ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
buraya bir melek mi düşmüş
-
yıllar önceydi. mojo'da takılıyoruz, ortam o biçim. güzel bir kız vardı, ben de hafif çakırkeyfim yanaştım, "buraya bir melek mi düşmüş" dedim. hıh, dedi saçlarını savurarak. mojo başıma yıkıldı gardaşlar.
mülayim sert
-
patronuyla yaşadığı şu diyalogla cool tavrını ortaya koymuştur:
-bundan sonra haracı bana vereceksin. ben seni koruyacağım.
-sahi beni koruyabilir misin?
-koruyamazsam ölürsün. bu kadar basit.
iri göğüslere bakmak günde 30 dakika spora bedel
-
şöyle bir ifadeyi içeren haber;
"bir grup günde 10 dakika iri göğüslere baktı, bir grup ise iri göğüslerden mahrum kaldı."
haberi yazanın da içi gitmiş ya kıyamam :(
ilginç etimolojik bağlantılar
-
eski türkçede yanmak (geri dönmek, tekrar etmek) diye bir fiil vardı. bunun alev almak olan yanmakla ses benzerliği hâriç bir ilişkisi yoktur.
bu kökten türeyen yankı, (sesin geri dönmesi), yansıma (ışığın geri dönmesi), yanıt (verilen soruya cevap vermek, dönüt), yeni (geri dönen tekrar eden örneğin: yeni ay yani tekrar görünen geri dönen ay) türemiştir.
yunus emre: "ben yürürüm yane yane." derken belki de yanarak aramak değil de döne döne aramak, her yere bakmak demek istemiştir.
edit: kaynak, nişanyan sözlük
nickolas muray
-
25.01-21.04.2013 tarihleri arasında pera müzesi'nde fotoğraf sergisi bulunan fotoğrafçı, eskrim olimpiyat şampiyonu ve pilot.
nickolas muray (1892-1965), 21 yaşında, doğduğu macaristan'dan abd'ye göç ettiğinde unutulmaz izler bırakacağına inanıyordu. öldüğünde devlet başkanlarından bezelye çorbasına, neredeyse herkesin ve her şeyin fotoğrafını çekmişti. dünya çapında tanınan olimpiyat şampiyonu bir eskrimciydi; pilottu ve kadın tutkunu bir erkekti.
miklós murai, ağustos 1913'te, 25 dolar, 50 kelimelik ingilizcesi ve yılmaz bir kararlılıkla ellis adası'na ulaştı; adını değiştirerek nickolas muray oldu. 1920'de, greenwich village, 129 macdougall street'e taşındı; bir odada yaşıyor, diğerinde çalışıyordu. stüdyosuna yakın küçük bir galeride açtığı sergi, fotoğraflarının dikkat çekmesini sağladı. çok geçmeden fotoğrafları new york tribune'de ve harper's bazaar'da basılmaya başladı. kısa sürede, muray'ın portre fotoğrafçılığındaki etkileyici, flu üslubu büyük ilgi uyandırdı. aralarında oyuncular, dansçılar, film yıldızları, politikacılar ve yazarların yer aldığı belli bir ünü olan herkesin fotoğrafını çekmeye başladı. reklamcılık, moda ve iç mekânları konu alan ticari fotoğrafları da revaçtaydı. başlangıçta nitelikli fotoğraflarına ilgi gösteren müşterilerinden birçoğu, cazip kişiliği nedeniyle onu başkalarına tavsiye ediyor ya da kendisiyle tekrar çalışmak istiyorlardı. nick'in, 1920'li yılların en başarılı şöhret ve moda fotoğrafçısı olduğu söylenebilir.
ladies' home journal'ın mayıs 1921 sayısında, nickolas muray bir amerikan dergisinde ilk doğal renkli fotoğrafı yayımladığında, reklamcılık alanında tarihe geçmiş oldu. o zamana kadar dergilerde renkli reklamlar, çizerler tarafından elle boyanıyordu ve doğal renkli fotoğrafların uzak bir gelecekte kullanılabileceği düşünülüyordu.
nick, carbro sürecini kullanarak ticari fotoğrafçılığın tipik temsilcisi haline geldi. bir gazeteci, sonraki yıllarda şöyle belirtiyordu: ''dönemin standartlarına göre, onun kadınları gerçek kadınlardan daha güzel, sofra düzenlemeleri daha göz alıcı, yiyecekleri daha leziz, amerikalı sporcuları sıradan insanların olmayı hayal edebileceğinden daha sağlam ve daha kuvvetliydi''. nickolas muray, başarısının doruğunda şöyle diyordu: ''hayal ettiğiniz her ne varsa fotoğrafını çekeriz biz, üstelik hepsini bir işgününde!''
