• 2 temmuz 1993'teki sivas katliamında yaşamını yitiren çocuk...
  • öldüğünde 12 yaşındaydı...
  • 12 yasinda olen bir aydin; cok zekiymis ki hemen aydinlanmis herhalde rahmetli, kendi 12 yasimdaki halimi dusununce...

    (bkz: gotunuzden aydin uydurmayin)

    edit:
    sozkonusu kisiyi tanimam, etmem; muhtemelen yasi itibari ile hayat dolu, gelecege dair planlari olan, annebabasinin uzerine titredigi, gelecegin parlak genclerinden birisi idi.

    dusuncesinden dolayi insanlara kotu gozle bile bakilmasina razi olmayan birisi olarak tabii ki kendisinin de -ne yazik ki- bir parcasi oldugu olaylari kabul etmem imkansiz; ancak nerede oldugunu, hangi amaclarla insanlarin orada toplandigini bile anlamasi supheli bir insanin uzerinden siyaset yapmak hatasina dusen insanlardan "kardesim yaptiginiz karsinizdakilerin yaptigindan daha akillica degil, mantikli is yapin" cumlesini esirgemem. netekim benim uzerinde durdugum aydin kelimesini dun kullanan arkadas bugun onu cocuk kelimesine cevirmis, beni iyot gibi acikta birakmis, hakli oldugumu sessiz sedasiz kabul etmistir.

    dusuncenizi kelime oyunlarindan kacinarak soyleyin, olen bir insanin ardindan ona yakisir sekilde yasini tutun; ancak olen bir ufak cocuk uzerinden sacma siyaset denemeleri yapmayin. zira bu sacmaliklar devam ederse daha cok cocuk olur bu yolda; hepsinin gunahi da bu sacmalayanlarin yakasina yapisir..
  • cocuk. sivas katliami kurbani. yakildiginda 12 yasindaydi.
  • 'yahın la yahın la' mezhebine ait guruh tarafindan linc edilen homo sapiens sapiens yavrusu.
  • yaşasaydı benden iki yaş küçük olacaktı, şimdi benden onaltı yaş küçük.
  • "
    i

    ey kuşluk vaktinde kavalıyla konuşan

    sana sormuyorum kuyuya düşen kim

    ayı parmağıyla bölen kim

    çekirgeleri meydana süren

    ve tufana gemiyi bulduran

    sonra zakkum ağacını

    sonra bıldırcın etini

    ve sonra sarımsakla soğanı

    işte içimizdeki dünya

    kanayan bir yanardağ gibidir

    bazen akarda akar lavlar gibi

    bazen patlarda ülkeler yıkar

    içinde taşıdığı ihtirastan ötürü

    yapayalnız kalır gün ortasında

    güneş alnına vurur toprağın

    toprak çatlar

    bulutlar kanatlanır sonra gök kararır

    şimşekler çakar, yıldırımlar düşer

    ii

    ey merhamet tutanağı!

    sana ulaşmazsa topladıklarım

    hangi tarih, hangi deniz yansıtır bunu

    yosunlara çarpan dalgalar neyi söyler

    ilgıt ılgıt akan ırmaklar

    nereden yol bulur senin avuçlarına

    balıkçı korkarsa eğer fırtınadan

    oyunsuz kalır yarasalar

    şimdi söyle güllerin efendisi

    sahipsiz mi kalacak vurulan çocuk

    dallarından koparılan tomurcuk

    eğer konuşursa aynalar

    çocuklar ölmeye başlar

    anneler ölmeye başlar

    genç kızlar ölmeye başlar

    o nedenle suskunum efendim

    söyle güllerin efendisi

    söyle güllerin efendisi

    öç almak için ne yapmam gerek

    anladım, taşları sana toplamam gerek"

    *
  • kardeşimle yaşıttı. kardeşimin iki yaşında kızı var şimdi. koray yakılarak yok edildi.
    öldüğünde benden iki yaş küçüktü. şimdi ben ondan 19 yaş büyüğüm.
  • sivas'ta, 14 yaşındaki ablası menekşe kaya ile birlikte katledilen çocuktur.

    anneleri hüsne kaya o kara günü şöyle anlatıyor:

    "...biz ailece bir yıl önce; 1992'de de şenliklere gitmiştik. o yıl banaz'daki şenliği menekşe ve koray çok sevmişti. menekşe ve babası semah grubundaydı. bir yıl sonra yine gülüp eğleneceğiz diye ailece sivas'a gittik. ankara'dan hareket eden iki otobüstük; çocuklar menekşe ve koray diğer otobüsteydi. sivas'a geldiğimizde koray'ı yanımıza alarak akrabamızın evine geçtik. menekşe, arkadaşlarıyla dsi misafirhanesinde kaldı...

