• aklıma hep tex in eski sayılarını getiren eylem. hemen her sayıda defalarca geçerdi.

    carson: dans müziği başladı (karşıdan ateş edenleri kastediyor)
    tex: hadi mukabele edelim...
  • arapça kibel “taraf, cihet”ten mukabele etmek, mukabelede bulunmak,
    1. karşılık vermek.
    örn. --> dün mahmutpaşa’da sana selâm verdiydi, mukabelede bulunmadın. (bkz: ahmet râsim)

    2. karşı koymak, direnmek veya karşılıklı çatışmaya girmek.
    örn. --> fakat umûmî heyecan arasında mustafa necip ve yâkup cemil ateş açmış, kâzım paşa ile yâveri de mukabele etmişlerdi. (bkz: hâlide edip adıvar)

    * mukabeleten (zf. mukabele’nin (bkz: tenvin)li şekli): karşılık olarak.
    örn. --> önce misyonerlerle mektuplaşarak dalâletlerini anlatır, onları islâm’a dâvet eder mukabeleten. (bkz: ergun göze)

    kaynaklar:
    tdk, mukabele/lügatim
hesabın var mı? giriş yap