• ne kadar ihtişamsız bir cumhurbaşkanı. oysa biz siyah yerli ve milli mercedeslerimizden inen korumalar ile paramparça edebe kadar döver kodeslerde gün yüzü göstermez, fedöcü ilan ederdik. süper devlet olmak bunu gerektirir.

    (bkz: ne haber reco?)
  • ---spoiler - - -

    bir devrim başlatmak istiyorsan önce oku diplomanı al

    ---spoiler - - -

    konu ister istemez diplomaya geliyor *
  • video izlendiğinde gayet öğüt verir gibi söylediğini gözlemledim ben. zaten fransızcam yok, orada karı kız tüyoları vermiş de olabilir bilemem. ama bir aynısı türkiye'de olsacı olarak söyleyebilirim ki, bizde olsa çocuk korumaların arasında sonsuzluğa karışmıştı...
  • haklı bir uyarıdır.

    macron, fransız ergeni'nin alaylı tavrına karşı gereken cevabı vermiş, çocuk özür dileyince de özrünü kabul etmiştir. cumhurbaşkanı, itibarını korumuş, çocuk da ülkenin diplomatik liderine nasıl hitap edeceğini öğrenmiş, mesele medenice sonlanmıştır.

    benim asıl sorum ise, bunu demokratik bir yıkım olarak lanse eden pek muhterem ak medya organları, sayın cumhurbaşkanımız erdoğan hazretleri'nin böyle bir durum karşısında alacağı tavrı hangi yönde tahmin ediyorlar acaba?

    evet tahmin edemiyorlar, çünkü bu ülkede hiçbir çocuk cumhurbaşkanı'na "n'aber recep?" diyecek cesareti bulamaz. bakın, çocuklar bile böyle bir durumda başına gelebileceklerden korkar.

    ülkemizde demokrasinin çok farklı bir formu yaşanıyor. seçimlerden ibaret olan bir demokrasi...
  • cumhurbaşkanı, "bana sayın cumhurbaşkanı ya da efendim diyeceksin, anladın mı?" diyerek azarladı.

    fransa cumhurbaşkanı macron, kendisine resmi olmayan bir şekilde "ne haber manu?" diyen ve önünde fransa ulusal marşını söyleyen bir fransız gencini "bana sayın cumhurbaşkanı ya da efendim diyeceksin, anladın mı?" diyerek azarladı.

    fransa cumhurbaşkanı emmanuel macron, eski fransa cumhurbaşkanı general charles de gaulle'ün alman işgaline karşı direniş çağrısının 78. yıl dönümü nedeniyle mont valerien kalesinde yapılan resmi etkinlik sırasında, orada bulunan genç bir erkeğin, emmanuel macron'a seslenmeden önce, fransa ulusal marşı 'la marseillaise'den dizeler söyleyip, ardından da kendisine "ne haber manu?" diye seslenen gence tepki gösterdi.

    macron, sert bir şekilde, "hayır, hayır, sen şu anda resmi bir törendesin. böyle davranamazsın. bir budala gibi davranabilirsin fakat bugün 'marseillaise' ve 'partizanlar şarkısı'nı söylüyoruz. bana cumhurbaşkanı ya da efendim diyeceksin" diyerek tepki gösterdi.

    genç çocuk dağılan saçlarını düzelttikten sonra özür diledi, ancak macron aynı konuşma biçimini sürdürerek, "doğru davranmayı öğrenmen lazım. eğer bir gün devrim yapsan bile, öncelikle bir diploma sahibi olmalı ve yemeğini masaya nasıl koyacağını öğrenmelisin" dedi.
  • dil, din, ırk, vatan, millet fark etmeksizin bu liselilerin alayının dünyanın her yerinde aynı derecede mal olduğunu görmemize vesile olan azardır. rabbim tüm insanlığı 1990 ve sonrası doğumluların mallıklarından esirgesin. amin.
  • burada pek kimsenin dikkat etmediğini düşündüğüm, eden varsa da altını çizmek istediğim bir durum var. konuşmanın son 2 cümlesi

    "bir devrim başlatmak istiyorsan önce oku, diplomanı al...
    kendini bilgiyle besle tamam mı? sonra başkalarına ders verebilirsin"

    inceliğe bak ya.

    bakın, konu cb'nından ve diğer siyasilerden bağımsız. türkiye'de kim böyle bi saygısızlıkla karşılaşsa bağırır çağırırdı. macron eğitiyor. biliyor ki karşısındaki çocuk. ve içinde bir şeyleri değiştirme isteği var. söylediği: yap. ama önce kendini bilgiyle besle.

    vay amk... gerçekten avrupayla aramızda temizinden bi 500 sene fark var.
  • - ça va manu ?
    + non, ça tu ne peux pas, non, non, non, non !
    - désolé m. le président.
    + tu es là, dans une cérémonie officielle, tu te comportes comme il faut. donc tu peux faire l'imbécile, mais aujourd'hui c'est la marseillaise, le chant des partisans, donc tu m'appelles monsieur le président de la république ou monsieur. d'accord ? voilà !

    muhabbet bu şekilde. fransızca bilenler bilir, bizim beyefendi ile fransızca monsieur birebir aynı değil. yani aslında aynı, ancak ülkemizde beyefendi kelimesinin anlamı biraz yüceltildi mi ne olduysa artık, "kendinden daha üst bir makamdaki kişiye ya da hizmet verdiğin kişiye beyefendi diyeceksin" algısı var bizde. halbuki fransızlar taaaa önceleri kralın yaşayan en büyük erkek kardeşi için bu kelimeyi kullanırken, günümüzde yaş, sosyal sınıf, makam filan farketmeksizin, samimi olmadıkları bütün erkeklere bu şekilde hitap ederler.

    sayın macron işte bunu söylüyor. "bu samimiyet nereden geliyor? hele hele şöyle resmi bir ortamda iken! kendine gel, bana ya sayın cumhurbaşkanı şeklinde ya da beyefendi şeklinde seslen. aptallığın lüzumu yok" minvalinde, gayet ayarlı bir şekilde -tough love- çocuğa ders veriyor.

    allah var, ben sandım ki bunu kesin uzun söylemiştir. ama işte kelimesi kelimesine tam bir uzun cümlesinin, başka birisinin ağzından çıktığında etkisi ne kadar değişik oluyor değil mi? çünkü üslup farklı. karşısında duran o çocuğa yaklaşımı farklı. amaç farklı... bunu uzun söylese de derdim ki "adam haklı". ama onun üslubu farklı olacağından, derdim ki "üslup yanlış ama adam haklı." sayın macron burada yüzde yüz haklı ve çocuğa ders verirken kullandığı üslup, ton, kelimelerini seçiş şekli de tam da yerinde olmuş. fark da tam olarak burada işte. sayın macron cumhurbaşkanı olmuş ve buna rağmen düzgün bir insan olmayı bırakmamış.

    félicitations, monsieur le président !

    tanım: fransa cumhurbaşkanı emmanuel macron tarafından, yerinde ve ayarlı bir şekilde şekilde verilmiş ayardan alınmış bir cümledir.
  • itiraf et bir an, rte sandın.
hesabın var mı? giriş yap