*

  • george orwell'in hayvan çiftliği kitabını anımsattı bana.

    herşey, ne güzel başlamıştı halbuki.
  • bartelemeos için kullanılabilcek lakap, ön ad, yada her neyse işte.
  • (bkz: zorba - nikos kazancakis) adlı romanıyla bilinen nikos kazancakis in türkçeye "yeniden çarmıha gerilen isa" adıyla çeyrilen kitabıdır.

    kazancakis bir köy özelinde ele aldığı din, kapitalizm, sosyalizm, iktidar, insanların bir çok şeye din yoluyla nasıl kolayca kandığını konu edindiği evrensel bir romandır.

    kitaptaki manılios karakterinin ağa tarafından halka verilip linç edilmeden önce söylediği sözler manifesto değerindedir.
    manılios un kazancakis in ağzından konuştuğu bölümdür.

    --- spoiler ---

    manolios:

    bu dünya kötü ve adaletsiz ağa. iyi olanlar açlık ve acı çekerken, en kötüleri yiyip içiyor, inanmadan, utanmadan, sevmeden bu dünyayı yönetiyorlar. böyle bir dünya yok olsun daha iyi! sokağa fırlayıp damlara çıkacak ve haykıracağım : “bütün açlar, ezilenler, gelin birleşelim; bu dünya papazlardan, ekabirlerden, ağalardan arınsın diye her şeyi yakalı!”
    “tüm dünyada ihtilal başlatmak isterdim ağa. siyah, beyaz, sarı tüm renklerden insanları ayaklandırmak; büyük güçlü bir ordu kurup o kokuşmuş, büyük kentlere, utanç bilmez saraylara girmek ve hepsini ateşe vermek isterdim!”

    “ama ben zavallı bir şeytan, anadolu nun derinliklerindeki bir köyde kaybolmuş, güçsüz bir uşağım ve sesim sarikana dan, likovrisi den öteye ulaşamıyor. bu nedenle sarikana ve likovrisinin ortasında durup haykırıyorum: “kalkın aç kardeşlerim ezilen dostlarım daha ne kadar köle olarak yaşayacağız? daha ne kadar boyunlarımızı ağanın yatağına uzatacağız? kalkın, vakit geldi, ya özgürlük ya ölüm! bize haklarımızı barış yoluyla vermeyecekler, savaşarak kazanacağız! silahlanın horlanmış kardeşlerim…

    --- spoiler ---
  • kazancakis'in osmanlı kontrolündeki bir rum köyünde yaşananları anlattığı eleştirel romanı. faydalı bir eser.
  • kazacankis'in bir rum köyü üzerinden derebeyliği, ağanın keyfiyetini, iktidar ilişkilerini, kapitalizmi, avam takımını, dini kullanan şahısları, kötülük iktidarına meşru zemin hazırlayan hakimi eleştirdiği kitaptır. leviathan filminde de benzer konular işlesen de iklim, insanlar insanımızdan epey farklıydı ancak bu romanı okurken kendinizi anadolu'da bir köyde bulabilirsiniz.

    papaz grigoris, tüm katolik kilisesinin inancı gibi kendini isa'nın kolu olarak görür. ancak isa'nın kendisi kurumsallaşmaya ve zenginliğe karşıydı. papaz fotis, ne kadar isa'dan esinlenilmişse grigoris ise pavlusdan esinlenilmiş. bir nevi kendisi anti-christ.

    --- spoiler ---

    müslüman ağa, hristiyan kaptan fortunas'a şunları söyler:

    "katan," dedi ağa, bıyığını silerek "eğer bizim muhammed'le sizin isa, bizim gibi rakı içip kadeh tokuştursalardı, iki iyi dost olur, birbirlerinin gözünü çıkarmaya kalkmazlardı... içki içmedikleri için dünyayı kana bulamışlar... düşün, senle ben nasıl dost olduk kaptan, ha? iyi zaman geçirmedik mi? işleri kolaya almadık mı?"

    mihelis, arkadaşlarının itirafları üzerine şunları söyler:

    "bir suçlunun ruhu nasıldır bilemem ama dürüst insanın, iyi insanın ruhu bir cehennemden farksız. öyle bir cehennem ki içinde her türlü şeytan var. ve biz içlerinde şeytanlar gizleyen, onların dışarı çıkıp kötülük yapmasına, çalmasına, öldürmesine izin vermeyen insanlara iyi, dürüst hristiyanlara diyoruz... ama her birimizin, yüreğimizin derinliklerinde, tanrı beni bağışlasın, birer hırsız, cani, suçluyuz!"

    mihelis, fotis ve arkadaşlarının tanrı'sı ile onları kabul etmeyen köylülerin isa'sını şu şekilde karşılaştırır:

    "hoşça kalın köylüler!" diye yineledi mihelis. "bizim isa'mız yoksul ve sürülmüştür; kapıları çalıyor ama kimse ona kapısını açmıyor. sizin isa'nız ağa'ya yağ çeken zengin bir ekabir. rahatça yesin ve kimseye bir lokma vermesin diye kapısını sürgülüyor. sizin isa'nız şişko ve şöyle bağırıyor 'bu dünya adil, dürüst, yufka yürekli, tam bana göre. bu düzeni bozacak bir harekette bulunan biri hemen aforoz edilsin!' bizim isa'mız ise açlıktan ölenlerin bedenlerine, korku içinde kıvrananların ruhlarına bakan bir dilenci ve şöyle bağırıyor: 'bu dünya adaletsiz, namussuz, acımasız; bırakın batsın.'"

    manolios'un kendini feda etmesi üzerine, dermanı kıyamette bularak:

    "boşuna isa'm, boşuna" diye mırıldandı. "iki bin yıl geçti ve insanlar seni hala çarmıha geriyorlar. ne zaman doğacaksın isa'm? bir daha çarmıha gerilmeden sonsuza dek aramızda yaşamak için ne zaman doğacaksın?"
    --- spoiler ---
  • ilk başları biraz durağan sıkıcı gelse de ortasından sonra hızlanan keyif veren bir romandır. bir anadolu köyündeki toplumsal yapıdan genel toplumsal yapıya, üretim biçimlerine, ağalık düzenine, dinin hegamonyasına eleştirel bir kitaptır. kitabı okurken bazen kibar feyzo filmini hatırlatıp gülümsetmiştir (gerçi bu kitapta din adamları ağayı yönlendirebilen daha aktif kişilerdir hatta baş kötülerdir.) kitapta 3 türk karakter vardır, 3ü de kötüdür. ağa pislik, eğlence düşkünü, domuz eti yiyen ama bunu deve yiyorum diye meşrulaştıran, küçük erkek çocuklarla yatıp kalkan biridir, diğer bir türk, ağanın iç olanıdır, diğer türk de ağanın koruması olan ama iç oğlanı kıskanıp öldüren biridir. ilk kazancakis okumamdır. komünistim deyip türklere ilişkin böyle önyargıları başka kitaplarında da işleyip işlemedigini merak etmekteyim. hani işliyorsa, doğu perinçek tipi solcu mu diye düşünmeye başlayacağım. gerçi yunan milleti içinde pek güzel fikirlere sahip değildir. türk karakterler üzerinden yunan milletini de yermektedir.
  • "herbiri kendi içine dönüp ruhunu gördü ve ürperdi. hepimizin içinde ne cinayetler, ne büyük günahlar, ne utanç verici davranışlar kaynıyor! korktuğumuz için iyi kalıyoruz. yaşamımız boyunca arzularımız gizli, bastırılmış, sönmemiş halde kalıyor; kanımızı zehirliyor. ama kendimizi tutuyor, komşularımızı kandırıyor ve dürüst, namuslu olarak ölüyoruz. gün ışığında yaşantımız boyunca hiçbir kötülük yapmıyoruz. ama tanrının kandırılması olanaksızdır"
    nikos kazancakis in yeniden çarmıha geriliş adıyla okuduğum romanı. osmanlı zamanındaki bir rum köyünde isanın çarmıha gerilişini anma için her seneki gibi bunu tiyatral olarak canlandırmaya karar verildiğinde seçilen isa ve havarileri, incili ve isayı anlama çabasına girerek olayların çok farklı bir hal almasına yol açarlar.
    kazancakis bu romanında din adamlarının ve önde gelenlerin küçük bir köy çevresinde olayları nasıl yanlış yönlendirebildiğini gerçekçi bir anlatımla gözler önüne seriyor, hikayede her olay ana fikre hizmet eden bir unsur halinde ve bunu kurgulamayı çok iyi başarmış, dinin doğru anlaşılmasını isteyen bir yazardan okunması gereken bir kitap yeniden çarmıha geriliş
  • antikapitalist müslümanların "solcu" diye anılmalarına benzer bir konuyla giden, ayrıca tam olarak ne zaman geçtiğini bir türlü anlamadığım roman.

