• haydut devlettir. elliott abrams ismini bir araştırın. bu siyonist herif beyaz saray'ı derinden etkileyen ve çoğu savaşı ve darbeyi organize eden eli kanlı bir terörist. 2003'te ırak savaşını başlatan, daeş'i finanse eden, suriye'yi karıştıran, venezuela'daki petrol ve doğalgaz rezervlerini yönetebilmek adına ülkeyi birbirine sokan ekibin başındaki adamdır.

    donald trump'ın seçim kampanyasını finanse eden yahudi kumarhaneler kralı shelton adelson'un yakın arkadaşıdır. netanyahu abd'ye gittiğinde bu itin evinde kalırmış.

    amerika dünyanın en büyük kanser hücresi ve en büyük teröristidir. barışın ve huzurun katilidir.

    bu ülkeye hayranlık duyanlar, bu aşağılık devletin kanlı servetinin, kolonyal birikiminin ve çevirdiği karanlık işlerin farkındalar mı?

    hem abd, hem türkiye aynı anda sevilmez o yüzden.
  • dünya'nın süper gücü olarak görülen, fakat içerisinde belli bir süre yaşadığınızda, kapitalizmin güç dengesini tamamen alt üst ettiğini görebileceğiniz kuzey amerika ülkesi.

    new york, la, chicago, miami sevilir abd'liler tarafından. o çok lüks gördükleri şehirlerin arka sokaklarında yaşamlarını devam ettirme çabası içindeki alt gelir tabakası bırakın dış ülkelerdeki insanları kendi vatandaşlarının bile umurunda değildir. uyuşturucu yüzünden çıkan kavgalarda duyulan kurşun sesleri yankılanır harlem'de. los angeles'in arka sokaklarında bir gün bile zenci-beyaz kavgası olmadan olmaz. chicago ise fakirlerin geceleri ana caddelerde fink attığı bir şehirdir.

    gelir tabakaları arasındaki bu fark, hem üst gelir tabakasındaki insanların "parayı verip istediği gibi yaşama" isteğine çomak sokar, hem de alt gelir tabakasının yaşama isteğine.

    güzel şeyler yok mudur içerisinde? elbette vardır. bir kafeye oturduğunuzda, bir kahve parası verip sınırsız kahve içebilirsiniz. çoğu kafede bu uygulama hemen hemen tüm içeceklerde vardır. şaşırmanızı sağlayacak fast food restoranlarındaki mega menüler de cabası.
  • bütün sözlük abd de yaşıyormuş, biz de gidelim bari
  • amerika ekonomik açıdan agresif politikalarını artırarak sürdürecek çünkü uzay madenciliğine yaptığı yatırımların karşılığını alabileceğini görmeye başladı. nedir o?

    mevcut teknoloji ürünlerinin üretiminde kullanılan nadir metallerin %90'ı çin topraklarından çıkarak dünyanın kullanımına sunuluyor. bu üretim kabiliyeti ve teknolojik bağımlılık olarak, icat yapsanız bile çin'e karşı uzun vadeli planlarda eli zayıflatan bir durum oluşturuyor-du.

    insanlar sanıyor ki uzayda yaşanabilir başka gezegenler ve hayatlar aranıyor ama bu işin sadece magazini. buna denk gelirsek ne ala ama asıl amaç uzay madenciliği ile dünyayı tamamen dışardan yani uzaydan gelen güçle yönetebilen bir tahakküm kurmak.

    gün gelecek insanlık tarihinde ne millet ne devlet ne din ne de diğer kutsalların esamesinin bile okunmadığı zamanlar yaşanacak. uzayla ilgili bağlantılarımızın arttığı, kolonileşmiş ve uçak yolculuğu yapar gibi gidip gelebildiğimiz, kendi arabamızı değil kendi uzay gemimizi almaya çalıştığımız günleri yaşayacağız. o zamanlarda yaşamış olmayı da isterdim.

