• ozanın şarkısı'ndan sonra göktuğ canbaba'nın yazmış olduğu leziz fantastik roman. geçmiş ve bugün o kadar iyi şekilde iç içe geçirilip kotarılmış ki hayran kalmamak elde değil.

    özellikle kendi kültürümüzü ve din ile olağanüstü bir arada görebilmek insanı sevindiriyor. bununla birlikte ermişlerin ve eskilerden gelenlerin yapabildikleri, köylerde geçen hikayeler, geçmişten günümüze atlayış, asıl kahramanımız mösyö frederic, nam-ı diğer fransız'ın babası ile büyükbabasının izinden gitmeye ve yaptığı arayıcılık mesleği ile a.b.t. de * önemli bir mevkii kazanmaya çalışması, ama kitap bitince tüm olayların sadece onun başından geçtiği ve en birinci adamın o olduğu gibi bir hissiyatın üzerimizde olmaması sizlere sayabileceğim birkaç yanı sadece.

    kesinlikle okunması ve kitap arşivinizde yer alması gereken bir eser.
  • göktuğ canbaba'nın ikinci romanı.
    korku, evrenseldir. maalesef ki, öyledir. kültürden kültüre değişen tek şey korku öğeleri olsa gerek. batılı bir çocuk yatağının altındaki ya da dolabının içindeki canavardan, doğulu bir çocuk ise gece kendisini kaçırmaya gelecek ecinnilerden korkar.. görülmeyen ya da varolmayandan korkmak insanoğlunun kolektif bilincinin bir dışavurumu sanki. sinema ve edebiyat ya da genel olarak sanat bu kolektif bilincin hem yeniden üretilmesini sağlıyor (kitle tüketiminin yaygınlaşmasıyla), hem de ondan besleniyor. göktuğ canbaba yeni romanı tılsım-ı kudret'te batıya atfedilen mitolojiyi, anadolu coğrafyasına taşıyor ve evrenseli yerelle buluşturuyor. antik tanrı ve iblislerle, anadolu köy yaşantısını ve buraya ait diğer kültürel öğeleri, evlendiriyor. din ve tasavvuf roman boyunca merkezi bir konumda kalıyor. kitabın özgünlüğünün buradan geldiği sanılmasın. göktuğ canbaba verili mitolojik öğeleri kullanmak yerine, aynı temel üstüne yeni bir mitoloji inşa ediyor!

    roman aynı zamanda ötekileştirmenin yaygınlaştığı ve kolaylaştığı günümüz dünyasında "ya mitoloji okursun ya kuran", "ya bizdensin ya onlardan" tarzı ayrıştırmalara karşı gizli bir direniş de içeriyor. kaldı ki, kitaptaki müslüman ve gayri-müslim karakterler hep beraber tek bir şeye karşı mücadele veriyor: her türlü dini ve etnik nitelikten soyutlanmış kötülük. biliyorlar ki, iyi ve kötü olmanın bir kimliğe sahip olmakla bir ilgisi yok. gerek mitolojide gerek sanatta yaratılan gerçek üstü "kötü" çoğu zaman bu dünyada bir şeylere de karşılık geliyor. burun deliklerini şişire şişire konuşan bodur ve hırs küpü iblis numf'un gerçek olmadığını kim söyleyebilir? şöyle bir etrafımıza baksak yeterli olsa gerek...
  • son dönemlerde ülkemizde çıkmış en başarılı fantastik kitaplardan biri
  • gerek dili kullanımıyla gerekse fantastik içeriği ile dikkat çeken roman. özellikle osmanlı dönemi ile paralel giden günümüz kurgusu çok güzel harmanlanmış. içiçe geçmiş sürükleyici olaylar zinciri güzel bir anlatımla birleşince okuyucuyu esir alan bir kitap çıkmış ortaya.
    hem fantastik öğeler, hem gizli öğretiler, hem büyü hem de tarih bir potada eritilmiş ve karşınıza işte bu kitap çıkmış. okuyun, okutun!
  • anadoluda geçen, geçmiş ve geleceği harmanlamış bir fantastik roman. fantastik edebiyatı sevenler çok fazla beklenti olmadan okursa güzel vakit geçirir.
  • kitabın iki kısmı var.
    ilk kısmı önceleri çizgi roman olarak düşünülmüş. daha sonra yıllar içinde fantastik romana dönüştürülmüş.
    kitabın bu ilk kısmı çok akıcı. tasvir az. olayların işleyiş hızı iyi ama bir romanlarda olması gereken derinlik yok. olayların kurgusu çizgi roman yüzeyselliğinde kalmış. ilişkiler irdelendiğinde çok fazla boşluk çıkıyor.
    ikinci kısım ise ustalık döneminde yazılmış gibi. kurgusu çok güzel. neden-sonuç ilişkisi tutarlı.
    ancak ilk kısım bitip ikinci kısma geçiş sancılı olmuş. birinci kitabın bittiği heyecanlı noktadan bambaşka bir tarihe gidip bambaşka bir kitaba başlıyor gibi oluyorsunuz. dolayısıyla merak içinde kaldığınız şey farklı olduğu için kitap orada biraz sıkıcı olmuş. --- spoiler ---

    ölen tanrılar, uzun uzadıya anlatılmışken bir daha bu tanrılara kitap içinde rastlamıyorsunuz. o kadar tanrı ismi öğrenmişken keşke kitabın içine biraz bu karakterler serpiştirilseydi
    --- spoiler ---

    kitabın sonuna doğru yazım yanlışları ve imla hataları olmuş.
    sonunda merak ettiğim bir şey oldu
    --- spoiler ---

    5 mühürlü kapıların bekçisi, madem kötülüğe hizmet için iblisi bekliyordu, yıllar önce neden aziz’in oğlu için iyi şeyler söyledi? iyi birinin söyleyeceği şekilde “sizlerden daha aziz ruha sahip bir oğlan” cümlesi yerine, geleceği görüyorsa azizi orada öldürmesi gerekmez miydi? sonuçta iblise 5 hizmetkar ayarlayıp onlarla beklemiş
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    bir de sonda, heyecanla fransızın taşa dokunacağı anı beklerken, en heyecanlı yer 1 cümle ile geçilmiş. nasıl dokundu, ne hissetti. kolu yaralıydı, kanı değmeden dokunması gerekiyordu. kitabın asıl haz alınacak sahnesi maalesef çok aceleye gelip geçiştirilmiş. keşke burası daha iyi işlenseymiş
    --- spoiler ---

    kitaba genel olarak baktığımda kurgu gerçekten başarılı olmuş. farklı mekanlar, farklı olaylar birbirine güzel bağlanmış. yazarın hayal gücü gerçekten çok çok iyi.
    kitabın tek sıkıntısı farklı niyetle başlanıp sonradan eklemelerin gelmesi biraz bütünlüğü bozmuş. keşke yazar; en baştan kitabı yazsaymış. ustalık dilini, eski kitabının hikayesini en baştan kurgulayıp kullansaymış. o zaman geçişlerin gerçekten mükemmel olacağına eminim
hesabın var mı? giriş yap