• insanı hayattan soğutan, insanlığa küstüren yavşaklıklardır. burda anlatılmak istenen arkadaşın yaptığı abartılı şakalar, zor durumda bırakan sürprizler asla değildir. bu başlıkta ev arkadaşının yaptığı insanlık dışı kazıklar anlatılacaktır.

    örnek: üniversite yılları... evde 3 kişiyiz. evin yazılı olmayan kuralı: bozuk paraları saymadan ortak bir kumbara gibi bir büyük kutuya atıyoruz. amaç eve sipariş yemek veya su vs. geldiğinde üstümüzde para olmayınca burdan veririz mantığı. bizim evdeki hıyar arada bir boşaltıyor burayı ve "bakkala borcu kapattım" diyor. sürekli bu şekilde devam ediyor... her ay "kumbarayı açtım bakkala borcu kapattım" şeklinde devam ediyor. sonra bu bakkala soruyorum abi biz senden ne alıyoruz da bu kadar borcumuz var? bakkal da siz sadece sigara alıyorsunuz borca başka bişey yok defterde. evde sadece bu yavşak sigara içiyor diğer ikimiz içmiyoruz.

    şimdi bazılarınız diyecek ki arkadaşın o senin canı sağolsun... ancak adam her konuda böyle yazsan quo vadis kadar roman olur.
  • şakalı komikli yavşaklıklarsa bi yere kadar tahammül edilebilen davranışlardır.

    ama ilk entarideki gibi bir olay ise; en az kendi kadar yavşak olan 2 adet ev arkadaşına sahip insandır.

    onun yaptığı yavşaklık hatta hırsızlık evet ama onu hala aynı evde tutmak x2 yavşaklıktır.

    edit; düzenleme.
  • üniversite yıllarında sadece bir yıl tahammül edebildiğim bir malin (kendisi şu anda öğretmen olmali) yaptiklaridir.

    -ev taşıma sırasında annesini çağırdı biz de iyi ne güzel basimizda bir büyük olacak diye dusunuyoruz. kadın bize sıfır yardımda bulundu sadece çocuğunun önceliklerine bakti hadi o önemli değil bizi tanımıyor bağrına mı basacakti da (gerçi benim annem basardı) sonra toplu alışverişe çıktık benim çocuğum (çocuğu o sırada gezmede tozmada biz anasiyla muhatap oluyoruz sadece) şunu yemez bunu yemez diye neredeyse rokfor peyniri aldiracakti kaç yüz liralık alisveris yaptirdi, içinde bizim sevdiğimiz çok az şey vardi. zaten ev tasimisiz durumumuz zor bir de o alışveriş ile iyice göçtük. minik yavru toplu alışverişle aldigimiz sucukları yiyor biz de kuru fasulye pilav falan yapıyorduk uzun süre gitsin alışveriş diye bir baktık malzeme bitti biz biraz bile yemeden.

    -temizlik sırası kendisine geldiğinde halıların altına supurdugunu ve yalandan bir temizlik yaptığını kapı aralığından gordum, sorunca ben bilmiyorum temizlik yapmayi dedi, o halde biz marabalarin temizlemesi gerekiyordu tabii ki evi.

    -diger arkadaşımla birlikte biz odun sobası kullanıyorduk elektrikli soba ısıtmiyor diye bu arkadaş izmir gibi yerde mayıs'in ilk haftasına kadar elektrikli soba kullandı, odasını bile soba açıkken havalandıriyordu. elbette biz mal gibi faturayı ortak odemedik kişi başı on beş lira verelim (ampul, buzdolabı, çamaşır makinesi kullanımı için) kalanını sen hallet dedik bu hasba gitmiş anasıyla konuşup gelmiş bize siz de cd playerlarinizi şarj ediyorsunuz evin elektriği ile demişti. bu arada o dönem evde laptop, tv, pc elektrik harcayabilecek şeylerin olmadığı donem (bizde yoktu yıl 2003'tu zaten ilk bilgisayarimi 2000'de almıştım, henuz getirmemistim, dünyanın toz bulutu olduğu dönem değil yani). neyse biz bu minik akıl küpünun önerisi karşısında daha fazla durmadık artık evden ayrildik, o tek başına 3+1 evde üç yıl daha oturdu taşınma işlerini bilemediği için.

