• dünyanın en guzel kadınlarının yaşadığı şehir.

    hayatımda gördüğüm en guzel kadına "your beauty is the proof of existence of the god " dedim. demesem olmazdı. belki onlarca kez duymuştur. ama bu benim sorumlulugumu azaltmazdı.
  • gidenlere vakitleri varsa, novi sad'a (trenle) ve daha da vakitleri varsa saraybosnaya (otobüsle) gitmelerini önerdiğin şehir. otobüs gar'ı treninkinin hemen yanında.
    tren biletleri epey ucuz olduğu için güneye inerek makedonya ve kosova'ya da gidebilirsiniz.
  • erkekseniz ve kadınsız bir arkadaş grubunuz varsa gidin, çünkü istanbul'da düzgün hiçbir bara sizi erkek erkeğe almazlar. haftasonu gidin, için, eğlenin, sosyalleşin dönün. fakat kadınsanız ve 'kızkıza tatil' yapacaksanız, eskişehir'e, izmir'e falan gidin. bu saçma, zevksiz, görgüsüz şehre asla gitmeyin.
  • savamala'sına kurban olduğumun, bir türk için doğu avrupa'nın en yaşanılası şehri.
  • dün döndüğüm, 2 gün içinde ayrıntılı olarak edit kısmında yazacağım, ya ne aradığını bilen ya da hiçbir şey aramayıp da gezmeyi seven insanların muhtemelen vakit geçirmekten keyif alacağı bir şehir.

