• ali poyrazoğlu'nun yazdığı bir kitap
  • kitap genel olarak deneme yazılarından oluşuyor. aşkın tanımını yaparken "dünyanın en tehlikeli konusu aşk olmalı.." diye yapmış girizgahı. ali poyrazoğlu eksikliklerden yola çıkıp tamamlanmaya kadar vermiş örneklerini kitapta. aşkı yaşarken böyle bile bile cami duvarına işeme tarzında değil de hayal gücünün önemli olduğunu bir kez daha belirtmiş. uyduruk bir okuyucu olmamı geçtim, kitabın akıcı ve derinde iz bırakan cümleleri format c tadında. tabi sadece aşkı değil kendi bakış açısıyla dostluğu, insanı ve sanatı da anlatıyor.

    hakikaten de “aşkın acı vereni, kavuranı makbuldür.” yazarın algıları neler seçmiş bir bilseniz.
  • ali poyrazoğlu’nun, şebnem özinal ve melih ekener’le sahneyi paylaştığı, gittikçe yozlaşan ve anlamını kaybeden evliliklerde karı-koca ilişkilerindeki iletişimsizliğin ve buna bağlı olarak bireylerin anlaşılamama duygusunun yarattığı mutsuzluk ve hırçınlığın bazen zekice ve ince esprilerle ancak çoğu zaman da bel altı diyaloglarla ortaya konulduğu, seyircinin de oyunun bazı bölümlerde oyuna dahil edildiği eğlencelik tiyatro oyunu. eklemem gerekirse; bel altı esprilerinin yüksek dozajda olması oyunun vermek istediği mesajın ve üzerine düşünülecek şeylerin önüne geçip oyunu popüler kültüre ait kılıyor ve bu sebeple de benim için biraz maddi manevi hayal kırıklığı oldu.

    --- spoiler ---

    belki de en anlamlı yeri sürekli şikayet ettiği, aşağıladığı eşini terapi gereği ölmüş olarak düşündüğünde onu ne kadar çok sevdiğini ve hayatının onsuz nasıl yavan olduğunu farkettiği anlardı.

    --- spoiler ---

    sandığımız kadar fazla vaktimiz yoktur belki de...
  • ekşici arkadaşlara çok kırılmama sebep olan oyundur. neden mi ? asla gitmeyin bu oyuna diye kimse yazmamış da ondan !

    oyunu gördüm yarısı olmadan çıkacaktım dedim ki "lan toparlar lan, bir oyun bu kadar kötü olamaz." şans verdim sonuna kadar izledim lakin hem param hem zamanım çöpe gitti. yazık.

    işin kötüsü tüm salon kahkahadan kırıldı. cidden bize böyle oyunlar müstehak galiba. halk gülüyor.

    kahkalarla gülünen şeylerden hatırladıklarımı sıralı tam liste olarak yazmak istiyorum.
    spoiler demicem yemişim spoiler'ı olsun spoiler zaten gitmeyin sakın.

    - "donuna kadar alacağım senin" repliği sonrası "donumu al tamam" diyip pantolonunu çıkartıp donuyla kalan ali. (salon baya kırıldı bu sahnede kahkahadan)

    - "zaten ben slip don seviyorum, paçalı değil, bu popumun arasına kaçıyor zaten, kaşındırıyor, her yerim sivilce." replikleri.

    - "5 dakikadan daha fazla mı sürüyor sizinki?" repliği (seksi kast ediyor, ohaaa nasıl ya geyiği, 5 yeter aslında muhabbeti)

    - kocasına pezevenk diyen kadın

    - ihtiyaçlarım var derken iki bacak arası açılan bir kukla.

    ay daha yazamayacağım da yani cidden mal gibi izledim oyunu. yarısı olmadan çıkan bir çift oldu zaten. çok pişman oldum onlarla çıkmadığıma. ben hep "ama şimdi toparlar bu kadar kötü olamaz" dedim.

    yanıldım.

    oyunun evli veya bekar çiftlere kattığı hiçbir şey yok arkadaşlar. aman pr'ına kanıp çift olarak gitmeyin. ben şahsen eşimle gidecektim allahtan işi çıkmış da gelememiş. beraber gittiğim yakınımdan oyun çıkışı özür diledim durdum o derece.

    daha detaylı bir kritik daha sonra yazacağım. ama yani belki de ben eğriyim, doğru olan benden başka o gülen eğlenenler. belki gitseniz siz de seveceksiniz bilemedim. neticede böyle yapımlara gülenler olabilir.

    benim için hayal kırıklığı.

