına eminim.
    -celine: ciddi mi? öyle mi düşünüyorsun?
    -jesse: evet,bir kaç antidepresan falan harika olursun.

    ve kızın evine gelirler.kapıya kadar eşlik etmeden önce kız bir kez sarılmak ister ve bunu gerçek olduğuna hala inanamamaktadır.evin kapısına kadar yürürler.
    kapıda çocuk kızın ona gitarla bir şarkı çalması konusunda ısrar eder.
    eve çıktıktan sonra celine çay ikram eder ve üç şarkı seceneği sunar. jesse nin sectiği şarkı aslında kızın ona yazdığı şarkıdır. ikinci film celine nin 'ucagı kaçıracaksın?' cümlesine jesse nin ' -biliyorum,biliyorum' cevabı ile biter.
    --- spoiler ---

    3-before midnight(2013)

    yine aradan 9 yıl geçmiştir.kahramanlarımız 9 yılı bu sefer birlikte geçirmiş. çoluk çocuğa karışmışlar. ama her evlilikte olduğu gibi, her ne kadar karakterleri değişmese de kendilerini sorgulama evresine girmişler. ara ara boşanma diyalogları geçmektedir.

    açıkçası ben bu film serisinde üçüncü filmi sinemada izleyerek başlamıştım.
    ilk ikisini izledikten sonra şimdi yeniden izlemeyi düşünüyorum.
    sanırım verilen mesaj aşk olsa da olmasa da bir süre sonra tüm evlilikler sıradanlaşıyor.heyecan azalıyor.

    bu seri kadın erkek ilişkileri açısından çok şey anlatıyor bize. kendimizi sorgulamamıza yol açarken ,ilişkilerden ne beklediğimizi hatırlatıyor. sanırım bu aşk dedikleri şey her zaman çıkmıyor insanın karşısına:)
    doğru seçimler ve unutulmayan anlarımız olması dileğiyle..

    iyi seyirler..
  • çoğu insan için, en ilgi çekici olan ilk filmdir. ilk film heyecandır, aşktır, yanakların al al olmasıdır.

    nedendir bilinmez, benim en zevk aldığım üçüncü filmdir. üçüncü film, çocuklarla ilgilenmektir, sorunlarla boğuşmaktır, sorunlar çözmektir, çok gerçektir.

    20'li yaşlar bitmeden, ruhum mu yaşlandı yoksa ?
  • seri de en sevdiğim birbirlerine aşklarını ifade ettikleri ikinci filmdir. ikisi de pişmanlık ve çaresizlik içinde birbirlerinin gözleri içine bakmaktadır. zaten tekrar karşılaşmaları bir mucizeyken halen aynı hislere sahip olmaları mucize üstüdür.ne ilk filmdeki gibi akılları bir karış havada 'önümde uzuuun yıllar var,buna mı bağlanacam' tarzında ergen fikirleri vardır, ne de üçüncü filmde ki gibi yaşayarak yıprattıkları aşkları.
    herkesin ilişki de ki en sevdiği dönem tanıma ve flört dönemi..hiç bitmese dediğimiz bu bölüm filmi izlerken de aynı hissi uyandırdı.
  • (bkz: before sunset), (bkz: before sunrise), (bkz: before midnight) olarak üç filmden oluşan, konu olarak dram ve romantik türünde olan üçlemedir. celine ve jesse’ in hikayesi serinin ilk filmde yer alan viyana’ da başlıyor. ikinci film paris, üçüncü film yunanistan olmak üzere 3 ayrı ülkede ve 3 ayrı şehirde karşılaşan çiftlerin masalsı hikayesini konu alıyor.

