• merhaba sevgili sözlük ahalisi.
    sizlere çok sevdiğim, türkiye gibi her şeyin belinin bağlı olduğu inşaat sektörünün mihenk taşlarından birisi olan mimarlığı bırakıp dilenci olmaya başlama kararımı anlatacağım. bu elbette hiç kimsenin pipisinde olmayabilir. ama önce bir okuyun derim.

    türkiye'nin büyükşehirlerinden birinde yaklaşık 7 yıldır mimarlık yapıyorum.

    mezun olunca bol para kazanacağım hayaliyle okuduğum mesleğe 1.800 lira maaşla başladım. üstelik gece gündüz de çalışıyordum.

    1. yıl
    -hiç izin yapmadım.
    -tam 7 ay süren bir uygulama projesinin teknikerliğini yaptım. bu sürenin yaklaşık 6 ayında ekstra mesai yaptım. yaklaşık 2 ayında sabahladım.

    2. yıl
    -teknikerliğe devam ettim. mimarlığın çizim yapmaktan başka bir şey olmadığını düşünmeye başladım.
    -maaşıma 200 lira zam yapıldı. sigortam asgari ücretten yatırılmaya devam etti.

    3. yıl
    -müteahhit görüşmelerini de yaptım. belediye görüşmelerine otobüsle gittim. evrak işleri peşinde koştum.
    -maaşıma 250 lira zam yapıldı. sigortam aldığı yapım işinde mimar çalışan göstermek zorunda olan bir şirket tarafından yapılmaya başlandı. yani bonservisim olmadan satıldım. üstelik ekstra maaş almadım.

    4. yıl
    -tek başıma mimari projenin her detayına hakimdim. üstüne 3 boyutlu görsel çalışmalar da yapıyordum.
    -maaşıma 250 lira daha zam yapıldı.

    5. yıl
    -artık ofisi ben yönetiyordum. patron dışarda iş peşinde koşuyordu.
    -şirket sahiplerinin inşaat işine de girmesiyle şantiye gezmeye başladım.
    -maaşıma 300 lira zam yapıldı.

    6. yıl
    -ırak'ta antrepo, lüks konut, stadyum gibi işlerin proje çalışmalarını yürüttüm ve yönettim. 6 kez ırak'a gittim.ilk kez aldığım pasaport harcımı kendim ödedim.
    -maaşıma 200 lira zam yapıldı.
    -bu yılın 5 ayı maaşım geç yattı.

    7. yıl
    -3 tane kentsel tasarım projesi çalışması yaptım. yaklaşık 10 ha, 7 ha ve 17 ha'lık alanlarda kentin rögar kapağının yerine kadar tasarladım, kontrol ettim ve işi yürüttüm.
    -maaşıma zam yapılmadı. şirkete %20 ortaklık teklif edildi. kabul etmedim. çıkacağımı söyleyince 500 lira zam yapıldı.

    bugün itibarıyla mesleği bırakıyorum. gelelim sebeplerine;

    1. yıl kazandığım para: 21.600 tl
    2. yıl kazandığım para: 24.000 tl
    3. yıl kazandığım para: 27.000 tl
    4. yıl kazandığım para: 30.000 tl
    5. yıl kazandığım para: 33.600tl
    6. yıl kazandığım para: 36.000tl
    7. yıl kazandığım para: 42.000tl

    toplam kazandığım para: 214.200 tl

    dilencilerin hesabını yapalım mı?
    3 tip dilenciyi gözüme kestirdim.

    1- ışıklarda duranlar
    2-kalabalık bir sokağın kaldırımında duranlar
    3-cami önünde duranlar

    1- ışıklarda duranlar

    1 trafik ışığı normal bir trafik akışının olduğu yolda yaklaşık 5 dakikada 1 kez kırmızı yanıyor. aslında daha kısaları da mevcut ama örneğimiz bu. kırmızı ışığın yanma süresi yaklaşık 20 sn. daha uzunları da mevcut.

    1 kişi trafik ışığı 1 kez kırmızı yandığında en az 2 lira toplayabiliyor. daha da fazla toplayanları mevcut.

    5 dakikada :2 tl
    60 dakikada: 24 tl
    günde 10 saatte: 240 tl
    1 ayda: 7.200 tl

    2-kalabalık bir sokağın kaldırımında duranlar
    önünden dakikada 50 kişi geçiyor ve bunların yalnızca 1 tanesi 1 lira veriyor. başarı oranı: %2

    1 dakikada :1 tl
    60 dakikada: 60 tl
    günde 10 saatte: 600 tl
    1 ayda: 18.000 tl

    3-cami önünde duranlar
    2. hesapla neredeyse aynı, ancak erkekler için zor. zabıta falan hikayeleri. başarı oranı düşük. ama hesap aynı.

