• biraz iddialı konuşacağım istemeden de olsa;
    enter the wu-tang 90'ların özellikle ikinci yarısının, en azından new york underground rap'ini en derinden etkilemiş albümüdür; üst düzey sözsel seviyesini bir kenara bıraktım, müzikal açıdan vasatın üstü kategorisine dahil edebileceğim günümüz tüm rap sanatçılarını derinden etkilemiştir. ohh..evet, böyledir.
    staten islandın azgın çetesinin -ki, şu aralar o çetenin yerinde yeller esiyor- ilk ortak projelerinin ardından tam on bir sene geçmiş. şu sıralar cappadonna haricinde, merhum ol dirty bastard firesini de dahil edersek hepsi multimilyoner bling blingci şebekler haline gelmiş vaziyetteler. prodüktörlerin efendisi rzanın yeri ayrı olmakla beraber, bu 1994 harikası albümün ardından ne gofret sesli method man, ne altın diş ghostace killah, ne de diğerleri -hadi gzanın liquid swords'larını ayırdık diyelim- enter the wu-tang kadar başarılı bir proje içinde yer almadılar. solo projelerinin tek artısı rza'nın müzikal katkısı oldu; onun haricinde istisnasız hepsi bentley'lerinin sıcak koltuklarında, o şampanyaya bulanmış hayatlarıyla ilgili saçmalayıp durdular. işte bu yüzden, bu albümün hem kalbimde, hem de 90lar rap'i tarihinde yeri kocamandır.

    1994. warren g'nin regulate'i baya bir sallıyor ortalığı. tupac da bu sene öldürülmüştü galiba. böyle bir zamanda çıktı 36 chambers. kung-fu fighting seanslarından sample'larla bezenmiş bir albüm bu. method man iğrençliğin sınırlarını zorlarcasına 'kıçın açık halde yatırırım abi seni yatağa..anlıyomusun..tavada bi yarım saat kızgınlaştırırım demir çubuğu. sonra tsss diye sokarım götüne' diye hikayeler anlatıyo skit'lerde. soul sister modundaki bi abla eski günleri anlatıyo bronx fakirhanelerinden birinin camına yağmur vururken. kendilerine yamuk yapan a&r'lardan sıkılmışlar baya bi; 'önce söyle bakalım, a&r'ın kim? gitar çalan bi dağcı bozuntusu falan mı? ama herif daha 'dope' ne demek bilmiyo..tek yaptığı sabundan daha beyaz kravatlar satın almak' diye dert yanıyolar.
    albümün her tarafından saykadelik ritmler fışkırıyo. hepsi de el emeği göz nuru, prince rakeem beylerden. tüm atmosfer inanılmaz kaotik. üzerinize yıkılan beat duvarları var, 15-20 metrelik. kafanızda parçalanan kırmızı tuğlalar. ve sekiz siyah tanrı kafiyeli & keyifli. bağırıyolar yukarlarda bi yerlerden. onlar 'clan in da front'. körkütük sarhoş keşişler bunlar. indiana jones gibi atlarlarmış sorunlara.

    wu-tang clan aslında her zaman korkunç sekiz siyah homofobikti. gay'lere savaş açmışlardı. 'biaatch. i put maa dick on ya lips' de dediler zamanında. adamlar çok komik. 'my penis rise up in the morning like a phoenix'leri de yumurtladı rza 4-5 sene önce. ama bu heriflerin on küsür sene önce ortaya koydukları devrimsel nitelikteydi. sekiz çılgın herif. tükürüklü bir ol' dirty bastard'ın teorisyeni olduğu şizofrenik bir atmosfer vardı bunların etrafında.
    tehditkarlardı bi de.. 'you best protect your neck' diyorlardı, 'stilinizi nasıl tanımlarsınız' diyen radyo dj'ine. aferin size. artık tyra banks'in falan bi tarafını kırıyosunuzdur..
  • tüm zamanların en güzel rap albümlerinden biri. açılış şarkısının* girişindeki "bring the motherfucking rockers" sözleri, bunun rock müziğe karşı olan bir yapıt olduğu düşüncesini doğurabilir, ancak "enter the wu-tang (36 chambers)" rap'ten nefret eden diehard rockseverlerin bile kolayca benimseyebileceği derecede sert, 'rock' ve başarılı bir albümdür. şu muhteşem şarkılardan oluşur:

    1. bring da ruckus
    2. shame on a nigga
    3. clan in da front
    4. wu-tang: 7th chamber
    5. can it all be so simple
    6. da mystery of chessboxin'
    7. wu-tang clan ain't nuthing ta f' wit
    8. c.r.e.a.m.
    9. method man
    10. protect ya neck
    11. tearz
    12. wu-tang: 7th chamber - part 2
  • wu-tang in debut albümüdür. tam anlamıyla classic olmuş ve hala her konserlerinde söyledikleri parçalar bulunan, hala dinlenen, etkisini yitirmemiş ve yitirmeyecek bir albümdür.

