• takım elbise ile yemek yenirken verilen savaştır. erimiş kaşar parçası tam ağıza girecekken kaşıktan kayar, gayrıihtiyari masaya doğru abanılarak düşen peynir yakalanmaya çalışılır, çorbaya düşen kaşar parçası kravat ve beyaz gömleğinizde kalıcı izler bırakır
  • taraflardan biri bensem kazananın hep kaşarlı domates çorbası olduğu savaştır.
  • çorba kaşığa alındıktan sonra kaşığı kasenin iç çeperine bastırarak dolaştırmak suretiyle fazlalık kaşarın sıcağın etkisi ve kaşığın kenarlarının baskısı sonucu tekrar çorbaya dönmesiyle kazasız hasarsız atlatılabilecek savaştır.
  • vereceğiniz seminer için istanbula gideken yörsan da bu denemeyi yapıyorsanız kendinizi thermopylae savaşında leonidas gibi hissedersiniz.
  • çorbayı kaşarıyla başbaşa bırakarak bir diğer yemeğe yönelmek suretiyle barış antlaşması imzalamanın daha anlamlı olacağı durumdur. bir an evvel halledilebilecek düşman sayısı hayli fazlayken, durduk yerde ayağımıza bağ olabilecek kaşarlı domates çorbası'nı, üzerine bir kaç kat daha kaşar ilave edip içinden çıkılmaz bir hale sokarak,anarşik kilitlenmeyi sağlamak hayli mantıklı bir kontratak olacaktır bu durumda.

    hayır, çorba çorba olsa iş kolay, lakin çorba denmezki bu nesneye...
  • meydani ev olmasi gereken savastir.
  • ilk olarak çorbaya ufak çapta da olsa göz dağı * verilmesi gereken savaştır. eğer buna rağmen savaşta kararlıysa ekmek * parçacıklarını önden göndererek dökülmenin * şokunu atlatamamış olan çorbaya bitirici darbe indirilir. zafer sizindir. afiyet olsundur.
  • (bkz: bloody mary)
  • muhtemelen ortamda parmesan bulunmaması nedeniyle çıkan savaştır. bir senaryoya göre yaratıcı bir ülkem insanı "ha parmesan, ha kaşar" demiş ve olayın fitilini ateşlemiştir. başarılı olmuş bir kaşarlı domates çorbası uygulaması yoktur, ama ilginç bir şekilde yerleşip, alışkanlık yapmış bir uygulamadır. halbuki kızarmış küp ekmeklerin nesi var ki?
hesabın var mı? giriş yap