hesabın var mı? giriş yap

  • amk yıl olmuş m.ö. 2251, hala kaynak vermeden haber başlığı açan var. papirüsün nerede kardeşim? sıçtınız sözlüğün içine.

    edit: hahah şu an düşündüm de, biz 2251 yıl sonra isa'nın doğacağını nereden biliyoruz amk??

  • ananske diyerek acıyla kelebeklemeye devam etmiştir. bu duyguyu bilirim. dolmuşta ön koltuğa oturmaya çalışırken kafamı tavana vurduğumda, aynı şekilde bende acıyla hayatımın akışına devam etmişimdir.

  • bunlardan biri arkadaşımdı. bir gün ankara'da sinemaya gidelim dedik. yaklaşık 10-12 kişiyiz. bu arkadaş biraz durun hele dedi ve yarım saat sonra telefonunda bir düzine şifreyle geldi. adam başı 14 tl vererek i-max de film izledik ve mc donalds dan menü aldık.

    herkesin böyle en az bir arkadaşı olmalı.

  • 1859 yılında san juan adalarında geçen fantastik bir krizdir. (bkz: domuz savaşı) veya (bkz: domuz ve patates savaşı)olarak adlandırılır. uluslararası hukuk dersleri açısından önemli bir krizdir. san juan adaları, kanada ve abd arasında bulunan 400-450 ada ve kayalıktan oluşan bölgedir.
    san juan adaları haritası
    günümüzde abd'ye bağlıdır. aktörlerimiz ise ingiltere ve elbette abd'dir. adada tarımla uğraşan lyman cutlar adlı amerikalı çiftçi, bahçesine girip mahsullerini(patateslerini) yiyen domuzu 3 el atış sonrası öldürür.
    belle vue çiftliği
    fakat domuzun sahibi olan britanyalı charles griffin, ünlü (bkz: hudson's bay company) şirketi çalışanıydı. yani taşaklı bir abimizdi. bu iki komşu sorunu kendi aralarında çözemedi. griffin domuzunu çok sevdiğini söyleyip fahiş bir kan parası(!) istedi. cutlar ise en fazla 15 dolar ödeyeceğini söyledi hatta daha sonra para vermek zorunda olmadığını sadece mahsüllerini koruduğunu söyledi. griffin arkasındaki gücü kullanıp cutlar'ı ingiliz yetkililere şikayet etti. cutlar kodese tıkılınca adada bulunan amerikalı yerleşimciler birleşik devletler hükümetinden yardım istedi. konu artık griffin ve cutlar meselesinden çıkmıştı.
    konu saçma bir şekilde büyümüştü ve adaların kimin hakimiyetinde olması gerektiği tartışması alevlenmişti. iki hükümet de askeri güç gösterisi yapmak amacıyla donanmalarını kullanmak istedi.
    amerikalı amiral (bkz: george pickett) ve ingiliz meslektaşı (bkz: robert lambert baynes) pasifik okyanusunda birbirlerini tahrik etmeye çalıştılar. ilk hamleyi karşı tarafa yaptırtmaya çalışan iki amiral de bu savaş nedeninin saçma olduğunun farkındaydı.
    iki ülke monşerlerinin araya girmesiyle bu garip kriz kansız bir şekilde son buldu.
    zaman içerisinde yapılan anlaşmalarla adalar birleşik devletlerin yönetimine bırakıldı.
    daha detaylı bilgiler için;

    kaynak1
    kaynak2

  • normal bir durumdur.

    kılık kıyafet özgürlüğü varsa bu sadece başörtüsü takanın özgürlüğü değildir.

    başörtülü öğretmene çocuğunu emanet edebiliyorsan kot giyene de halı saha ayakkabısı giyene de emanet edebilirsin.

    "ama o ayrı" diyemezsin. konu kılık kıyafet özgürlüğüyse bahsi geçen hiçbir şey ayrı değil.

