hesabın var mı? giriş yap

  • valla duygularıma tercüman falan olmadı.

    işini yaptıktan sonra nereye gittiğini umursamam.

    tatilden başka argümanınız yok ota boka bunu sokuyorsunuz. biz yolsuzluk dedikçe "ama sizin başgan da datile çıhtı" diyen güruhun suratına tükürsen de durum değişmez ki.

  • - asalet doğuştandır, sonradan kazanılmaz... zorlamayın çok yapmacık duruyor:)

    evet burada ibretlik bi cümle görüyoruz. burada kezban kendini asil, eşi benzeri bulunmaz bi prenses sanıyor. habitatında kimsenin ondan üstün olamayacağını üstü kapalı bi şekilde belirtmiş. kezbanlar, yapmayın... bi başınızı kaldırıp etrafa bakın.

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.

  • öncelikle orta cağ avrupasındaki kilise camlarının altlarının kalın olması camın yavaş akması nedeni ile değildir. o zamanda camcılar düzgün bir cam tabakası kalıbı çıkaramamakta idi. bu yüzden normal bir biçimde, camın kalın tarafını aşağıya yerleştiriyorlardı.

    şimdi gelelim asıl konuya; katılar doğada amorf veya kristal halinde bulunabilirler. amorf katılar maddenin taneciklerinin düzensiz olma durumudur. kristal katılar ise de maddenin taneciklerinin düzenli olma durumudur. düzensiz tanecik dizilimine sahip katılardır. kristal katıların aksine erime sıcaklıkları yoktur. amorf katının erimeye başladığı sıcaklık değişkenlik gösterebilir.

    amorf katılar genellikle sıvı haldeki bir maddenin ani olarak soğutulması ile oluşturulur. günlük hayatımızda bulunan cam, plastik, lastik, mum amorf katılara örnektir. şekilleri de belirsizlik gösterir.

    dolayısıyla cam bir katıdır.

  • bir gün netten tanıştığım bir arkadaşımla istanbul film festivali'ne gitmek için plan yaptık. messenger üzerinden telefonlarımızı aldık. film günü için sözleştik.

    ertesi gün taksimde buluşmadan bir saat önce son durum nedir diye aradım, telefonu meşguldü. herhalde işi vardır dedim, yola çıktım. taksim'e gelirken yine aradım yine meşgul, ardından üç dört defa daha ard arda aradım hep meşgul. 5-6 aramadan sonra ekildiğime kanaat getirdim. içimden de ertesi gün msn'de atacağım nutuku planlamaya başladım. sorumluluktan girdim, insana saygıdan çıktım, aklıma geldikçe sinirlendim, sinirlendikçe tasarladığım cümleler sertleşti.

    bir yandan da sinema salonuna yürüyorum. o arada tanımadığım bir numara aradı, "naber napıyorsun ben geldim sinemaya" diye. bir anda dumur oldum kafamdaki tüm kurgu iptal oldu. sonra aradığım numarayı tekrar kontrol ettim. meğer msn'de görüp kaydettiğim numara kendi numarammış.

    bazen böyle mallıklar yapıp üstüne sinirlenebiliyorum kusuruma bakmayın :/

  • olay, 3 hafta once mersin'de yaşanmıştır, yayla evlerine giden 2 teyzem akşam üstü alışverişe çıktıklarında, köy yolunda yururlerken araç arkadan gelip vurmuştur. her ikisi de oracıkta ölmüşler. albay efendi ise otostop çekerken önüme atladılar diyerek ceza almadan serbest bırakılmıştır. vicdanlara sesleniyorum 60-65 yaşlarında iki köylü kadını otostop ceker mi ?
    buradan sana da sesleniyorum emekli albay zekeriya suna, herşeyi anladım da geceleri nasıl uyuyabiliyorsun be adam ?

    linki aşağıdadır

    https://www.instagram.com/…hl/?utm_medium=copy_link

  • kazanan çiftçinin bizim ekşicilerden daha akıllı olduğunu gösteren olay.

    adam maksimum ikramiyenin 500 000 tl olduğunu düşünmüş de iki kupon oynamış.

    bizimkiler daha haberi okuyup anlamaktan aciz.

    vaheyy.

    kuponu bunlar oynasa kalıbımı basarım 4 tl basarlardı paranın yarısı boşa giderdi lan.

    banko yani.