    --- spoiler ---

    kitabın başında, köy kahvesinde astragan kalpaklı bir kemal paşa posteri olduğu söylenir. beri yandan köyde "ağa" diye anılan bir türk var ve bayağı yetkili bir abi kendisi. yunanistan'da hele ki tamamen rum olan bir köyde bu kadar yetkili bir türk ağası olacağını sanmıyorum. peki 1. dünya savaşı'nda türklerle çarpışmamış, asıl olarak kemal paşayla muhatap olmaları 1919 sonrasına dayanan yunanlılar paşayı nereden tanıyor henüz 1912 öncesinde?

    laf arasında 1876 savaşında cephane taşımış kaptandan bahsediliyor, aslen erdek civarında bir köyden olan sürgün papazın da 1897 türk yunan savaşı esnasında ruhban okulunda okuduğu söyleniyor. demek ki tarihler kesinlikle 20. yüzyıl başında. ama 1912'den önce olduğu kesin ki, köyün papazı manolis'i "osmanlı imparatorluğu'nu yıkacak" diye ağaya şikayet ediyor. bir de manolios ve arkadaşları köyün zenginlerince bolşeviklikle suçlanıyor. bolşeviklik, yani komünizm 1917 ekim devrimi öncesinde böyle korkulup ciddiye alınan bir şey miydi ki bir köy papazı bilsin? yani her şeyiyle roman 1920'lerde falan geçiyor gibi, ancak köydeki astığı astık kestiği kestik ve de izmir'e bağlı türk ağası işi bozuyor.

    diğer yandan, kitabı okurken antikapitalist müslümanların söylemlerini sıkça hatırladım.

    --- spoiler ---
  • t: kazancakis 'in bir romanı .

    bir rum köyü olan likovriside isa'anın çarmıha gerilişini anmak amacıyla köylüler arasından isa ve havarilerini oynayacak kişiler seçilir. isa rolü verilen manolios'un yüzünde çıkan yaralardan sonra kendisinde bir değişim başlar ve bu diğer seçilen kişileri de etkiler. rollerine kendilerini kaptırmaya başlarlar. bunda savaştan kaçıp likovrisi'ye gelen açlık ve sefalet içinde olan rumlar da etkili olur. onlara yardım edilmeli mi edilmemeli mi sorusu etrafında olaylar gelişir.

    kazancakis'in türk algısı beni şaşırtmamıştır. türkleri genel olarak kötü gösterir. bütün o kötülüğün içerisinde mutlaka güzel bir taraflarına da değinir. bazen bir karakter özelliği bazen de küçük bir iyilik şeklinde. ağanın savaştan kaçan rumların çocuklarını eve getirtip yemek yedirmesi gibi. zaten sadece bu vardır.aynı zamanda ağa kendi keyfine göre hüküm süren, zalim, kendi dininin gereklerini yerine getirmeyen ( köyde ki üç müslümandan biridir) genç erkeklerle birlikte olan günahkar bir adam olarak anlatılır.ki kazancakis'in helen kültürü aşığı bir yazar olduğunu biliyoruz. türklere karşı başka şeklide hissetmesi de beklenemez.

    kazancakis'in diğer kitaplarında da yapmış olduğu isa'lar ayrımı en net bu kitapta kendini gösteriyor. ona göre bir gerçek isa vardır. bu isa iyidir. diğer isa ise insanların yarattığı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için değiştirdiği ve dönüştürdüğü isa'dır. bunu da ruhban sınıfı üzerinden onları suçlayarak yapar. abimiz bu yüzden ruhban sınıftan çok fazla tepki almıştır. bu tepkilere el greco'ya mektuplar kitabında cevap verir. ve ' ben gerçek hristiyanım. isa beni anlayacaktır. ' der. ruhu şad olsun. amen.
hesabın var mı? giriş yap