    şenliklerin ilk günü her şey iyiydi. buruciye medresesi'nde sergiler, imza günleri, söyleşiler yapıldı. herkes pırıl pırıldı. akşam eşim ismail'in de saz çaldığı halk gecesi yapıldı. o gece babasının kaza sonucu sazının kırılması koray'ı çok üzdü; konserleri dinlemeden salondan ayrıldık. oğlumla sarılıp uyuduk. nereden bilirdim son gecemiz olduğunu...

    yobazlar saldırdı

    sabah koray, babasıyla kırılan sazı yaptırmaya gitti. o sabah içimde anlam veremediğim bir yangın vardı; midem ağrıyor; canım sıkkındı. amcamın kızı emine'ye rahatsız olduğumu söyledim, 'yoldan geldin, uykusuzsun ondandır' dedi. çocuklarla kültür merkezi'nde buluşup banaz'a geçecektik; şenlikler orada devam edecekti. valizleri yanıma alıp kültür merkezi'ne gittim. koray da benden az önce babasıyla kültür merkezi'ne gelmiş, aziz nesin'le fotoğraf çektirmiş, sonra ablası menekşe ile semah grubunun öğle yemeğini yediği cumhuriyet lokantası'na gitmiş. biz babalarıyla kültür merkezi'ndeydik.

    kültür merkezi'ne nereden geldiğini anlamadığım, sakallı, terlikli, cüppeli koca koca adamlar bağırıp çağırarak bizi taş yağmuruna tuttular. bahçeden binanın içine doğru kaçtık. kalabalık ne bulursa parçalıyordu; kitaplar, resimler, çelenkler, ne bulurlarsa...

    kamber çakır, ismail'e yardım çağırmasını söyledi, ismail gitti, onunla da koptuk. yobazlar merkezin içine doğru geliyordu artık. yediğim taş sonucu bayılmışım. zaten bu taşları yiyip bayıldıktan sonra neler olduğunun pek farkında değilim. ama yine de o yobazları bugün görsem tanırım, gözlerimin önünden hiç gitmiyorlar. biliyorum, yavrularımızı onlar öldürdü...

    öldüklerini söylemediler

    kültür merkezi'ndeki olaylardan sonra amcamın torunu, beni evlerine götürmüş. kendime geldiğimde çocukları sordum; 'madımak oteli'nde güvendeler' dediler. lokantadan sonra madımak oteli'ne gitmişler. babaları ali baba mahallesi'ndeymiş, o da iyiymiş. içimde hálá bir ateş var. beni zorla yatırıp uyuttular. geceyi nasıl geçirdim bilmiyorum.

    sabah erkenden kalktım, balkona çıktım. amcamgillerin evi türk-iş blokları'ndaydı, sivas'ı yukarıdan görüyordu. şehrin ortasında bir duman yükseliyordu göğe doğru. ne olduğunu sordum, 'bilmiyoruz, bir yangın çıktı herhalde' dediler. evdekiler gece olayları öğrenmişler aslında; menekşe'min, koray'ımın öldüğünü biliyorlarmış...

    ben her şeyden habersizim; çocuklarıma kavuşmak istiyorum bir an önce. sonra beni hastaneye götürdüler, iğne vurdurdular. ben hálá anlamış değilim neler oluyor, sersem gibiyim. eve geldik, olaylar hakkında biraz bilgi vermeye başladılar. koray ve menekşe'nin babalarının yanında olduğunu söylüyorlar...

    evin bir köşesinde yatıyorum, iğne beni iyice sersemletti. evde yeğenlerim, kuzenlerim, akrabalar radyodan haberleri dinliyor. birden kadın spikerin 'koray' dediğini duydum; bağırdığımı hatırlıyorum...

    koray'ım için çabalamışlar

    çocuklarımı aniden kaybettim ben. morga gittim mi, yavrularımı gösterdiler mi hatırlamıyorum. söylediklerine göre sadece bağırıyormuşum. ne ağlıyor ne de başka bir şey yapıyormuşum; sadece bağırıyormuşum. cenazelerin kalktığını filan hiç hatırlamıyorum. robot gibiydim herhalde. tek hatırladığım; ankara'da pir sultan abdal derneği önünde bir grup genç kız mum yakarken, onlardan birini menekşe sanıp, koşup sarıldım...

    bir ay sonra aklım başıma geldi. ona da akıl denilirse? zorla yemek yediriyorlardı. ben sürekli sesleri duyuyordum ama ne dediklerini pek anlamıyordum. sürekli yatıştırıcı iğne yapıyorlardı. deliririm diye çok korkmuşlar...

    o günlerde nasıl ölmediğime bugün hálá şaşırıyorum. koray'ımın sinüziti vardı; 'başım' deyip yüzünü ekşittiğinde benim kalbim yerinde duramayacak kadar atardı. paniklerdim bir şey olacak diye. menekşe'm sarılık geçirdiğinde neler yaşadığımı ben biliyorum. ama nasıl oluyor da, iki canımın kaybına rağmen ölmedim; işte buna şaşırıyorum. şimdi beni hayata menekşecan'ın bağladığını biliyorum; peki ya o yokken ben nasıl ölmedim...

    psikolog vardı, yanımda ilk dönemler. aylar sonra sivas'taki meslektaşlarının söylediklerini anlattı; koray'ımı yaşı daha küçük diye kurtarmak için çok uğraşmışlar, 'bu çok küçük, bari bunu kurtaralım' demişler, olmamış işte. yavrularım, abla-kardeş birbirlerine sarılıp gittiler.

    hiç öyle sakinleştirici sözler söylemeyeceğim kimseye; o gün madımak oteli önünde, maksadı ne olursa olsun bulunan herkes, 14 yaşındaki menekşe'm ile 12 yaşındaki koray'ımın ölümünden sorumludurlar. benim yüreğim yanıyor, umarım onların da vicdanı sızlıyordur. ama hiçbirinin evlatlarını kaybetmesini istemem yine de; evlat acısı başka..."

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…302542&yazarid=218
  • "madımak'ta çocukları da yaktılar. koray kaya sadece 12 yaşındaydı. çocukluğunu ve düşlerini madımak'ta yaktılar. yobazlar yaktı. devlet sadece izledi. "

    http://www.youtube.com/watch?v=xdcae_fhtxm
hesabın var mı? giriş yap