    ediiiit: sözlüğü iyi okuduktan sonra problem yaşamayacağınız şehir, bu yüzden tüm yazarlara minnettarım. kış zamanı gidiyorsanız internetteki fotoğraflara aldanmayın, oldukça gri ve kapalı bir havası var. bir prag veya budapeşte değil. harabe, eski, fakir ve burada defalarca yazıldığı gibi bizdeki seksenlerin sonu, doksanların başı gibi. 99 da sona eren savaşın izleri duruyor. yurtdışına gideyim, şöyle farklı yapılar göreyim, süper modern gavurları gözlemleyeyim, günlük kültür tamamen faklı olsun, müthiş etkileneyim vs diyenlerin gitmemesi, uzak durması gereken şehir. onları roma’ya havale ediyorum. aksine her gezi, her seyahat bir deneyimdir , keyiftir , yemedir, içmedir, değişikliktir, farklı atmosferdir diyenlerin gidebileceği şehir. biz 20 kişi 7 gün kaldık. 2 gün yeter diyenlerin aksine çok da keyif aldık. zaman çok olunca hiç acele etmedik, her güne bir aktivite planladık, sonra serbest takıldık. internet sağolsun bilgi kaynıyor. nokta atışı tavsiyeler vereyim, gideceklerin işine yarasın. önce telefonunuza “citymaps2go” uygulamasını indirin, kalacağınız yeri ve belli noktaları işaretleyin (inanın zor değil) ve sonra “moovit” uygulamasını indirin, gitmek istediğiniz yere hangi taşıt, otobüs , tramvay, dolmuş varsa hepsini gösteriyor.sokakta internet kullanmadım ama belgrad’da duraklarda 15 dakikalık ücretsiz wi-fi var, restoran ve cafelerde de mevcut.
    işte o noktalar;
    zelevi venac, otobüslerin kesiştiği ve aktarma yapıldığı yer, şehrin göbeği sayılır.
    kalemegdan(kalenin olduğu koca bir park, tuna ve sava manzaralı.
    prens mihailova caddesi(knez mihailova street).
    cumhuriyet meydanı(republic square).
    tesla müzesi (meşhur nikola tesla).
    skadarlija caddesi (sağlı sollu cafe-restoranlar mevcut).
    aziz sava kilisesi (büyük bir yapı, kilise).
    zemun (otobüsle gidilen, tuna kıyısı bir bölge, belgrad merkezden 15 dakika sürüyor).
    ek olarak sözlükte yazılmış taşmeydan, terazimeydan, strahinjica caddesi, pazaryeri ve daha bir çok nokta eklenebilir.
    zemun hariç hepsi birbirine bağlı ve çok yakın. kafaya koyarsanız çok erken kalkıp neredeyse hepsini bir günde bile görebilirsiniz. ama biz 20 kişi olmamızdan ve muhabbeti sevdiğimizden, hiç acele etmeden sallana sallana gezdik, mutlu mesut ve azıcık buruk olarak yurda döndük.
    neyse efenim, yemek için mala gostionica adlı restorana gidin, diğerleri daha pahalı. google’a yazın direkt çıkıyor, republic square denen yere 3 dakika falan. dört akşam orada yedik. çok lezzetli ve ucuz, bedava değil ama buradan daha iyi. örnek olarak dana etinden 120 gramlık cevapi(kebap) 150 dinar yani 5 tl,(ben üçlü sipariş ediyordum). tek parça 300 gram kocaman köfte pleskavica 320 dinar yani 10,7 tl ama ben hep 450 gramlık big serbian burger yedim (aynısının büyük boyu) ve fiyatı 490 dinar, 16buçuk lira. biralar 6 ile 10 tl arası, ev yapımı ve güzel içimli şarap kadeh olarak 90 dinar, 3 tl.
    sac altında pişmiş kuzu eti kemiksiz geliyor, en az 300 gram ve 920 dinar, 30 tl ve en pahalı şey dana biftek 350 gram 1190 dinar, 40 tl.
    bunları kaymakla yemek isterseniz, ki çok güzel oluyor, 90 dinar yani 3 tl daha ödüyorsunuz.
    yemekler ülkemize göre çok ucuz, kuzu ve biftek ise biraz ucuz. diğer restoranlarda bu fiyata yemek yemeniz zor. şiddetle tavsiye ederim, % 10 bahşiş çalışanları gayet mutlu ediyor.
    çok para pul işi yazdık, gelelim diğerlerine. corner pub pivnica adlı mekana gittik, merkezden olsun en fazla bir km uzaklıkta. meşhur zavicaj restoranın çapraz karşısı. marina diye bir abla var, gayet muhabbetli biri, servisi iyi. biz orada kozel dark ve weisbier takıldık ama güzel sosis vs yemekleri makul ve lezzetli. yerel bira olarak herkes jelen demiş ama biz lav’ı sevdik. her yer “pekara” yani fırın dolu. en meşhuru toma pekara, merkezde. böreklerin içinden malzeme fışkırıyor. uygun fiyata makaron deneyebilirsiniz. tesla müzesini ziyaret edin şayet ingilizce biliyorsanız, yoksa bir şey anlamazsınız. paranız bol ve ille de geyik eti yiyeyim diyorsanız restoran lovac var, giden arkadaşlar memnun. market olayı hep ilgimi çeker ama belgrad’da zayıf gördüm. bizden daha ucuz değil. ucuz olanlar şarap, bira, sigara. diğer şeyler ya aynı ya da daha pahalı.
