• when the air hits your brain* isimli kitabın yazarı frank vertosick*'in ağrıları; anektodlar, çıkarımlar, etkileyici vuruşlar ve duygusal dokundurmalar eşiliğinde uzmanlığı** ve mütevaziliğiyle anlattığı kitabı.
    yazarın kullandığı ekipmanlardan; mütevazilik, her türden okuyucunun yazarın kitlesi haline gelmesini; etkileyici vuruşlar ve duygusal dokundurmalar, kitabın bitme süresinin kısalmasını ve kitaptan alınan hazzı; çıkarımlar, kitabın okuyucuya katkılarını; anektodlar, okurun olaylar içerisinde daha bir canlı ve heyecanla gezinmesini ve olaylara şahitlik etmesini; yazarın uzmanlığı ise, hakim olduğunuz veya olamadığınız bir tıbbi branş olan beyin cerrahisine içeriden birinin gözüyle bakabilmenizi sağlamakta. tıpkı diğer kitabında olduğu gibi.
    when the air hits your brain kitabından sonra bir şeylerin (bence) yarım kalması üzerine bu kitabı araştırmıştım. halen bir çok şey yarım. o halde, bir yerlerde mutlaka devamı olmalıdır. ancak, üzerinden seneler geçmesine rağmen devamı gelmedi bugüne değin bu tadın.
    ilk kitabın türkçe tercümesi sürükleyiciydi, ancak why we hurt henüz türkçeye çevrilmediğinden ötürü, terminoloji bilgisi gerektirmekte. bir ders kitabı muamelesiyle okursanız, sözlükler bile fayda etmeyebilir. kendine güvenemeyen birisi, mübarek bir insanın bu kitabı türkçeye çevirmesini bekleyebilir.
    buradan yetkililere sesleniyorum: "çevirin, basın, dağıtın! kaybolmayan bir seri istiyorum!"
    ama sabretmek istemeyenler ve kendine güvenenler gidip amazondan satın alabilirler. mümkün, tabi..
  • yaklaşık, fazlası vardır eksiği yoktur, 4-5 senedir beklediğim bir kitaptı bu.
    önce türkçeye tercüme edilmesini bekledim.
    frank t. vertosick jr'ın bir diğer eseri olan 'the genius within'in ledo yayıncılıktan selma çetinçift doğan tarafından "içinizdeki deha" ismiyle tercümesini okuduktan sonra (tam bir fiyaskodur, böyle bir kitap bu kadar kötü çevrilemez) orjinal dilini satın alma hayalleri kurmaya başlamıştım. amazon'dan başlayıp envai çeşit internet sitesini gezdiğim halde, yemedi... okumak değil, satın almak yemedi... belli bir miktarın üzerindeki ilk maaş vaatleriyle kendimi avutup durdum, yıllarca... hatta bu hayal kurma meselesini abartıp, kafayı iyice kırmayı, gidip gemiymiş kargoymuş neyse parasını vermeyi, sonra bir seneyse bir sene boyunca oturup çevirisini yapmayı ve bunu satmayı bile düşündüm. bir ara amerikadan dönecek bir arkadaşımın "ıssız bir adadan tek bir şey istesen ne isterdin?" şeklindeki sorusuna "why we hurt!" diye cevap vermişliğim bile var. almayı unutmuştu hayta...
    sıkıcı yorucu uykusuz ve hafif halsiz bir günün akşamında, kolaçan etmek maksatlı girilen bir kitapçının rafındaydı.
    mine şengel çevirisiyle, tubitak yayınlarından haziran 2011'de çıkmış. hiç haber veren de yok! ayıptır!
    şimdi tercümesi masamın üzerinde, ve bende o kadar büyük bir beklenti var ki, hayal kırıklığına bile kaçabilir. en nihayetinde, korkunun da ecele faydası yok...
  • “bir hastayı açıp, aylar ya da yıllar öncesine ait bir yaraya baktığımda, kendimi kayıp bir gemi enkazını ilk defa gören bir denizbilimci gibi hissederim. kendimi, hasarlı organın eski durumunda nasıl göründüğünü düşünmekten alıkoyamam; bu olağanüstü makineyi yararsız bir enkaz haline getiren olayları, içgüdüsel olarak hayalimde canlandırırım. gemi enkazı araştırmacılarının da benzer biçimde, geminin hasar gören gövdesinden içeri dolan suyun görüntüsünü ve uzun zaman önce bu dünyadan göçmüş denizcilerin ölüm çığlıklarını düşündüklerinden eminim. benim için travma sonucu koparak kurumuş, cansız bir siniri görmek, bir çocuğun oyuncak bebeğini denizin dibinde yatarken görmek gibidir. bende bir boşluk duygusu, harika bir şeyin asla yerine konmayacak biçimde yitirilmiş olduğu duygusunu uyandırır”
  • maharet m.d. frank vertosick jr'ın mı onun yazdıklarını türkçeye çevirenlerin mi bilemiyorum ama ağrı gibi en keyifsiz konulardan birini bile iki günde okunabilecek tuğla gibi bir kitaba dönüştürebilen herkesin ellerine sağlık. sağlıkla ilgili kitaplar ilginizi çekiyorsa seveceksiniz -bulabilirseniz..
  • tam adı "neden canımız yanar? / geçmişten günümüze ağrı " ("why we hurt? / the natural history of pain ") olan bu kitap, yazarın diğer kitaplarından üslubuna alışkın olanların tahmin edebileceği gibi, normalde çok sıkıcı bulunabilecek tıbbi konuları akıcı ve sürükleyici bir şekilde okuyucuya aktarıyor.

    acı/ağrı olgusunun sebepleri, oluşum süreci ve tedavisi hakkında bir şeyler öğrenmek isteyen meraklı zihinlere rahatlıkla tavsiye edilebilecek bu eserin türkçe çevirisinin de oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.

    kendisini okumanın tek olumsuz yanı ise belki "güven hissi" denen uyuşturucuyu ortadan kaldırabilmesi ve ne kadar kırılgan canlılar olduğumuzu yüzümüze vurması olarak gösterilebilir.
  • when the air hits your brainden sonra büyük bi fiyasko. ondan bağımsız olarak bakarsak sağlam bir kitap. yazarın olgunlaşmasından mı yoksa deneyimlerin kısıtlılığından mı bilmiyorum ama ilk kitabındaki o histen çok uzak çok farklı bi tat veriyor.
  • üstüne when the air hits your brain okuyunca insanda zaten tıp okuma arzusunu iyice zirveye çıkaran kitap. dayanamıyorum! mimarlığı bitirdikten sonra hemen bir şekilde tıp okumanın çarelerini arayacağım.

    when the air hits your brain/#32986627

    edit: (bkz: arayamadı)
  • içinde morfinin isim kaynağının düşler tanrısı morpheus olduğu bilgisini de barındıran kitap
  • ağrı, ruhumuzda taşıdığımız kalıcı bir yara olmamalıdır.
    hepimiz bolca korku,suçluluk duygusu ve ağrıyla yüzyüze yaşarız-ama hepimiz!-
    bunları ortadan kaldıramayız ancak bunların yaşamlarımızı ele geçirmesini engellemek için elimizden geleni yapabiliriz.

    bilinçli olmak acı çekmektir.
    köpeğin canı yanar insan acı çeker.

    acı yaşamla eş anlamlı değildir, zeka ile eş anlamlıdır.
hesabın var mı? giriş yap