    ayrıca (bkz: bütün parçaların güzel olduğu albümler)
  • hip hop dunyasinda bir nevi alex katsayisi. karanlik, vahsi, sansursuz, adamin agzina sican bir atmosfer yaratan bir album varsa illa ki 36 chambers albumu kullanilarak tanimlanir. "rapci x bu albumuyle 36 chambers'a goz kirpti", yok efendim "36 chambers gibi gotunuze koyuyorum bu albumumle, method man sagolsun" falan. zaten herhangi bir rap konserine giderseniz ve herif biraz seyirciyi gaza getirmeye calisiyorsa illa ki "wu tang konseri gibi ziplayin anuna goyim" falan der. o bicim bir grup tarafindan, o bicim bir albumdur.

    bring da ruckus ile "hassiktir nasil bir cd aldim lan ben" dersiniz, shame on a nigga baslar "ehe afacanlara bak" dersiniz, clan in da front essek kadar introsunu girer gaza gelirsiniz, 7th chamber baslayinca da "yikarim lan buralari huleeeyn" dersiniz raekwon'in o cusseden beklenmeyen enerjisiyle, ama cok gecmeden can it be all so simple havanizi alir, "off amina koyim eski gunler gibisi yok harbiden" diye bakarsiniz ufuklara, ta ki da mystery of chessboxin baslayana kadar, ki zaten bu sarkiyi duyup "huu haa huu haa hrrrrrr" diye tempo tutmayan adama erkek demem. aint nothin to fuck wit baslar ve cok gecmeden o kicikirik odaniz veya arabaniz o dedigim wu tang konser alanlarina doner tiiigeerr styyyleee diye baslayip. cream calmaya baslar, "yaa yaa habibim bu isler de boyle napcan" diye hak verirsiniz raekwon ve rebel ins abilere. zaten adamlar oyle bir siralamislardir ki sarkilari, method man sarkisi adamin amina baska turlu bu kadar koyamaz. tassaklara civili beyzbol sopasini yemis gibi olduktan sonra raekwon'in dedigi gibi, sikiyosa enseyi kollamayin protect ya neck calarken. zaten bu sarkidan sonra gelen tearz adamin psikolojisini bozar, rza'yi teselli edesi gelir insanin. sonra anlarsiniz ki daha once calan 7th chamber'i bir daha dinlememek olmaz, ama lan? o da ne? aslanlar kaplanlar gibi bir part 2 var zaten. rza'nin rutubet kokan karanlik bodrum kat studyosundaymis gibi hissederek dinlersiniz parcayi.

    o bicim bir albumdur. bir de benim gibi sansliysaniz butun sarkilari konser ortaminda, sahneden 2 metre oteden de yasarsiniz. ah ulan ah.
  • homofobiyle minimalizmin bulusma noktasi. birini digerinden ayirmak zor napalim, sike sike dinlicez.
  • john frusciante'nin stadium arcadium'un kayıtları esnasında her gün dinlediği albüm. dani california ve diğer pek çok şarkıdaki ritmlere esin kaynağı olmuştur.
  • mükemmel ötesi rap albümü.
  • 1993 yılına gelindiğinde rap'in gündemi değişmişti. public enemy gibi siyasi vaaz verenler, snoop dogg gibi kafası güzel gangsterler tarafından bir kenara atılmışlardı. wu-tang ise benzersiz bir yoldan gitmişti. kafiyelerinde rap'in uyuşturucu, silah ve fahişe klişeleri çok nadir görülüyordu. özünde yine geleneksel hip-hop palavraları vardı. ama insanı büyüleyen bir dövüş sanatları dağarcığından yararlanıyorlardı.

    müzikal anlamda public enemy'nin gürültülü duvarından ve snoop dogg'un g-funk'ından ötesindeydiler. piyano ve bas kırıntıları, wu-tang' in çete başı rza'nın tarifi ile, ''bas, davul, trampet, nefesliler, bum, bap ve haykırışlarla'' birleşiyordu.

    bu da yetmezmiş gibi çok çeşitli sesler kullanıyorlardı. method man' in o törpü gibi sesi, meseleyi az ve öz anlatırken, ol' dirty bastard kendini tutmadan sayıklıyor, ghostface killah ve raekwon 'un kargaşaya davet hiddeti gza' nın sakin otoritesi ile dengeleniyordu. arkadan ise u god ve rebel ins onları takip ediyordu.

    kendisini eşek arılarına benzeten wu-tang, müzik endüstrisini istila etti. o zamanlar dokuz kişi olan ekip, sonu gelmeyen solo albümlerle yan projeler üretti.

    ama bir 27 sene demlenmiş olmasına karış, wu-tang' in bu ilk albümü hala dünyadaki hiçbir şeye benzemiyor. bu albüme deha işi de denilebilir, istisnai özenle yapılmış bir saçmalık da. her iki halde de bu eksantriklik, dinleyene enerji saçıyor.
hesabın var mı? giriş yap