    her yer birbirine yakın, citymaps2go ile konum açık olarak her yere yürüyebilirsiniz, birkaç güne yayıp iyi planlarsanız yorulmazsınız bile.
    toplu taşıma biletleri için 8 tl civarına bir kart alıyorsunuz ve her biniş için 89 dinarı önceden yükletiyorsunuz, otobüste ve tramvayda cihaz var, “eng” seçeneğini tıkladıktan sonra cihaz sizi yönlendiriyor. orada danıştığımız insanlar, özellikle gençler kontrolün olmadığını söylediler ama biz ülkemizde çakal+çomarlara kızdığımız için ve onlardan olmamaya hep gayret gösterdiğimiz için her binişimizde kullandık, kimse bir şey sormadı, ama gönül rahatlığıyla seyahatlerimizi yaptık.
    zemun bölgesi zelevi venac’tan otobüsle 15 bilemedin 20 dakika. şirin küçük bir yer. tarihi bir kulesi ve kulenin dibinde fat cat pub var, merkezden 10 dakika yürüyünce gidiliyor. manzara güzel. tuna’ya karşı kahve ya da bira içilebilir. merkezde “cafe bar hedonist” diye bir yer var, çalışanlar pek efendi, pek mutena, her konuda nazikler.
    biz kalabalık olduğumuz için ve fiyat avantajı olmasından mütevellit “hotel rex”te kaldık. tam bir f/p oteli, merkeze 1.7 km, kalemegdana 2.km.
    novi sad şehri eski avusturya-macaristana bağlı olduğu için daha şık görünümlü bir yer. yaklaşık 90 km. ben gitmeden önce internetten araştırdım, trenle uğraşmamak adına şu (http://serbia-touroperator.com/…lgrade-to-novi-sad/) adrese girerek araç istedim. 250 euroya anlaştık. 20 kişi otelden alınarak novi sad, orada ekstra kaleye ziyaret , novi sad merkeze dönüş, belgrada dönerken otobanda 1 saatlik outlet molası, otel yerine restorana gidiş yaptık. şöför slavko çok iyi bir kardeş, adam başı 15 € toplayıp kalanı bahşiş verdik. isteyene telefonunu özelden bildiririm, ama gerek yok, siz transfer isteğinizi şu verdiğim adrese bildirin, yardımcı olurlar.
    sırplar anlatılanın aksıine çok iyi ve yardımsever insanlar. bir hafta kaldık, ne bir bağırtı, ne bir kavgaya tanık olmadım.
    ama son gece otelin karşısındaki gece kulübünde kavga çıkmış, sırp grubuyla türk grup birbirine girmiş, bizim türkü bıçaklamışlar. sebebini öğrenemedik ama resepsiyonistin dediği gibi gece 3’te gece kulübünde beklenmeyecek bir olay değil. kendi milletimi küçümseme heveslisi değilim ama ağzıyla içmeyen bir millet olmamız ve az bir şey kafayı bulunca gaza gelmemiz neticesiyle başımıza her şey gelebilir diye düşünüyorum. kaprissiz uzun uzun kızları, bayanları gören milletim şaşırıyor, “burada kızlar teklif ediyomuş” ekolü ile sıçıyorlar. kimse meraklanmasın, gaza gelmesin. bize bakmazlar, baksalar bile söğüşlemek için ya da direkt olarak para karşılığı takılırlar.
    prag’da tridlo, macaristan’da kurtos kalacs, sırbistanda odzak kolac olarak satılan spiral hamurişi tatlı meşhur ve en güzelini belgradda yedim. tavsiye ederim.
    gidin, gezin, yeyin, için keyif yapın.
    acele olmaması koşulu ile özelden danışabilirsiniz, yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
  • şehri pek gezdiğim söylenemez, herkesin gittiği popüler mekanlarında takıldım ve her yer türk, herkes türk. ilk gün knez mihailova'daki boutique restaurant'ta bir köşeye geçtim, 6 masa var, 5'i dolu ve bu 5 masanın 3'ü türk* gece hayatında ise karşılaştığınız türk sayısı daha da artıyor ve ne yazık ki burada gözlemlediğim türk erkeği davranışları daha çok kadın görmemiş, cebinde pasaportu olmasa parayı ezmeye aksaray'ın leş barlarına gidecek şeklindeydi. bunlar biraz okumuş, az biraz parası olan ve cebine bir pasaport koyabilmiş ancak pek de kadın görmemiş adamlardır. sürekli "kadın kadın kadın" diye alarm halinde olduklarından eğlenmiyorlar kesinlikle. abartısız söylüyorum türkler burayı yakında batum'a çevirir.