    sana bir anana iki tugcecim, bir tek prenses ve dünya üzerinde yaşamı kıymetli olan sen degilsin. senin kafa yapındaki biri burayı okumaz ama okursa da amerikalinin dediği gibi fak you çünkü sen de benim anneme lanet etmistin.*
  • suratına sigara dumanı üfleyerek uyandırmak,

    tatile çıkmadan hemen önce yapıp da mutfak tezgahına döktüğü yemeği öylece bırakmak. bunun sonucunda da tatilden döndüğümüzde yürüyen makarnalar görmemiz,

    tanışılan kız için seni satması gibi ufak tefek şımarıklıklardır.
  • kol gibi sıçıp klozeti tıkamak.
  • erasmusa gelen orta avrupalılar ile eve çıkmıştım. 4 kişi kalıyorduk evde, 2 türk 2 çekya. bizim zaten kurulu bir düzenimiz vardı, o sebeple masraf yapmanıza gerek yok bizim mutfak eşyalarımızı v.s kullanabilirsiniz demiştim, ve çok teşekkür etmişlerdi.

    bu arkadaşlar çok cimriydi sevgilisinin doğum günü vardı, geldi bir gün yanıma mahalle pizzacısının reklam kağıdını bulmuş bir yerden, 14 liraya günü kurtarmaya çalışıyor, kız arkadaşını oraya götürecekmiş falan. aldım karşıma orası olmaz arkadaşım dedim, ona inanın 15 dakika izah etmeye çalıştım neden olmayacağını. sakarya gibi bir yerde olacak iş değil. sonra biz yardımcı oldukta ev de kutladı, kız arkadaşı sürekli benimle kavga ederdi, erkek olaya vakıf olmazdı çünkü çekinirdi benden. bir kere bile kıza karşı sesimi yükseltmedim, türk'üz ya efendiyiz yaa işte, onlar olsa bizi pata küte pata küte evden atarlardı kendi ülkelerinde.

    gel zaman git zaman, biz sürekli bu arkadaşlara ikramda bulunuyoruz misafir gibi davranıyoruz neye ihtiyaçları olursa yardım ediyoruz. sonra sıkıntılar çıkmaya başladı, kendileri arkadaşlarını getirince sıkıntı yok biz getirince rahatsız olmaya başladılar.

    en son çay yapmışlardı, dibinde azıcık kalmış soğumuştu çayları döktüm, çünkü evde yalnızca bir tane çaydanlık vardı, kendime çay demledim. nasıl dökersin de bla bla, söylenmeye başladılar, mutfak eşyaları benim beğenmiyorsanız kullanmayın dedim, cevapları ne kadar kötüsün olmuştu, siz siz olun kimseye fazla iyi davranmayın.
  • ısimi bitirip piril piril yapmis oldugum mutfak tezgahina bakarak ictigim sigaranin ilk dumaninda gelip kirli yogurt kasesini makineye koymaya dahi usenip tezgahin ortasina birakip gitmesi
  • bir önceki evden çıktıktan sonra yeni evde eski evde olduğu gibi interneti kendi üzerime yaptım. önceki internetin paralarını da arkadaşa veriyorduk. hepsini ödüyorum falan diyordu. sonra anlaşmazlıklar başlayınca evden çıkmak zorunda kaldım. sabahın 7'sinde elektrik süpürgesi açmalar, gece yüksek ses televizyon seyretmeler falan derken durum katlanılmaz hale geldi. bu adam benim 10 senelik arkadaşım. kız arkadaşı ile aram bozulunca bir nevi dolaylı yoldan bana siktir çekti.