    bunların hepsi bir gün olacak.
  • insanlığı günümüzün modern toplumlarına kadar getiren toplumsal ilerleme yasalarının artık ayak bağı olmaya başladığının en büyük göstergesi olan ülke.

    uygarlığın gelişmesinin ana dinamiğini toplumlar arası çatışmalar oluşturmuştur. bu çatışmalar da en büyük nüfusla en büyük doğal kaynakları en akılcı yollarla birleştirenler bu gelişmede öncü rolü oynamışlardır.

    yukarıdaki iddialı tespitimin altını dolduran ayrıntılı bir yazı nick'im altındaki bir mesajdadır. merak edenlerin okumasını öneririm.

    linener tüketim toplumu

    bahsettiğim toplumsal ilerleme modeli yapılan keşiflerle yeni doğal kaynak kaynak arzının sınırsızca artırılabildiği ortamda mümkün olmuştur. kaynaklar akıllıca kullanılsa bile bu aklın sınırı (insanlığın mutluluğunu amaçlamaması gibi) bazı kısıtlara tabidir.

    başarının sırrı daha çok üreterek teknolojik gelişmenin dinamiklerini tetiklemek olmuştur. abd'den örnek verirsek bugün abd'de insanlar sağlıklı bir yaşam için sağlıklı bir beslenme rejimine girseler sonuç ne olurdu? size söyleyeceğim sürpriz bir tespitim var, abd ekonomisi çökerdi.

    şöyle düşünün ortalama abd'li kabaca günlük 3800 kalorilik bir gıda tüketimi yapmaktadır. dünya sağlık örgütü tarafından belirlenen sağlıklı bir insanın toplam kalori ihtiyacı ise yalnızca 2000 kaloridir. (bu durum yalnızca abd'ye özgü değildir ama ekonomik modelimizin merkezinde abd olduğu için oraya odaklanıyoruz). şimdi abd'li yöneticiler insanlarının mutluluğu için günlük kaloriyi kişi başına 2000'lere doğru çekme doğrultusunda bir politika gütse ve bunda başarılı olsa abd ekonomisi yukarıda da söylediğim gibi ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya gelecektir. daha az gıda tüketimi, bu alanda kullanılan enerji, ham madde, tarımsal üretim, taşıma v.s. bir çok alana olan talebi azaltacaktır. bu tabloya bir de fazla alınan kalorilerin neden olduğu sağlık ve spor masraflarındaki azalmayı da hesaba katarsanız işin boyutunun felaket aşamasına varabileceğini öngörebiliriz.

    aslında eğitim, savunma ve bir çok diğer sektörde bu israf dinamiği aynen çalışmaktadır. peki neden bu israf ekonomisine ihtiyaç duyuyoruz. çünkü bu israf ekonomisi çok fazla sayıda insanı, çok fazla sayıda ham madde ile bir araya getirerek öyle büyük üretim kapasitesi yaratıyor ki, biz bu kapasite sayesinde insanlık olarak teknolojik atılım yapabiliyoruz.

    bahsettiğim bu dinamik binlerce yıllık insanlık tarihinin özetidir aslında. günümüze kadar sorun olmuyordu. çünkü hiç bir zaman bu kadar büyük üretimler yapmadık, hiç bir zaman dünyanın doğal kaynaklarının sınırını bu kadar zorlamadık. modelin örneklemesi abd oldu ama bahsettiğim bu israf ekonomisi modeli bütün dünya devletleri için geçerlidir. bu işin abd'yi öne çıkaran yanı, bu ekonomik düzenin merkezinde ve hakim konumda olması ve bu konumunu ne pahasına olursa olsun sürdürmeye çalışmasıdır.