    1 dakikada :1 tl
    60 dakikada: 60 tl
    günde 10 saatte: 600 tl
    1 ayda: 18.000 tl

    üstelik cuma günlerinin daha bereketli geçeceği kesin.

    şimdi dostlar, soruyorum size? bu trafik ışıklarında dilenciler, bu cami önlerindeki teyzeler, sokaklarda sabahtan akşama kadar oturan eli kolu sağlam insanlar neden dileniyor?
    beyaz yakalının yakasına yapışmış vergiler, ödediği borçlar, yasal olmak için elinden geleni yapmasına rağmen hiç bir şeye sahip olamamış insanlar neden devam ediyor mesleklerine?

    bugün,
    arkadaşlarım bugün, tüm beyaz yakalıları, sigortası asgari ücretten yatan tüm çalışanları, çıkıp trafik ışıklarında, köşebaşlarında, cami önlerinde dilenmeye davet ediyorum. çıkın ve yardım isteyin. ben istiyorum, çünkü geçinemiyorum.

    edit: entry tamamlanmadan göndermiş bulundum. düzeltildi.
  • şaka maka dilenciler ülkemizde iyi kazanır. uğur dündar programının birinde koca bir köyün traktörlerle dilenmeye gittiğini programlarından birinde göstermişti. zaten birde bunlar çağ atladı. artık 50 kuruş yada 1 lira ile kandıramıyorsunuz. burada bir sürü entry var bakın bir zahmet. allah'ım ne sinir bozuyor bazıları. bir gün bankta oturuyorum. bir genç geldi." arabam bozuldu 2 lira var mı ?" ulan sayın mına koduğum. 2 lira ile mi tamir ettirecen arabanı be? yok para dedim" gerçekten yok mu ?" tribi başladı bu sefer. yok amına koyum yok. varsa da sana yok.
  • yalnız hesabını yaparken, dilenci mafyasına ödeyeceğin haracı unutma. sonra dilenmek için tiyatro yapmana gerek kalmaz. birde çat pat da olsa, arapça öğrenmelisin.(şu an yeni moda suriyeli olmaktır.)
  • bunun yerine kendine bir ofis açsa bu kadar zamanda bir marka olacak adamın orada burada zaman geçirmesi sonrası hezeyanı.
  • yıllardır içimde ukte kalan meslekten soğuduğum başlıktır,teşekkürler.
  • günümüzde okumak , üniversite bitirmek gibi şeylerin hiçbir getirisi olmadığı gibi zaman kaybı sadece kendini geliştirmek açısından faydalı yoksa bir artısı yok. özellikle mühendislik gibi dallarda kendini geliştirmediğin sürece doğru düzgün iş de yok maaş da. bunların olması da okul dahil 10 yıllık bir süreç ve bitmek bilmeyen bir stres , koşturmaca. en iyisi bankacılık veya memurluk yapabiliceğin bir meslek bulmak.
  • ölen dilenci adamın banka hesabından 1 trilyon para çıkması, benim de böyle bir karar almaya yöneltmiştir.

    neden olmasın iki dişini sıkıp allah rızası için 1 ekmek parası diyeceksin.
    akşam olunca on yüz bin milyon baloncuk sahibi olacaksın.
    fena mı!?
  • meslektaş olarak birebir aynı düşüncelere sahip olduğumuz mimarın yerinde kararıdır. tabi dilencelik işin ne kadar vahim olduğunu gösteren trajikomik bir kıyaslama konusu sadece. bu ülkede bu meslek belirli şans öğeleri ya da belirli destekler olmadığı sürece kariyer anlamında neredeyse icra edilmesi emek ve emeğin karşılığı anlamında imkansız ve bu oranın en düşük olduğu mesleklerden biridir. hergün "ulan diş hekimi olacaktım bok vardı mimarlıkta, idealistlikte aq" demekten kendinizi alamazsınız.

    çevremde çocukları yeğenleri ve kuzenleri için beni arayıp "bizim ki mimar olmak istiyor tavsiye eder misin" diyen bütün tanıdıkları dostları vazgeçirmiş vaziyetteyim. bunu yapmaya daha meslekte 3. yılımdayken başladım. olmayın efendim mimar, bu müteahhitlerle bu zihniyetle hayatınızı karartmadan mutlu mesut mesleğinizi yapabilmeniz imkansıza yakın bir olasılık.

    edit:imla
  • (bkz: fizibilite)

    dışsallıklar da hesaba katılmalıydı ancak...
hesabın var mı? giriş yap