• o kadar güzel ki, o kadar... bu şarkının içinde bir nota olsam, işte o kadar, kafi.
  • mr. & mrs. smith'ten yıllar sonra angelina jolie ve brad pitt ikilisini bir kez daha bir arada göreceğimiz film. ayrıca filmi angelina jolie yazıp yönetecek, brad pitt filmin yapımcısı olacak.
  • eyes wide shut'un devamı gibi görünen film. dönemin en popüler çiftiyle aile, evlilik ve cinsellik kavramları üzerine bir film olacak gibi. aynı eyes wide shut gibi yüksek oranda çıplaklık da varmış filmde.
  • angelina jolie pitt'in çektiği bir de belgesel dahil 4. filmmiş. bu bilgiye beyazperde'den ulaştımdı.

    asıl mesele o değil...

    filmin fragmanları ve müziklerinin nasıl da (bkz: the sheltering sky) nâm-ı diger (bkz: çölde çay) filmini anımsattığı...

    filmle ilgili beklenti geliştirdim. merak ettiğim ve para harcayacağım film olacak kendileri.
  • dünyanın popüler çiftlerini bir filmde çift olarak sıkça izleyebiliyoruz. mesela bir zamanların brad pitt-angelina jolie'si olan, hatta onlardan daha popüler olan richard burton-elizabeth taylor çifti beraber 5'ten fazla filmde oynamışlardı. gene bir zamanların popüler çiftlerinden tom cruise-nicole kidman ikilisi de üç filmde karşımıza çıkmışlardı. 50 yıl boyunca evli kalan paul newman-joan woodward çifti de on filmde (yanılmıyorsam) rol almışlardı. mel-audrey hepburn çifti iki dandik filmde oynamışlardı. guillaume canet-marion cotillard çiftini de perde de sıkça izlemiştik bir ara. işte bu çiftlere birden fazla filmle brad-angelina da dahil oldu. beraber rol aldıkları 2., ilişkilerinin başlamasından/evlilikten sonraki ilk film bu film. sanırım son film olacak. zira angelina jolie yavaş yavaş oyunculuğu bırakıp yönetmenliğe ağırlık veriyor. gerçi yavaş yavaş da değil. angy son 3 senede 3 film çekti, ki bu woody allen'ın hızıdır. 4.'süne hazırlanıyor. bu arada paragrafı şöyle noktalamak isterim: film, çökmüş bir evliliği konu edinip dünyanın en popüler çiftinin başrolde olması yüzünden pek tabii eyes wide shut'la mukayese ediliyor, daha doğrusu "eyes wide shut'ı hatırlatıyor" (filmle tek bağı çökmüş evliliğe odaklanmaları). normal ama burton-taylor'lı who's affraid of virginia wolf'u da hatırlatabilir. hatta roberto rossellini'nin voyage of the italia'sı da akla gelebilir. çünkü bu filmlerin hepsi merkeze sorunlu bir çifti koyar ve onların çatırdayan evliliklerine odaklanır. hepsi de sansasyonel filmler. mesela rossellini filmini çektiği zamanlarda evliydi ve ingrid bergman'la aşk yaşıyordu. eyes zaten uzayan çekimleri, kubrick filmi olması vs ile epey yaygara koparmıştı. ama beri yandan kidman-cruise'un sorunlu evliliği ile de anılıyordu, sonradan boşandılar zaten. burton-taylor çifti de sorunlu bir evliliğe sahipti. sanırım bir tek by the sea'nin başrolleri brad-angelina'nın evliliği sorunsuz (?) ilerliyor.