nickolas muray, yaşamı boyunca pek çok kadın sevdi ama ölümünden yıllar sonra, unutamadığı bir kadının olduğu ortaya çıktı. diğerlerine göre daha derinden, daha tutkulu ve daha sessizce sevdiği bu kadın frida kahlo'ydu.
nick, frida ile mayıs 1931'de, arkadaşı miguel covarrubias ve eşi rosa rolando'yla meksiko'ya giderken tanışmıştı. on yıllık bir aşk ilişkisi böylece başlamış oluyordu.
frida bir mektubunda nick'e şöyle yazıyordu: ''nick, bir meleği severcesine seviyorum seni. sen, vadimde bir zambaksın, aşkım. seni hiç unutmayacağım, hiç ama hiç. sen hayatımsın benim. umarım bunu asla unutmazsın, frida''.
kaynak: pera müzesi, bir fotoğrafçının portresi
hakkında başka link'ler;
http://nickolasmuray.com/
http://en.wikipedia.org/wiki/nickolas_muray
http://www.sabah.com.tr/…si-nickin-inanilmaz-hayati
snow white'ı pamuk prenses diye çeviren ilk insan
-
çoğu çevirinin aksine güzel bir iş başarmış insandır. bundan şikayet eden insana versen işi, karbeyaz diye çevirirdi muhtemelen.
mağazadan aldığı kıyafeti yıkamadan giyen insan
-
chanel ' den alisveris yapan ile cok farkli dusunen insan tipi. bu ne ya, magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek igrencmis bilmem neymis. merak ediyorum, yun veya kasmir kazak da mi yikaniyor? ya da palto, mont veya saten, ipek bluz mluz de mi yikaniyor? sacmaligin dik alasi. icine sinmiyorsa pamukluyu aldigin donu yikarsin da vik vik magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek filan diye soylemezsin. bu tiplerin cocuklari da oluyor, gelmis 6-7 yasina ilkokula baslamis, cocuk okulda yemek yiyemiyor agzinda bekletiyor. soruyorsun evladim niye? cunku anasi o gune kadar hep blender'dan gecirip yedirmis, cocuk cignemeyi ogrenmemis. ya da ev disinda baska yerde tuvaletini yapmayi bilmedigi icin cocuk okula altinda bezle geliyor o yasta. bravo! benzer kaygilarin sonuclarina hos geldiniz.
damada göre her şey 3.6 röntgen
-
meral akşener'in 09.07.2019 tarihli grup toplantısında kurduğu fantastik cümle. hem chernobyl dizisine gönderme yapmış hemde durumumuzu çok güzel özetlemiştir.
chplilerin darbe gecesi ne yaptığı sorunsalı
-
marmaris'te oteldeydim.
yok o başkasıydı.
güneşe taparken dikkat edilecek hususlar
-
gece olduğunda inancınızı sorgulamayın. zira, siz onu görmeden de sevdiniz.
merve büyük'ün sirenle emniyet şeridini kullanması
-
parası olanın ülkenin içinden geçeciğinin kanıtı. adem büyük kim ya? olum nasıl bu hale geldik. fakir olmama rağmen bu örneklerden etkilenip acaba bende şuradan sıyrılsam mı diyorum bazen. sonra utanıyorum, sıkılıyorum ve yoluma devam ediyorum. yüzsüzler gibi hahshshs diye gülemiyorum.
edepsizce sokağa çıkıyorlar
-
süper liderimizin yeni süper saçmalığı.
"başbakan tayyip erdoğan katıldığı törende internet sansürüne karşı eylem yapanları hedef aldı. "edepsiz görüntülere dokunma diyerek, edepsizce sokağa çıkıyorlar" diyen erdoğan, bir kez daha taksim'de yapılacak eylemlere izin vermeyeceklerini söyledi."
(bkz: ülke benim çıkartmam)
biraz daha mide bulantısı için:
"çok çok afedersiniz, kusura bakmayın, edepsiz görüntülere dokunma diyerek, edepsizce sokağa çıkıyor, bu paralel yapı onları destekliyor. allah ıslah etsin diyorum, başka da bir şey demiyorum. devletin kılcal damarlarına sızmaya çalışan bu örgüte fırsat tanımayacağız. yaptıkları ajanlığın casusluğun hesabını soracağız."
(bkz: edepsizliğin tanrısından edep kuralları)