• otuz yaşına gelmeden önce başlayan sendromdur. dante gibi ömrün ortasında kalınmasına az bir zaman kalmıştır ve sene denilen şeyin ne kadar hızlı geçtiği otuza bir-iki kala hissedilir. cüneyt özdemirin "sekizli dokuzlu yaşlar zor yaşlardır, onsekiz-ondokuz yada yirmisekiz-yirmidokuz" derken ne demek istediği idrak edilir. yapılmayan, yapılamayan herşey bir bir dürter insanı. zira nedense otuzdan sonra bunları yapmanın uygunsuz olacağı yada artık sorumlulukları almak gerektiğine ikna olmuştur bünye. bu ikna oluşa neden olan şey hakkındaysa en ufak bir fikri yoktur.

    kendimden biliyorum aylardır bu sendromla uğraşıyorum. gerçek yaşımı algılamak, hayal ettiklerim, yaptıklarım, yapamadıklarım, yapabileceklerim ve artık peşini bırakmam gerekenler listeleri kafamda dönüp duruyor. bu hesaplaşmaya bulunabilen en gerçkeçi neden, zamanı birden bire algılamak olabilir diye düşünüyorum. birden bire lan otuza geldim lan diyorsun. ve biliyorsun ki sene dediğin zort diye geçiyor.

    sanırım bir noktada, unu eleyip eleği astım düşüncesini yaşıyor insan ama sonra kendini ikna gücüne bağlı olarak, tam olarak da elemedim yahu diyebiliyor. aksi halde yaşamın otuzunda biteceği gibi saçma bir düşünce olurdu. ve etrafımıza baktığımızda otuzunu geçmiş nice insanın güle oynaya yaşadığını görüyoruz hali hazırda.

    ben yirmi yaş dişimi de erken çıkarmıştım zaten. otuz yaş sendromuna da yirmisekiz yaşımda girdim.
  • kimi bünyelerde otuz yaşında değil de yarı yola (35'e) yaklaşırken pörtleyen sendrom.

    böyle bi hayatı sorgulama, kendini sorgulama, "nereye gidiyorum, niye oraya gidiyorum, oraya varmak ne işime yarayacak" tarzı sorularla kendi beynini skme dönemi içine giriliyor niyeyse. hayır bir yandan para kazandığı işinden çok memnun olan şanslı azınlıktan olmama rağmen bi şımarıklıklar, böyle bi memnuniyetsizlikler, pis bi mızmızlık, "bu yaşım için hayal ettiklerime yaklaşamadım bile" hezeyanları... insan kendini oyalayıp bu soulardan uzak durmak için salak salak minik hedefler koyup sürekli onlara yürüyüp zaman geçirir buluveriyor kendini. ulan gerzek bi durup şu sorulara birer taşaklı cevap verip, yükünü azaltıp öyle devam etsene yürümeye. hem hafiflersin hem adımların hızlanır. yok ama. insan korkuyor o sorularla teketek yüzleşmeye, kaytaracak yol buluyor her seferinde.

    valla hayata biraz ara verip, "hodri meydan ulan" diyip bu sorulara girişmek lazım galiba, kafa göz artık ne kadar sağlam çıkabilirsek kar o kavgadan. sonrası rahat olabilicek gibi görünüyo. iş ki deneyimler oradan ölmeden çıkılabilecek bir kalkan olabilsinler gövdeye kafaya.
    zor işmiş be bu. valla ben bu manyaklık "orta yaş" denen zamanda olucak sanıyodum (hani 40'tan sonra filan).. benimki mi erken geldi bilmiyorum, siktir git demekle de gitmiyor, yapışkan bişey.
  • etrafımdaki bütün kadınların yirmidokuzuncu yaşgünlerinden bir yıl sonra yirmisekiz yaşındaolduklarını iddia etmeleri.
  • hasstir, ben gene degismedim mi, diyip kirkini bekleme sureci.
  • 29'un 30'a dönmesindeki farkı 2 sayısının yerini 3 sayısının alması ile fark edebilen benim gibilerin çığlık çığlığa yaşadığı durum.sonrasında bir sakinlik oluyor haliyle.hani şuna hazırlansaydım, bekarlığa veda partisi gibi 3'lü sayılara, yani 30'lu yaşlara hazırlık partisi falan verseydim diye üzülmeme neden olan , zamanın güç gösterisine hayran kaldığım sendrom durumu.
  • otuzlarinda ise kadin yasadigi sendrom sosyo kultureldir ve de ekonomiktir. es dost kirisiklik giderici kremler alir, sahis evde kaldin ya da hala dogurmadin diye hirpalanir. henuz ortada kirisik mirisik yoktur. cocuk ve evlilik yapacak zaman ve adam etrafta biryerlerde vardir. gerçek sendrom kirklarda bir yerlerde yasanir aslinda. kremler yakinen incelenir, aynalara bakilip kiloya ve zamanin izlerine hallenilir. botox tu dolguydu yazilar caktirmadan ozenle okunur. cocuk yapmakta artik gec kalinmistir bir bicimde. ya bosanilmistir ya da evlenilmemistir. yalnizligin hissedildigi anlar artmaya, hayatin akisinda yitip giden dostlar azalmaya, gelecek kaygilari kafanizi kurcalamaya baslar. hormonlar kopruden once son cıkıs sinyalleri vermeye, biyolojik saatinizin tiktaklari kulaklariniza daha bir yakin daha bir hizli vuruyormus gibi gelmeye baslar. erkekler ise bu esnada yasamlarinin peakini yapmaya hazirlaniyorlardir billahi. ah hayat, ah hayati.. kadinlarda otuz yas sendromu aslinda forty something sendromudur. (bkz: icq yas gruplari)
  • bugun farkettim de galiba `mahalle baskisi`ndan kaynaklaniyo', misal beni artik parti adi altinda sadece cay partilerine cagirdiklarina gore beni buna surukluyorlar, kendinden devirgen degil.
  • kocamdan ayrılırsam bi daha bok evlencek erkek bulurum korkusuyla başlıyan sendrom. evli olmayanlardaysa...
    (bkz: kadin psikolojisi)
  • bakınız bu sendrom tamamen psikolojisi bozuk kadınlarda ortaya çıkar .* yanınızda genc yaslı farketmez ( ki yas mesele değildir ) erkek çeşitleri döndükçe böylesi sendromun olması cok az manyak kadında görülebilir.bir kadının en güzel yaşında hatta çinko sayısının en çok arttığı dönemde böylesi travmalara girmesi ben diyeyim diğerlerine inanmayın , dinen bile caiz değildir .
    (bkz: otuz yasında olmak)
hesabın var mı? giriş yap