1174 entry daha
  • dün oynanan eskişehirspor maçında, gökhan gönül sağdan aldığı topla merkeze kat edip yaklaşık 20 metrelik bir pas attı ceza sahasının sol çaprazının oralardaki salih'e. ve salih topun gelmesini beklerken araya bir eskişehirsporlu oyuncu girdi.

    ben bunun örneğini, bu denli üst düzey bir takımda en son ahmet dursun'un çöküş döneminde görmüştüm. fakat alt liglerden bir maç seyredin, hatta karşılaştırmak için iyi örnektir iki seviyeyi; bu yıl türkiye kupası'nda oynanan galatasaray-tokatspor maçı var. o seviyede oyuncular topu bekler.

    şimdi, bucaspor'un altyapısından övgüyle söz ediliyor fakat ben en fazla 10 yaşındayken, forvet oynuyorum bir maçta. o yaşlarda kimse düzgün savunma yapmadığı için (bu da ayrı bir altyapı eksiğiymiş aslında), orta alan çizgisinde salağa yatıyorum. hızlı ve çevik de bir çocuğum, alınca gidiyorum. neyse efem, bu yatışların birinde bizim savunmadan bir uzun top atıldı. baktım topun hızı gayet iyi, ben de hızlıyım da driplingime güvenmiyorum, bıraktım topu kendi haline, ben yanında gidiyorum. kaleye yaklaştım, artık topu kontrol etme vaktim geldi, düzeltip son vuruşu yapacağım, topu kontrol etmek için ayağımı kaldırım. hop! düdük çaldı. oyunu durdurdu hoca.

    "cenabettin ne yapıyorsun?" "ne oldu hocam?" "oğlum niye kontrol etmedin topu?" "hocam zaten hızlı gidiyordu." "olmaz topu kontrol edeceksin, pas atılınca kendin alacaksın beklemeyeceksin." ben bunun mantığını o zaman pek kavrayamamıştım. hoca da pek açıklayamadı. ama hem bir daha karşı karşıya kaldığımda veya top bana gelince oyunu kesmesin diye dediğini daima yaptım. çünkü oyun durunca hem pozisyondan oluyorduk, hem de arkadaşlarıma karşı mahcup oluyordum.

    konuyla alakasız bir örnektir ama anlatasım geldi, atlayabilirsiniz bu paragrafı: hayatımın en güzel golünü de hocamın öğüdünü dinlememe ve günde 100 şut atmama borçluyum. yani hayatımın 5-6 senesini en az haftada 500 şut atarak geçirmişimdir, bizim takım korner atıyordu, karşı takıma göre kısaydık ve kötü dağılmıştık ceza sahasına. lakin çok pis baskı yapıyoruz, sadece kalecilerini geçemiyoruz, kalecileri de çok iyi. ben 16 yaşında filandım ve sevdiğim pozisyonu yaratabilirsem hayvan gibi vururdum, hala da çok kalın bacaklarım var ama üzücü bir kısmı yağdan oluşuyor artık. neyse efem, sağdan korner atıyoruz, ben yayın gerisinde yine salağa yattım ancak kimse beni neden marke etmiyor onu idrak edemiyorum o an. korneri atan cem'le göz göze geldik. cem'in de tertemiz bir sol içi var. göz göze geldiğimiz an anladım ki bana kesecek. çok şirin yuvarladı topu. savunma boş olduğumu fark edip üstüme koşmaya başladı, böyle olacağını bildiğim için topa hareketlenmiştim zaten. top öyle bir geliyor ki yere değiyor mu değmiyor mu anlaşılmıyor bile. o da resmen gole kilitlenmiş. topa vurmadan çok az önce bizimkilerle rakibin yarattığı boşluğu gördüm. ben ceza yayına yakın soldayım, kalenin sağ köşesi boş. belki de başka boşluklar vardı lakin en azından kurgulamama göre o denli sert vuracaktım ki bizimkiler bile kaçamayacaktı. ayağımı yatırıp sağ üst vurdum ve topun gidişini izledim. yolda havalanan top tam 90'a girdi ve kaleci sadece baktı. bana kalırsa daha anlatırım, torunlara kalsın gerisi, keseyim.

    salih'in iyi bir tekniği var. "buca'dan geldi", "altyapısı da çok iyi" vb. yorumları ise anlayamıyorum. zira pozisyon alma kabiliyeti çok kötü. oyun içinde acayip kayboluyor. geçtiğimiz yaz oynanan u20 yahut u19 turnuvasında (aynı döneme iki turnuva geldiği için karıştırırıyorum) akranları arasında da kayboluyordu. bu tip kanat oyuncusuna veya forvet oyuncusuna çok örnek bulmak mümkün. ancak orta alanın kabul edebileceği bir şey değil bu. yani salih topu ayağına alınca en azından basit oynuyor ki bu da gayet iyi bir özelliktir ama topu ayağına alamadığı çok uzun periyotlar olabiliyor. yine bu telaşla bazen etkili olabileceği alanın çok dışında top alıp hem kondisyon harcıyor hem de olması gereken yerde olamıyor. yani dünkü pozisyonda topu beklemenin oynamamakla bir ilgisi yok. hamlıkla ilgisi var.

    salih bu sezon başı kiraya verilmeliydi. sanırım ersun yanal tribünlerin çok şey beklediği salih'in aranmasına çekindi. salih oynamadan bir şey kazanamaz. bir potansiyel gösteriyor, doğru fakat ondan daha genç almanlar sürekli oynuyor. tabi onların salih gibi altyapısal problemleri yok. oynayabileceği kulüp de bulunurdu, kanımca yurtdışına gitmesi karakteri açısından daha doğru olurdu. salih'in uzun bir röportajını izlediğinizde kelime dağarcığının darlığına da şaşırırsınız, ersun yanal da alper potuk'un ve salih'in bu anlamda gelişmesi gerektiğine değinmişti zaten.

    sonuçta salih geçen sezondan ileride değil. bu yıl oynadığı üç maç hatırlıyorum, biri ligin ilk maçı; konyaspor, salih girdikten sonra maç döndü, bir golde bizzat hatası var. biri kupada elenilen fethiyespor maçı, biri de eskişehirspor maçı. yine eskişehir maçında fenerbahçe emre belözoğlu'nun kötü oyunu, orta alanda bir türlü hakimiyet kurulamamasından sonra salih'in oyuna girmesiyle orayı tamamen eskişehir'e bırakmış oldu. hala yükselebilir lakin bunun için bir an önce bir şeyler yapmak gerek. bu haliyle önümüzdeki yıl salih'i oynatmaya çalışmak gerçekçi olmaz. şu an fenerbahçe seviyesinin çok altında ve fenerbahçe'de pişebileceği bir pozisyonda oynamıyor. ayrıca o bölgenin rotasyonu da oldukça geniş. yani salih büyük bir potansiyele sahip, özel bir oyuncu dokusu var; tamamdır. ama bu tip bir oyuncunun da bu denli altyapı ve mental eksikliğe sahip olduğunu da daha evvel hiç görmemiştim. bu yüzden mario götze, wayne rooney vs. örneklerle salih'i karşılaştırmayı doğru bulmuyorum. büyük kulüplerin altyapıdan gelen bazı oyunculara yeterince şans vermediği doğru ama salih'i bunlardan biri olarak göstermek yanlış örnek. kiraya verilmediği için eleştiri yapılmalı...
2188 entry daha
hesabın var mı? giriş yap