*

  • fikri hur bey'in doneminin siyaset ve cemiyet hayatina dair anilarini ve tanikliklarini o kendine has diliyle anlattigi otobiyografik eseri.
  • kitaptan biraz alintilayalim. davetler ve ni$anlar bolumunden;

    ...federal almanya'nin ankara buyukelcisi helmut schwarzkopf'un italya'nin en varlikli ailerinden biri olan vera'lara gelin giden kiz kardesi elidor aloe vera serefine verdigi davet,o soguk 1956 kisini isitmisti. sevgili zevcem vicdani hur hanim'la katildigimiz davet oldukca kalabalikti. ankara cemiyet hayatinin en mustesna sahsiyetleri gece boyunca europa modasinin en seckin modellerini sergiledir..... "derken uslup biraz degisiyor"
    ....herr schwarzkopf esimi valsa kaldirdi. bizim kevase de hemen kabul etti. ne buluyorlar bu karabas'ta anlamis degilim. cok sukur metin toker imdadima yetisti. iki sise kulup rakisi sokmus cebinde. "abi sen biraz asabisin, sundan buyur" dedi. yarim saatte ikinci sisenin dibini gormusum. sari zeybek oynadim yunan sefirinin karisinin ipek coraplarina vurdura vurdura. sonrasini hatirlamiyorum......
  • fikri hur gunceler basligi altinda dunya ve turkiye tarihinin onemli tarihlerinde dustugu notlari okurlariyla paylasir;

    3 kasim 1957
    olaganustu bir gundem maddesiyle ismet pasa bizi toplantiya cagirdi. sovyetler comarin tekini fezaya gondermis. istikbal goklerdedir diye and ictik. aslina bakarsaniz konusmaya pek konsantre olamadim. vicdani'yi yesilkoy'de gaskonyali toma ile gormusler. trene atlayip apar topar sehre dondum. bu kadin beni oldurecek.
  • eserin, "ver leftere yazsin deftere" bolumu fikri bey'in fitbol uzerine denemelerinden murekkeptir. ilgili metnin ortalarina dogru "hayat fena halde fitbola benzer. fitbol, şahsi beceri gerektirir; ama aslinda toplu oynanan, insanlarin bir takim halinde oynadiklari bir oyundur. hayat da öyle değil midir? istediğin kadar hünerli ol, iyi bir ekibin yoksa maglup olursun" der. bu sozler yillar sonra rutkay aziz tarafindan kurtulus dizisinde kaynak gosterilmeksizin yinelenecektir.
  • cemiyette pisiyorum bolumunden:

    ....vicdani hanim, giderek icime kapandigimi soyluyor. neymis efendim pazar konserlerine bile gitmiyor, refik'ten baskasiyla konusmuyor, bicare bir ruh halinde izdirap siciyormusum. hulasa icim bosalmis. "canim efendim. bu kis komunizm gelecek diyorlar, ne olur olmaz birkac ceki daha odun alsak." diyor. ah kadinim. sen benim kalbimsin haberin var mi? kalbi olmadan yasamaz insan bir fikrin var mi?....
  • kara ibik bölümünden:

    " ah yassı okyanus. nevir hanım bugün dön allah dönüyor. pervasız aşiftenin biri salonun nah tam ortasına nota asmış, "herkes gitti, dünya dönmüyor". nevir hanım oldum olası fırdönüyor böyle üçkuruş pespayeliklere. altı yaşından beri tahammülsüzlüğüyle tanınıyor cemiyette ya bihaber. tırnaklarını birkaç gün uzatıp, geviştirilmiş kaçıncı basım adabı muaşeret defterini kaptığı gibi aşiftenin odasına. bak hele şıfrıntı, yassı okyanus musun ulan. teşekkür ederim kuzum sizi sormalı, hani nerde. damdösyonda öğretmiyorlar mı yavrum size, disjonksiyon derken önden pliye arkadan tandü. kalfa anlatıyor. sene 26, nevir hanım henüz güllaç kantarı topuzu yaparken, fa diyez münir bey o vakit hâlâ efkârda vekil; fevkalade sevişiyorlarmış ya, ikameyi kafla mı kefle mi söyleyeceğiz diye bir patrampa kopunca, nevir hanım müjganla leyla'yı kaptığı gibi konağa, kış ki kış. gel zaman git zaman, -gelmiyor gitmiyor- o vakit bumeranglar gümrükte takılı hâlâ ya, hem de müjganın donlarından valizde yer kalmadı diye, aslında belki matbu harfiyatın her türlüsü geçmiş zaman olur da kalbini sıkıştırır allah muhafaza, ancak adabı muaşeret defterini, onu da kolunun altına sokuşturup, konağa çakıldığından beri her gün tekrar tekrar okuyor. gel zaman git zaman, boğazda bir yumruda kıt kanaat durup dururken, gözünün şömendöferi düpedüz sönmüş amma karanina kevaşenin biri, onca yıl yutkunduğunu arsızca patlatınca, bir gün bile sakızdan içiçe balonlar yapmamış nevir hanım, sen dönme de kim dönsün hani. fakat yavrum deyince dizlerinin bağı çözülüyor oldu olası kızın, hangi delilikten çıkacağını bilemeyip suspus, bağışlayın nevir teyze, ön yıkamalı programda uzunundan bir banyo alıp sıhhatler olur, üç bilemedin beş saate fırlattığım tüm notaları toplayıp, gergefin başında eskirim. suspus olundukça süt liman nevir hanım, dilinin ucuna gelene dilaltı tableti atıp tabldotunu ısıta ısıta yeniden süründürmekte kaçın küratörü; hem de anne ya, yumuşasa da söylenmeyi kesmeyecek; fırsat bu fırsat, hazzın onca helal bir biçiminde, sabah ortada bırakılmış bir iç etekten, yirmi yıl önce buruşturulmuş bir nisyantüse, gidip gelecek, gidip gelecek.. fa diyez münir bey kulaklarım çınlıyor pamuk yetiştirin diye bas bas sütlüce'de, o başka dünyada o sırada.

