• ahmet güntan'ın ikili tekrar'ının on sekizinci şiiri

    güzel ayrılık.

    hani bir dal vardır, gövdeden çıkan,
    sonra bir dal daha, o daldan çıkan,
    sonra bir dal daha, bir dal daha,
    en son dalda güzel palamut duruyor.

    palamutun şekli şapkası güzel,
    bıraksın meşeyi, dala tutunmasın,
    düşsün yere şapkasıyla beraber,
    tabii, şapkası onu meşeye bağlıyor.

    bırak kendini, öyle gövdesiz, dalsız,
    orada asılı huzur bulman imkânsız,
    düşeceğin yer de meşenin gölgesi,
    güzel ayrılık orada bizi bekliyor.

    [ikili tekrar'ın bir sonraki şiiri için (bkz: güzel yalnızlık); ilk şiir için ise (bkz: güzel orman)]
  • güzel ayrılık yoktur. ayrılık zaten başlı başına acı verici bir durumdur ki nasıl güzel olabilsin. ne olursa olsun alışılmış ya da bir şekilde bağlanılmış biri veya bir şeyden kopma, ona son verme insanı üzer.
  • bir iskambil destesi olarak yüreği bir başkasının eline vermek, o'nun elinde karmak, o'nda kalmak, o'nda kalakalmak, sonra da o'ndan, o'nun olduğu yerden uzaklaşmak, uzaklara düşmektir ayrılmak. ve bütün ayrılıklar güzeldir aslında, eksilen yürek, bir et parçası olmadığı sürece.
  • güzel ayrılık, insanın kendisine, karşısındaki kişiye ve yaşadıkları ilişkiye saygı duyduğu takdirde gerçekleşmesi mümkün bir ayrılık türüdür. sevgi bitse de anılarına sahip çıkan duyarlı insanlar, ilişkinin sonunda da farklı bir düzlemde iletişimi sürdürerek, birbirleriyle dayanışma içinde ayrılabilirler. zorla güzellik olmadığı gibi, zorla çirkinlik de yapılmamalıdır. güzel bir ilişkinin sonu da güzel bitebilir.

    elbette ki güzel ayrılıkların sonunda da acı çekilir, zira varolan hoş şeyler birden yok olmuştur ve bu bir boşluk duygusu yaratır. ama her yara zamanla kabuk tutup kuruyarak düşecektir. çirkin ayrılıklarda açılan yara sayısı birden fazladır ve yaralar pislik yüzünden iltahap kaparlar. yalnızca yeni gelen boşluk duygusuyla değil, parçalanan onurla, didiklenmiş egoyla, kullanılmış olma hissiyle de başa çıkmaya çalışan kişi gereğinden fazla yıpranır. sadece "artık sevilmiyor olmakla" değil, "hiç sevilmemiş, hiç saygı duyulmamış ve enayi yerine konmuş" olmakla başetmek, kişinin tüm sosyal özgüvenini sarsar ve tamiri uzun sürer. sonucunda da gelecekte gülümseyerek hatırlanan güzel bir dönemin kahramanı olması gereken kişi, hatırlandığında bile akıldan hemen uzaklaştırılması istenen, kibirli, hazımsız ve olgunlaşmamış biri olarak anılacaktır.

    nihayet yaşanan her ilişki birgün bitebilir. ve biten her ilişki insana pek çok şey katar. kendisine ve yaşamına saygı duyan insanlar, hem kendi içsel gelişimlerine, hem de başkalarının yaşamlarına duydukları özen gereği, ayrılığı da mümkün olduğunca insanca yaşama gereği hissederler. bir otobüs yolculuğunda yanınızda oturan kişiye bile yolculuk bitiminde iyi dileklerinizi sunarsınız. neden hayatınızın bir döneminde sizi paylaşmış biriyle güzel bir vedalaşma yaşamayasınız ki?

    "mektupları sen al, çocukları ben yırtarım" tadında ayrılıkları bırakmanın vakti çoktan geldi geçti. yaşanmışlığa dair tüm somut delilleri yok edebilirsiniz. o insana lanetler savurup onu hor görebilirsiniz. evini başına yıkıp, canına bile kastedebilirsiniz. olabilecek en aşırı biçimde çirkinleşebilirsiniz ve yine de yaptığınız bunca şeyin tek bir zararı vardır -ki o sadece birbirinize bir daha asla gülümseyerek bakamayacağınızdır... bunun dışında her kaybın yerine yenisi gelir, ama o gülüş, insanlığınızdır.
  • +senden ozur dilerim, seni eskisi gibi sevdigimi sanmistim ama yanilmisim,
    kendimden kaciyormusum, tekrardan ozur dilerim.

    - ben tesekkur ederim hersey icin.
    cok guzeldi.

    +evet bende tesekkur ederim hersey icin, cok guzeldi.

    diyerek bitirdigimiz, hayatim boyunca kalbimde tasiyacagim kadinla ayriligimizin dijital belgesi olarak tarihe gecmistir.

    daha once kavgasiz ayrilmamistim, seninle ayrilmak bile bùyùlùydù sevgilim.
  • -elden ele dolaşan karanfil misali-

    güzel hafıza'nın diyalektik bir biçimde devamı gibi sanıyorsunuz bu şiiri ama değil, zira palamutun düştüğü yer de yine meşenin gölgesi...
  • birbirlerinin arkasından atıp tutmayan, saygı sınırlarını aşmayan, ser verip sır vermeyen, sözde değil özde sevenler için mümkündür. neden olmasın? şairi dediği gibi “...ayrılık da sevdaya dahil, çünkü ayrılanlar hala sevgili..”
  • "ayrılmayı göze alabilecek kadar seviyor musun?" önermesini içinde barındıran bir acıyı göze alabilecek kadar sevebilme gücüdür...

    ahmet güntan'ın

    bırak kendini, öyle gövdesiz, dalsız,
    orada asılı huzur bulman imkânsız,
    düşeceğin yer de meşenin gölgesi

    dizelerindeki meşe gölgesinde çakılıkalmaktır bir anlama...

    nazım'ın, "bir ayrılış hikayesi" şiirindeki kadının, erkeğin kibrini hissetse de rıza gösterişindeki asalettir.

    şükrü erbaş'ın;

    ben ona sabah olamasam da
    dingin bir ikindi olayım istemişimdir
    herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
    yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
    yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
    serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
    dinlendireyim istemiştim
    üşütmek istememiştim.

    ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
    gecikmiş... ince... güzel ve uzak...
    biraz da kendime istemiştim
    sevgi adına

    dediği sitemidir, aşk gibi gerçek aynı anlamda gerçeküstü bir acıdır.

    şairlerin, şiirin dahi eksik kaldığı, gücünün yetmediği bir irade kullanımıdır, 'neden olmasın' dediğimdir her şeye rağmen...

    "beni ondan, onu benden daha iyi tanıyan, daha iyi hisseden ailelerimiz dahil kim var ki?" inceliğiyle bir telefon yakınlığında, bir dokunuş uzağında olma halidir, zordur ama yaşanır, yaşadım, yaşarım da...

    ne diyordu o şarkı: yeter ki onursuz olmasın aşk!
  • ezo’nun, dmc etiketiyle yayınlanan tekli çalışması.

    söz: şebnem sungur
    müzik: febyo taşel
    düzenleme: febyo taşel

    erkan nas imzalı klibi buradan izlemek mümkün.
  • güzel ayrılık diye bir durum yoktur. ara hala güzelse ayrılık değildir o, birbirinden vazgeçememedir. nasıl olursan ol bi şekilde hayatımda oldur o.
hesabın var mı? giriş yap