    abd bahsettiğim israf ekonomisinin hakimi olarak 2 açıdan sıkıştırılmaktadır. birincisi rusya, kendi doğal kaynaklarını devlet ve devlete sadık iş adamları vasıtasıyla tek elden kontrol ederek, buradan bir rant elde etmektedir. bu rant da batı'dan rusya'ya bir kaynak transferine neden olurken rusya'yı zenginleştirmekte, abd güdümündeki ab ve japonya'yı ve dolayısyla abd'yi sıkıntıya sokmaktadır. bugün rusya s 400 v.s. savunma sanayi ürünleriyle abd'ye kafa tutabilmekte ve ülkesinin alt yapısını hiç dış borç almadan iyileştirebilmekte ise bunun nedeni kendi doğal kaynaklarına sahip çıkabilmesidir.

    abd'yi sıkıştıran 2. güç ise çin'dir ne demiştik ne kadar çok üretiyorsan teknolojin o kadar fazla gelişir, işte çin bunun somut örneğidir. bugün akıllı telefon, telekomünikasyon alt yapısı, yapay zaka ve daha bir çok alanda çin abd'yi zorlamaktadır. abd'nin lideri olduğu bugünün ekonomik düzeni, 2. dünya savaşı sonrası abd ve müttefiklerinin dünya üretiminin %70-80'nine sahip oldukları dönemin bir ürünüdür. bu oran bugünlerde batı aleyhine bozulmaktadır, çin tek başına dünya üretiminin % 14'üne sahiptir ve bu payını her geçen gün daha da artırmaktadır.

    işlerin bu şekilde gitmesi durumunda egemenliğinin yıkılacağını gören abd bu iki ülkeyi kendince terbiye etmeğe çalışmaktadır. ama bu iki kamp arasındaki çatışma dünyamıza büyük zararlar verme potansiyeline sahiptir.

    insanlık birleşmiş milletler çatısı altında bir araya gelip bu israf ekonomisine son verecek bir kalkınma modeli üzerinde uzlaşabilir mi? bunu bilmem ama bu konu abd kendi egemenliğini ne pahasına olursa olsun sürdürme politikası güttüğü sürece bu aşamanın yakınından bile geçemeyeceğiz.

    -
  • dunyanin en guclu ulkesi. dunya 4 den 5 den falanda buyuk degildir misal fransanin ekonomik buyuklugu tek basina tum afrikadan buyuktur ki bilirsiniz afrikada misir guney afrika cumhuriyeti nijerya fln var bizim buyuk ulke sandigimiz. usa ben tek, tum dunya siz hepiniz dese belki denk gucler olur. bunlari niye yazdim bir cok yerde sanki alalade bir ulkeymis gibi yorum yapiliniyor. oysa ulkemizde bile liderler (tesaduf eseri tabi) ulkenin basina gecmeden bir amerikayi goruyorlar oyle ulkenin basina geciyorlar. bir kac ornek yaziyim gps sistemi hani telefonlarinizda bedavaya kullandiginiz bu hizmet kimin uydusu sayesinde oluyor sizce(yani bir gun amerika bugun dunyada ucak ucmayacak vermiyorum gps konum bilgisi deme luksune sahip). master, visa, kredi kartlarini duymus muydunuz hani sakiz bile alsaniz komisyonunu alan sizce hangi ulkenin sirketi? dunyadaki ekonominin nerde ise 90ini kapsayan bu dolar para birimi kimin? (bankalar arasi swift sistemi amerikanin degil merkezi avrupada sadece amerikali uyeler var sanirim. avrupa da cok bos degil yani) facebook google vs konusuna zaten girmiyorum. burda reklamlarini yapiyor gibi olsamda amerikanin kapitalist sistemini ben de sevmiyorum ama bu yazdiklarimi yanlis yapmaz. amerika eger bunu okuyorsan buyuksun saygilar. abarttigim yanlis bildigim kisimlar varsa soylerseniz duzeltirim.
  • yaşadığım süre boyunca bana insan muamelesi yapılan, 20 yıl türkiye'de yaşadığım süre zarfını unutturan ülkedir. öncelikle amerika'da yaşam eyalet eyalet ve eyaletlerin şehirleri arasında farklılık gösterir. ben bir süre alaska'da bir süre minnesota'da bir süre de oregon'da yaşadım. bu 3 yerin en büyük özelliği doğasının güzelliği, sakinliği ve insanlarının daha kaliteli olmasıydı. alaska için insanları kaliteli mi? diyeceksiniz, evet öyleler. alaska'da insanlar grup halinde eğleniyor. öyle bir bara gideyim 2 bira içeyim diyemezsiniz. orada herkes birbirini tanır yabancı biri görünce muhabbete çeker, 2 gün sonra sıkı fıkı olmuşsunuzdur.