    -hem bugünlük yetti ha! hem de sen ey sevgili okur, buram buram betim ya da içten patlamalı vaziyetlerden zerre hazzetmezsin sen ki, yol ver de yırtayım bu sayfayı defterimden (kaldı ki biraz küfürlü sayılır, yakışık almıyor böylesi. yırtıl)."
  • "cemiyetten parçalar" bölümünden, 1967:

    "hayal değil ya, gemisin, sarhoş mu, geç şimdi. times nehrinden yelken kürek, bardak bardak lethe sütü. oku işte. ne diyor, malüllerimizde çilekeş aromasindan eser kalmamış. oysa bir ton çocuk, dal dururken yerden toplanmış elmalardan kaptıklari şifa'yla yorgan döşek.. mandalina bahçesinde agaçbalığı, beri elinde reçelli ekmek top oynar velet, şşt sana diyor. ha burdayım ki. kıza bak cin göz. halbuki çarpar yansır, çarpar yansır, çarpar yansır, aksini armağan diye avuçlarından alır güzel güzel diye okşar çocuk. konkav konveks ışık oyunu ne marifet. lucy in disguise with daimons. yaz çiçeği de mi nergis be, değil nergiz değil küstümotu unutmabeni bak torpilli kopil bir şıkla sarhoş. o'ysa krapon kağıt okuma bayramı elbisesini göze alır, temyize "ful" çekip, defteri büyüteç kaplarca, sayfasi nasıl pırıl, içi dışı. zülfe, zülfe, yazmam, söyleyeceğim. o ne, ah gitti yahu. pırıl pırıl, şimdi gökyüzüne. zülfete! yazmasam, tutulup eskimemiş üç kitap, bir daha nüshasız koca koca kitap, gıyaben. bilakis pırıl pırıl yüzünde be velet. iyi bak. haydin çesmebaşında tıngır mıngır, necefli maşrapa köprüaltına, fırla. zülfe! adından inerken eteklerim ol, fermuar kopsa çıtçıt, paraşüt, açıl! burda köpük köpük bulut yiyor nasıl insanlar gülegüle elele sallanır şölende. kıyıdan manşetler 21 punto paçanı eteğini oranı buranı çeksin. "baba seçildi!" "baba da bendedir, hala ( ^ ^ ) soruyosunuz olm, kime diyorum," (yuhanla 14, dönmek), "kırarım taşı bak!” puntoları itekaka sakın uyanma vaktini çalıyor. gemi kalkar. o'ysa kulağına kar buz üflerdi. çıtır çıtır beyaz, dinle! oturabilir miydik, bağdaş. hop, zülfete! yazmam valla. teyip sarar sarmalar ejekt, nabız kaç gayz kuytusu olmaz ki. hadi bir daha, daha nasıl bul kafayi, kafayı bul da. gözünü sevdiğim resme bak, akrilik kavisle puf göbegine. trende şimdik, aynalı çarşı horhor çeşmesi düz ayak çıplak. lucy in his eyes with diamonds. deli gibi iyi parliyor gözleri ya eşşek yelkovan pırpır şevkle. ah ulan vatman. şehir yerle bir. boktan bir şehir mi, mesele değil, ki değil. biliyor musun, biliyorsun demek ki kelime rahme. ve dinme. sakatlama tut aklında bırak oynasin. ve şarkısını. alis beyaz tavşan, beyaz tavşan alis. başka başlıklari takan kimi şarkı, hem saat kaçtı artık. tak tak tak. çatkapı. gel, "daktiloyu kır". zülfe! yazmam ki, söyleyeceğim. terli terli sus içimde."

    "lucy in the sky with daimons" "
  • "oğlan, ne vahşi ne zayıf, oğlan
    kız, ne zalim ne mazlum, kız”
  • "fitnat hanımın tarot destesinde üç kart inadına açık duruyor günlerdir:

    budala, yıldız, asılan adam.

    talat bey, komodinin yanından her geçişinde deyiveriyor, içiyle:

    - kuzum, gerard da ne var?

    "atmosfer," salim'i hasta ediyor."
  • "aklını şevket'in işlerine yormaktan vazgeçeli çok oluyor (kaçıracak kadar sahip çıkar mıydı aklına?)

    ilk kelimesi gibiydi şevket ağzında (şimdi az çok sürgünde)

    çarpıntısı da tutmuyor artık (beş çaylarında haybeye ölüyor)"

    yıl devrilmek üzere, ajandada yer kalmamış, kısa kısa geçiyorum.
hesabın var mı? giriş yap