71 entry daha
  • 1938'de kurucusu ile birlikte ölen güneş dil teorisi uğruna cumhuriyet'in yaptıkları hakkında bir fikir verebilecek ilginç bir yıldıray oğur yazısı:

    --- alıntı ---

    şu çılgın mayalar
    23 aralık 2012

    mayalara uyup 21 aralıkta kıyamet kopacak diye dünya üzerinde kurtulacak iki yerden biri olduğu söylenen şirince’ye koşanlarla epeyce dalga geçildi geçen hafta. herhalde bu, 80 yıl önce kurucusunun mayaların izini sürmek için meksika’ya elçi atadığı bir ülke için sense of humor yoksunluğundan çok bir tarih şuuru eksikliğine yorulmalı.

    21 aralıktan sonra herhalde bir yüzyıl daha kimse mayaların adını duymak istemez. galiba 1938 yılında da mayalar defteri benzer bir ikrah duygusuyla alelacele kapatılmıştı. kapanan o defterin izleri hâlâ türk dil kurumu’nun sitesinde duruyor.

    buyurun türkiye’nin birinci maya fiyaskosuna o sayfalardan bakalım.

    önce biraz daha geriye, hazır gitmişken tarihin en başına, orta asya’nın bozkırlarına kadar gidelim. beyaz ırktan ve brekisafal kafalı türk ırkını orta asya’dan bütün dünyaya yayalım ve sümerlerden, mısır’a, aztek, mayalardan romalıların ataları etrüsklere kadar bütün büyük medeniyetleri türklere kurduralım. tabii bütün dilleri de türkçeden doğuralım.

    bu gerçek ne yazık ki ancak 1930’larda anlaşılabildi. türk dil kurumu genel sekreteri ibrahim nemci dilmen’e göre her şey aşağı yukarı newton’un kafasına düşen elmayla yerçekimini bulması gibi cereyan etti:

    “güneş dil teorisi, dil materyalleri üzerinden kurumumuzun yıllardan beri, yaptığı hazırlıkların ulu önderimizin yüksek dehasında uyandırdığı jeniyal (dâhiyane) bir buluştur. teori geçen yaz florya deniz evi’nde milli dâhimizin yüce dimağında doğmuştur. kendi isimlerinin ilanını arzu buyurmadıklarından gazetelerdeki yazılarda türk jenisinin bulduğu yollu işaretlerle iktifa olunmuştur.”

    burada önce türk tarih tezi, ardından ona bağlı olarak ortaya çıkan güneş dil teorisi’nin (teorinin sırp asıllı avusturyalı dilbilimci hermann kvergic'in atatürk’e yolladığı ve bütün dillerin atasının türkçe olduğunu söyleyen türk dillerindeki bazı unsurların psikolojisi kitabından esinlenildiğini) hikâyesini uzun uzun anlatmaya herhalde lüzum yok.

    bütün devletin ve entelektüellerin işi gücü bırakıp dünya dillerindeki kelimelerin esasen türkçe olduğunu ispata çalıştığı yıllardı deyip geçelim.

    onlardan biri de 1926 yılında yunanistan’ın korfu adası’nda konsolosken maya dilinde tehuan tepek’in yılanlar tepesi olduğunu keşfedince kafasında şimşekler çakan ve hemen fransa’dan bir mayaca sözlük getirten diplomat tahsin bey’di.

    tahsin bey trieste konsolosluğu’nda görevliyken 1932 yılında sözlükteki türkçe kelime taramasını bitirip maya dilindeki türkçeye benzeyen kelimeler araştırmasını kitabındaki tabirle “edebî şefimiz atatürk”e gönderir. atatürk’ün büyük ilgi gösterdiği çalışmayı tahsin bey, 1934 yılında dolmabahçe sarayı’ndaki dünya akademi tarihinin en fantastik tebliğlerinin sunulduğu ikinci dil kongresi’nde tebliğ olarak sunar. amerika’da hava-su adlı şelale adları olduğu gibi çarpıcı örneklerle süslenen tebliğ atatürk’ü o kadar etkiler ki artık atatürk’ün mayatepek soyadını verdiği tahsin bey, mayalar üzerinde araştırma yapmak üzere meksika’ya maslahatgüzar olarak atanır.

    mayatepek, meksika’da kâşif gibi dolaşıp maya dilinde ve kültüründe bulduğu türk izlerini raporlar, mayaların güneş’e tapma ayinlerine katılıp fotoğraflarını atatürk’e gönderir. tahsin mayatepek’ın bu işlerle meşgul olduğunu fark eden meksika dışişleri’nden bir yetkili onu meksika hukuk fakültesi’nden bir hocayla tanıştırır. hoca tezi dinler, “peki siz bu benzerliği nasıl açıklıyorsunuz türkiye’de” diye haklı olarak sorar. mayatepek, ünlü bering boğazı’nı geçip amerika kıtasında gelen türkler hikâyesini anlatır. pek tatmin olmadığı anlaşılan meksikalı hukukçu, bir kitap uzatır ona: muların çocukları. eski bir amerikalı albay ve ökülist olan james churchward’ın yazdığı dört ciltlik kitaba göre bütün dünya medeniyetinin temeli 12.500 yıl önce dağların “manyetik bir felaketle” yukarıya doğru fırlaması sonucu üzerinde yaşayan 65 milyon insanla birlikte sulara gömülen pasifik’teki mu kıtası’dır.

    kitapta anlattığına göre churchward, 1868 yılında kıtlıkla mücadele için abd’den gittiği hindistan’dan himalayalardaki ayhoda manastırı’na yolu düşmüş burada başrahip richi’nden saklanan kutsal mu dili naga maya’yı öğrenmiştir. çin, meksika, mısır’daki yazıtlarda “yok olan batı kıstasının anısına”, “geldiğimiz batı kıtasını korumak için” gibi ibarelere rastlamıştır.

