• 1) ing. charm eden, çekici, büyüleyici
    2) bir suser
  • bilmekten bikmis haliyle kadın olduğuna, melek olduğuna,kırılgan olduğuna,güzel olduğuna, zeki olduğuna, kendine ve karşısındakine acımasız olabilmeyi bilen, eğlencede sınır tanımadığına inandığım, yakından tanıdığımı sandığım birini tıpatıp çağrıştıran, tanımadığıma emin olduğum suser..
    bu entry de hiç bi gizli anlam yoktur.. yazarın sütten dili yanmış, kullanılmaz hale gelmiştir...
  • mimari bi eğitim gördüğüne ilişkin şüphelerim var.*
  • suya hasret çekmenin ve okyanusun ortasındayken doğru damlayı aramanın ne demek olduğunu çok iyi bilen, doğru damla olmadığında yaşanan sancıların şiddetini kelimelere dökebilen, erimeyen karlarla kaplanmaktan muzdarip birisi imiş kendisi. konuşma baloncuklarının içine yazacak bir şey bulamadığınız anlarda düşünce baloncuklarınızda var olanlar hakkında yorum yapabilen nadide insanlardan birisi imiş.
    insanların çizgi roman tadında hayatlar yaşıyor olması sorununa bir gün beraber çare bulmak isteğimle geçmiş doğum gününü tebrik ediyorum.
    iyi ki doğdun-8 gün önce- charming
  • ingiliz aksanıyla söylendiğinde kulağa anlamı gibi çok hoş gelen kelime.
  • (bkz: charmant)
  • dördüncü gündü, odadaki soğuk önce iliklerimi yakıp, ardından donduruyordu. sızım sızım sızlayan parmaklarımı ve minik minik pencerelerde gördüğüm yazıları hatırlıyorum. her birinde bir araba dolusu mâna yüklü idi. içimi ısıtan yegâne şeyin yazı olması beni çok şaşırtmıştı. ilk üç günden farklı değildi ve bu beni mutlu ediyordu.

    beşinci ve altıncı günlerde yazılar kesmedi. dokunmam lazımdı düşüncelere, düşüncelerine. dokunamadığımda sanki içinden bir şeyler eksilip büyüsü bozuluyordu her şeyin. sonraki günlerden birinde, hep fazlasını istemeye alışmışlığın verdiği hissiyatla "artık şarkı söylemek istiyorum ben" deyiverdim. 28 dakika boyunca 7 haneli rakam tahmini ile uğraştıktan sonra pes edip numarayı istedim ve 4buçuk dakika düşünerek yazdığım mesajı yolladım. 60'a kadar sayıp çaldırıverdim telefonu. içimden "allahım lütfen çirkin bir ses açsın" diye yalvardım, ama duam kabul görmedi. şaşkınlığımı kulaklarımın kendinden geçişiyle birlikte beni sersemleten bir şey olarak hatırlıyorum. ne söyleyeceğimi bilememe fasilitemin tam güç çalıştığı bir iletişim sürecini müteakiben, zamandan bihaber halde uzattım da uzattım konuşmayı, daha doğrusu bir söyleyip iki dinlemeyi, sözleri ve nefes alıp verişi dinlemeyi. kapatırken ne yaptığımı dahi hatırlamıyorum. takip eden günleri kafamda yankılanan ipeksi sesle geçirdim. konuşamadığımı farkettim bir ara. garipti.

    sonra hiç arayamaz oldum, o sese dayanamazdım, kaldıramıyordu bünyem. sadece solfej yapsa bile yeterdi.

    şimdilerde özlemekle yetinip fazlasını istemekten kaçıyorum. atlanmış level'ların şifrelerini bir yerlere not etmiş olmayı ve her level'ı yeniden başlıyormuşcasına yaşamayı arzuluyorum. her anın heyecanını daha çok özümsemek, içime dağlayacağım her anıya bir miktar daha yıldız tozu serpmek istiyorum.

    nice gecelere. nice yıldızaltı deneyimlere. köpük köpük dalgalara sarıl e mi?

    (bu da benim 6666ncı entrym)
  • zil çaldı, kapı açıldı, kocaman gülücüklü biri içeri girdi, geldi, sarıldı, o güne kadar konuşulmuş herşey 1 saat içine sığdırıldı, dedikodu bile yapıldı.** istanbul'u gelmiş, o öğrenildi. boğaz, balık, manzara, deniz dendi canı çektirildi. istanbul'a gelmesi kesinleştirildi.*
hesabın var mı? giriş yap