    filmin en ilginç yanı; yönetmen ve senarist olan (bkz: richard linklater) diğer filmlerinde olduğu gibi before üçlemesinde de zaman ve mekan algısını daha iyi yansıtabilmek için filmleri belirli aralıklarla çekmiş olmasıdır. bundan dolayı serinin tamamlanması ise yaklaşık 18 yıl sürmüştür. 1995- 2004- 2013 olmak üzere dokuz yıl aralıklarla seri ancak tamamlanabilmiştir. filmler ne kadar romantik türünde olsa da kaliteli diyaloglarla, rahatsız edici romantizme kaymayan aynı zamanda; seri ilerledikçe git gide realist bir havaya bürünen bir yapıt ortaya çıkmış.
  • serinin hikayesi yönetmen richard linklater'ın yaşadığı gerçek bir olaya dayanıyor. "linklater’ın hikayesi 1989 yılında başlıyor. kız kardeşinin yeni çocuğu olmuş ve linklater kız kardeşini philadelphia’ya ziyarete gitmiş. oyuncakçıya uğrayıp, orada amy lehrhaupt isimli bir kadınla tanışıyor. aynı ilk filmimizdeki gibi bütün geceyi beraber geçirip, bütün gece sokaklarda geziniyorlar. tek fark birbirlerine telefon numaralarını veriyorlar. bir süre telefonlaşıp iletişim halinde kalıyorlar daha sonra linklater, amy’e ulaşamıyor. amy’i kaybettikten sonra before sunrise’ın hikayesini kafasında toparlayıp, filmin çekimlerine başlıyor ve filmi çekme amaçlarından biri de amy’nin filmi görüp, galasına gelip orada tekrar buluşabilmeleri. before sunrise’ın çekimleri bitiyor fakat linklater’ın beklediği gibi amy filmin galasına gelmiyor. 9 sene sonra before sunset filminden sonra da amy’den haber alınmıyor. before midnight filminin çekimlerine başlamadan önce amy’nin arkadaşı, linklater’ın bu arayışından haberdar oluyor ve aslında amy’nin 1994 yılında motosiklet kazasında öldüğünü söylüyor."
    seriye ilişkin daha fazla bilgi edinmek isteyenler için: before serisi incelemesi
    edit: link düzenlendi
  • aşk filmi izlerken çok sıkılan biri olarak sevdiğim tek aşk filmi serisi. çünkü bütün filmlerde olan o klişeler yok ve sadece replikleri için bile izlenir. bunun dışında her filmin arasında 9 yıl olması, oyuncuların ve karakterlerin değişimini çok net görmemizi sağlıyor.
    --- spoiler ---

    ayrıca benim favorim 2. film. karakterlerdeki o ruhsal değişimi hatta olgunlaşmayı görmek, her şeyin toz pembe olmadığını anlamaları, her şey bitti sanarken yeniden karşılaşmaları ve son sahnedeki şarkı beni çok mutlu ediyor.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    serinin 3. (midnight) filminde birçok kişi çifti evli olarak yorumlamış fakat otele giderken girdikleri şapelde evli olmadıklarına dair diyalog geçti.

    --- spoiler ---
  • serinin 1. filmi ütopik ama bir o kadar güzel.

    serinin 3. filmi gerçekçi ama bir o kadar üzücü.

    2. filmi ise romantizmle beraber kafa dengi birine aşık olup ondan kopamamanın en naif ve insana bazı değerlere zamanında sahip çıkmanın ve kaybetmemenin öneminin en güzel halini anlatan filmidir şahsımca.

    diyalogların ve şehir manzaralarının bu fırtınalı macerayı daha da çekici kılan unsurlar olduğunu söylemeye bile gerek yok.
  • normalde dördüncü film çıkacaksa 2022de olmalı. bazen birden aklıma geliyo r. o kadar kafam karışıyor ki hangi senede olduğuma bakıp hesap yapıyorum. dördüncüsüde çıksın ve artık beynim rahatlasın.. hüzünle bekliyorum
  • celine karakterini izlerken sanki kendimi ve gelecekte nasıl biri olacağımı izliyormuş gibi oldum. belki de bu yüzden bağ kurdum seriyle (evet; filmlerle, kitaplarla bağ kurabiliyorum.)

    neden bu zamana kadar izlemediğim için de kendime kızıyorum tabii.

    bu arada favorimin 1 mi 2 mi olduğuna karar veremiyorum ama sunrise daha ağır basıyo gibi.
hesabın var mı? giriş yap