    üstün bir medeniyet olan mular dünyanın başka kıtalarında da koloniler kurmuştur. bunlardan en büyüğü de orta asya’dan, irlanda’ya kadar büyük bir imparatorluk kuran uygurlardır. yani türkler. mular türklerin atasıdır. yani dünya medeniyetinin atası türklerdir.

    türk tarih tezi ve güneş dil teorisi’nin topraklarına hoş geldiniz.

    atatürk sonunda kendi tezini destekleyen başka milletlerden birini daha bulmanın heyecanıyla churchward’ın dört ciltlik kitabını türkçeye çevirtir ve dikkatle okur.

    mayatepek’le yazışmaları yapan türk dil kurumu genel sekreteri ibrahim nemci dilmen ise pek ikna olmamıştır. ikili arasındaki yazışmalarda dilmen, churchward’ın itibarını sorgular, dayanaksız iddialarını kurcalar. tabii bunu yaparken dikkatli olması gerektiğinin de farkında olarak.

    kitaba göre bütün dinlerin kökeni de tabii ki mu medeniyetidir. hz. musa, hz. isa ve hz. muhammed mısır’a ya da hindistan’a giderek mu dilini öğrenmişler ve kutsal kitapları da böyle yazmışlardır.

    dilmen mektuplarda bu iddiayı mayatepek’e sorar:

    “hayatının her zamanı matbut olan muhammed’in suriye’den başka bir yere gitmediği malum iken mısır’da veya hindistan’da tahsilini iddia etmek, isa’nın hindistan’da mu dinini öğrendiğini ileri sürmek gibi noktalar hep merak ve şüphe uyandıran mülahazalardır sanırım.”

    mayatepek’in cevabını merak edenler bütün bu yazışmaların halen yer aldığı türk dil kurumu sitesindeki http://www.tdkkitaplik.org.tr/ evrakı inceleyebilir.

    inceleyenlerin de hak vereceği gibi neyse ki güneş dil teorisi ve maya kültü 1938 yılında atatürk ölünce ortadan kalktı. ankara üniversitesi’nde güneş dil teorisi dersini veren türk dil kurumu genel sekreteri ibrahim nemci dilmen dersin kaldırılmasını şöyle açıklamıştı:

    “güneş öldükten sonra onun teorisi nasıl hayatta kalabilirdi ki.”

    hâlâ şirince’ye gidenlerle dalga geçmek istediğinize emin misiniz?

    --- alıntı sonu ---

    oğur, yazısının sonlarında, türk dil kurumu genel sekreteri ibrahim nemci dilmen'in tahsin mayatepek'e sorduğu şu soruyu aktarıyor: "hayatının her zamanı matbut olan muhammed’in suriye’den başka bir yere gitmediği malum iken mısır’da veya hindistan’da tahsilini iddia etmek, isa’nın hindistan’da mu dinini öğrendiğini ileri sürmek gibi noktalar hep merak ve şüphe uyandıran mülahazalardır sanırım."

    bu soruya mayapetek'in verdiği (ve yukarıdaki yazıda yer almayan) cevap şöyledir:

    --- alıntı ---

    13 den 20 ye ve 25 den 37 yaşına kadar geçen ve nerelerde ne suretle geçirdiği hakkında malumat olmayan muhammedin bu meçhul zamanlarını şimdi izah edeceğim bir delile dayanarak mısır veya himalaya manastırlarında mu'nun din ve dilini öğrenmekle geçirmiş olduğuna zahip olduğumu raporumda bildirdiğim gibi bu iddiamın hilafı sabit oluncuya kadar bu kanaatte berdevam olacağım .

    kuranda bir sure başında bulunan ta-ha ( ) sözünün batan mu kıtasının vaktiyle eczasını teşkil eden east island, tonga, marliz namlarındaki pasifik adaları yerlilerince huzu ve huşu ile telaffuz edilen ve ta = yıldızlar ve ha=su yani su ihtiva eden yıldızlar anlamında olan halis ve pek eski bir mu sözü olduğunu churchward'ın izahatından anlamaklığım üzerine kuranda daha bu gibi manaları hiç bir müfessir tarafından izah edilmemiş ya-sin, ta-sin, ha-mim ve ilah gibi müteaddit esrarengiz sözlerin bir takım sure başlarında bulunduklarını göz önüne getirerek bunların da ta-ha gibi mu diline ait olmaları ihtimaline binaen mu dilinin hemen aynı olan maya dili lugatine baktım ve tahminim vechile bu sözlerinde maya dilinde mevcut ve manaları olduğunu hayretle gördükten sonra ne arapça ne de ibranice olmıyan ve sırf mu diline ait bulunan bu sözleri muhammedin ya mısırda veya hindistanda öğrenmiş olduğu netice ve kanaatine vardım. meselenin asıl mühim ciheti muhammedin bu mu sözlerini öğrenmiş olmasıdır. mısıra veya hindistana veyahut başka bir yere gitmiş olmasının ehemmiyeti olmadığını tavzihan arzederim.

    kaynak: http://www.tdkkitaplik.org.tr/gdt/gd010404.pdf (6 ve 7. sayfalar) (ilgili dosyanın orijinalindeki imla hatalarını düzeltmedim.)

    --- alıntı sonu ---

    edit: yukarıdaki link ölmüş. yenisini bulup gönderen olursa güncellemek isterim.

    tema:
    (bkz: milliyetçilik/@derinsular)

    diğer ilgili tema:
    (bkz: kemalizm/@derinsular)
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap