• ing. anlatıbilim*. öyküleme bilimi. ilk kez 1969'da todorov tarafından kullanılmış bir terim, anlatı analizi. edebi metinlerin analizi için geliştirilen bir edebiyat kuramı. hedefi herhangi bir metni kendi içinde bütün kabul ederek onu eş zamanlı bir analize tabi tutmaktır. ortaya çıkartılmaya çalışılan şey, biraz da, anlatılar çeşitli de olsa, gerçekte değişmez nitelikleri olan ortak kalıplardan ve ortak bir işlevden mürekkep olduğudur.
  • en temel sorularından biri, anlatı* nedir olan bilim dalı. sadece klasik anlamda, protagonistli, antagonistli, eli yüzü düzgün sonlu eserler mi öyküdür, yoksa her şey, hayatın kendisi bile bir öykü müdür? kökleri aristotelian dramaya kadar uzanır denebilir. ama asıl tartışmayı başlatanlar rus formalistlerdir.

    bir önemli ayrım da story - discourse ayrımıdır. öykü gözlemciden bağımsız olayların objektif akışıyken, discourse o olayların izleyiciye aktarım sırasıyla oluşan sunumdur. bir bakıma, mementoyu izlerken biz izlediğimiz discourse'dan öyküyü çıkarmaya çalışırız.
  • kokenleri yapisalciliga dayanan, gosterenle gosterilenin oldugu her durumda bir anlatinin oldugu ilkesinden yola cikan kuramsal bir yaklasimdir. edebiyat ekseninde ortaya cikmis olmasina ragmen sinema, muzik, resim vb. dallarda da uygulanabilecek yontemler gelistirmistir: anlatilarda derin yapiya ulasarak, ilk okumada bilincli olarak alginamayacak derin anlami ortaya cikarmayi amaclayan bu yontemler, butunu, kendi icinde en kucuk anlamli parcalarina ayirip parcalarin birbirleriyle ve butunle olan iliskilerini incelemede kullanilirlar. dikkat edilmesi gereken esas nokta, geleneksel elestiriden farkli olarak "yazar ne anlatiyor" seklindeki eski, yazar merkezli ve genelde kisir yaklasim yerine, "bu anlati ne anlatiyor" seklindeki anlati merkezli bir yaklasimi benimser. bu sayede, bir anlatinin yazarinin hayati, zaaflari vb. onyargi olusturabilecek etkenleri aradan cikararak, dogrudan metne odaklanan bir inceleme yapma imkani sunar. bu yaniyla ikincil kaynaklara basvurmaksizin metin, yeniden toplanmak uzere parca parca edilebilir.

    yapisalciliktan sonra kuramin altyapisinin olusmasinda en onemli katki rus bicimcilerine aittir. yuzyilin basinda rus bicimlerin yazdigi dort denemenin 1965 yilinda ingilizce olarak yayinlanmasiyla todorov'un ardindan gérard genette, seymour chatman, gerald prince gibi elestirmenlerin yaptiklari irili ufakli katkilardan sonra rimmon-kenan ve mieke bal, narratology kuramini olgunluga erdirmislerdir.

    rimmon-kenan, anlatiyi paralarina ayirmak icin temel olarak, oyku, metin ve anlati bolumlemesi (narrative division) seklinde bir sablon ortaya koyarken mieke bal, metin, fabula ve oyku sablonunu one surmustur ki kanimca bal'in ayristirmasi cok daha saglikli sonuclar vermektedir.

    metin; anlatici, dilin ve gramerin kullanimi, anlatidaki tematik cesitlilik ve bunlarin kullanimiyla yaratilmak istenen etki gibi en temel bicimsel ozellikler uzerinde durur.

    fabula; metnin ortaya koydugu, islevsel onemi olan anlati ozelliklerini inceler. olaylar, aktorler, zaman ve mekan gibi kategorilere ayrilan metnin, zamansal ve mantiksal bir dogru haline (fabula) getirildiginde ne gibi islevsel bir temel uzerinde insa edildigini inceler: zamanda kopukluklar, geri ve ileri hareketler; anlatidaki aktorlerin islevsel ozellikleri; mekan kullanimiyla yaratilmak istenen etkiler ve aktarilan olaylarin temel ozellikleri.

    oyku; metin ve fabulanin yazar tarafindan nasil kurgulanip anlatinin son haline (finished product) getirildigini inceler: yazar, elindeki malzemeyi kimin gozunden, nasil bir ritimle, hangi kurgusal numaralara basvurarak ve onemlisi ne tur bir hiyerarsi icinde kurgulayarak bir butun haline getirmistir. kisacasi, daha once derin dondurucu soguklugunda yaklasilmis olan anlati parcalarinin nasil soluk alip verir gibi canli hale getirildigini inceler. temel olarak, olaylarin akisi, karakter, uzam ve bakis acisi (focalization) basliklari altinda metin ve fabula olarak ayristirilan parcalar tekrar toplanir.

    eger yeterince titiz bir calisma yurutulmusse, sonucta, bunca zahmetten geriye, anlatida ilk bakista fark edilmeyen derin anlam kalir. oldukca bicimsel bir yaklasim olan narratology uygulamasi, sonuc alindiktan sonra diger kuramsal yaklasimlarla (mesela ideolojik yaklasimlardan biriyle) degerlendirilirse ortaya dudak ucuklatici sonuclar cikabilir: yillardir masum bir sekilde okullarda okutulan kitaplarin, izledigimiz filmlerin, seyrine daldigimiz resimlerin, kanaat onderlerinin konusmalarinin ve benzerlerinin altinda yatan hakim ideolojilerin yonlendirmesi, kabul ettirilmek istenen bakis acilari, propaganda gibi guc savaslarinin en onemli silahlari ortaya dokulmus olur.

    kuramla ve yontemle ilgili daha fazlasi icin:

    victor shklovsky: "russian formalist criticism: four essays"
    mieke bal: "narratology: introduction to the theory of narrative"
    shlomith rimmon-kenan: "narrative fiction: contemporary poetics"
  • bu türün kurucusu vladimir propp'tur. ilk olarak halk masallarının morfolojisini yayımladı. kitabının ingilizceye çevrilmesi ve rusya dışındaki yerlerde de okunmasının ardından, bu türe katkı sağlayanların çokluğu, anlatıyı "tür" olmaktan çıkarıp bilim haline getirdi.

    kaynak: murat belge - genesis
  • hakkındaki çalışmaların türkçe çevirilerini bahar dervişcemaloğlu'nun yaptığı bilim dalı. ayrıca anlatıbilime giriş isminde bir kitap da yazmıştır. ülkemizde üzerinde fazla durulmayan bir bilim. bahar hoca, bu sahada ve hatta dilbilim sahasında çalışma filan olmadığını söylüyor aynı zamanda.
  • oyuna gameplay-interaktivite perspektifinden bakan ludolojinin karşısında yer alan, oyunlara hikaye perspektifinden bakan alandır. ludolojistler polemik yaratmaktan baya zevk alır, narratolojistleri oyun-film ayrımını bilmemekle suçlar, sinematikçi yavşaklar diye ezer. vs. işte don drapper'in saçmalıkları bu çizgidedir.

    sosyal medyadaki çoğunluksa oyunlara narratolojist perspektifinden bakar, film gibi sinematik etki yapmayı hikaye anlatımı her hikaye anlatımını iyi hikaye anlatımı sanar. yani sinematik oyun(ve de rpglerdeki crappylikte son nokta hikayeleri unutmayalım) = iyi hikayeli oyun gibi bir mantık oturmuştur. ama gerçekte sinematik oyunlardaki hikayeler en cheesy-stupid holywood filmi yanında bile çöplüktür. uncharted 2'den mgs 3'e hepsi 5. sınıf b movielerden hallicedir hatta.

    tabii olay bununla sınırlı değil; level dizaynı üzerinden hikaye aktarımı ve oyunların narratifsiz resim gibi sanat dallarıyla alakaları, oyunların narratif formların tolkienvari worldbuilding ağırlıklı dandik plotlu hero's journey kalıplarına daha da çok uygunluğu(ki bu kadar rpg oyunu boşa değil amk) işte spatial story, don drapper'in tezlerine göre dizi-oyun birlikteliğinin (bkz: ludoloji/@don drapper) tüm meseleye orta kapı açarak bir nevi çözmesi gibi mevzularla da alakalıdır.
hesabın var mı? giriş yap