• geoffrey lewis'in tam adı "trajik basari -türk dil reformu- " olan kitabının ismi.
    kitap, cumhuriyet dönemi türk dilindeki sadeleşme çabalarını, son derece akıcı bir uslûpla anlatmakta.
    yaşadığımız garabetin 'dışarıdan' nasıl gözüktüğünü çok hoş bir şekilde gözler önüne sermektedir.
    türkçe tercümesi de gelenek yayınlarından, mehmet fatih uslu tercümesi ile çıkmıştır.
    alakaya mazhar olması dilegi ile, dikkat cekerim!
  • turk dilinin 1900'lerden bu yana gecirdigi degisimi inceleyen bir kitap. ne asamalardan gecmisiz bugune gelene kadar, ne yanlislar yapmisiz cok guzel anlatmis geoffrey lewis.

    turk dil devrimi (geoffrey lewis reform demeyi daha uygun gormus) ile ilgili fikirlerin bir cogu ya "dil devrimi ataturk'un onculuk ettigi bir devrimdir, iste bu yuzden de her yonuyle basarili her yonuyle mukemmel bir harekettir" yada "turk dil devrimi bizi kuran'in dili olan arapcadan uzaklastirmak icin yapilmis dinsiz isi bir harekettir" onyargilarini temel aldigi icin bu konuyla ilgili adam akilli kaynak bulmak zor bir is. bunun da disinda dil devrimi az cok herkesi ilgilendirdiginden -ve turkler her konuda fikir beyan etmeyi pek bir sevdiginden- dil bilimci olan olmayan hemen herkesin bir tezi var.

    iste bu karisik ortamda bir ilac gibi trajik basari. goeffrey lewis dil bilimci olmanin ve turk olmamanin getirdigi avantajla konuya nispeten daha nesnel ve bilimsel olarak yaklasmis, turk dil reformu surecinde yapilan yanlisliklarla inceden dalgasini gecmis, kitabina sadece turk dili bilgisini degil turk kulturu ile yakinligini da yansitmis.

    gene de kitabin ilgincligini bir tek yazarina atfetmek uygun olmaz kanimca. akillara durgunluk verecek sapsallikta uygulamalari hayata geciren bizleriz ne de olsa.
  • geoffrey lewis kitabi. kitabin yarisindan cogu turkce ya da osmanlica olup, is bu satirlarin yazari 80 yillik bazi metinleri malesef ancak ingilizce tercumesinden anlayabilmistir. ilkokul'da ogrendiginiz gramer -dilbilgisi- ve imla-yazim- kurallarinin nasil kural oldugunu anlamak, nasil olursa olsun kullandiginiz dil hakkinda (cok ingilizce, frnasizca kokenli kelime kullanmak, cok ozturkce kelime kullanmak, cok arapca-farsca kelime kullanmak vs.) bir o kadar komplekssiz olmanizi saglamak icin birebir bir kitaptir.
  • türk toplumu ve kültürü ile ilgili değişimlere dair yansız değerlendirmeleri yalnızca yabancı yazarların eserlerinde mi bulacağız diye iç geçirerek okuduğum kitaptır.
  • bazı türkçe metinleri anlayamayıp ingilizcesinden okumak insana çok koyar kitabı okurken.
  • akademik bir havası olmasına rağmen ben açıkçası umduğumdan keyifli buldum bu kitabı, dili ve örnekleri eğlenceli. lewis'in kitaba verdiği isim, türk dil devrimi hakkındaki görüşünü de yansıtıyor; takdir ederken alttan alta bir dalga geçme havası da seziliyor.

    bugün duysak deli saçması sayacağımız iddiaları yazarın niye bu kadar ciddiye aldığını sorgulayabiliriz ilk başta; yeryüzündeki ilk dilin türkçe oldugunu, diğer tüm dillerin, aslında türkçeden türemiş olduğunu, veya türkçe'nin indo-european dil ailesine mensup olduğunu savunan gülünç iddialardan bahsediyorum. arapça "firavun" kelimesinin türkçe "burun"dan geldiğini iddia eden yusuf ziya özer'in misal akranlarınca dalga konusu olduğunu görüyoruz... ama sonra anlıyoruz ki bu saçmalıkları öne sürenler önemli mevkilerde bulunmuş, atatürk'ün en yakın çevresine girebilmiş, ve hatta öztürkçeleştirme hareketinin başını çekmiş kişiler arasında...