  • 9 yıl önce, stajyer öğrenci olarak çalıstığım hukuk bürosunda patron -aynı zamanda amcam- oğlunun telefon faturasını yatırmamı ister. fatura bedeli iki aylık kyk kredim tutarında. bürodan ücret almıyorum, karın tokluğuna çalıştırılmak için biçilmiş kaftanım çünkü yemek de yemiyorum büroda. dışarıda deli gibi yağmur yağıyor ve ben yaklaşık 30 dklık yürüyüş mesafesine bir saat içinde gidip, faturayı yatırıp geliyorum. patron sinirli, çünkü ona göre geç kaldım. ben sıçan gibiyim, çünkü donuma karar ıslanarak yürümüşüm. devamı;
    patron:neden geç kaldın?
    ben:yürüyerek gittim.
    patron:kızım sende hiç kafa yok mu otobüse binseydin.
    ben: o tarafa buradan otobüs yok.
    patron: neden taksiye binmedin?
    ben:..

    -neden taksiye binmedin?

    çünkü param yoktu, çünkü parası olmayan insanların aklına bile gelmez taksiye binmek. çünkü oğlunun yani kuzenimin telefon faturasını yatırmak için,hukuk fakültesi okuduğum için belki bir şeyler öğrenirim, belki işe yararım diye çalıştığım bürondan bana beş kuruş bile vermiyorsun. çünkü babam yani kardeşin işsiz. bana harçlık veremiyor. ama ben ne iş olsa yapayım, gerekirse yağmurda it gibi ıslanıp fatura ödeyeyim, belki elime üç beş bir şey geçer diye yanına geldim ve sen bana "neden taksiye binmedin?" diyorsun.

    bu ancak tek sıfatı zengin olan bir insanın kurabileceği bir cümle işte benim için. yağmurda ıslanan birine neden taksiye binmediğini sormayın.

    durum guncellemesi: artik taksiye binebiliyorum, kimseye neden taksiye binmedigini sormuyorum yine de. bir de bana neden taksiye binmedigimi soran herkesi affettim, amcami bile.

  • görsel

    link

    edit: ilan sahibi şaşırtmadı ve ilanı silip topukladı. iyi ki ss almışım.

    edit2: bir kaç sözlük yazarı telefon açıp makara yapmış, bir ekşi sözlük yazarı avukat da kendilerini arayıp anayasanın konut dokunulmazlığına ihlal suçundan kendisine uyarıda bulunmuş ondan da ilan silinmiş olabilir.

    edit3: firma tekrar ilanı yayına almış ancak bu sefer alkolle eve girenleri arayacağız kısmını çıkartmış. yahu madem mantıksız niye koyuyorsunuz ilana.

    edit 4: firma tekrar ilanı kaldırmış. tutamıyoruz efendim ısrarla değişiyor ilan. en son herhalde "evi tutacak kişiyle karşılıklı rakı içilip sözleşme öyle imzalanacak" diyecekler sanıyorum.

    sahibinden adlı çılgın ev sahipleri sitesinde sevr anlaşmasına denk karşıma çıkan ilan içeriğidir.

    ayrıca 1 yıllık kira peşin, 2 depozito ve kalabalık olmayan çocuksuz aile seçimi ve tahliye sözleşmesi şartı ile beni benden almıştır.

    ne yani evin içini izleyen kamera mı koyacaksınız? ya da giriş çıkışlarda x ray cihazı mı koyacaksınız alkol var mı diye? ya da sizde beraber mi yaşayacaksınız karı kocayla?

    peki birisi şimdi şöyle bir ilan içeriği yazsaydı başına ne gelirdi?

    "evde namaz vb arap gelenekleri yapılmayacaktır bu bir tahliye sebebidir" ortalık ayağa kalkmaz mıydı?

    kalkardı yanlış çünkü.
    insanlara ev kiralıyor diye insanların sahibi değilsiniz.

    hammurabi kanunları daha insancıldır ulan.

    (bkz: altın emlak medikule)