• burhanettin tepsi, (d. 1882, adana - ö. 20 şubat 1947, istanbul), tiyatro ve sinema oyuncusu, tiyatro yönetmeni.

    tiyatro ile sanat yaşamına başlayan burhanettin tepsi, 1909 yılında sahne-i milliye-i osmani ve yeni tiyatro kumpanyası adlarını taşıyan topluluklar kurdu. 1920 yılından sonra mısır'a giderek mısır tiyatrosunun gelişimine büyük katkılarda bulunan sanatçı, daha sonra avrupa ülkelerinde gezerek çeşitli araştırma ve çalışmalar yaptı. 1940 yılında türkiye'ye dönerek kendi adını verdiği burhanettin tiyatrosu kuran tepsi'nin yönetmenliğinde, muhsin ertuğrul, afife jale gibi isimler sahneye çıktı. burhanettin tepsi, ilk tarihi sinema deneyimi olan, sedat simavi'nin yönettiği alemdar mustafa paşa adlı filmde başrol oynamıştır.
  • türk tiyatrosunun kuruluşunda en az muhsin ertuğrul kadar emeği olsa da onun gölgesinde kalmış, hatta bugün adı bile unutulmuş tiyatro sanatçısı.

    pr önemli.
  • 73 sene evvel bugün vefat eden tiyatrocu.
  • “1882 senesinde doğdum. babam hariciyede memurdu. 1902 senesinde galatasaray’ı bitirdim. mektepte her hafta mınakyan’a giderdim. mektepten çıkınca sadrazam avlonyalı ferit paşa sadaret tercümanı olarak beni yanına aldı. 22 yaşında 25 lira altın maaş alırdım. bütün arzum paris konservatuvarına gitmekti. bir gün artık duramadım. tarsus’taki emlakimi sattım. mısır’a kaçtım. o zaman avrupa’ya gidilmez, kaçılırdı. mısır’da bir temsil verdim. 1000 ingiliz lirası hasılat yaptı. paris yolunu tuttum. sylvain’in hayranı idim. doğru yanına gittim. onun evinde kaldım. benden on para almadı. oğlu gibi bağrına bastı. konservatuvardan ikinci çıktım. 1908’de memlekete döndüm.

    1908 senesi ramazanının sekizinci çarşamba akşamı -bunu hiç unutmam- tepebaşı’nda bir temsil verdim. 850 lira altın para hasılat oldu. 100 lirasını telgraf havalesiyle londra’da kâtip bulunan hâmid’e gönderdim. şu cevabı aldım: “hakkı telif olmak üzere gönderdiğiniz 100 lirayı aldım. tevalisini rica ederim. ben yalnız şuâradan değil fukaradanım da.” 150 lirasını ittihat ve terakki’ye verdim. bir ufak tiyatro kurdum. evvela muvahhit, sonra muhsin, şadi geldiler. şerlok holmes, arsen lüpen, bernştay’ın hırsızını, lamour veille’i oynadık. neron’u oynadık. sultan osman’dan başladım. abdülhamit’te bitirdim. tekmil şekspir’i, şiller’i, danonçiyo’yu oynadım. gün oldu: 180 kişilik kadro ile sahneye çıktım. finten’deki ölülerin raksında 80 rakkasem vardı. 1920 senesinde darülbedayi kurulurken beni hiç hesaba katmadılar. üzüldüm. gençtim de. kalktım avrupa’ya gittim. 4 sene almanya’da, 14 sene fransa’da kaldım. kendi hesabıma efsaneler, piyesler yazdım ve oynadım. avrupa’nın her büyük şehrinde ben türk propagandası yaptım. avrupalıya bir türk sanatı olduğunu gösterdim. evet, benim hakkımdır bugün artık ankara’daki devlet konservatuvarı müdürlüğü! hiç bir tevazua kapılmadan söylüyorum:

    devlet konservatuvarı müdürlüğü benim hakkımdır!..

    (...)

    -konservatuvara müdür olursanız ne gibi yenilikler ve değişiklikler yapacaksınız?

    -planlarım hazır. ama ilk yapacağım şey talebeye “artist ruhu” telkinidir. bir aktör senelerce talebe kalamaz. aktör herhangi bir burjuva gibi yaşarsa ondan ne beklenir? artist; hayatı, her çeşit hayatı tatmalıdır, müşahede etmelidir. her nevi halkla temas ve kaynama halinde bulunmalıdır. artist dediğin bu akşam yemeğini tokatlıyan’da yerse yarın akşam sirkeci’deki bir işkembecide yemelidir...”

    7 mart 1947 tarihinde sait faik abasıyanık’la yaptığı ve yedigün dergisinde yayınlanan ropörtajdan.
  • suyu ararken kuyuyu bulup da suyu bulamayan tiyatro sevdalısı,tiyatro muharip gazisi.
hesabın var mı? giriş yap