*

  • bursa’nın hamamlıkızık köyü’nden bir annenin ve manyaslı bir babanın evladı olan mehmet muhyiddin üftâde hazretleri, 1490 yılında, bursa’daki inebey çarşısı’nın üzerinde araplar mahallesi’nde dünyaya geldi.

    bir rivayete göre, üftâde hazretleri dünyaya geldiği zaman, annesi rüyasında oğlunu süt deryasında yüzerken görmüş ve rüyayı telaşla üftâde’nin babasına anlatmış o da “inşallah oğlumuzun ilim erbabı kâmil bir veli olacağına işarettir” demiş.

    1580'de yine bursa'da vefat etmiştir. hz. üftâde, bursa'da kurulan ve daha sonra anadolu ve balkanlar'a yayılan celvetiye tarikatı'nın piri ve azîz mahmûd hüdâyî hazretlerinin de şeyhidir.

    on altı yaşlarında, ulucami'de fahri müezzinliğe ve muhtelif camilerde imamlığa başlayan üftâde, bu vazifeleri on sekiz yıl sürdürdükten sonra, vaaz ve irşad hizmetlerine başlamıştır. azîz mahmûd hüdâyî de kendisini kayhan camii'nde tanıyarak intisab etmiştir.

    üftâde, halkın ısrarı ve emir sultan hazretleri'nin rüyadaki ricası üzerine, emir sultan camii hatipliğine tayin edilmiş ve bu vazifeyi ömrünün sonuna kadar sürdürmüştür. aldığı maaşı da dervişlere dağıtmıştır. fakat, daha sonraları dağın eteğinde yaptırdığı tekke ve bitişiğindeki camide, celvetiye tarikatı'nin talimiyle meşgul olmuştur.

    hz. üftâde, hayatı boyunca ibadet, zühd ve takvaya son derece önem vermiş, şüpheli şeylerden uzak durmuştur ve daima halk içerisinde hakk'ı aramıştır. yokluk kapısının üstadıdır. kendisine mürid olmak için gelen bursa kâdısı azîz mahmûd hüdâyî hazretlerine: “burası yokluk kapısıdır, biz de fakirlik kapısının kuluyuz. hâlbuki sen varlık sâhibisin. bu hâlde ikimiz bir araya gelip bağdaşamayız. senin ilmin, malın, mülkün, şânın ve mâmur bir dünyân var. bizim gibi kulların, allah-u teâlâ’dan başka hiçbir şeyi yoktur." buyurmuştur.
  • dün türbesini ziyaret ettiğim mübarek zaattır .kabrinin sağ tarafına oturdum ve yaşlı, nur yüzlü bir zatın dua edişine katıldım. sonra kendim yalnız dua ettim.dualarımda üftade hazretlerinin yüzü suyu hörmetine dedim. oradaki maneviyat beni aldı götürdü. mest oldum.
  • kendisi hakkında “uzaktaki yakîn” adı verilen uluslararası bir sempozyum düzenlenmiştir bursa'da 19-20 nisan 2014 tarihlerinde.

    http://www.turkkad.org/…roje/program-saatli kck.pdf
  • eğer üsküdarlı iseniz veya aziz mahmud hüdayi hazretlerini bir kez olsun ziyaret etmişsiniz, hazretimin ayağının dibine vardığınızda o aşina atmosferi hissetmemeniz mümkün değil..

    edeple giren lütufla çıkarmış buradan da..
    öğrettiler..
  • bursa'da bulunan yaklaşık 5 asırlık tarihi (bkz: üftade camii) son yapılan restorasyondan sonra lahmacun salonu havasına bürünmüştür.
    haber
  • üftade hazretleri şöyle buyurdu:

    “–evlâdım mahmûd! * seyr u sülûk yolunda verdiğim hizmetlerin gâyesi, işte bu mertebeyi geçebilmen içindi. muvaffak kılan allâh’a hamdolsun! gayri bundan böyle vazifen benim abdest suyumu hazırlayıp döküvermendir!..”

    kadı mahmûd, bu vazifeyi de büyük bir titizlik ve kemâl-i edeple îfâya çalıştı. hiç aksatmadan her sabah abdest suyunu hazırladı ve hocasına abdest aldırdı.

    bir kış günüydü. kadı mahmûd, biraz gecikerek kalkmıştı. bu sebeple hocasının suyunu ısıtmaya vakit bulamadı. büyük bir üzüntüye gark oldu ve gözlerinden yaşlar damladı. gayr-i irâdî bir şekilde su testisini göğsünün üzerine bastırarak “allah” lâfzını söylemekten başka bir şey yapamadı. o esnâda hocası kapıda göründü. kendisinden abdest suyunu getirip dökmesini istedi. o da çâresiz ve irâdesiz bir şekilde bu emre baş kesti ve büyük bir endişe içinde suyu hocasının ellerine dökmeye başladı. su, mübârek ellerine değer değmez üftâde hazretleri, yavaşça başını kaldırdı ve talebesinin kaygılı hâline nazar ederek tebessümle:

    “–su biraz fazla ısınmış evlâdım!” dedi.

    buna pek şaşıran kadı mahmûd efendi, hafif bir sesle:

    “–nasıl olur efendim? suyu ısıtmamıştım ki!..” dedi.

    üftâde hazretleri de:

    “–evlâdım! farkında değilsin; bu su, odun ateşiyle değil, gönül ateşiyle ısınmış!..” cevabını verdi.

    zira hüdâyî hazretleri, girdiği sıkı riyâzatla nefsinin terbiyesi yolunda helâllerden istifâdeyi bile asgarîye indirmiş ve gönlünü tamamen hakk’a râm ederek rûhunu kuvvetlendirmeye muvaffak olmuştu. neticede bu güzel hâlin bereketlerine nâil olmuş, ayrıca dirilerden çok ölülerle görüşüp konuşur bir hâle gelmişti. bir defasında dergâhın yolu üzerinde daha evvel vefât etmiş bulunan bir müezzine rastlayıp ona selâm verdikten sonra bunu üstâdına arz etti. hazret-i üftâde ise:

    “–evlâdım! yapmış olduğun riyâzat sâyesinde rûhunu iyice kemâle erdirip kuvvetlendirmişsin. biz dahî riyâzâtımız zamanında aynı hâl içinde idik.” buyurdular.

    alıntı: http://hudayivakfi.org/…i-hazretlerinin-hayati.html
hesabın var mı? giriş yap