• bu adamı tanıdığım günü hatırlamıyorum.
    ama birbirimizi ilk sevdiğimiz an'ı hatırlıyorum.
    yolculuk.
    yaşadığımız an'ı irdeliyorduk. ve diyorduk ki "bak, sorunsuz konuşabiliyoruz, strange silence'larımız tedirgin etmiyor, birbirimizi güldürmeye kasmıyoruz, ve gülebiliyoruz; demek ki biz, iyi arkadaş olacağız.

    yıllarca sürer an'ı irdelemelerimiz. ihtiyaç haline geldiğini düşündüğümüzde yaşadığımız tedirginlikler bile konuşularak halledilebilecek basit durumlara evrilir. zira o, köprü altını mesken edinmiş, gelen geçen gençlerin yaralarına merhem olma çabası içinde olan, ağzı kokan bir ayyaş haydar abidir. iğrençtir. siktirip gitsindir. tasekkurler.
    tyler gibidir biraz. yapar, içinden yıkmak gelir de, son anda vazgeçer. çok manasızdır. hem rpg'lerdeki, hem anlam olan.
    hayatı rpg tadında yaşamak gerektiğini salık verir. +exp'ler uçuşur yanında yaşarken. lakin ben hep uyumak isterim.
    inadına mıdır nedir, fi tarihinde pek de sevmediğim başka bir adam küfür eder gibi, onun salık verdiğini yapmakla suçlamıştır beni.
    "hani sims gibi oyunlarda doldurma barı vardır ya, hayatı doldurulacak bar'ların tümü gibi görüyorsun, senden hoşlanmıyorum" der. ben de "çok da sikimde" derim.
    hayatı sims gibi yaşamamak lazım tabi, skyrim gibi yaşa, fallout gibi yaşa, stardew gibi yaşa. ama sims gibi yaşama. bir yandan da haklıymış adam.
    oysa biz oyun bitirmeyi hiç sevmeyiz. bizlik de bitmeyecek o yüzden belli ki. en kötü, durur köşede öyle, toplanılacak bütün karpuzlar toplanır, evlenilecek bütün kadınlarla evlenilir, katılınacak tüm localara katılınır, çalınacak tüm mücevherler çalınır. yapılacak bir şey kalmaz. kenarda durulur.
    neyse.
    bromance diye şarkı var bilir misiniz?
    kırmızı ayakkabı sever. herkes onu sever.
    usulca kokusuz bir nergis koparır titrek elleriyle,
    ve viggo mortensen gibi yadsınmaz bir sağıllık taşır ruhu.
    kıymet bilmez ardıllıklarla örülüdür çevresi,
    kendisi de bilmez ya,
    haydar abi,
    kaybetme korkusu muydu yalnızlığımızın çehresi,
    yoksa
    sinmiş uğultaların içinde damarlarından cızırtı gelen bir dostun
    balkondaki anksiyetesi mi,
    bir uyaran mıydı bizi birleştiren,
    yoksa,
    uyarılmaya ihtiyacı olan gençlik hezeyanları mı,
    doğduğun gün gökteki ayın konumu mu,
    uzay-zamanın dokusu mu,
    var oluşun tasekkürü mü,
    yok oluşun tahayyülü mü?
    hepsi birden, sır gibi dökülür önüne insanın.
    insan demeye bin şahit olanın,
    kes artık kes diye çırpınışlarıdır hepsi.

    onun kestiği gün,
    gökteki yıldızlar, yerdeki madenler,
    sağdaki yaşayanlar, soldaki ölmüşler,
    tüm varoluşlar, ve dönüşeceği tüm yokoluşlar,
    anlamını kazanacak.

    onun kestiği gün,
    yakışıklı bir şempanze,
    çirkin bir kargaya bakış atacak,
    nuh'un topladığı tüm hayvanlar,
    kahkahalar atacak,
    dünyalı çocuklar
    onun kesmesiyle
    el ele tutuşacak.

    o kesecek o lanet çenesini,
    biz gülümseyeceğiz geleceğe.
    eğer kesmezse,
    bütün tabiat,
    bütün uzay-zaman dokusu,
    bütün yıldızlar,
    bütün ölmüşlerin ruhuna değen sular,
    tüm yaşamışlar,
    tüm "devam et, bekle şimdi, herhangi bir tuşa bas"lar,
    ve tüm sandık açma gıcırtıları,
    tonbalığına sıkılan limonlar,
    kediyle konuşan tatlış kuzenler,
    tüm komik taklitler,
    tüm "hey hey, adamım, hey!"ler
    tüm takatika paslaşma sonrası atılan efsane goller,
    akla gelmeyen, düşünmesi yoran düşünceler,

    bağıracak tek bir ağızdan:
    "kes artık o lanet çeneni, kes!" diye.
  • en anlamlısından en anlamsızına her konu hakkında büyük bir uyum ve ahenk içinde, son derece keyif alarak konuşabildiğim nevi şahsına münhasır bir lorddur kendileri. onunla zaman şuh bir gülümseme ile geçer.
    halkı mutlu, toprakları güvendedir. ormanda gezintilere çıkıp, düşüncelere dalar, arada tebaasıyla buluşup, onların sorunlarını dinler ve akşam nasıl bir şarap içsem diye düşünür. en güzelidir ki, ben hangi şarabın onu mutlu edeceğini bilirim.
    iyi ki tanımışım.!
  • sohbetine doyum olmaz vakur bir lord olur kendileri. nevi şahsına münhasır kelimesi için biçilmiş kaftandır. kahve sevmeyen bir keçi çobanı olan kaldi'ye benzer. zihni durmadan işler ve hareketli doğasını bastıramaz. kasımdan önce sıkı giyinmez, giyinse bile usturuplu giyinir.

    şüphesiz onun sözleri dinleyenin dünyasını genişletir ve bakmak için bambaşka pencereler sunar. insanların hayatlarına ihtiyaçları olduklarında girdiğinden, çok iyi gizlediği güçlü sezgileri olduğuna inanmıyor da değilim. feodalizm karşıtları için bile biat etmelik bir lord.
hesabın var mı? giriş yap