    osmanlıcacıları bir kenara koyarsak, dil devrimine yapılan en büyük eleştiri de anladığım kadarıyla zaten amacına değil, yöntemine ve üretilen kelimelerin türkçenin doğasına aykırı olmasına yönelik... işin, ehline değil de, heveslilere bırakılmış olması ve onların da kısmen bilgisizlikten kısmen kolaya kaçmaktan dolayı bu işi hakkıyla yapmamış olması. nurullah ataç, ki sayısız kelimeyi (tilciği*) dilimize sokmuştur, aslında bir dilbilimci değildir ve bu konuda yetkin olmadığını her zaman kabul etmiştir: "şart koşmak"taki ikinci kelimeyi alıp "koşul" sözcüğünü üretmesi örneğin durumu biraz özetler. kitaptan anlıyoruz ki eyüboğlu, aydın gibi bazı savunucular türkçe ile alakasız olduğu bariz olan kelimeler için bile (okul, simge, imge, bilimsel, vs) yok aslında bunlar gerçekten türkçedir diye çabalamış olsa da, en azından bi tdk yetkilisi bir kurultay sırasında "kem küm etmeyelim arkadaşlar, resmen uyduruyorduk" diyerek vaziyeti dürüstçe kabullenmiştir.

    yazdığım şu metinden de kolayca anlaşılacağı üzere ben türkçeyi iyi veya doğru kullanabilen, veya dil konusunda herhangi bir yeterliliğe sahip biri değilim. ancak fikrim odur ki her işte dengeyi biraz gözetmek, kantarın topuzunu kaçırmamak lazım. çünkü en başka yola çıkılan hedefin tam tersine varılmış oluyor.

    yani eskiden sokaktaki insan osmanlıca konuşan okumuşların ne dediğini anlayamıyordu, onlarla "istillahi konunuyorlar" diyerek dalga geçiyordu. dil devrimi ile birlikte yeni okumuşlar da "uydurukça" ile yine anlaşılamaz hale geliyor, yine halktan uzaklaşmış oluyor idi. bugün durum biraz farklı ama misal tübitak'ın özellikle fizik alanında çevirdiği bazı kitapları okuyamadığım ve ingilizcesine geçtiğim olmuştur.

    iddiaya göre atatürk de bunu erkenden farketmiş ve dile iyice yerleşmiş yabancı kelimelerin kıyıma uğramasının önüne geçebilmek için güneş-dil teorisine sarılmıştır. bu yöntemle "hüküm", "ilim" vs gibi kelimelerin aslında türkçeden geldiği, dolayısıyla dilde tutulması gerektiği savunulmuş ve geçiş bir nebze yumuşatılmıştır. yöntem ilginç ya da dahiyane bile gelebilir, amaç dilin iyice halktan kopmasını engelemektir. atatürkün kendi konuşmalarındaki dilde bu yumuşama görülebilir.

    öztürkçeleştirme çabasının olası bir sonucu da dili ingilizcenin istilasına karşı savunmasız hale getirmiş olması olabilir. bu antibiyotiklerin vücutta hem zararlı hem yararlı bakterileri öldürüp, daha tehlikeli başka bakterilerin saldırısına zemin hazırlamasına benziyor biraz. aslında türkçe olmayan ama sokaktaki herkesin kullandığı kelimeler unutulmaya yüz tutunca, onların yerine en kolay seçenek iliştiriliyor, ortaya plaza türkçesi/ingilizcesi çıkıyor.

    (yalnız türkçe o kadar hızlı evriliyor ki lewis'in 1999'da bahsettiği bazı şeylerin bile bugün eskimiş olduğunu görmek ilginç.)
  • geoffrey lewis'in harf devrimi'nden başlayarak dil devrimi sırası ve sonrasında yaşananları, üçüncü ve tarafsız bir gözle kaleme aldığı kitabı. yazarın, ismet zeki eyuboğlu'na ait "türk dilinin etimoloji sözlüğü"ne atıf yaptığı yerlerde aklıma 1999 sonrası yayımlanan etimoloji çalışmaları geldi zira bu kitap, 1999'da yayımlanmıştı. acaba geoffrey lewis, kendi kitabından sonra ortaya konan bu çalışmaları da görse ne yorumda bulunurdu? çünkü ismet zeki eyuboğlu'nun çalışması akademik değil ve "türk dilinin etimoloji sözlüğü"nden sonrakiler nispeten daha iyi. özellikle sevan nişanyan ve tuncer gülensoy'un sözlüklerini değerlendirmesini isterdim.
hesabın var mı? giriş yap