• gıda endüstrisinin, üretiminde kimyasal, sentetik, (u: bazılarında)helal olmayan ve sağlığa zararlı maddelerin karışımını kullandığı gıda maddelerine verilen isim. genel itibariyle kâr amaçlı üretilirler.

    hazır gıdayı "hazır gıda" yapan unsurlar, üretiminde kullanılan katkı maddeleridir. bu katkı maddeleri; gıdayı korurken, tüketiciyi tüketir.
  • benim dışarıda yemek yerken felsefem şudur: şubesi olan yerlerden olabildiğince uzak dur, olmuyorsa daha az şubesi olan büyük zincire dönüşmemiş ve il içinde kalmış yerleri tercih et.

    bu tanımla starbucks'tan tutun hd iskender'e dek hepsi kara listemdedir. bana göre dünyanın veya ülkenin her yerinde bulabileceğiniz şey değerli değildir. böylesi yerler doğal olarak asgari sınırda standardizasyon sağlar. 5 dakikada önüne emeksiz bir şekilde koyulan şeyler bunlar.

    bir insan neden mesela starbucks'a gider? toz halindeki kahveye nasıl para vererek içer? yakın zamanda buradaki sözde kahvelerin şeker deposu olduğu haberi hiç şaşırtıcı değil.

    ben de eskiden fast food manyağı bir heriftim ama şartlar insanı bilinçlenmeye zorluyor. bir de ne yiyeceğini şaşırıyor ve bazen kötü seçimler yapmanın pişmanlığı da olmuyor değil.
  • sağlıklı gıda ile ters orantılıdır. ne kadar hazır o kadar sağlıksız. önemli olan bişeyler yiyip içmek değil, sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmek.
  • mümkün olduğunca kaçındığımdır.
    kuzenimin kızı 1 gün boyunca bende kalmıştı. kuzenim "o içinde muz olan her şeyi yer, sen halledersin kimkis, hadi bye" deyip, adeta çocuğu bırakıp kaçmıştı.
    o gün muzlu süt ve muzlu pasta yapmayı öğrendim.
    çünkü, sözkonusu kişi 5 yaşında bi çocuk olunca durum daha da ciddileşti. kendim yemeyeceğim paket gıdaları ona yediremezdim.

    mikserle muzları ezdim ve sütü azar azar dökerek, içine şeker katmadan yaptım.
    muzlu pastada da un yerine irmik kullandım. tabii doğallık her zaman mümkün olmuyor, içinde maalesef şeker ve çikolata parçaları atmak zorunda kaldım. çünkü bu bi "pasta"
    "marketten alıp çocuğun önüne koymaktan daha iyidir" diye düşündüm.

    ana yemek olarak da köfte ve çorba yaptım. köfteyi bizzat yoğurarak, çorba için de tek tek sebzeleri ayıklayarak.

    kuzenim çocuğu almaya geldiğinde "ay niye uğraştın, marketten alsaydin ya" dedi fakat bi kaç gün sonra beni aradı. "o pastayı nasıl yaptın ? o muzlu sütü nasıl yaptın? isteyip duruyor" dedi * tariflerini verdim. neyse yapmış bu, fakat çocuk muzlu sütten birazcık içip bırakmış. meğer bu içine şeker de koymuş ve tahminimizce çocuğa sütün tadı şerbet gibi gelmiş.
    tadını sevsin diye koyduğu şeker ters tepmiş.
    1-2 kez daha şekerle yapsaydı çocuk bu tada alışacaktı. o yüzden asla başlamayın/başlatmayın. şimdi marketten alınan muzlu sütü önüne koyunca içmiyor. marketlerde satılan keki yerken sünger yemiş gibi hissediyor.
    evet sonra da 3-5 kez kek yapıp yolladım *
  • gizli uyuşturucu da denebilir. bağımlılık yapıcı maddeleri içeren, çabuk doyurucular. kesik kesik ve tatminsiz doyma hissi sonrası.
  • başlangıcını geniş çapta askeri kumanyaların şekillendirmiş olduğu sektör. ilginç.

    kimi zaman insanın aklına lüks manavlarda müşterinin hizmetine sunulan 'tembel avrat köşesi'ni getiren ( bütün sebzeler yıkanmış, ayıklanmış, doğranmış ve de eşlenmiş halde hazır paketler halinde pişmeyi bekliyor tencereye atılıp) şipşaklığın; çok çok daha endüstriyel biçimde pazarlanmasının yapıldığı ve çıkış noktasının savaş dönemi olduğu bir alan. kaçınılmaz.

    orijinal kaynak

    ''askerler araziye çıkarken yanlarında minik mühendislik harikalarını da götürürler. bunlar sadece silahları değildir; orduya en uygun kumanyayı belirlemek için de birçok bilimsel-teknik araştırma yapılması gerekmiştir.

    bu yiyeceklerin hafif ve kolay taşınır olması, kolay bayatlamaması, askerlere ihtiyaçları olan yüksek kaloriyi (günde 4000 kalori) içermesi ve ucuza mal edilmesi gerekir.

    bütün bu özellikleri bir araya getirmek için kullanılan bilimsel yöntemler ve bunların sonucu olan ürünler bugün bizim alışveriş listemizde de yerlerini alıyor.