    edit: bana oyuna götürdüğüm kişiden özür dilediğim için ergen diyenler olmuş ama bence bu ergenlik değil erdemlilik yani erdem sahibi olma. ali poyrazoğlu'nun da bizim gibi bilinçli tiyatro seyircilerine özür borcu var bence biz onun ismine güvenip gittik bu derece kötü bir şey beklemiyorduk.

    bu arada bu akşam notre dame quasimodo müzikaline gidecektim ekşideki yorumları okudum hepsi ama hepsi kötü. bir kişi bile iyi dese belki gidecektim. gitmiyorum. teşekkürler ekşi sözlük. tamamla bizi ey aşk için kızmıştım sana ama geri aldım. en azından bu akşamımı kurtardım.
  • açıkçası melih ekener sebebiyle gitmeyi istediğimiz bir oyundu ta ki bir üstteki entry'i görene dek. giden diğer ekşiciler de yorum yapsa da az çok fikir sahibi olsak diye bekleyeceğim sanırım. zaten gitmeyi düşündüğümüz salon biletleri henüz dolu değil. daha vakit var. cidden türk sinemasındaki hüsranımın benzerini tiyatroda da yaşarsam lanet olsun bu hayata! kaç para ulan biraz sanat!!!11! diye her şeye küseceğim. birileri gelsin övsün lütfen oyunu ya.
  • oyun çok zaman ve emek harcanarak evlilik psikoterapisindeki kuramları işlemiş, bu açıdan izlenebilir. ali poyrazoğlu yaş geldi 71'e perfomans gayet yüksek. ne unutma, ne fiziksel akitivitede eksiklik, bu açıdan başarılı. çok böyle süper espriler beklemeyin , fena değil sonuçta grup terapisi tadında kimi kısımları eğlencelik olmuş. eski usul tiyatrolardan düşündüren, sordurtan. ergenlere hitap etmiyor, böyle yanındakini tiyatroya götürüp 47 bin kere ondan oyun kötü diye özür dileyecek kadar ergenseniz, gitmeyin.
  • dün itibarı ile seyrettiğimiz oyun. ali poyrazoğlu hala büyük oynuyor, şebnem özinal sırıtmadı, melih ekener i uzun süre sonra gördüğümüze de sevindik.

    güzel olmuş oyun, hata ve kusur aramanın anlamı yok. seyirciyle interaktivite tiyatroda riskli bir iştir onu da zorlanmadan halledebildiler.

    oyunun sonunda ali poyrazoğlu kitaplarını imzalıyor. iki satır da sohbet edebilirsiniz.
  • az önce çıktığım tiyatro oyunu. imdb 5.
    hiç ara yok 1saat 45 dk tek perde.

    seray sever'in götünü daha önce televizyonda mıncıkladığı için, her an herşeyi bekliyordum.

    ön sıradakilere az daha boxerını indirip tutturuyordu. çok da gülen olunca, devamınıda yapıştırdı. canlandırdığı karakteri temsilen de olsa entresan diyaloglar oldu.

    tiyatroların üzerine oynanan oyunlara karşı olduğunu açık açık dile getirdiği ve gelecekten umut dolu konuşması için de "yüreğine sağlık" diyorum.
  • kitabı bilmiyorum ancak oyunu kötü, çok kötüdür. bu oyunu tavsiye etmediğim gibi genel olarak çok ünlü oyuncuların oynadığı oyunlarda sezinlediğim işin kolayına kaçılma nedeniyle çok ünlü oyuncuların hiçbir oyunu tavsiye etmiyorum.
  • geçenlerde izlediğim, bin kişilik salonu kırıp geçiren oyun.

    belirteyim; daha önce ali poyrazoğlu'nu tiyatroda hiç izlemedim. 72 yaşındaki usta aktör, kendi deyimiyle bel altı vurduğu esprileriyle tüm salonu coşturdu. hele hele, fabrikatör mahmut'u tanıtırken, "üniversite okudum ama diplomam kayıp. çıkar elbet bir yerden. başıbüyük'te inşaat yapıyorum. kentsel dönüşüm inşaatı. göt kapağı imal ediyorum." replikleri hem çok zekice hem de efsaneydi.

    oyun politik hiciv içeren haliyle devam etseydi, belki bomboş bir oyun olarak değerlendirilmeyecekti. mesaj kaygısı, zeka pırıltısı espri bekleme umuduyla gitmeyin bu oyuna, havanızı alırsınız. zaten oyunun da böyle bir amacı yok. son derece klişe bir konuyu, sonuna kadar mehmet ali erbil tarzı show malzemeleri ile işliyor.

    benim bu oyuna gitme nedenim; 72 yaşında, yüzünden gözünden terler aka aka oyunculuğunu konuşturan dev bir aktörü izlemekti.
hesabın var mı? giriş yap