    orospu çocuğu taksici tabiri burada da vücut bulmuş vaziyette ancak bizdeki kadar sık karşılaşmıyorsunuz, yine de türkiye'den gittiğiniz için otomatik bir savunma mekanizması devrede oluyor taksiye bindiğinizde. bu şekilde bir amcaya azıcık yersiz yüklenmiş olabilirim, gıyabında özür diliyorum buradan da ama yolu bir tık uzattığı da yadsınamaz bir gerçek*

    herkesin bahsettiği ve benim de bahsetmekten geri durmayacağım bir gerçek de insanların uzun olduğu; 1,77 boyumla kendimi kısa hissettiğim mekan ve topluluk türkiye'de nadiren denk gelmekte ancak belgrad biraz ezikledi beni* araştırmadım ama erkeklerde boy ortalaması 1,85'in altında değildir herhalde, kadınlar da bizimkilere göre yine uzun ama net bir ortalama veremeyeceğim.

    buraya efes'in kızılyıldız deplasmanı sebebiyle gitmiştim, cehennem denilen atmosferi de bizzat maçı kızılyıldız taraftarının içinden izleyerek gördüm; maçı erken koparmamız etken olabilir elbette ama öyle "vay babasının düşmanlarını ya" dedirtmedi tribün olarak. daha çok etkileyen ise kaybettikleri maçtan sonra hem rakibe hem de kendi takımlarına olan saygılarıydı. bu yönden ders çıkarılacak çok nokta var.

    benim için güzel kısmı alkolün uygun, insanlarının genellikle nazik ve saygılı oluşu, yemek konusunda da fiyat/performans olarak oldukça uygun oluşu iyi taraftarıydı. özellikle her et yemeği yediğimde gerçek bir et düşkünü olan babam için "keşke babam da burada olsaydı" dedim*

    muhtemelen tekrar giderim ama ne zaman ne şartlarda olur bilemiyorum
  • hakkında sayfalarca yazılmış ancak kendimce bir şeyler karalayayım dedim ben de.

    10 gün içinde nereye gidebiliriz kafasıyla gittiğimiz bir yerdi. sanırım overrated kabul edilişi, herkeslerin aşırı beklenti içinde gitmesi ile alakalı ancak biz aşırı beklenti içinde gitmedik, sadece yeni bir yer görmek, yiyip içip gezmek için gittik, beklentilerimizi fazlasıyla karşıladı. öyle ki kesin bir haftasonu basıp gidelim kafasıyla döndük buraya, şimdilik yapamadık bakalım.

    hava sıcaklığı-mevsim ile başlıyorum çünkü bizim için en üzücü nokta bu oldu; ekim sonu-kasım başı türkiye'de pastırma sıcaklarının yaşandığı, 17-18 derecelerden belgrad'a gidince açık söylüyorum götümüz dondu ulan, resmen götümüz dondu. tabii ki de öncesinden hava durumuna baktık, 15-16 derece öngörülen sıcaklık 7-8'e düşünce mal gibi kaldık nispeten ince sonbaharlık bavulla. öyle ki kalemegdan'da gezerken soğuktan bir iki yaş düştü gözümden, gezemedik, alışveriş yapmak durumunda kaldık. her şeyin sudan ucuz olduğu ülkede giyim türkiye'den pahalı idi, türkiye'de sümüğümüzü silmeyeceğimiz markalardan 2-3 katı fiyatına giyecek bir şeyler almak zorunda kaldık donarak ölmemek için. adam gibi bavulla gelin, güvenmeyin buranın havasına baştan onu söyleyeyim. vintage gibisinden butikler var, tarzınıza uygun bir şeyler satan bir yer görürseniz belki.

    kalacak yer seçmek bana kalırsa işin en güzel kısmı olabilir çünkü aşırı lüks ve güzel yerlerde bayağı uygun fiyata kalıyorsunuz. öyle ki kiraladığınız apart jakuzisinde qeyif yaparken zengin filan sanıyorsunuz kendinizi bir iki günlüğüne eheh. biz tasmajdan park'ın hemen karşısında bir teras katında kaldık. şehir manzarası aşırı güzel olmasına karşın şehrin asıl merkezine azıcık uzak sayılırdı, knez mihailova yakını gibisinden daha merkezden bir yer seçerseniz daha iyi.

