148 entry daha
  • #31155709 numaralı sinir ve küfür dolu entrymde bahsedildiği üzere gitmek için başvurduğum ve an itibari ile limited visa sını aldığım ülke.

    neden limited derseniz tabii ki red veren avustralya konsolosluğunun adiliği yüzünden.

    edit: burdan avustralyaya kaçak göçmen taşıyan feribotlara selam ederim.
  • caninizi cektirmek gibi olmasin ama, asmis bitirmis ulke. sadece escinsellik, ozgurluk bakimindan degil her yonden asmislar.

    gecenlerde melrose a gitmek icin iki kere sorup teyit ederek bindigim otobusun soforu son durakta oraya gitmedigini soyler ve uykaf atar yapmak icin sofore gider. 5 dolar la otobus, tabi atar yapilir. neyse, sofor kisisine guzergahtan gecip gecmedigini binmeden once iki kere sordugumu ve kendisinin gectigini soylemesini belirtmem uzerine sofor kisisi: ozur dilerim benim hatam der ve koca otobusu wellington un bi ucundan digerine surer. koca belediye otobusunu taksi hesabi benim guzergaha sokup nerdeyse evin onunde indirir ve ozur diler ustune.

    is boyle seyleri gordukten sonra anlasilir ki aslinda cennet vatan diye bizi sikmisler yillarca. bosverin gencler goygoylu laflari. 30 yil yasadigim memlekette gormedigim insanligi gordum ben burda. siktiredin, firsat bulursaniz topuklayin oralardan.

    not: memleketim gibisi yok aman tomatiz ucuz, yok baklava taze diye milletin kafasini sikicekseniz yapmayin ama o isi. tercihinizi bastan yapin. ya insan gibi yasamak ya ucuz tomatiz.
  • yil 2014, yeni zelanda' da 5. ayim. wellington' da yasiyorum. brezilyali ve singapurlu arkadaslarla tuttugumuz evim var. ev arkadaslari super, ortam super. daire uni. ogrencilerinin kaldigi bir apartmanda, sen artik guzelligi hayal et. bize muhabbete gelen isvicreli arkadas bile eviniz muhtesem, american pie' da gibi hissediyorum sizin evde takilirken diyor. dusun artik, isvicreli adamin bile dibi dusuyor bizim ortama. dunyanin en yasanabilirler listesinde baslari ceken bu ulkede boyle bir arkadaslik ortami ve cevren var, herkes seni sayip-seviyor..

    asil sorun ise vizemin bitmesine bir ay kalmis. bu muhtesem ortami kaybetmek istemiyorum, vizenin suresini uzatmak icin her seyi yapiyorum ama olmuyor. alamiyorum vizeyi. hayatimda ilk defa depresif bir moda burunuyorum. nesem kaybolmus, umutsuzluk hep uzerimde, odadan zor cikiyorum. ev arkadaslari da farketmis, karla dedi git bir doktora gorun. senin gidisat sakat..

    turkiyedeki hastane cilesi nasil benligimize islediyse artik, en son care olarak doktora gitmek bile gelmiyor aklimiza. neyse, dedim kiz hakli yoksa tirlatcaz, bir gidelim bakalim. iste bu asamadan sonra insan oldugumu tekrar tekrar hatirladim..

    oncelikle sigortayi arayip uluslararasi ogrenci sigortasinin psikolog/psikiyatr muayene ucretini karsilayip karsilamadigini sordum, kadinin tepkisi su oldu; 'neyiniz var, benimle konusmak ister misiniz?'

    hic beklemiyorum bu soruyu. evet veya hayir de gec dimi, sana ne kimin neyi oldugundan. neyse ben saskinlikla tesekkur ettim, profesyonel yardima ihtiyacim olabilecegini dusundugum icin bilgi almak istedigimi belirttim bilgilendirdi beni sagolsun..

    sonra evin yakinindaki klinikleri arastirmaya basladim netten, bi saat falan gecti gecmedi telefonum caldi. tanimadigim numara. actim teli, sigorta danismani kadin. nasil oldugumu merak etmis, daha iyi hissediyor muyum diye aramis. vay babayin kemugune dedim, mevzuya gel. sasirdim da tabi, hastaneye gidecegimi soyledim, ilgisi icin tesekkur ettim kapadim.. soklardan ilkiydi bu.