    aradan 10 yıla yakın süre geçmesine rağmen hala alaska'daki tanıdıklar mesaj atar sorar, video atarlar özledik seni diye.

    minnesota ise tam bir spor eyaleti. nba basketbol takımı, hokey takımı. insanları çılgınlar gibi destekler. hokey maçlarında hayat durur, eğer maç kaybederlerse ertesi gün kimsenin ağzını bıçak açmaz. minnesota'da az da olsa amerikan yerlileri vardır. güzel uyum katarlar oraya.

    oregon ise amerika içinde isviçre gibidir. bazen oksijen kafa yapar. o kadar temiz havası vardır. her yer alabildiğince orman, yeşillik. kamp sevenler için cennet bir yer.

    şimdi amerika'da öyle yerler de var, nyc gibi los angeles gibi yerler de var. şehir çeşitliliği o kadar fazla ki ona göre de hayat farklılığı göze çarpar. kısacası amerika bir ülke değil resmen kıta gibi yerdir. zira kuzey amerika kıtasının hemen hemen yarısını kaplıyor haliyle. komşusu kanada ile arasındaki bariz fark hemen hemen her şehrinde medeniyet vardır. kanada'nın bir kaç büyük şehri hariç diğer yerlerinde yaşam sürmek imkansıza yakındır.
  • dünyayı sömürerek kendi ülkesine refah sağlayan, sömürülen ülkelerden gelen göçmenlerin öve öve bitiremediği ülkedir.
  • kendi elimizle yarattığımız canavar. bu sitede çok hayranı var.

    dikkat edin bu eli kanlı orospu çocuklarını öven entryler, muazzam beğeni alırken, eleştiren entryler olumsuz oy alıyor.

    neymiş paşam türkiye'den kalkıp oraya gitmiş, şöyle demokratmış, böyle zenginmiş, şu kadar kazanılıyormuş, şöyle yaşanıyormuş,

    be hey egoist ve psikopat. be hey empati yoksunu sosyopat.

    bu öve öve bitiremediğin canavar, bundan 16 yıl önce çoğunluğu kadın ve çocuk olan milyonlarca insanı ırak'ta katlettiği yetmiyormuş gibi şimdi de benzeri katliamı sırf israil ve suudi arabistan istiyor diye iran'a uygulayacak.

    türkiye'de tertiplediği darbeleri, katliamları, pkk'ya olan muazzam desteğini, başımıza sardığı fetö belasını ve vatansever atatürkçülere uyguladığı zulümü saymıyorum bile.

    yani o, öve öve bitiremediğimiz amerika'nın bütün zenginliği, gelişmişliği ve demokratlığı sadece kendi vatandaşının zengin kesimine özel. ayrıca bu zenginliğin ve refahın altında masumların kanı ve gözyaşı var.

    iran'dan sonra da sıra türkiye'ye gelecek. israil ve suudi arabistan öyle istiyor çünkü.

    o zaman da, bana ne türkiye'den; abd şöyle gelişmiş, böyle zengin, öyle demokrat ülke mi diyeceksiniz yoksa?

    isveç, finlandiya ve norveç gibi ülkelere gidip oraları övseniz sizi anlarım ve desteklerim.

    adamların kimseye bir zararı olmadığı gibi muazzam faydaları da var.

    ama bana abd demeyin. bir gün ülkemizi de işgal edip bölmeye çalılşırlarsa veya iç savaş çıkartırlarsa ne demek istediğimi anlarsınız.

    kasabının bıçağını yalayan inek olmayın.
hesabın var mı? giriş yap