    burada gezilecek yerler belli; knez mihailova, republic square, st. mark’s kilisesi, kalenic pijaca, st. sava kilisesi, skadarlija. knez mihaliova'da yürürken 'abi bildiğin bizim istiklal caddesi yae' ve st. sava kilise'sini gezerken 'abi bir şeye benziyor, ayasofya gibi değil mi burası yae' geyiğini yapın mutlaka. skadarlija bayağı tatlı yer, her yer rengarenk, her mekan önü instagram fotoğrafı çektirmelik, biz bayağı oyalandık diyebilirim. kalemegdan olayına gelirsek, biz gittiğimizde gün batımı diye bir şey göremeyeceğimiz kadar kapalı idi hava, götümüz dona dona ısrarla gezdik, sis bulutu görmek ile yetindik, siz gün batımında gidin, en uç noktasından tuna-sava birleşiminde 'i'm king of the world' filan diye bağırın, çogüzel yer. zaten en güzel fotoğraf noktası orası. zamanımız yetmediği için nova grad'ı göremedik, siz görmeye çalışın mümkünse. en sevdiğim ve gezmekten zevk aldığım yerlerden biri tabisi de nicola tesla müzesi oldu. biraz geek, mühendis filan olsam kimse çıkaramazdı beni oradan, o derece. açık olduğu zamanları kontrol edip mutlaka gidin.

    gelelim uzmanlık alanım, yeme içme olayına. sanırım bu mevsimde belgrad'ın bizi en mutlu eden, beklentileri aşan kısmı buydu. adamlar yapıyor. ne yapsalar lezzetli, kaliteli ve aşırı ucuz. alkol olayına girmiyorum, ne kadar uygun olduğunu herkesler biliyordur ancak yemek konusu türkiye'ye gelince 'lan ben bu yemeğin kat be kat kalitelisini yarı fiyata yedim orada nalet olsun' şeklinde kendini sorgulatıyor adama bir süre. özellikle slicon valley ve skadarlija'da epey güzel yerler var ancak en aklımda kalan yer kesinlikle little bay oldu. ne yiyip içtiysem tadı hala damağımda diyebilirim. mekanın tatlılığı, aşırı tatlı servis elemanları da cabası. bir akşam yer ayırtıp canlı müzik konseri eşliğinde güzel bir yemek yiyin derim. onun dışında karadordeva civarında tuna kıyısında özellikle yazın bahçelerinde oturabildiğiniz bayağı güzel mekanlar var, cantina del frida'yı es geçmeyin epey beğendim. onun dışında yürürken resmen sanayi bölgesinde kaybolduğumuz bir anda karşımıza çıkan esnaf lokantasına benzer gradska'yı aşırı beğendik. geleneksel sırp yemeği için tercih edilmeli, skardarlija'daki restoranlara göre çok daha lezzetli idi ne yediysek. moritz eis'de dondurma yemeden gitmeyin. villa maska da görülmesi gereken bir mekan. kapı önündeki araba ile bir instagram resmi patlattınız mı tamam.

    gelelim gece hayatına. gün içinde o soğukta 30 km yürüyip götümüzü gezdirmekten gece hayatına halimiz kalmıyordu açık konuşayım. zaten mevsim dolayısıyla kapalı freestyler gibi güzel mekanları göremedik. sadece her belgrad ziyaretinde bir kez uğranan mr. stefan braun isimli sikko mekana gidebildik. dediğim gibi sikko, barda sadece koca memintolu, et pazarı sırp ablalara yer var, siz de nereye sığışırsanız. et pazarı ablalardan da size iş yok. ha ablalara shot ısmarlayacak paranız çoksa işler değişir tabii. yine de tüm sırp kızları aşırı güzel ancak aşırı suratsız ve itici durmak dna'larına kodlanmış gibi. o kalabalıkta sırp kızlarına benzemeyen ilk kadın olan bana yanaşan tatlış bir kanadalı çocuğun bu konuda 'resting bitch face' tabiri oldukça yerinde idi sanırım. o kadar taş sırp içinde tatlış kanadalıyı da düşürdüm evet arada kaynamasın o hihihihih. çünkü sanırım türk kızlarının hafif latin havası rulez gibi bir durum var gibi belgrad'da. onlardan olmadığı belli olan iki türk kız dikkatlerini çekiyor, taş sırp kızlarından aşağı kalır yanı olmayan yakışıklı sırp abilerden laf filan yenilip, özgüven patlaması yaşanabiliyor ehe. bazısı yolunuzu kesip numaranızı vermeden sizi bırakmayacak kadar yavvvşşşakkk olabiliyor, çok da şey yapmayın.