    sonra klinigi buldum, gittim. giris yapildi falan, iki kisi var sirada. 10 dakkaya bana sira gelir diye turk usulu hesap yapiyorum kafamdan. ama orasi nz, yerler mi hic.. yarim saat oldu daha hastanin biri ilerlemedi. ben kendi kendime homurdanirken gorevli kadin geldi yanima hastanin isi uzadigi icin ozur diledi, bir kac tane dergi getirmis bunlari inceleyebilirsiniz dedi. akvaryumdan falan bahsetti gitti. bu arada burasi sadece psikiyatr klinigi falan degil ha yanlis anlasilmasin, o yuzden kibar davranmiyor kadin. benden once bekleyen adamin kolu alcida. her telden insan var yani. bizim saglik ocaklarinin gelismis versiyonu diyelim.

    neyse benim bekleme 1 saati buldu. lan dedim heralde operasyon yapiyorlar icerde. bi kisi icin beklenir mi bu kadar saat. bu arada gorevli kadin 2-3 kere gelip ozur diledi durumdan. bilgilendirdi falan. bi ara bana yazdigini bile dusunmeye basladim hani bu kadar ilgi gosterince :) memleket hastanelerinde insanlik gormedigimiz icin, garibimize gidiyor boyle seyler. bir de insan yerine konulup durum hakkinda bilgi verilince insanda sinir stres kalmiyor hatta iki saat beklesen bile calisan kadina bile empati yapiliyor, 'bunun da isi zormus be' diyerekten..

    neyse sadede geleyim bi ton bekleme ve ozurden sonra sira bana geldi. anladigim kadariyla pratisyen bir hekim bakiyor. dr. house bir durumu yok arkadasin. sordu anlattim durumu. eline kagit kalem aldi, dedemden basladi sormaya. dedim noluyoruz.. babaneme gecti, amcama, halama, teyzeme. amk adam cidden sulalemdeki onemli hastaliklari sordu, not tuttu. cekirdek ailede daha ayrintili sordu. adam hic usenmeden kalitsal olabilecek hastalik ihtimallerini hesapladi lan. vay babayin kemugune dedim yine. zaten 20 dakkayi yedi bu sorularla.

    sonra bi 20 dakkaya yakin benimle konustu, arkadaslarimdan, okulumdan, aile hayatimdan, tr deki hayatima kadar sordu da sordu, not tuttu. bu adam psikolog/psikiyatr falan degil ha tekrar belirteyim. pratisyen hekim gibi bir sey. bizim saglik ocaklarinda olanlardan.

    neyse muayene bitti, cikis islemleri, kadin yine ozur falan aciklama yapti bir ton..
    eve gittim dinleniyorum aksama dogru telefon caldi. sigorta danismani nasil oldugumu merak etmis. hastaneye gidip gitmedigimi sordu, nasil oldugumu sordu, herseyin duzelecegini falan soyledi. olm dedim nasil bir memleket lan burasi..

    vay babayin kemugune..
  • dertsizligine bayıldığım ülke.

    basbakanin istifasi haberlerini okurken bir anim daha geldi bu ulke ile ilgili yasadigim;

    advanced sinifta politika konusuyoruz derste. iste ulkeler, politikalar, siyasi partiler falan.. avrupa tarafindan arkadaslarla assagi yukari ayni dusunce sistematigine sahibiz. insan haklari, ekonomi, sag-sol mevzulari falan kafa ayni yani. ama bu kiwilerin kafa tamamen farkli calisiyor bizden. ders hocasi (yeni zelanda da dogmus buyumus, orjinal kiwi bir kadin) nz meclisindeki partileri anlatirken meclisteki 3. buyuk parti hakkindaki tahmini sordu sinifin. hani sagci midir, solcu mudur, irkci midir ne ayaktir sizce gibi. ismini de soyledi green party diye.. ulan orda bir yesil var ama dusundugum sey bir ulkenin meclisinin 3. buyuk partisi olamaz diyorum içimden. doga, cayir, cimen falan ne alaka dimi ama.. yesil falan gorunce herhalde dedim buralarin dincileridir bunlar da. la olm adamlar bildigin dogaci cikti ya la. aha bunlar;

    https://www.greens.org.nz/

    bildigimiz doga onemli, cevreyi koruyalim, sosyal sorumluluk falan adamlari ha bunlar ve nz meclisinde temsil edilen en buyuk 3. parti.

    edit: link
  • yillarim gecmese de aylarim gecti. ne bir irkcilik gordum ne de bir sey. ulan ulkenin en buyuk 3. partisi doga, yesillik, bok pusur partisi lan nasil kotu bir anin olabilir bu ulkede? hatta hayatimin en guzel alti ayini yasadim burada ben. dileyen okuyabilir;

    (bkz: yeni zelanda/@uuykaf)

    bir tane dinci comarin ulkeyi bu hale sokmasi cok uzucu.
233 entry daha
hesabın var mı? giriş yap