  • bugün gerçekleşmiş olaydır.yürekli konuşmasından dolayı kendisini tebrik ediyorum.

    "mevcut trabzon belediye başkanı’nın kendi siyasi geleceği adına trabzonspor’umuzu siyasete malzeme yapışını büyük bir düş kırıklığı içinde öğrenmiş bulunmaktayım. bizim için trabzonspor bayrağı ülkemizin asil ve öpülesi türk bayrağından sonra gelen 2.sırada gelen kutsal bir bayraktır.
    bir trabzonlu ve trabzonsporlu taraftar, kongre üyesi bir delege olarak gürül gürül, kutsal ana sütümüz gibi olan trabzonspor’umuzun adeta canlı canlı etlerinin parçalanmasına artık dayanamıyorum. bize su, bize cesaret, bize umut, bize kuvvet, bize kimlik, bize yaşama sevinci olan trabzonspor’umuzun bir başka camiaya ait kişiye, hem de uefa’da trabzonspor’a karşı bir nefer gibi çalışmış şaibeli bir siyasetçiye malzeme olmasını asla kabul etmiyor ve kendi adıma “artık yeter” diyorum.
    trabzonspor bütün siyasi partilerin üstünde bir camia ve tarihinde çok değerli spor ve futbol insanlarını barındırmış büyük bir kulüptür. dolayısıyla trabzonspor’un emeğinin üzerine basmış, başka bir camiaya ait olan kişinin adının tesislere verilmesini asla kabul etmeyeceğimi belirterek, karanlığa bir ışık yakarcasına kendimi feda ederek, gereğini yapıyorum.
    bu tarihten itibaren yıllardır bir parçası olmaktan gurur duyduğum, tribünlerinde ağladığım, sevindiğim, dünyaya kafa tutmayı öğrendiğim trabzonspor’umun hem onur hem de kulüp üyeliğinden istifa ettiğimi üzülerek bildiriyorum.
    ayrıca camiamızın saygın bireylerine güneşli günler dileyerek, saygılarımı sunarken, geri kalan bencil ve menfaatçi insanlara da “yiyin efendiler yiyin, aksırana kadar, tıksırana kadar yiyin.” diyorum."

    volkan konak

  • içerdiği görseller ve farklı özellikleriyle dikkat çeken pasaport tasarımlarıdır. orijinallik.

    1. norveç pasaportu

    uv ışığa tutulduğunda kuzey ışıkları manzaralarıyla canlanan sayfalar içeriyor. aynı şekilde kanada pasaportunun sayfaları mor ışığa tutulduğunda niagara şelaleleri ve parlamento tepesi’nin üzerinde patlayan havai fişekler canlanıyor.

    2. japonya pasaportu: japonya vatandaşları 20 yaşına geldiklerinde iki farklı pasaport tipi için başvuru yapabiliyorlar. mavi pasaportlar beş yıl geçerliyken, kırmızılar on yıl boyunca geçerli.

    3. malezya pasaportu 1998 yılında biyometrik pasaportları ilk uygulamaya koyan ülke malezya’dır.

    4. ispanya pasaportu ispanya vatandaşları 172 ülkeye vizesiz veya kapıda vize uygulamasıyla seyahat edebiliyor.

    5. çin pasaportu 1996 yılında çin vatandaşlarının %77'si yalnızca devlet kuruluşlarında çalışan kişilerin alabildiği ‘kamu işleri’ pasaportu taşıyordu.

    6. hindistan: normal hindistan pasaportları 36 sayfadan oluşuyor, ancak sık seyahat edenler 60 sayfalık pasaport talep edebiliyorlar.

    7. avusturya pasaportu avusturya pasaportunun her sayfası farklı bir eyaletin armasını taşıyor.

    8. bir adet biyometrik güney kore pasaportunun üretilmesi sekiz saat sürüyor ve günde 26.500 tane pasaport üretilebiliyor.

    9. yeni zelanda'nın resmi dillerinden olan maorice, ülkenin pasaportunda ilk defa 2000 yılında kullanılmaya başlanmış ve fransızca'nın yerini almıştır.