    evden çıktıktan sonra bari üzerime olan faturaları kapattırayım. neyse gittim telekom'a. dedim hattı kapattıracağım. hangisini dedi. nasıl hangisini amk öncekini zaten kapattırmıştık. yok dedi borcundan dolayı kapanmış. 800 küsür onun, 600 küsür yeninin faturası faizi ile birlikte. çakal işi de biliyormuş 3 ay ödemiyor 1 ay ödüyormuş ve hat kapanmıyor ama borç birikiyormuş. vay ameneke dedim. adam bir buçuk yıldır planlı olarak domaltıyormuş beni. velhasıl ben de o parayı ödeyecek göt yok. abimi aradım babamı da arayamıyorum. bana başta çıkma o çocukla eve demişlerdi. kendimi babasının istemediği adama kaçmış kız gibi hissedip utancımdan para isteyemedim. abimi aradım ve o zaman kız arkadaşımla beraber ödedik. ben de o da part time işe girdik ve ödedik. 1400 tl'yi şöyle anlatayım. o zaman aylık 150 lira mı ne burs alıyorduk. sonra ben kız arkadaşımla evlendim o da bir ay sonra ayrıldı.
  • evde dört kişi yaşıyoduk. evin son zamanları ikiye iki soğuk savaş vardı. bunu başlatan olay a kişisi ve b kişisi birlikte, c ve ben istanbuldayken, a'nın ailesinin yanına gidip geriye en az 2 haftalık erzakla ve bir mikrodalga fırınla dönmeleriyle başladı. c ve ben istanbuldan dönünce mutfakta duran mikrodalgaya hayret ve aşkla bakıyoduk. bu çocuklar kimsenin 5 kuruş parası yokken bu fırını nasıl almışlardı haliyle merak ettik ve sorduk kendilerine. birbirlerine bakıp salak saçma gülerek "kanka zamanı gelince öğreniceksiniz" cümlesi çıktı b'nin ağzından. biz de c'yle çok üstelemedik. o günler de okula sadece kuru ekmek yiyerek gidiyodum. bu bir süre devam etti. sonra c ile bana biraz para geldi onunla hemen eve yiyecek içicek ve en önemlisi tuvalet kağıdı falan aldık. tüm ev halkı olarak kullanıyoruz aldıklarımızı. (ha eve çıkmadan önce ve evin ilk ayları çok yakın arkadaşlardık. hiç kimse paranın lafını falan yapmazdı) bi gün okuldan bi arkadaşımla odamda aç aç takılırken burnumuza sucuk kokuları geldi. hemen a ile b'nin yanına koştuk. yarım ekmek sucuk yediklerini gördük ve "lan bize niye söylemiyosunuz yemek yaparken" diye çıkıştık. o gün anlamam gerekirdi. neyse aradan yaklaşık bir ay falan geçti. ben istanbuldan daha yeni dönmüştüm. eve girdiğimde çıt çıkmıyodu evden. mutfağa gittim ve c'nin tek başına rakı(etil alkolden yaptığımız el yapımı rakı) içtiğini gördüm. normalde evde böyle bir görüntüyle karşılaşmazdınız. eğer herhangi bir alkol tüketilecekse hep birlikte tüketirdik. c'ye noluyo amk burda diğerleri neden gelmiyo diye sordum. bana, bu iki piçin odalarında yemek sakladıklarını yaklaşık bir ay boyunca onları yediklerini ve bunu sanki bir şakaymışçasına gülerek c'ye anlattıklarını söyledi. oturdum 2 duble rakı içtim. sonra kalktım bunların üstüne yürüdüm. bi itişme kakışma oldu c beni aldı odaya fırlattı ve "tamam bende sinirliyim ama aynı evde yaşıyoruz ve sike sike de yaşamak zorundayız herhangi fiziksel bi zarar verme bunlara. zaten değmez bile. biz artık