    bu filmle pek alakası olmayan bu girişten sonra gelelim filme. angelina filmini yazarken antonioni, rossellini gibi yönetmenlerden ilham aldığını söylemişti. filmde bu yönetmenlerin etkisi göze çarpıyor. lakin angy hala çaylak bir senarist ve yönetmen olduğunu bu filmiyle de kanıtlıyor. angy'nin bilhassa senaristliği sorunlu. filmin karakterlerinden plotuna, olay örgüsüne dek her şeyi yıkılıyor. brad ile angy'nin karakterleri fazlasıyla yüzeysel karakterler. vanessa'yı da, roland'ı da 1 cümleyle özetleyebiliriz ki 140 dk boyunca sorunlu ilişkilerine odaklanırken bu karakterleri derinleştiremiyor jolie. haydi bu iki baş karakteri azıcık da olsa tanıyoruz ama yardımcı karakterleri doğru dürüst tanıyamıyoruz. angy'nin senaristliği iyi olsaydı bu yard. karakterler vasıtasıyla öyküyü birazcık da olsa ayakta tutabilirdi. melanie laurent ile melvil poupaud'ın çiftini derinleştirip vanessa-roland'a daha iyi bağlamalıydı. niels arestrup da vasatlıktan nasibini alıyor ne yazık ki. bu enfes oyunculara fazlasıyla dandik karakterler teslim etmiş-keşke bu üç oyuncu da jolie'yi reddedip kariyerlerine bu denli vasat bir filmi dahil etmeselerdi. o değil de laurent de daha çok sevişme sahnelerinde gözüküyor, jolie soyup kameranın önüne koymuş, bu muazzam aktristen başka bir şey talep etmemiş gibi, yazık- ve bu yetenekli oyunculardan yararlanamamış. kısacası senarist angy yard. karakterlerde de sınıfta kalmış, yönetmen angy bu oyunculardan yararlanamayarak senarist tarafı gibi sınıfta kalıyor. bir de şunu söylemeden edemeyeceğim: hollywood filmlerinin avrupa filmi olmaya çalışması çok gülünç. olmuyor abi, bu elbise üzerinize oturmadığı gibi kendinize de güldürtüyorsunuz. madara oluyorsunuz. hollywood ile avrupa birbirlerinden çok farklı. angy de avrupa filmi giysisini giyip rossellini vs olmaya çalışmış ama olmamış, gülünç olmuş. o elbise angy'e uymamış. diyaloglar ve finale de değinip bitireyim. fark edileceği üzere diyaloglar aşırı olmasa da kötü, çok da tahmin edilebilir. finaldeki "sürpriz" ise çarpıcı olmaktan çooook uzak. zaten 130 dk'yı tepip o finale gelindiğinde seyirci de yorgunluktan şaşırtıcı olsaydı bile şaşıramayacaktı bence. ha bir de pek çok filmin (blow up, blow out, the conversation, rear window vs) kullandığı röntgenleme teması da burada o denli çok ve kötü kullanılıyor ki heyecan ve gerilim yaratabilecekken yaratamayıp filmin sıkıcılığında kayboluyor. tabii ness-roland'ın röntgenledikleri çiftin sevişme sahneleri dışındaki sıkıcı yaşamları da bunda etkili. ne yazık ki 3,4 ve 5.karakterler gibi bu röntgenleme de iyi kullanılmıyor. filmin müzikleri güzel, görüntü yönetmenliği ve manzaraları şahane, melanie laurent angy'yi gölgede bırakacak kadar tatlı ve çekici. o kadar. özetle; yılın en kötü filmlerinden. yazık.
  • fragmanındaki şairane görüntüler ve müzikler nedeniyle ilgimi çeken, angelina-brad oyunculuğu nedeniyle beklentimi yükselten ama hayalkırıklığından öteye gidemeyen bir film. yansıttığı dönemden mütevellit kostümler, atmosfer ve görüntüler pek sanatsal, pek şahaneydi. bunun haricinde yüzeysel karakterler, sorunlu ilişkinin sebebini çözemeyişimiz, çiftin korkunç iletişim kopukluğuna tuz biber olan ilkokul çocuğuna yazdırılmış ayarda saçma diyaloglar, avrupa sinemasına öykünen gereksiz iniş çıkışlar... her şey o kadar havada, olay örgüsü ve karakterler o kadar dağınık ki; filmden çıkmamak için üstün bir sabır örneği sergiledim. "başladığı şeyi bitirecek" hastalığından muzdarip olmasaydım, ilk yarım saatte ara ara uyuklamak yerine; açık havada bir yerde oturup yoldan geçenleri izlemeyi tercih ederdim sanırım. gitmeyin, ömrünüzden gidecek bir 140 dakika için daha faydalı aktiviteler bulabilirsiniz.
  • sinemada seyredilmesi gereken film. evde seyretmeye kalkarsan, sıkılıp kapatma ihtimalin çok yüksek.
hesabın var mı? giriş yap