*

  • jethro tull'in a passion play albumunde, ikinci bolumun ba$inda bulunan masal.. avustralya aksani ile, -saniyorum- grubun davulcusu tarafindan okunmu$tur..

    this is the story of the hare who lost his spectacles.

    owl loved to rest quietly whilst no one was watching. sitting on a
    fence one day, he was surprised when suddenly a kangaroo ran close
    by.
    now this may not seem strange, but when owl overheard kangaroo whisper
    to no one in particular, 'the hare has lost his spectacles,' well, he
    began to wonder.
    presently, the moon appeared from behind a cloud and there, lying on
    the grass was hare. in the stream that flowed by the grass -- a
    newt. and sitting astride a twig of a bush -- a bee.
    ostensibly motionless, the hare was trembling with excitement, for
    without his spectacles he was completely helpless. where were his
    spectacles? could someone have stolen them? had he mislaid them? what
    was he to do?
    bee wanted to help, and thinking he had the answer began: 'you
    probably ate them thinking they were a carrot.'
    'no!' interrupted owl, who was wise. 'i have good eye-sight, insight,
    and foresight. how could an intelligent hare make such a silly
    mistake?' but all this time, owl had been sitting on the fence,
    scowling!
    kangaroo were hopping mad at this sort of talk. she thought herself
    far superior in intelligence to the others. she was their leader;
    their guru. she had the answer: 'hare, you must go in search of the
    optician.'
    but then she realized that hare was completely helpless without his
    spectacles. and so, kangaroo loudly proclaimed, 'i can't send hare in
    search of anything!'
    'you can guru, you can!' shouted newt. 'you can send him with owl.'
    but owl had gone to sleep. newt knew too much to be stopped by so
    small a problem -- 'you can take him in your pouch.' but alas, hare
    was much too big to fit into kangaroo's pouch.
    all this time, it had been quite plain to hare that the others knew
    nothing about spectacles.
    as for all their tempting ideas, well hare didn't care.
    the lost spectacles were his own affair.
    and after all, hare did have a spare a-pair.
    a-pair.
  • hikaye grubun bascisi tarafindan anlatilmistir.
    (bkz: jeffrey hammond hammond)
  • her ne kadar bu hikayenin sadece basit bir masal mı yoksa jethro tull'ın şarkı sözlerinde sık sık kullandığı hiciv sanatını içeren bir alegori mi olduğunu anlayamadıysam da, sadece ses kaydı değil, jethro tull'in 25th anniversary dvdsine de koyulmuş olan ve bir çocuk tiyatrosu oyununu andıran klibini izlemek de oldukça eğlenceliydi.
  • guy debord'un gösteri toplumu üzerinden güzel okunabilecekmiş gibi duran jethro tull masalı.
  • lancashire aksanıdır.
  • filminde ian anderson kokain'e göndermeler yapıyor gibidir..
  • gözlüğünü kaybeden tavşanın hikayesi

    baykuş sessizce dinlemeyi severdi hiç kimse ona bakmazken. otururken çitin üzerinde bir gün şaşırdı aniden bir kanguru geçtiğinde yakınından. bu pek acayip gelmeyebilir belki ama baykuş, kangurunun kendi kendine fısıldayışına "tavşan gözlüğünü kaybetti" kulak misafiri olduğunda merak etmeye başladı. tavşan, ay bir bulutun arkasında göründüğünde, otların üstüne yatmıştı. otların arasından akan derede bir semender ve çalının bir sürgünün üstünde bacaklarını yaymış oturan bir arı görünüşte hareketsiz olmasına rağmen tavşan telaşla titriyordu çünkü gözlükleri olmadan o tamamen çaresiz sayılırdı.

    neredeydi gözlükleri?
    biri mi çalmıştı?
    biri mi onu aldatıyordu?
    ne yapacaktı?

    arı yardım etmek istedi ve düşünüp cevabı buldu. başladı söze;

    -sen belki de onları havuç sanarak yedin.
    -hayır, diye kesti lafını bilge baykuş.
    -benim gözlerim iyi görür, işin iç yüzünü kavrarım ve ihtiyatlıyımdır.

    zeki bir tavşan nasıl olur da böyle aptalca bir hata yapar?

    bütün bunlar olurken baykuş çitin üstünde oturuyordu, kaşlarını çatarak böyle böyle konuşulurken kanguru çılgınlar gibi sıçrayıp duruyordu. o kendisini zeka bakımından çok çok üstün buluyordu. onların lideriydi, onların gurusu, cevap da ondaydı.

    -tavşan, gözlükçüyü aramalısın.

    ama sonra tavşanın gözlükleri yokken bütünüyle çaresiz olduğunu fark etti
    ve böylelikle, kanguru gururla açıkladı ki;

    -ben tavşanı hiç bir şey aramaya gönderemem.
    -sen yol bulabilirsin, bulabilirsin, diye bağırdı semender.
    -onu baykuş'la gönderebilirsin.

    ama baykuş yatmaya gitmişti, semender böyle küçük bir soruna boyun eğmemek için çok fazla şey biliyordu.

    -sen onu kesenin içinde götürebilirsin.

    ama yazık ki, tavşan, kangurunun kesesine sığmak için çok büyüktü. bütün bunlar olurken, tavşan için oldukça açık bir şey belirdi ki diğerleri gözlük hakkında hiç bir şey bilmiyorlardı ve onların bütün cezbedici fikirlerini de tavşan ciddiye almadı ve her şey bir yana;

    tavşanda yedek bir çift gözlük vardı.
hesabın var mı? giriş yap