    ''savaşa hazır mutfak'' (combat-ready kitchen) kitabını yazan anastacia marx de salcedo'ya göre, ekmek, buluş olarak ordu kumanyalarındaki en ilginç malzemelerden biri.

    ekmek:
    normalde ekmek fırından çıktığı andan itibaren bayatlamaya başlar; çünkü amiloz adı verilen nişasta zincirleri ekmeğin her tarafına yayılmış ve sertleşmeye başlamıştır. amiloz nişastasını parçalayan amilaz enzimi ekmeğin pişme sürecinde devre dışı kaldığı için birkaç gün içinde ekmek sertleşir.

    20. yüzyıl ortalarında, abd ordusu ile bağlantılı çalışan kansas üniversitesindeki gıda bilimcileri, ısıya dayanıklı amilaz enziminin hamura eklenmesi halinde ekmeğin uzun süre yumuşak kaldığını keşfetti.

    bu şekilde üretilen ekmekler paketlenerek ordu kumanyalarında yerini aldı. "çok lezzetli olduğunu söyleyemem, ama iş görüyor," diye anlatıyor salcedo bu ekmeği.
    aynı ekmekler bir süre sonra süpermarketlerde de genel tüketiciye sunulmaya başlandı. bugün yediğimiz ekmeklerin büyük kısmına, raf ömrünü uzatmak amacıyla ısıya dayanıklı bakterilerden üretilen amilaz enzimleri ekleniyor.

    toz maya:

    yine bugün kullandığımız kuru toz mayalar da askeri amaçlı araştırmalar sonucunda bulundu.

    daha önceleri uyku haline geçirilmiş bakterilerden oluşan ve buzdolabında kalıplar halinde saklanan mayaların 10 gün içinde tüketilmesi gerekiyordu.

    serbest su molekülleri:

    orduda kullanılan kumanyaların kimyasıyla ilgili bir başka ilginç şey de su aktivitesi olarak bilinen olgudur.

    kuru yiyeceklere kıyasla nemli olanlar bakteriler için çok daha uygun koşullar sunar. fakat bir yiyeceğin raf ömrünü uzatmak açısından önemli olan o yiyeceğin nem oranı değil, içerdiği su moleküllerinin ne kadarının başka bir şeye tutunmadan serbest dolaştığıdır.

    gıdanın bozulmasına neden olan bu moleküllerdir. yiyeceğin ömrünü uzatmak için içerdiği nemi tümüyle kurutmak gerekmez. su aktivitesinin belli bir seviyenin altına indirilmesi yeterlidir.

    tuz ve şeker:

    abd ordusu ile uzay ve havacılık dairesi nasa'nın 20. yüzyıl ortalarında finanse ettiği araştırmalarda, gıdaların erken bozulmaması için su aktivitesi ile oynanması üzerinde durulduğunu söylüyor salcedo.

    yiyeceğe tuz ve şeker ilave edilmesi, onu kurutmadan serbest su moleküllerini bağlayabiliyor.

    ayrıca, aynı su aktivitesine sahip oldukları sürece, kuru kraker ile nemli peynirin birbirini etkilemeden yıllarca kapalı bir pakette kalması da mümkün olabilir.
    salcedo, "iki yiyecek arasında su alışverişi olmaz" diye açıklıyor durumu. ordu kumanyalarında olduğu kadar genel tüketicilere sunulan gıdalarda da bu yönteme başvuruluyor.

    basınçla pişirme:

    salcedo, son dönemlerde ordu tarafından geliştirilen bir başka yöntemin genel tüketiciye de ulaşmaya başladığından söz ediyor. buna göre, yiyecekler ısı yerine yüksek basınç uygulanarak pişiriliyor.

    yüksek basınçta mikroorganizmalar parçalanıyor ve gıda sterilize oluyor. koruyucu kullanmadan hazırlanan pişmiş yemeklerde, taze meyve sularında bu yöntem kullanılıyor. buna soğuk pastörizasyon da deniyor.

    kutulama yöntemi:

    süpermarkette dolaşırken raflarda gördüğümüz birçok hazır gıdanın arkasında yatan bilimsel buluşlar farklı amaçlarla geliştirilmiş olabiliyor.

    örneğin teneke kutularda satılan gıdaların kökeni napolyon savaşları'na kadar gidiyor. fransız hükümeti, asker kumanyalarını uzun süre koruyacak bir yöntem bulunmasını istedi. böylece, başlangıçta cam kavanozlar kullanılsa da kutulama yöntemine geçilmiş oldu.

    muharebe alanlarından süpermarketlere aktarılan ve etkisi büyük olan yeni buluşlar eskiye dayanıyor.

    "bunları çıkarsam marketlerdeki rafların yarısı boşalırdı herhalde" diyor salcedo.
    farklı ülkelerin asker kumanyaları o ülkenin ulusal yemeklerini de içerecek şekilde farklılık gösteriyor. buna göre hazırlanan kumanyalar, başka şeylerin yanı sıra şunları da içeriyor:

    danimarka'daki kumanyaların içerdiği ürünlerden bazıları

    estonya: tavuk ezmesi.
    ispanya: yağda mürekkep balığı, yeşil fasulye ve jambon.
    almanya: çavdar ekmeği ve gulaş.
    fransa: geleneksel fransız yahnisi.
    italya: üzümden yapılan alkollü 'grappa'.''

    bbc-türkçe
hesabın var mı? giriş yap