    bunun dışında en sevdiğim şey tabii ki hayalgücü sınırlarını aşan hayvani güzel graffitiler ve hepsinin önünde tek tek fotoğraf çektirmek oldu heheh. dayanabildiğiniz sürece sokakları yürüye yürüye gezmek en güzeli bu noktada çünkü hiç beklemediğiniz bir anda bayağı güzel şeyler ile karşılaşıyorsunuz. nedenini hatırlamadığım bir şekilde taksi dışında ulaşım aracı kullanmadık, taksi aşırı uygun olduğu için olmalı. taksi dediysek pink taxi, öyle ördek gibi siyah taksilere binmeyin, böbrek möbrek bile alabilirler gibi geldi bana. şaka bir yana bu konuda çok yazılıp çizilmiştir, girmiyorum.

    sonuç olarak aklımda kalanlar bunlar, tekrar gitmek hep aklımda, bu sefer yaz mevsimine denk getirip şehrin tadını çıkarmayı düşünüyorum. siz de güzelce gezin, hadi bakiyim iyi tatiller.
  • genel olarak hoş bir şehir olmasının yanında ben biraz abartıldığını düşünüyorum. belki de benim beklentilerimi fazla yüksek tutmamdan da kaynaklanıyor olabilir.

    öncelikle havalimanı görevlilerinden bahsetmek istiyorum. bu arkadaşlar tam anlamıyla sıkıntılı insanlar. polislerin bir ton sorusunun ardından onayı alınca bi hevesleniyorsun da pasaport kontrolünde yine geldiğinize pişman oluyorsunuz. surat beş karış 'niye geldin ki şimdi sen' der gibi bi havaları vardı. hani ciddi söylüyorum sandalyeden kalkıp dövecekler gibi hissettim.

    onun dışında evet bahsedildiği kadar ucuz bir şehir. alkol, yeme, içme cidden ucuz. çok fazla tavsiye veremeyeceğim yemek konusunda. yerel yemeklerinin yanında dva jelena isimli mekanda geyik eti yemenizi tavsiye ederim. yerel çalgıcıları ile beni yeterince tatmin etmeyi başardı bu hoş mekan.

    ulaşım konusuna gelecek olursak, şehrin gezilebilecek yerleri hep birbirine yakın yürüme mesafesinde. üşenmeyin yürüyün. şehrin mimarisi sizi büyüleyecek. haa ama kattiyen yürüyememcilerden iseniz otobüse binerken şoförden biletinizi ısrarla isteyiniz efendim. ısrarla diyorum çünkü büyük ihtimal size 'buyrun geçin canım lafı mı olur bu seferlik bizden olsun' der gibi beleşe bindirmek isteyecek ve yoğun bir şekilde yapılan trafik çevirmelerinde ona değil size ceza gelecek el memlekette. ilk gün heyecanla biz de bindik ama bi arkadaş durumu izah edince bi g*t korkusu yaşadık açıkcası. neyse zaten boşverin otobüsü yürüyün.

    son olarak gece hayatını seviyosanız gece kulüpleri tam sizlik. sabaha kadar yorulmadan dans ediyor bu ırkını sevdiğim insanlar. söyleyeceklerim bunlar. gidilir mi? gidilir. tekrar gidilir mi? pek sanmıyorum.

    edit: imla
  • kışın ortasında gittiğimden midir nedir (-14 derece) bana beklediğim kadar cazip gelmeyen şehir.
    gezecek çok fazla yer yok ve sıradan bir eski komünist kenti.
    gece hayatı ve kızlar çok güzel ama.
    alkol tüm balkanlarda olduğu gibi çok ucuz.
  • taksicilerinden uzak durulmasını tavsiye ettiğim şehir. antalya için rus, istanbul için arap turist neyse belgrad için de türk turist o denli büyük bir pazar. türk olduğunuzda hesapların büyümesi sizi şaşırtmasın. fiyat konusunda onaylı bir şekilde gidin. taksiler taksimetre ne yazarsa o yalanına aldanmayın arkadaşlar. merkezi karaköy'e benzeyen şehirde bizlere bakış açısı da maalesef bizim halkımızın turiste yaklaşımı gibi.
hesabın var mı? giriş yap