sadece ikimiz yaşıyomuşuz gibi davranıcaz" dedi. tamam dedim. herkes kendi yiyeceğini içeceğini alıyodu artık. evde iki katlı bi evdi, onlar yukarda biz aşağıda takılıyoduk. derken tekrar eskisi gibi olmaya başladık. aradan baya zaman geçti. normalde evin ekonomik işleri bendeydi sekiz ay falan faturasıdır kirasıdır ben ilgilendim ben topladım parayı. yine kira ödemesinin yaklaştığı zamanlar ben istanbuldaydım. a'yı arayıp parayı ona atacağımı diğerlerinden parayı alıp hemen bir sonraki gün emlakçıya gitmesini söyledim. bin liranın hepsi bu a'nın elindeydi. istanbuldan döndüğümde verip vermediğini sorduğumda bana "o iş bende ya rahat ol" diye cevap verdi. ilk başlarda çokta umursamadım. ayın ortasına geldiğimizde hala aynı cevabı veriyodu işkillenmeye başlamıştım ve en sonunda emlakçının arayıp kira nerde diye çıkışmasıyla olay açığa çıktı. bu orospu çocuğu tüm kira parasını arkadaşları ve sevgilisiyle yemişti. gittim buna sövdüm ettim yürüdüm yine üstüne tuttular falan dedim o kirayı ödeyeceksin. elimizdeki fatura parasını emlakçıya götürdük dedik abi böyle böyle bu ay bu kadar var. daha önce hiç geciktirmediğimiz için çokta sıkıntı yapmadı. -şimdi fast forwarda alıyorum.- yaklaşık 4 ay boyunca ne kirayı tam ödeyebildik ne de faturaları. en sonunda kira borcu çok fazla olmuştu ordan umudu kesip en azından artık ısınalım aq diyerek doğalgazı ödemeye başladık falan. her şey darmadağın oldu. emlakçı her hafta annemi arıyodu(kira kontradı benim üzerimeydi) annemlerden bi şey çıkmayınca c'nin babasını -kefil olduğu için- arıyolardı. bu ailenin aranması durumu iyice sinirlendiriyodu bizi. ben hala o pezevengi neden dövmediğimi düşünüyorum. son olarakta artık evden çıkışı alıcaz. haliyle tonla para harcayacaz. a da b de para çıkamadı, c ile kapattık her şeyi, evi hallettik falan. ama tüm paramız ve üstüne aldığımız borçlarla halledebildik anca. b kişisi çok bekletmedi attı kendi payını hemen. ama a öyle mi. orospu çocuğu atmıyo parayı. ben buna hergün yazmaya başladım bugün at şu parayı diye. bu en sonunda beni engellemiş miydi neydi. neyse c ile dayanamayıp yaklaşık bir ay beklemenin ardından annesini aradık. telefon açıldı dedik böyle böyle oğlunuzun bize oara atması lazımdı hala atmadı her şeyi biz ödediğimiz için paraya ihtiyacımız var falan dedik. bi başladı bize çektirmeye kadın. a buna bir sürü yalan söylemiş hakkımızda. en sonunda bizde o güzel oğlunun ne yaptığını anlattık iyi paranın yarısını atarım diyip kapattı. en son a'ya "sakın paranın geri kalanını atma istemiyorum paranı borç morç yok seninle daha fazla uğraşamayacağım" diye mesaj attım. (yüzüne söylemeyi çok isterdim ancak aramızda çooook kilometre vardı) şimdi yine aybı şehirdeyiz. bi yerde karşılaşmayı bekliyorum sakince.
  • ogrenci evindeyken nutella kavanozunu kendi odasindaki dolaba saklamak. tuvalete kulak pamuklari atarak tikanmasina sebep olmak. asla bulasik yikamamak.
hesabın var mı? giriş yap