• kanada da ömrü boyunca avcılık yapan , hayvanların canlı canlı derilerini yüzüp satan avcı gjermund roesholt ormana kapanlarına bakmaya gittiğinde ayı ile karşılaşıyor.ayıyı vuruyor öldürüp evine dönüyor.evine döndüğünde karısının ve 10 aylık bebeğinin parçalanmış cesedi ile karşılaşıyor.

    ne ekersen onu biçersin

    https://www.washingtonpost.com/…_term=.ac1a1669551e
  • ayıların değil hayvanların şerefi olmaz. şeref denen şey insanda aranır. ama “avcıyım ben ayıları sevmem ayı görsem acımam” diyen insanda değil. çiftçisindir, köylüsündür, hayvanlarını korumak için öldürmen gerekebilir. tamamen doğada yaşamayı seçmiş bir insansındır mesela, o zaman avlanır beslenirsin bunu da anlarım. 2019 yılında avcılığı spor olarak yapmanın hasta ruhlu olmak dışında bir anlamını göremiyorum. hele şehirde yaşayan, plazalarda çalışan bir insanın, arkadaşlarıyla ara sıra ava çıkmasının büyük şerefsizlik olduğunu düşünüyorum.
    ayıya gelince, hayvana içgüdüleri ne diyorsa onu yapıyor. sen kesip, dolapta dinlendirip, terbiye edip, şişe takıp pişiriyor öyle yiyorsun. o da tutuyor bir tarafından ısıra ısıra yiyor. çok enteresan bir durum değil yani.

    tanım: doğdada yaşarsan, piramidin tepesinde de olsan avlanma ihtimalin var. bu adamın ailesinin başına gelen de bu.
  • hayvanlara şerefsiz diyeni de gördük ya ey sözlük nelere kadirsin.
  • avcıyım yazıp hayvanlarda şeref arayan insan da gördü ya bu elf gözlerim...
    hayvan içgüdüsel olarak yapıyor ne yapıyorsa, kedilerim de kuş, kelebek ne varsa saldırıp yememelerine rağmen doğaları gereği yok etmeye çalışıyorlar... sen neyin güdüsüyle hayvan öldürüyorsun? güdümsüz zırcahiller !

    tanım: keşke güçleri yetse de bütün insanoğlunu yok edip dünyayı cennete çevirseler...
  • avcılık bir yana canlı canlı hayvanların derisini yüzerek bir çeşit kan davası başlatmış farkında olmadan. adamı böyle sikerler. son zamanlarda bizzat tecrübe ettiğim bir durum; evrenin son derece saçma, garip, acımasız bir mizah anlayışı var ve bu avcı da bu mizahın konusu olmuş. olan çocukla yenge hanıma olmayaydı keşke.
  • bu çağda avcılık denen insanlık ayıbının varlığını koruması ve gelişmiş ülkelerde bile yasaklanıp cezai yaptırımlara maruz bırakılmaması ise ayrı bir ayıptır.

    ayı keşke avcıyı parçalasaymış. hak etmiş orospu çocuğu.
  • töre kurbani olmus aile babasi. serefsiz ayi hayvaninin ailesi olunce iyi, namusuyla hayvan katleden insan olunce oovvvv! yok annem oyle.

    bebege uzuldum, gerisi bos. avciyla evlenebilmek ayri bir mide. adamin fotograflarina bakinca kanim cekildi. hayvanin surati var lan kurkun ustunde. omzuna kopek suratini atip gezdigini dusunsene bi, cok tuhaf...
  • bu entryden önce kimse "oh iyi olmuş" dememiş ama birkaç üst entryde böyle bir entry girildiğini iddia ederek hayvan aktivistlerine saldırıda bulunulmuş. kardeşim bu kadar "şerefsiz" olmayın. hiçbir vegan ya da akvitist bir bebeğin ölümüne sevinmez. yüzleşin artık kendinizle!
  • (bkz: zevk için avlanan avcı tarafından yavruları öldürülen ayı)

    bir de bu açıdan bakın olaya. ne de olsa yılda kim bilir kaç yüz bin ayı öldürülüyodur. ama işte ayı aynısını yapınca haber oluyor. haberi okumadım ama hayvanın doğasını işgal edersen o da seni öldürür, bu kadar basit.
  • ayı yıllar yıllar önce bir kovuğa saklanmıştı. çok korkuyordu. annesinin koşturmalarından ve deli gibi feryatlarından işlerin kötü gittiğini biliyordu. içgüdüleri küçük kovuğa saklanmasını istemişti. ama gördüklerini dün gibi hatırlıyordu. annesi diğer kardeşi iki ayaklı, derisi garip, parlak ve kaygan bir yaratık tarafından -yaratık diyordu çünkü bütün hayvanlar ayılardan korkuyordu- vahşice katledilmiştir. yaratığın elinde uzun ince bir dal vardı ve gökyüzünün yıldırımlarından saçıyordu. zaten annesinin ölmesinin sebebi de buydu. yoksa annesi öldürülemezdi.
    annesi öldükten sonra ayının yolu istanbula düştü. çocukluğun verdiği cesaretle ve çaresizlikle her yere girdi çıktı. kötü yollara düştü, yıldı yıkıldı ama kalkmasını bildi. kötü şeyler yaptı yaptırdı. annesi öldüren yaratıkların insan olduğunu öğrendi. yıllar geçti. büyüdü serpildi. zamanla şehir hayatından sıkıldı. sonuçta yeşil bir doğada doğmuştu. buralar ona göre değildi. memleketine döndü.
    memleketine döndüğünde yine yıllar geçti bir gün dolaşırken yine o avcıyı gördü. biraz değişmişti. o serpilmiş suratı yıpranmıştı. bu sefer dal parçası yanında yoktu. bir el attı avcı yere düştü.
hesabın var mı? giriş yap