    10. ingiltere pasaportu ülkenin daha önce 'büyük britanya ve irlanda birleşik krallığı' olan adı 1927 yılında 'büyük britanya ve kuzey irlanda birleşik krallığı' olarak değiştirildi.

    11. filipinler pasaportu 2007 yılına kadar filipinler'in pasaportu yeşil renkteydi.

    12. rusya pasaportu rusya’da çok sayıda farklı uluslararası pasaport tipine ek olarak, rusya ve eski sovyet ülkeleri arasında seyahat için bir dahili pasaport da veriliyor.

    13. singapur pasaportu birleşik krallık ve amerika birleşik devletleri’ne kolay seyahat imkan sağladığı için singapur pasaportları aynı zamanda sahteleriyle de meşhur.

    14. tayland pasaportlarının kapağında ülkenin ulusal amblemi olan ve kraliyet ile kralın gücünü simgeleyen garuda yer alıyor.

    15. ukrayna pasaportu eski ukrayna halk cumhuriyeti'nin pasaportunda yalnızca 16 sayfa vardı ve bunun yedi sayfası da pasaport sahibinin kişisel bilgileriyle doluydu.

    16. avustralya pasaportu avustralyalılar ilk pasaportlarını 1. dünya savaşı sırasında, 1917 yılında almıştır. savaş sırasında yürürlüğe giren savaş önlemleri kanunu, ingiliz milletler topluluğu’nun dışına seyahat edecek herkese kimlik belgesi taşıma zorunluluğu getirmişti.

    17. kanada pasaportu kanada vatandaşları pasaport başvurusunda bulunurken doğum tarihlerinin seyahat belgesinde yer almamasını tercih edebiliyorlar, ancak bu durum bazı ülkelerden vize alınması konusunda sıkıntı doğurabiliyor.

    18. italya pasaportu günümüzde italyan pasaportları kırmızı, ancak 1966 yılında yeşil ve 1953 yılında maviydi.

    kaynak: skyscanner.com.tr

  • 67-68'inin hastasıyım. ilginç olansa bu mustang arabanın ismi neden bir at ismi? yani o zaten ayrı bir hava katıyor benim gözümde, daha ayrı bir yere konumlandırıyo eyvallah da neden ismi mustang, logosu da at olmuş abi?

    baya eskilere gidiyoruz o zaman cevabı bulmak için:

    ford yeni bir spor araba tasarlamaya başlar (üretim yılı 1964'lere tekabül ediyor). bu arabanın gücünü göstermek adına birkaç isim arasında gidip geliniyor. merak edenler içinse kararsız kaldıkları isim seçenekleri şöyle: mustang, cougar, torino ve venice. neyse bunlar hangisi olsun diye karar vermeye çalışırken aracın yönetici tasarımcısı olan john najjar mustang ismini ford'a öneriyor. sebebi ise 2. dünya savaşı p-51 mustang savaş uçağına beslediği hayranlıkmış. bu denli önemli bu uçaklar için "gökyüzünün vahşi atları" deniyormuş. bu uçağın 2. dünya savaşındaki başarısı nedeniyle uçağın ismini-mustang- bu arabaya yakıştırmış. böylece bu efsane arabanın ismi mustang(yabani at), logosu da bu sebepten at olmuş.

    merak edenler için daha detaylı bilgilerle ----> kaynak

  • “internet düzenlemesine sansür diyerek karşı çıkanların önce kasetini yayınlayacaksın sonra mikrofon uzatacaksın bakalım hala karşılar mı?”

    link

    aklı çıkmış lan adamın.

  • sapıklıktır. sapık her yerde vardır, ona kimsenin lafı yok. ingiltere'deki çocuk tecavüzcüsü müebbet alıyor, bunu duyan insanlar dehşete düşüyor. burada ne oluyor? yedi yıl tecavüz edilen çocuğun annesi bile "çocuğum suçlu" diyebiliyor. bizim şikayet ettiğimiz münferit sapıklar değil, onlar bin yıllardır hep vardı ve maalesef hep olacaklar. bizim şikayetimiz koca bir memleketin bu sapıkları aklayabilecek derecede sapık olması.